İslam’ın önemli simgelerinden biri olan camii ‘toplayan, bir araya getiren, Müslümanların Allah’ anma, eğitim, öğretim faaliyetlerini yürüttüğü yer’ anlamına gelmektedir. ‘Allah’ın evi’ olarak nitelendirilen camiiler, tarih boyunca farklı kategorilerde inşa edilmiştir. Bu kategorilerden biri olan Ulu Cami’lerin de kendine özgü hikayesi vardır.
Bir güç göstergesi: Ulu camiler
İslam tarihinde Ulu Camiler, bir güç göstergesi ve bağımsızlık sembolü olarak inşa edilmişlerdir. Bugün ilçe olan fakat zamanında şehir olarak kabul edilen yerlerde inşa edilmişlerdir. Dönemin sultanlarının, beylerinin de dahil olduğu Cuma namazları kılındığından dolayı şehrin en büyük camileri konumunda olmuşlardır. Germiyanoğluları ordusunda komutan olan Aydınoğlu Mehmet Bey 1308 yılında Birgi'yi Bizans'tan alıyor ve bağımsızlığını ilân ederek burayı babasının adını verdiği beyliğinin başkenti yapıyor. Hemen ardından da mükemmel bir ulu cami inşa ettiriyor. Daha sonra oğlu İsa Bey, eski adı Alasuluk olan Selçuk ve çevresini beyliğin merkezi yapıyor ve egemenliğinin simgesi olarak buraya Selçuk İsa Bey Camii'ni yaptırıyor.
Türkiye genelinde toplam 118 Ulu Camii var
Bugün Anadolu başta olmak üzere Türkiye genelinde toplam 118 Ulu Camii tespit edilmiştir. Bu camiilerin kimisi şehir merkezinde (41) kimisi ise ilçelerde (77) yer almaktadır. Öyle ki bazı şehirlerde birden fazla Ulu Camii inşa edilmiştir. Örneğin, Diyarbakır'da 8, Urfa ve Konya'da 6, İzmir ve Isparta'da 5, Mardin, Kahramanmaraş, Kayseri, Tokat ve Kütahya'da 4, Bitlis, Adıyaman, Erzurum, Malatya, Sivas, Aksaray, Çorum ve Afyon'da 3'er tane ulu cami vardır. Bunun nedeni, dönemin fetih politikalarından ve coğrafyasından kaynaklanmaktadır.
Mimarisindeki anlam nedir?
Ulu camiler mimari açıdan da diğer camilerden ayrılmaktadır. Son teknolojiye sahip olduğumuz şu dönemde dahi o mimariye, estetiğe, sağlamlığa erişilememiştir. Dönemin zorlu koşullarına rağmen bu denli mükemmel eserlerin ortaya çıkması İslam Medeniyetinin mimari de ulaştığı noktayı göstermektedir.
İslam tarihinde fethedilen bölgedeki en büyük mabet camiye çevrilir ve o bölgenin Ulu Camisi ilan edilirdi. Büyük bir mabedi bulunmayan bölgelerde ise yeniden camii inşa edilirdi. İnşa edilen bu camilerde o bölgede bulunan mabet veya başka yapıların kalıntıları özellikle kullanılırdı. Bunun nedeni, bölgedeki diğer kültürlerin kendi egemenliği altında olduğunu, zengin kültürel mirası devraldıkları ve bundan gocunup dışlamadıkları mesajını vermek içindir. İhtiyaç ve anlayışlarına göre uygun bir şekilde biçimlendirip anlamlandırmışlardır.