Prof. Dr. Süleyman Pampal, Prof. Dr. Hasan Çetin ve Prof Dr. İsmail Hakkı Çağatay’dan Adana için deprem uyarısı geldi. Uzmanları, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023’teki depremlerden etkilenen Adana’nın çevresinde her an sarsıntılar üretecek faylar bulunduğunu söyledi.
Ceyhan ilçesi merkezli 6,3 büyüklüğünde depremi 1998 yılında yaşayan Adana, geçen seneki “asrın felaketi”nden de etkilendi. Kentte, 6 Şubat depremlerinden sonra 25 Temmuz 2023’te de Kozan merkezli 5,5 büyüklüğünde sarsıntı yaşandı.
Adana’da zaman zaman artçı depremler de meydana geliyor.
Gazi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Pampal, Adana’nın da etkilendiği 6 Şubat depremlerinden sonra kentte deprem konusunun yoğunlukla gündeme geldiğini söyledi.
Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezinin de kurucu başkanı olan Prof. Dr. Pampal, Adana’yı etkileyebilecek faylarla ilgili şu bilgileri verdi:
“Adana’yı etkileyecek, deprem üretecek faylar var. Karataş-Yumurtalık Fayı, Misis-Andırın Fayı, İskenderun Fayı, Kozan Fayı, Savrun Fayı, Saimbeyli Fayı gibi faylar var. Bir de batıda Ecemiş Fayı’nın güney uzantısı Namrun, Ovacık ve Mut Fayı, Adana’da deprem tehlikesi kaynağı olarak belirlenmiş faylar. Bu bahsettiğim faylar, 6-7 şiddeti arası deprem üretecek faylar. Kayseri civarında 1702’de, 1717’de 1845’te on binlerce insanın öldüğü depremler var. Burada Sarız Fayı, Develi Fayı, Erkilet Fayı, Yeşilhisar Fayı, Erciyes Fayı gibi Orta Anadolu’nun fay sisteminin bileşenlerini oluşturan faylar var. Bunlar hep aktif faylar. Yani o faylar üzerinde de 7-7,5 büyüklüğünde depremlere kaynaklık etmiş, Kayseri’yi yıkmış, on binlerce can kaybı olduğuna göre bu tür depremlerde Adana’yı ve çevresini özellikle kuzey ilçelerini muhakkak ki etkileyecektir.”
Pampal, Adana’nın kuzeyinde “Saimbeyli makaslama zonu” dedikleri zonu oluşturan faylar da bulunduğunu anlatarak, “Kayseri civarında çok sayıda fay var. Saimbeyli Fayı var. Bunlar Adana’nın kuzey kesimlerinde etkili olacak depremler üretebilirler, yıkıcı depremler üretebilirler. Bunları vurgulamakta yarar var. Adana deprem tehlikesinden muaf değil. Deprem tehlikesi yüksek bir yerleşim alanı. Yani bugün, yarın deprem olacak diye bir kayıt asla yok” dedi.
Savrun Fayı ile ilgili yaptığı çalışmaları anlatan Pampal, “Savrun Fayı kırılacak, 7’den büyük deprem üretecek diye bir kayıt yok çünkü bu fayı çalıştım. Benim doktora sahamda yer alır. Bu yaz bu fayın üzerinde 2 ay süreyle çalıştım ve fayın öyle 7 şiddeti üzeri deprem üretecek bir fay olmadığını, parçalı olduğunu ve aktif olmadığını belirledim. O bakımdan ‘Savrun Fayı Adana’yı tehdit ediyor’ görüşlerine katılmadığımı belirtmek isterim” ifadelerini kullandı.
Pampal, kentteki diğer faylarla ilgili de şöyle konuştu:
“Temmuz ayının sonlarında Minnetli civarında Kozan’da 5,5 büyüklüğünde bir deprem oldu. Hemen o depreme 5 kilometre mesafede Akçalıuşağı Fayı var. O fayı ben haritalamıştım. O fayın 5 ila 6 büyüklüğünde bir deprem üretme potansiyeli var ve ilk kırılacak fayın o olduğunu değerlendiriyorum çünkü aktif bir fay. Tarihsel dönemde depremler üretmiş. Hemen yakın çevresinde kırılmalar var. Oralarda artçı aktivitesi kaydediliyor. O bakımdan Akçalıuşağı Fayı’nın Adana civarında ilk olacak depremi üreteceğini düşünüyorum. O da Adana’nın kuzey kesimlerindeki ilçelerde Kozan başta olmak üzere Feke, Osmaniye’nin Sumbas ve Kadirli ilçelerinde etkili olabilir ama çok yıkıcı değil, 6 şiddetinden büyük olacağını düşünmüyorum.”
Prof. Dr. Çetin, aktif fay hatlarına yönelik çalışmada görevli
Çukurova Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Çetin, Adana ve çevre illerde bulunan aktif fay hatlarına yönelik TÜBİTAK, AFAD ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünce (MTA) desteklenen çalışmalarda görev alıyor.
Çetin, ilgili kuruluşlardan da uzman kişilerle tüm Türkiye’de yürütülen “fay haritası” çalışmasının Adana ayağında faaliyetlere katılıyor. Konumları belirlenen faylarda bir sene içerisinde kazılar yapılacak ve bu fayların aktifliğiyle ilgili karakter çıkarma çalışmaları tamamlanacak.
Buna göre, Adana ve çevresinin depremselliği, aktif faylar ve bunların hangi büyüklükte depreme neden olabileceği üzerinden daha sağlıklı öngörüler elde edilecek.
Prof. Dr. Hasan Çetin, yörede MTA tarafından haritalanmış aktif fay hatlarının bulunduğunu ifade ederek, “Hemen doğumuzda Türkoğlu’ndan ayrılıp Amanos Dağları’nın batı tarafına geçen Doğu-Anadolu fayının bir kolu var. Bu kol, Osmaniye civarında devam ediyor ve Yumurtalık-Karataş’tan denize giriyor. Deniz içerisinde de bir miktar devam ederek Kıbrıs’ın batı ucuna kadar devam ediyor. Bu fayın denizdeki uzunluğu çalışılması gereken bir konu.” dedi.
Bu fayların yanı sıra diğer aktif fayların da bölgeyi etkileyebileceğini dile getiren Çetin, “Toprakkale Fayı, sistemin bir parçası. Batısında bulunan Savrun Fayı son yaşadığımız depremde bayağı bir ön plana çıktı. Tufanbeyli ve Saimbeyli fayları var. En batıda da Sarız Fayı ve onun hemen yakınında Ecemiş Fayı var. Bunlar bizi çevreleyen faylarımız.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Çağatay’dan “beton kalitesi” uyarısı
Çukurova Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Hakkı Çağatay da bölgedeki binalarda yaptığı incelemelerde, beton kalitesinin düşük olduğunu tespit ettiğini belirtti.
Betonun mevcut deprem yönetmeliğine göre minimum C25 sınıfında olması gerektiğini ifade eden Çağatay, “Yıkılan binalardan ya da hasar görmüş binalardan karot alındığında ya da siz kendiniz incelediğiniz zaman bazı binaların beton kalitesinin oldukça düşük olduğunu görüyorsunuz. Beton elinizde adeta parçalanıyor, ufalanıyor. Normalde iyi yapılmış bir betonu balyozla falan zor kırabilirsiniz. Dolayısıyla beton kalitesi çok kötü. Tabii binayı taşıyan kolon ve kirişler betonarme olarak yapıldıkları için beton burada önemli bir malzeme, çünkü basınç dayanımını karşılıyor” diye konuştu.
Çağatay, sözlerini şöyle tamamladı:
“Aslında Çukurova ilçesi, Adana’da zemin açısından şehir merkezine göre daha güvenli olarak düşünülüyor çünkü Adana’nın şehir merkezi kuzey bölgelerine göre daha olumsuz bir zemine sahip fakat en büyük hasarlar bu kuzey bölgesinde oluştu. Yalnız şöyle bir durum var, yıkılan 13-14 katlı binaların hemen yanında hiç hasar görmeyen yapılar da var. Yıkılmış binalarda incelemeler yaptığımızda, beton kalitesinin çok uygun olmadığını, düşük olduğunu, demir işçiliklerinde yanlışlıklar ve eksiklikler olduğunu gördük. Mevcut deprem yönetmeliğimizde yüksek yapılarla ilgili bir bölüm var ama yüksek yapı standartlarıyla ilgili ayrı bir standart olması gerekiyor. Yine bu konuda yapacağımız bütün aşamalarda denetim ve kontrole dikkat etmemiz gerekiyor. Yapılarımızın, proje aşamasından sonra yapılırken 28 günlük beton mukavemet değerlerine bakıyoruz ama yapılarımızı 50 yıl için yapıyoruz. Dolayısıyla sadece 28 günlük yani yaklaşık 1 aylık bir beton mukavemet deneyi yaparak 50 yıl boyunca bize hizmet edecek yapının değerlendirilmesi yeterli değil.”