Empati eksildikçe problemler büyüyor

Ekonomik krizden daha tatsız ve endişe verici olan, toplumların kriz zamanlarında aran öfkeleridir. Kendisini önce milliyetçi, ardından aşırı milliyetçi tezahürlerle gösteren öfke kolay taraftar bulur. Yelpaze hızla genişler ve şovenizm dahi makul bir fikir gibi o yelpazede yerini alır. Endişe duyulması gereken şey budur. Makulden uzaklaşmaya meraklı ve bilmediği hatta bildiği şeyleri birtakım karanlık güçlere … Empati eksildikçe problemler büyüyor Devamı »

Eklenme Tarihi: 11 Tem 2024
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 11 Tem 2024
Empati eksildikçe problemler büyüyor

Ekonomik krizden daha tatsız ve endişe verici olan, toplumların kriz zamanlarında aran öfkeleridir. Kendisini önce milliyetçi, ardından aşırı milliyetçi tezahürlerle gösteren öfke kolay taraftar bulur. Yelpaze hızla genişler ve şovenizm dahi makul bir fikir gibi o yelpazede yerini alır. Endişe duyulması gereken şey budur.

Makulden uzaklaşmaya meraklı ve bilmediği hatta bildiği şeyleri birtakım karanlık güçlere hamleden bir toplum için bu yol tehlikelidir. Mutlaka çatışma veya sosyal gerilim tehlikesi yaşanması gerekmez; daha kalıcı hasarlar bırakan empati kaybı, tolerans ve birlikte yaşamaktan uzaklaşmak gibi değerler erozyona uğrar. Beraberinde kalite biraz daha düşer ve toplum yeniden eski seviyeye gelebilmek için uzun seneler beklemek zorunda kalır.

Mesela, Türkiye böyle bir yapıyı ifade eder. Kötü yönetildiği için uzun süreli krize giren ve krizden çıkabilmek de için kemer sıkmak gibi bir nevi sun’i krize ihtiyaç duyan bir ekonomimiz var. Bu tablo beraberinde her meseleyi millileştirip oradan teselli arama eğilimini geliştiriyor ve özellikle yabancı olana, öteki olana ve göçmen olana karşı tepkiyi büyütüyor. Kötü yönetimden etkilenen kitleler, ihtiyaç duydukları “iyi şeyler”e sair zamanlarda çok öne çıkarmadıkları kimlikleriyle ulaşmayı deniyor. Aslında büyük bir başarı elde edilememesine rağmen Avrupa Şampiyonası’na gösterilen ve biraz olsun kitabın orta yerinden konuşmaya kalkanları dahi “hain” olmakla yaftalayan aşırı ilgi gibi… Hem taraftar, hem futbolsever olmak bile zordu; önce ve sadece taraftar olmak gerekiyordu. Hem de sesi gür çıkan azınlık nasıl istiyorsa öyle taraftar olmak. Daha azı yetmedi!

Futbol bir yere kadar anlaşılabilir ama toplumda zaten ortak bir reaksiyon sembolüne dönüşmüş bulunan ve göçmen/sığınmacı karşıtlığı üzerinden büyüyen problemin, insani değerlerden arınmış halini anlamak zor. Siyasi, sosyal ve ekonomik gerekçelerle mültecileri istememek bir tutum ve görüştür. Bu görüş sahipleriyle tartışılabilir. Ama mültecilerin temel haklarını, kanun önündeki eşitliğini ve toplum içinde saygı görme hakkını sırf göçmen olduğu için yok saymak veya eksiltmek bir tartışma konusu değildir. “Ekonomi kötü olmasının sebebi sığınmacılardır” veya “ekonomi zaten kötü eldekini de onlarla paylaşmak zorunda değiliz”, gibi sözler slogandan ibarettir ve yanlıştır. Zaten müşkül olan bir problemi daha da büyütmekten başka işe yaramaz. Özellikle, Kayseri dahil çeşitli vilayetlerde yaşanan ve göçmenleri korkudan evlerine hapseden son olaylardaki gayri insani tutum; mültecileri göndermeye yaramaz, sadece ortak değerlerin kaybına ve toplum kalitesinin düşüşüne sebebiyet verir. Toplumun kalite kaybı da ekonomik kayıptan daha tehlikelidir.

Empati büyük bir sermayedir ve ne olursa olsun yitirilmemesi gereken bir duygudur. Empati hissini yitirenlerin öfkesi, sadece “öteki” veya “yabancı” için değil kendisine benzeyen ama dünya görüşü farklı hatta bazen tıpatıp aynı olan insanlarla ilişkilerde de büyük problemdir. Türkiye gibi hergün yeni gündem ve yeni fikir ayrılığı riski taşıyan bir ülkede empati yoksunluğunun sonuçlarını yaşıyoruz. Merkez siyasetten sokaktaki insana kadar belki de taraftarı en çok ve en güçlü ideoloji budur. Gergin fay hatlarının onyıllardır ayakta kalmasının ve herhangi bir temel problemimizi çözemememizin sebebini de başka yerde aramaya gerek yoktur. Hiç olmazsa üzerine yenilerini eklemeyelim…