17 Ağustos Depremi 22. Yıl dönümüne girerken, ülkemizde yaşanan felaketlerin ardı arkası kesilmiyor. Elazığ, Van ve İzmir depremleri, Van’da meydana gelen çığ felaketi, hektarlarca ormanın kül olmasına neden olan orman yangınları derken bugün Karadeniz’de yaşanan sel felaketleri ile karşı karşıyayız. Son dönemlerde meydana gelen bu felaketlerde yaşadığımız kayıpları göz önünde bulundurulursa, üzerinden 22 yıl geçse de Gölcük Depremi’nden ders alınmadığını ve yapılan ihmalleri göstermektedir. İstanbul da bir sarsıntı yaşanmaksızın kendiliğinden yıkılan bu kadar bina varken, uyarılan İstanbul depremine ne kadar hazırız?
Peki 22. yılında olduğumuz ve yakın tarihimizin en büyük felaketi olarak isimlendirilen 17 Ağustos Gölcük Depremi nasıl oldu?
17 Ağustos 1999’da yaşanan Gölcük Depremi ülkemizin ekonomik etkileşim ve nüfus yoğunluğu açısından büyük bir öneme sahip Kocaeli de meydana geldi. Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olarak belirlenen deprem, saat 03:01’de başladı ve 45 saniye sürdü. Büyüklüğü 7.4 olarak kabul edilen deprem, İstanbul, Bolu, Bursa, Eskişehir, Kocaeli, Sakarya ve Yalova'da can ve mal kaybına neden oldu. 17 Ağustos Depremi, büyüklüğü açısından Türkiye'de meydana gelen en büyük ikinci yer sarsıntısı olarak kayıtlara geçti.
Jeoloji Mühendisleri Odası, depremden üç ay sonra yayımladığı raporda, fayın üzerinden geçen alanların ortalama 4 metre civarında sağa ve ileriye doğru kaydığını yazdı. Aynı raporda bölgede bir depremin daha gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğu yazıldı ve 17 Ağustos depreminden yaklaşık üç ay sonra, bu kez 12 Kasım'da merkez üssü Düzce olan bir başka deprem daha meydana geldi. 7.2 büyüklüğünde olan ve 30 saniye süren Düzce Depremi'nde 845 kişi hayatını kaybetti.
Deprem de Yaşanan Can ve Mal Kaybı
Marmara bölgesini etkileyen bu büyük depremde, resmi rakamlara göre18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi de yaralandı, 505 kişi sakat kaldı, 5 bin 840 kişi de kayboldu. Resmi olmayan kaynaklar ise yaşanan can kaybının 50.000 civarında olduğunu iddia etmektedir. Jeoloji Mühendisleri Odası 1999 yılında yayımlamış olduğu raporda, yaşanan can kayıplarının, aktif fay hattı bilinmesine rağmen binaların fay hattı üzerine yapılması, yapıların, deprem şiddetini birkaç misli artıran alüvyon zeminde yapılması ve yapım hatalarının olduğu binaların yıkılması ile can kaybı daha da artmıştır. Yine aynı raporda fay zonundan uzaklaştıkça, yamaçlarda ve dağ eteklerinde hasarın hiç yaşanmadığı veya çok az yaşandığı tespit edilmiştir.
17 Ağustos Depremi’nde 285.211 ev, 42.902 iş yeri hasar gördü. Ayrıca 133.683 çöken bina ile yaklaşık 600.000 kişi evsiz kalmıştır. Depremin Türkiye’nin bir sanayi bölgesi olan Marmara Bölgesi’nde gerçekleşmiş olması, ülkede ekonomik sıkıntıların yaşanmasına neden olmuştur. Bu dönemde sanayi bölgesinde üretim faaliyetlerine bir süre ara verilmesi, ekonominin küçülmesine ve dış kaynak ihtiyacının artmasına neden olmuştur.
Açılan Davalar
17 Ağustos Depremi’nin ardından 170 kamu personeli hakkında ‘görevi ihmal’ suçlamasıyla dava açıldı. Hakkında dava açılan personellerin bir kısmı görevden uzaklaştırılırken, bir kısmı hakkında açılan davalar zaman aşımı nedeniyle düştü.
Yıkılan veya zarar gören binaların müteahhitleriyle ilgili 2 bin 100 dava açıldı. Ancak bu davalarda verilen hükümler ertelendi veya zaman aşımı nedeniyle düştü. Bu depremde inşa ettiği binalarda yüksek can kaybının yaşanmasında dolayı yargılanan bazı müteahhitler birkaç yıl aldıkları cezadan sonra tekrar inşaat sektöründe faaliyet göstermeye başlamışlardır.