Ha, ha, ha! Güleyim bari… Evet bizim İnsan Hakları Başkanlığımız var, TBMM İnsan Hakları komisyonumuz var, İnsan Hakları Derneklerimiz var. İnsan Hakları denilince mangalda kül bırakmayanlar, “Biyolojik insan nesli”nin sonundan sözedenlere karşı dillerini yuttular. “Toplumsal Cinsiyet” bir cinsiyetsiz toplum projesidir. Pandemi bahanesi ile insanlar öldürülüyor kimsenin GIK’ı çıkmıyor. Dünya bir savaşın eşiğinde barışseverler, savaş karşıtları yok ortalıkta. Media “Çocuk Gelin” komploları ile oyalıyor insanları.
Yahu adamlar TRANSHUMANİZM‘den, NEURA LİNK’den, NESNELARARASI İLETİŞİM projesi kapsamında İNSANLARIN NESNELEŞMESİnden, DİN AHLAK VE GELENEKTEN, BİYOLOJİK CİNSİYETTEN bağımsız GENDER diye tanımlanan bir GENOM’dan söz ediyorlar kimsenin sesi çıkmıyor. Hele bir Chip taksınlar, artık bir BİYONİK ROBOT olacaksınız, adınız SİBORG olacak. Alooo, sesim geliyor mu? İNSAN yok artık, HUMAN 2.0 var. Onlardan da 100 MİLYON yeter de, eh hadi şimdilik denek olarak, belki lazım olur diye 500 MİLYON olsun, INDUSTRY 4.0’da 8 MİLYAR insana gerek yok. Oysa İNSANSIZ Hava ve kara araçlarını, akıllı evleri, akıllı şehirleri, akıllı telefonları çok sevmiştik. Artık YAPAY ZEKAmız var, YAPAY BİLİNÇ’imiz de. Artık YASAMA, YÜRÜTME YARGI, STK, MEDİA, PARTİ, YEREL YÖNETİM’e de ihtiyaç yok. Din de yok, ideoloji de. Daha doğrusu TEK DİN, TEK İDEOLOJİ, TEK DEVLET, TEK HUKUK. YENİ NORMAL dönemde HERKESİN RABİASI bu olacak!?. Bunun adı DİJİTALİZM. Din olmayınca LAİKLİK de olmayacak, Milliyetçilik, Kapitalizm, Komünizm de, Kemalizm de. İnsanın suç işleme kapasitesi resetlenecek. TERÖR de yok. FETÖ, PKK Meteverse’de bir oyunun adı olabilir belki. SİBER DİKTATÖRLÜK, SİBER FAŞİZM geliyor. HUMANOİD Polisin mekanik sesi bazı ülkelerde duyulmaya başladı. Yarın siz de, DİGİTAL DÖNÜŞÜM tamamlandığında, şöyle bir ses suyabilirsiniz; ”hey sen İnsan bozuntusu (!?) Dikkat et… Tek TIK’lık canın var.!”
Dünya İnsan Hakları Gününüz, kutlu, mutlu mübarek olsun!? Fahişelerin kerhanede iffet günü kutlaması gibi bir şey bu. Dünya’daki dört büyük ırktan KIZILDERİLİLERi yokeden, KARADERİLİLERi köleleştiren, SARI IRK’ı sömürgeleştirenlerin, son birkaç asırda dünyaya insan hakları ve çevre dersi vermeleri garip değil mi? Daha önce kendi aralarında 100 yıl, 80 yıl, 30 yıl savaşları yapanlar, 1. Dünya savaşını, 2. Dünya savaşını çıkartanlar bunlar değil mi? 1991 e kadar aslında bir 3. Dünya savaşı olan, aynı ülkenin çocuklarını birbirine düşüren soğuk savaşı bunlar çıkartmadı mı? Darbeleri yapanlar bunlar değil mi? Terörü örgütleyenler de bunlar, ama bunlar uygar batı değil mi? Bilimleri, sanatları, felsefeleri, edebiyatları, mimarileri hepsinin kökünde, başlangıcında sömürü mirası var. Derebeyleriyle kralın, askerlik ve vergi paylaşımı için yaptıkları sözleşmeyi ama nasıl insan hakları belgeseli diye yutturdular bize. Lanet olsun anlara ve onlara alkış dağıtanlara, onlara yardım ve yataklık edenlere.
“HAK”mış. Batıda HAK kavramı yok, RİGHT var o da “İNSANİ SAĞDUYU” anlamına geliyor. Bizde HAK VEHBİ’ dir, özgürlükler KESBİ… Biz bunu “yaratılış” esası olarak İLAHİ bir değer olarak görürüz, onlar “varoluş” olarak BEŞERİ bir konu olarak görürler. Gençlerimizi “Tarihin sonu” gibi “Alfabenin son harfi” olarak Z KUŞAĞI diye etiketleyenler, bu gençleri İNSAN NESLİNİN SON ÖRNEKLERİ, geçiş forumu olarak görüyorlar. Neyse siz, Cenaze evinde düğün yapmaya devam edin. Pandemi yalanı ile insanların İTLAF ettikleri yetmiyor, VİCDANLARI MASKELİ insanımsıları buldular, YENİ MORMAL e doğru YENİ BİR HAMLE ye hazırlanıyorlar. Geri sayım devam ediyor. İnsanlığın soyunu kurutmaya yemin eden bu SATANİST PEDEFOLİK Islah edici rolü oynayan bozguncu çete bütün ESBAB-I CEFAsını toplayıp yeniden saldırmaya hazırlanıyor, 2023 girerken.
Bizi oyalayacak yeni gündemler bulmakta hiç zorlanacaklarını sanmıyorum. Sağı ile solu ile bütün troller hazır. Geçen gün Yılmaz Özdil, CHP’li eleştirdi diye dünkü CHP’li, Solcu, Atatürkçü dostları hakaret yağdırmışlar. Ona bunu yapanlar, başkalarına neler yapmaz ki. Muhtemelen küfür, galiz sözleri yazısına eklememiştir, ama belki de en uzun yazısı o yazı oldu. İnsanlar bizde Ekmeli mahlukat, Eşrefi mahlukat ve Belhum adal diye ayrılır, sonuncusu “Hayvandan da aşağı.” Bu sonuncusu, insanlığın yüz karası, bu insan kılıklı mahluklar her yerde çok miktarda var. Kendi inancından, tarihinde bu kadar habersiz, ahlaksız, bilmeyen, bilmediğini de bilmeyen, bilmek de istemeyen, bilene de düşman olan bu nesil ne zaman, nasıl yetişti hiç düşündünüz mü?
Bana kalırsa Cumhuriyeti bir milad kabul etmeyin. Cumhuriyet döneminde Osmanlı’nın finali ve sonrasında yaşananları da yeniden karşılaştırmalı olarak okuyun. Tarih övgü ya da sövgü kitabı değildir. Bize magazinleştirilerek, politize edilerek anlatılan din, tarih, sağlık ve dünyaya ilişkin bildiklerimiz büyük ölçüde gerçek değil. Biz bu kafa ile görüyorsunuz faili meçhulleri bile çözemiyoruz, terörü çözemiyoruz, çözemeyiz. FETÖ’yü de, hatta 28 Şubat’ıda, 15 Temmuz’u da anlayamayız. Gerçek bize anlatılanlardan ibaret değil.
Alın size Çocuk Gelin hikayesi. Bu hikaye 2 yıl öncesine gidiyor. Basın bombayı patlattı gündem değişti. Öfke patlaması yaşayan kesim “Annenin, babanın, failin ceza alması yetmez” diye vaveyla kopartıyorlar. Aynen katılıyorum. Mesela bu Lanzarotte’yi çıkartanlar, Belediyelere Toplumsal Cinsiyet eğitim ve danışma merkezleri kurulması için tamim gönderen Türkiye Belediyeler Birliği’nin ilgililerinin de yargılanması lazım. Şunu bilelim: İstanbul Sözleşmesi’nden hukuken geri çekilmedik. Sadece bir irade beyanı var, sözleşmenin bütün hükümleri yasada aynen var. Kaldı ki sözleşmeden geri çekilmek için hukuki süreç de başlatılmadı. Dahası onun devamı olan Lanzarotte ile ilgili bir işlem de yok. CEDAW ile ilgili de. Bu arada bu üç sözleşmeyi birbiri ile ilişkilendirilen ek protokoller yapıldı ve biz bunları da onayladık. Yetmedi, bu sözleşmelerin hayata geçirilmesi için örgütlenen UNO WOMAN’a diplomatik dokunulmazlık ve imtiyazlı statü tanıdık, bunlara ek.
Hani, şu son olayla ilgili olarak, bunlar işin içine Din’i katmadan, “biz çocuğumuzun cinsel eğilim ve yönelimlerini test etmek ve o yönde deneyim kazanmasını istedik. Buna göre bir tercihde bulunmasını istedik” dese, taciz, resmi nikah olmasa sorun olmayacaktı büyük ihtimalle. Hatta çağdaş, modern, özgürlükçü bir girişim olacaktı. Bu sözleşmelerin İsveçteki uygulamaları ana okullarında başlıyor. LGBT’li çocuk imajlarını Yandex’den aratın, bakın onlar çağdaş. Pozitif ayırımcılık yapılması gerekiyor. Pedefolik Jeffrey Finansçı Amerika’nın ünlü Yahudi zenginlerinden Epstein 2000 li yıllarından başından itibaren, onlarca yıl boyunca seks ticareti amacıyla genç kızları özel adası Saint James’e kaçırmış ve oraya götürdüğü Amerika’daki miyarderlere, politikacılara 14 yaşındaki kızları ve oğlanları servis etmişti. Bu olay Türkiye’de “Çocuk Gelin” komplosu kadar yankı bulmadı. Bu yaygarayı koparanlar, politikacılara, bürokratlara, iş adamlarına baksın. Mutlaka her partiden birilerini biliyorlardır, hatta kendi partilerinden de. Onu bırakın, Sanat, Basın çevresinde neler olup bittiğini bilmiyorlar mı? O Çocuk gelin fotoğrafları, düğüne katılan küçük kardeşlerinin resimleri. O çocuklara da iftira ediyorlar. Aileler, yeni doğduğunda, doğmadan “kızını oğluma alacağım” “Oğlun damadım olacak” diye söylerler. Komşular, akrabalar, ortaklar arasında her zaman bunlar konuşulur. Hatta daha bebekken “nişan takalım belli olsun” derler. İslam’da nikah için kişilerin AKİL ve BALİĞ olması gerek. Yani sadece biyolojik yaşına bağlı bir cezai ehliyet yaşı değil, evliliği yürütecek bir akıl yaşına sahip olması gerek. Hak ile batılı, Doğru ile yanlışı, Güzel ile çirkini ayırt edebilecek bir düzeyde olması gerek. Bana sorarsanız bugün AKİL olma konusunda bir çok evlinin evliliği o “Allah’ın emri, Peygamberin gavli” ne uymaz. Ha! Örfte, nişan konmuşsa, ona başkası dünür gidemez. Ta ki, iki taraftan biri erginlik yaşına erince bu nişanı bozabilir. İki taraf da RIZA’ya dayalı olarak evlenmek isterlerse nikah akdedilir. Bu küfürbazlar cahil. Ne din, ne ahlak, ne gelenekten haberleri var. Orada şerefi ile oynanan bir anne var, kızlar var, bir aile var, bir cemaat var, bir din var, kutsallarına küfredilen insanlar var. Alçak bunlar. Aslında 2yıl önce başlamış hikaye, 16 yaşında evlendirmek için yaş büyütmek istemişler, 18 yaş diye rapor almak için 20 yaşın üstünde bir kadını muayene götürmüşler, iddiaya göre. Savcılık o rapora istinaden davayı kapatmış. (Bugün HSK o savcı hakkında soruşturma başlatmış ve dava için 22 Mayıs’a gün de verilmiş.) Sonra nikah kıyılmış, Evlenmişler. Herkes mutlu. 1. Çocuk olmuş, derken 2. Çocuk, bu çocuğunu kaybedince psikolojik olarak bunalıma girmiş ailenin açıklamasınıa göre. Bu anne evi terketmiş. Hikaye bu bunalımdaki annenin üzerinden yürütülüyor. Vurun abalıya, kimi İslam’a saldırıyor, kimi tarikatlere. Bu tartışma yeniden yargı konusu olacak. Daha mahkeme kararı beklenmeden Kur’an Kursu’nun kapısına kilit vuruluyor. Meğerse bina kaçakmış. Ne zaman nasıl kaçak yapılmış koskoca bina ya da ne den bugüne kadar işlem yapılmamış. Vurun abalıya… Ayıptır, yazıktır, günahtır… Bir aile trajedisi, bir realty Show tadında politik bir magazin ve istismar konusu yapılarak, şüyuu vukundan beter hale getirildi. Tamam, bu konuda kim suçlu ise cezası verilsin. Bu olayı istismar ederek İslam’a, Müslümanlara saldıranlardan da hesap sorulsun. Sorumsuz bir şekilde, kışkırtyıcı bir uslubla konuyu aktaran Basın ve sosyal medyaya hukuk yoluyla hesap sorulsun. Toplum cinsiyeti ve Lanzaroteyi savunanlardan da. Bugün dünya insan hakları günüydü değil mi? Dalga mı geçiyorsunuz? Selam ve dua ile.