Abhaz Müslümanlar Ayrımcılık ve Şiddetle Mücadele Ediyor

Rusya’nın desteğiyle Gürcistan’dan tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Abhazya’da yaşayan Müslüman Türklerin 1864’teki Rus-Kafkas Savaşı ile başlayan sürgün, asimilasyon ve ayrımcılıkla mücadelesi devam ediyor. 1877-1878’deki Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından nüfusunun büyük kısmını kaybeden Abhazya’daki Türklerin yaşadıkları yerlere Çarlık yönetimi Rus, Gürcü, Ermeni ve Eston aileleri yerleştirdi. Rusya’nın bölgedeki demografik yapıyı değiştirme çalışmaları sonucu Abhazya’daki Türklere ve Müslümanlara karşı devlet … Abhaz Müslümanlar Ayrımcılık ve Şiddetle Mücadele Ediyor Devamı »

Eklenme Tarihi: 29 Kas 2022
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 29 Kas 2022
Abhaz Müslümanlar Ayrımcılık ve Şiddetle Mücadele Ediyor

Rusya’nın desteğiyle Gürcistan’dan tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Abhazya’da yaşayan Müslüman Türklerin 1864’teki Rus-Kafkas Savaşı ile başlayan sürgün, asimilasyon ve ayrımcılıkla mücadelesi devam ediyor.

1877-1878’deki Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından nüfusunun büyük kısmını kaybeden Abhazya’daki Türklerin yaşadıkları yerlere Çarlık yönetimi Rus, Gürcü, Ermeni ve Eston aileleri yerleştirdi. Rusya’nın bölgedeki demografik yapıyı değiştirme çalışmaları sonucu Abhazya’daki Türklere ve Müslümanlara karşı devlet destekli ayrımcılık yapıldı. Sovyetler Birliği döneminde, özellikle Müslüman Abhazya Türklerinin yüzde 70’i topraklarından göç etmek zorunda kaldı.

Ajans Kafkas Editörü Yusuf Tunçbilek ve Kafkasya üzerine araştırmalar yapan yazar Metin Sönmez, AA muhabirine, Abhazya’daki Müslümanların uğradığı ayrımcılık ve asimilasyonu değerlendirdi.

Tunçbilek, Abhazya’daki Müslüman nüfusun Rus İmparatorluğu’nun politikaları nedeniyle 19. yüzyıldan itibaren göç etmek zorunda kaldığını belirterek “Rusya, Osmanlı Devleti tarafından Abhazya’ya yerleştirilen Müslüman Türkleri zorla göç ettirdi. Bölgede diğer dinlere mensup Abhazlar, Müslümanlar kadar göç etmeye zorlanmadı.” dedi.

Müslümanlara baskıyla Hristiyanlaştırma faaliyetlerinin de uygulandığını kaydeden Tunçbilek, “Sovyet Birliği dönemi, birçok bölge gibi Abhazya için de tamamen karanlık bir dönem. Abhazya’da İslam, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla yeniden yükselişe geçti.” ifadesini kullandı.

Tunçbilek, nüfusun yüzde 15’i Müslüman olmasına rağmen Abhazya’da hiç cami bulunmadığına dikkati çekerek şunları söyledi:

“Kafkas-Rus Savaşı öncesi Abhazya’nın köy ve şehirlerinde coğrafyayla uyumlu ahşap camiler vardı ancak savaştan sonra Müslümanların yüzde 90’ı sürgün edildi. Yüz binlerce insan açlık, salgın hastalık ve diğer nedenlerden göç yollarında öldü. Camiler de zamanla yok edildi ve Sovyetler Birliği döneminde büyük bir hafıza kaybı yaşandı, dine dair ne var ne yok ortadan kaldırıldı. Abhazya’da şu an nüfusun yüzde 15’inin Müslüman olduğu biliniyor.”

Diyanet İşleri Başkanlığının 1999’da Abhazya’ya din görevlileri gönderildiğini aktaran Tunçbilek, “Türkiye’den giden hocaların katkılarıyla Abhazya Müftülüğü kuruldu. Devletin desteklediği resmi bir yapıdan ziyade, sivil toplum kuruluşu nitelikli bir şeyden bahsediyoruz. Abhazya Müslümanlarının temsilcileri, her sene Türkiye’nin organize ettiği Avrasya İslam Şurası’na da katılıyor.” diye konuştu.

Tunçbilek, Rusya’nın Karadeniz kıyılarında stratejik öneme sahip bölgeyi Müslüman halka bırakmak istemediği için Abhazlara hayat hakkı tanımadığını vurgulayarak “Bölgede Sovyet Devlet Adamı Josef Stalin ve Sovyet Güvenlik Sekreteri ve Sovyet Gizli Polisi Şefi Lavrenti Beriya’nın başını çektiği katliamlar, aslında bir nevi ‘Sovyet Gürcistanı lehineydi çünkü bu isimler, Gürcistan kökenlilerdi.” değerlendirmesini yaptı.

Rusya’nın 2008’de Abhazya’yı kendisine bağlamak için tek taraflı ilan ettiği bağımsızlığını tanıdığını belirten Tunçbilek, “Rus yöneticiler tarihten bugüne her zaman bölgeyi tatil yaptıkları, kendi toprakları olarak gördü.” dedi.

Tunçbilek, Rusya’nın 1995’te Abhazya’nın Pitsunda bölgesindeki tatil kompleksinin 49 yıllığına kiralanmasının halkta tepkiyle karşılandığını belirterek “Rusya’da kim iktidara gelirse gelsin Sovyetler Birliği’nin yıkıldığını bir türlü kabul edilmek istemiyor. Abhazya elbette stratejik bir yer ve bölgede etkisini artıran Rusya, Karadeniz’deki hak iddialarını da kuvvetlendiriyor.” diye konuştu.

“Abhaz alfabesi Gürcüce karakterlerle değiştirildi”

Kafkasya üzerine araştırmalar yapan Metin Sönmez de 1937’de Rusya’nın Abhazya’ya yaptığı baskıyı en yüksek seviyeye çıkardığını aktararak o dönemde yaklaşık 3 bin aydının öldürüldüğünü söyledi. Sönmez, aynı dönemde Abhaz alfabesinin Gürcü karakterlerle değiştirildiğini ve yer isimlerinin Gürcüce yazılmaya başlandığını anlattı.

Abhaz okullarının kapatıldığını ve okullarda Gürcüce öğrenmeye zorlanan çocukların ayrımcılığa maruz kaldığını ifade eden Sönmez, “Bu ayrımcılık o dönemde yetişen Abhaz kuşağının zihninde özellikle acı hatıralar bıraktı çünkü ana dillerini konuşurlarsa dayak yediler ve daha önce bilmedikleri bir dille baş etmek zorunda kaldılar.” ifadesini kullandı.

Sönmez, Rusların ayrıca Abhaz tarihini değiştirmek için alternatif tarih yazdığına işaret ederek Gürcü tarihçi Pavle Ingoroqva’ın, “gerçek” Abhazların Gürcü olduğunu, bugünkü Abhazların ise bölgeye 17. yüzyılda gelerek Gürcü kabilesi Abhazları yerinden edip adlarını aldıklarını iddia ettiğini aktardı.