“Seçim Kanunu’na göre hile hurda yapılması imkansız”
Anayasa Mahkemesi (AYM), Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP), “kapatma davasının seçim sonrasına bırakılması” başvurusunu reddetti. AYM, Hazine hesaplarına bloke konulmasına ilişkin karara karşı savunmasını hazırlaması için HDP’ye, 15 gün ek süre verilmesini kararlaştırdı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, AYM’nin HDP ile ilgili kararına ilişkin olarak, “Mahkeme isabetli bir karar vermiştir. Hangi davanın ne zaman görüleceğine mahkeme kendi karar verir” dedi.
“Seçimi YSK yapıyor, dolayısıyla burada hile hurda her şey olabilir gibi bir algı oluşturmaya çalışıyorlar”
Adalet Bakanı Bozdağ, TBMM’de gazetecilerin sorularını cevapladı. Bozdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “YSK’ya güvenmiyorum” açıklamasına ilişkin olarak, “Yüksek Seçim Kurulu Türkiye’nin güven noktasında en güvenilir kurumlarının başında gelir. Bugüne kadar pek çok seçim yönetmiş ve bu seçimler hem uluslararası gözlemciler tarafından, hem de Türk seçmeni ve Türk siyasi partileri tarafından da sonuçları itibariyle takdir edilmiş benimsenmiştir. Bir defa Türk seçim sistemine göre seçimleri siyasi partiler yapar. YSK organizasyon yapar. Seçim süreçleriyle ilgili ihtilaflar, usulsüzlükler, yolsuzluklar, şikayetler olduğu zaman bunları inceler, denetler ve karara bağlar. Her sandık başında belli sayıda siyasi partilerin temsilcisi var. Müşahitleri var. Oy pusulasını biri veriyor, kimliği biri kontrol ediyor, imzayı biri kontrol ediyor. Dolayısıyla seçimleri yapanlar seçimleri yapanlar sandıkta vatandaşın oyunu kullanmasını sağlayanların her birisi siyasi partilerin temsilcileridir. Sayım, döküm, tasnif bunların tutanağı ve bağlanıp imza altına alınması siyasi parti temsilcileri ile birlikte yapılıyor. İlçe seçim kuruluna teslimi öyle. İlçe seçim kurulunda tutanakların birleştirilmesi ve bunun YSK merkezine gönderilmesi yine siyasi partilerin temsilcileri tarafından yapılıyor. Arkasından YSK’da da bunlar siyasi parti temsilcilerinin gözü önünde ve onların katılımıyla yapılıyor. Burada da temsilcileri var. Ayrıca da YSK seçim sürecinde kendine ulaşan bütün verileri siyasi partilere de veriyor. Onlarla da paylaşıyor. Ayrı linkleri var. Onlar da paylaşıyor. Herkesin elinde de her sandıktan ne kadar oy kime çıktığına dair ıslak imzalı tutanaklar var. Ya bunu şunun için anlatıyorum. Herkes şöyle zannediyor. Seçimi YSK yapıyor. Dolayısıyla burada hile hurda her şey olabilir gibi bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. Türk seçim sisteminde seçimin esas yapanı siyasi partilerin temsilcileridir. Sandık görevlileridir. İlçe seçim kurulu üyeleridir. İl seçim kurulu üyeleridir. YSK’ya verdikleri üyelerdir” değerlendirmesini yaptı.
“Seçim Kanunu’na göre hile hurda yapılması imkansız”
Bakan Bozdağ, “Türk seçim sistemine göre, Seçim Kanunu’na göre hile hurda yapılması imkansız. Yani bir sandık düşünün. Onun başında AK Parti’nin sandık kurulu üyesi var. CHP’nin sandık kurulu üyesi var. HDP’nin sandık kurulu üyesi İYİ Parti’nin, MHP’nin sandık kurulu üyesi var. İki tane de kamu görevlisi var. Birisi başkan, biri başkan yardımcısı. Şimdi Türkiye’de de iki yüz binin üzerinde sandık olduğunu varsaydığımızda yani bütün sandıklarda hile yapılması için CHP’li, HDP’li, İYİ Partili, AK Partili efendim MHP’li bütün sandık kurulu üyeleri artı iki tane de kamu görevlisinin ortak anlaşması lazım. Türkiye’de 200 bin sandıkta böyle bir anlaşmayı bırakın tek bir sandıkta dahi fiilen bunu yapma imkanı var mı? Herkes siyasi partinin temsilcisi herkes partisinin menfaatini gözetiyor bir oy kaybı olmasın, başka yere haksız oy gitmesin diye uğraştığı bir ortamda. Bir de tabi müşahitlerin sayısını da bilmiyoruz. Onlarca, yüzlerce değil milyonun üzerinde de müşahit var. Binlerce müşahit var, milyonlarca belki müşahit olacak. Bütün bunların şahitliğinde bir yolsuzluk ya da hile hurda olabilir mi? O yüzden Türk Seçim Kanununa göre seçimlerde hile ve hurda yapılması fiilen imkansızdır. Kim bunu söylüyorsa mümkün diyorsa hile hurda, ya Türk Seçim Kanununu bilmiyor ya da şimdiden seçim yenilgisine bahane uydurmak için alt yapı oluşturuyordur. Çünkü seçim kanunundaki usul uygulamasına göre bu fiili bir imkansızlık. O yüzden seçim kuruluna yapılan saldırılar da büyük bir haksızlığı içermektedir. Çünkü Yüksek Seçim Kurulunun daha üyelerinin nasıl seçildiğini bilmiyor Sayın Kılıçdaroğlu. Açıklamasını gördünüz. Diyor ki; Yüksek Seçim Kuruluna güvenmiyorum. Niye güvenmiyor? Cumhurbaşkanı atıyor. Allah aşkına YSK’nın üyelerinden bazılarının görevi sona erdi işte seçimler yapıldı. Bugün de seçim son Yargıtay’da ki üye de seçildi. Danıştay’dan üye seçiliyor beş tane, altı tane de Yargıtay’dan üye seçiliyor. Bunların hepsi Danıştay ve Yargıtay üyelerinin yaptıkları oylama sonucu salt ekseriyetle seçiliyor ve doğrudan seçiyorlar” şeklinde konuştu.
“Belli ki seçim kanunundan da haberleri yok”
Cumhurbaşkanı’nın Yüksek Seçim Kurulu’na seçtiği ya da atadığı herhangi bir üye olmadığını belirten Bozdağ, “Yüksek Yargıtay ve Danıştay’ımızın saygın üyeleri doğrudan seçim yapmaktadır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun daha Yüksek Seçim Kurulu’na üyelerin nasıl seçildiğinden haberi yok. Belli ki seçim kanunundan da haberleri yok. O yüzden şimdiden seçim kanunundan haberleri olmadan seçimin üzerine gölge düşürmek için bir tartışma başlatılıyor. Ben buradan şunu da hatırlarım. Geçmişte de pek çok seçimden önce oy ve ötesi, temiz bilmem toplum vesaire gibi değişik platformlar oluşturuldu her seçim. Ben 98’den beri seçimlere giren birisi olarak söylüyorum. Hemen hemen her seçim öncesi böyle bir takım platformlar, dernekler, vakıflar efendim ortak çalışmalar sanki Türkiye’de seçimle hileyle kazanılıyormuş gibi bir algı oluşturup, hileyi önlemek büyük bir işmiş gibi bir gayretle öne çıkıyorlar. Ya o zaman da herkesin sorması lazım. Nerede hile oldu? Şimdi siz bütün bunları söylüyorsunuz. Hileyle Türkiye’de kazanılmış hangi seçim var? Biz 2002’de seçime ilk defa girdiğimizde sandıkta AK Parti’nin sandık kurulu üyesi yoktu yasa gereği. Çünkü son seçime girmiş olması gerekiyordu. Biz son seçime girmediği için AK Parti sandık kurulunda bizim üyemiz dahi yoktu. Ama biz o seçimde yüzde 34.5 oy aldık 363 milletvekili çıkardık. Yani baktığınızda o yüzden Yüksek Seçim Kurulu çok net söylüyorum. Bir güven kuruludur. Bir güven kurumudur. Dünyanın en saygın ve en güvenilir seçim organlarından bir tanesidir ve Türkiye’nin de yüz akıdır. Hiç kimse seçim başarısızlığını Yüksek Seçim Kurulu’na üzerine yıkmaya hakkı yoktur. Bahane uydurmaya gerek yok. Çıkarsınız, çalışırsınız. Aldığınızda zaten millet size verdiğinde alıyorsunuz. Alamadığınız yerleri seçimde hile yapıldı veyahut da seçim Yüksek Seçim Kurulu şöyle yaptı, böyle yaptı diye bahaneyle başkalarının üzerine başarısızlığı yıkmayalım. Benim söyleyeceğim bu. Bunlar başarısızlığa şimdiden bahane arıyorlar” ifadelerini kullandı.
“Biz istiyoruz ki başörtüsü konusu Türkiye’nin gündeminde kalıcı olarak çıksın”
CHP ve İyi Parti’nin başörtüsüne ilişkin teklife destek vermeyeceklerinin hatırlatılması üzerine Bozdağ, “Şimdi başörtüsü konusu biz istiyoruz ki Türkiye’nin gündeminde kalıcı olarak çıksın ve bu konuyu kalıcı olarak gündemden çıksın iddiasıyla gündeme getiren Sayın Kılıçdaroğlu oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesi ‘Madem öyle gelin daha büyük bir güvence ile bu meseleyi çözelim. Anayasal bir değişiklik yapalım’ dedi ve doğru bir adım attı. Eğer güvence istiyorsak kanun basit ekseriyetle değişebiliyor, Anayasa nitelikli bir ekseriyet gerektiriyor. Temel bir hukuk metni. Orada bu meseleyi çözüme kavuşturmak Türkiye’nin gündeminden kalıcı olarak bunu düşürmek anlamına gelir. Kaldı ki kanun bu meseleyi geçmişte çözmedi. Hatırlarsanız rahmetli Özal, Yükseköğretim Kanunu’na ek 16. maddeyi koydu. Anayasa Mahkemesi iptal etti. Bu sefer ek 17. maddeyi getirdi koydu, ek 17. madde halen yürürlüktedir. Ne diyor ‘kanunlara aykırı olmadıkça Yükseköğretim Kurumları’nda kılık kıyafet serbesttir’ ve 90’lı yıllarda yaşadığımız başörtüsü zulmü, haksızlıkları Yükseköğretim Kurumu Kanunu’ndaki ek 17. maddeye rağmen yaşandı. İstanbul Üniversitesi’nde başka üniversitelerde kurulan ikna odaları buna rağmen yapıldı. Pek çok kişinin elinden eğitim-öğretim hakkı Yükseköğrenim de buna rağmen alındı. Türkiye, kanunen serbest olan bir konuda kanun hükmü yokmuş gibi haksız, hukuksuz uygulamalara tanık oldu. Anayasa Mahkememiz, Danıştay’ımız, diğer yargı organlarımız da bunlara ne yaptı? Bunlara, kararlarıyla hukuksuz bir şekilde destek verdiler. O yüzden bizim getirdiğimiz öneri bu konu kalıcı gündemden çıksın” diye konuştu.
“Kıyafetin bir ölçüsü var mı, yok”
Bozdağ şöyle konuştu:
“Kıyafetin bir ölçüsü var mı? Yok. İstediği kıyafet, tercih ettiği kıyafet. Onu bir yere bağlıyor musun? Bağlamıyorsun. O zaman birisi öyle birisi öbür türlü birisi böyle. Terör örgütlerinin tercih ettiği kıyafetlere de efendim, başka başka siyasi hesaplarla vesaire hepsini de Anayasal güvence getiriyor ve açıklığa da Anayasal güvence getiriyor. Eğer başörtüsü konusunda samimilerse bahaneyi bıraksınlar. Genel Kurul da destek olsunlar. Bu mesele kalıcı olarak çözülsün. Benim anladığım kadarıyla önergeyi bu işe bahane oluşturmak için verdiklerini düşünüyorum. Yani işte istismar diyor. Şimdi konuşurken de istismar diyor. Yani AK Parti’nin içinde Sayın Cumhurbaşkanımızdan tutun en aşağıya kadar herkes başörtüsüne bedel ödemiş. Kendi bedel ödemiş. Eşi bedel ödemiş. Kızı bedel demiş. Gelini bedel ödemiş. Çocuğu bedel ödemiş. Ömrü boyunca bu hususta bedel ödemiş. Yani fakülteleri kazanmışlar. Okuyamamışlar. Kimse dememiş ki ben açar okurum dememiş. Bedel ödemiş. Memuriyete girme hakkı elde edememiş, açsa memuriyete girecek. Başını açmamış. Memuriyete girmemiş. Siyaset yapamamış. Hepsi bedel ödemiş. Hayatı boyunca bu konuda bedel ödeyen insanları istismarcı diyenlere acaba nasıl hitap etmek lazım, onu bilmiyorum. Onun için gelin, bu işi siyasal istismar konusu olmaktan çıkaralım. Birbirimizi suçlamaktan vazgeçelim. Halk bu konuda kimin istismarcı, kimin samimi olduğunu, birilerinin söylemesine gerek olmayacak kadar açık, net biliyor. Ya bu çok açık bir husus. Bunun üzerinde ayrıca durmaya hacet yok. Ama göreceğiz Genel Kurul’a geldiğinde tavırlarının ne olduğunu göreceğiz. Kaldı ki aileyle ilgili düzenlemeye her iki parti birlikte karşı çıkıyor. Bütün partiler birlikte. Allah aşkına yani evlilik birliğinin kadın ve erkek arasında kurulabileceğinin Anayasa’ya yazılmasının neresi yanlış? Türk toplumunun temeli olan ailenin geleceğini, neslimizin toplumumuzun geleceğini, milletimizin geleceğini muhtemel tehditlere karşı şimdiden koruma altına almanın neresi yanlış? Buna hangi saikle karşı çıkıyorlar? Anlamak mümkün değil. Ben isterim ki oy birliğiyle bu ikisi çıksın bu parlamentoda. Çünkü yakışan da budur. İkisi de bu milletin evlatlarının hayrına bir düzenlemedir. Ama ideolojik kaygılarla, siyasi hesaplarla, oy birliğiyle çıkması gereken bir Anayasa değişikliği maalesef yine berhava edilmek üzere inşallah böyle sonuç olmaz.”
“AYM’nin HDP kararı doğru bir karar”
HDP kararına ilişkin olarak Bozdağ, “Şimdi HDP kararı, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar oy birliğiyle. Bence de doğru bir karar. Çünkü Anayasa Mahkemesi gündemini kendi belirler. Başkan belirler. Gündemine hakimdir. Hangi davanın ne zaman görüleceğine mahkeme kendi karar verir. Talep üzerine. Bunu da değerlendirebilir ama öncelik sonralık sırasını mahkeme tayin eder. Bu mahkemenin yasal bir hakkıdır. Bu hak herhangi bir talebe bağlı bir hak değildir. Doğrudan mahkemenin kendisine ait, daha doğrusu mahkeme başkanının görevleri arasında olan bir husustur. O yüzden karar isabetli bir karardır. Bu kararın ne zaman çıkacağı anlamında bir fikir vermez. Mahkeme onu gündemine almasıyla ilgili bir husustur. AK Parti biliyorsunuz 14 Mart 2008’de kapatma davası açıldı. 31 Temmuz 2008’de bittiği. Şimdi başka partilerde üç yıl, dört yıl, beş yıl süren oldu. Bu tamamıyla mahkemenin takdirinde olan bir konudur. Talebe bağlı bir konu değildir. O yüzden mahkemenin kararının oy birliğiyle olması da gayet doğaldır” ifadelerini kullandı.
Bozdağ, “Anayasa’nın 104. maddesinin ilgili fıkrasına göre Cumhurbaşkanımızın yetki ve görevleri arasında sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hallerinden biri yada birkaçının varlığı halinde cezaların kaldırılması ya da azaltılması konusunda Cumhurbaşkanımızın bir yetkisi vardır. Şimdi İlhan Kılıç ve Kenan Deniz’le ilgili Adli Tıp Kurumu kocamışlık hali raporu vermiştir. Dolayısıyla bu rapora istinaden Sayın Cumhurbaşkanımız Anayasa’daki yetkisini kullanmış ve cezalarının kaldırılmasına karar vermiştir. Hakkı Kılınç paşayla ilgili de Adli Kıp Kurumu kocamışlık haline dair bir rapor verdi. Onu da biz Cumhurbaşkanını daha yeni gönderdik. O da Cumhurbaşkanlığına gidecektir. Cumhurbaşkanımız zaman zaman Anayasa’nın verdiği cezaların kaldırılmasına ilişkin ya da azaltılma ilişkin bu yetkisini kullanmaktadır. Bugün de üç vatandaşımızla ilgili bu yetkisini kullanmıştır. Hakkı Kılınç o da çıktı. Kocamışlık raporu verdiler. Onu da biz külliyeye bakanlık olarak gönderdik. Onunla ilgili de adli tıp kurumu kocamışlık hali olduğunu içeren bir rapor verdi. Kenan Deniz ile İlhan Kılıç bugün zaten tahliye oldu. Bugün onlarla ilgili cezalar yani özel af yetkisi diyelim Cumhurbaşkanımız kullanmış oldu” şeklinde konuştu.