AFAD’da liyakatsiz işe alımlara dikkat çeken Güner, Türkiye’de “kervan yolda düzülür” anlayışı olduğunu ifade etti.
AFAD personeline kriz iletişimi dersi veren ve Van depreminde sahada çalışma yürüten Sevda Güner, AFAD’a ve Kahramanmaraş merkezli depremlere ilişkin gözlemlerini anlattı. Liyakatsiz işe alımlara dikkat çeken Güner, “AFAD personelinde ben, kan tutan, yükseklik korkusu olan insanların alındığını görmüştüm ve umarım her şey değişir demiştim. Bugün ile o gün arasında hiçbir şeyin değişmediğini göreceksiniz” dedi.
Güner, Türkiye’de “göç yolda düzülür” anlayışı olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye’de başına bir sürü acı gelmesine rağmen oturup, bütün siyasi argümanlardan, ideolojilerden ayrı, devlet politikası haline gelmiş, siyaset üstü, kanunlaşmış, kim gelirse gelsin asla o gelenlerin dahi esnetemeyeceği bir takım kanun ve kuralları alma alışkanlığı yok” diye konuştu.
Van depreminde gördüğü aksaklıkların benzerinin Kahramanmaraş merkezli depremlerde de gördüğünü belirten Güner, şunları söyledi:
“O zaman da yardımların nereye nasıl gideceği, nerede hangi eksikliklerin olduğunu yönlendiren koordinasyon ekipleri yoktu, bugün de burada yok. Küçük ve büyüklüğü fark etmiyor depremin. Zekası aynı. Orada da özürlü bireyleri olan ailelere öncelik verilmesi gerekiyordu, burada da çadırla ilgili koordinasyon yoktu. Zaten ciddi bir çadır skandalı ortaya çıktı. Bütün yerlerden aynı anda haber alabilecek ve koordine edebilecek merkezler, ekipler yoktu. Burada da yoktu.”
“Kan tutan, yükseklik korkusu olan insanlar işe alındı”
AFAD yönetiminde afetle ilgili ciddi eğitimler alan insanların olması gerektiğini vurgulayan Sevda Güner, Van depreminin ardından AFAD personeline ilişkin gözlemini şöyle anlattı:
“İzmir AFAD’da, kan gördüğü için bayılan kişi, arama-kurtarmacıydı. Aynı zamanda yükseklik korkusu ve karanlık korkusu olan arama-kurtarmacalar işe alınmıştı. Fiziksel olarak koşamayacak, kilolu, bir yere sığamayacak insanlar… AFAD personelinin psikolojik testten, inanılmaz eğitimlerden geçmesi gerekiyor. AFAD personelinde ben, kan tutan, yükseklik korkusu olan insanların alındığını görmüştüm ve umarım her şey değişir demiştim. Bugün ile o gün arasında hiçbir şeyin değişmediğini göreceksiniz.”
Türkiye’deki kuruluşların kriz yönetimi planı olduğuna inanmadığını kaydeden Güner, “Bir planınız yoksa gücünüz zayıflar ve hasarınız büyük olur. Kriz yönetimini beceremediğiniz için de artçı krizlerle beraber bir sürü şey yaşarsınız” diye konuştu.
“Devrimsel kanunlar lazım”
Güner, Kahramanmaraş depremlerinde kriz sonrası sürecin de yönetilemediğini kaydetti:
“Depremin psikolojik ve sosyolojik, finansal sonuçların, profesyonel ekiplerce planlanıp, yol haritası haline getirilip uygulanması gerekiyor. Her ile göç eden afetzedelere danışmanlık yapabilecek merkezler oluşturulması lazım. İnsanlar kendini çaresiz hissetmemeli. Yapıları alelacele insanlara kavuşturalım derken ikinci bir yanlışa gidilmemesi gerekiyor. İnsanlarda ‘Bundan sonra biz ne olacağız, hayatlarımıza geri dönecek miyiz’ belirsizliği var. Bu belirsizlik, her bakanlığın kendi üzerine düşen yapısı ile beraber giderilmeli, halkla iletişim kurularak güven algısı gönderilmeli. Bundan sonra her şey, halkın takip edebileceği bir şekilde şeffaf yapılmalı. İnsanlar, nerede nasıl yaşayacakları ile alakalı bilgi sahibi olmalı. Ülkede artık kavga bırakılıp, bundan sonraki süreçte hiçbir siyasi iktidarın asla değiştirmeyeceği, asla dönüştüremeyeceği, insan hayatını odağına koyan yapılaşmadan alın, insan yetiştirmeye kadar ciddi devrimsel kanunlar çıkması lazım.”