21 Haziran’ı 22 Haziran’a bağlayan gece saat 23.54’te Afganistan’ın Paktika vilayetinde 5,9 büyüklüğünde bir zelzele oldu. Diğer vilayet ve komşu ülkelerde de hissedilen bu depremde yüzlerce ev yıkıldı. Binden fazla insan vefat etti. Bin 500 civarında insan yaralandı.
Türkiye ve Pakistan, ilk ândan itibaren Afganistan’ın yardımına koştular.
Türk Kızılay’ı seferber oldu…
Çin ise “bu iyi komşusuna” yardıma hazır olduğu şeklinde tuhaf bir açıklama yaptı.
BM yardım imkânına sahip olmadığını, cömertçe yardımda bulunduklarına işaret ettiği Türkiye ve Pakistan’a teşekkür etti…
Afganistan, ne yazık ki bir figanlar, ağıtlar, çığlıklar diyarıdır. Doğu-Batı, Güney-Kuzey Asya’nın geçit noktasındadır. Bir asırdır kargaşa yaşıyor. İç harp ve işgaller şeklinde süren bu kargaşaları, 1979’dan beri bizzat hatırlıyoruz. Bu tarihte kuzeydeki komşusu Kızıl Rusya, Afganistan’ı işgal etti. Doğu komşusu Çin, batı komşusu İran ve güney komşusu Hindistan, işgale ses çıkarmadılar. O menfur işgal, Sovyetlerin sonunu getirdi. Ruslar 1990’ların başında çekilmek zorunda kalınca Taliban işbaşına geldi. 10 yıl boyunca SSCB’ye karşı yiğitçe cihad etmiş insanlar, bölünerek birbirlerinin boğazlarına yapıştılar. O muamma 11 Eylül saldırısının ardından ABD, 2001’de Afganistan’a girdi. Komşulardan yine çıt çıkmadı. Bir bölüm Afganistanlı, işgalci Amerikan ordusuna karşı yıllar süren gerilla savaşı verdi. Nihayet 2021’de o da çekildi. Kendi geleneklerine göre bir hükûmet kuruldu. Şimdi gerçekler önünde hükûmet etmeyi öğreniyorlar…
Afganistan, aralarında Özbek ve Türkmenlerin de olduğu farklı milliyetlerden meydana gelen 32 milyon nüfusa sahip BM üyesi bir devlettir. Ülke sahası Türkiye’nin üçte ikisi kadardır.
Yaşadığı acıları fazla anlatmaya gerek yok. Şu isim, her şeyi tek başına izaha yeter: “Afganistan’ı Açlıktan Kurtarın Derneği…” Derneğin kurucusu Ubeydullah Bahirî “Zelzele, ülkedeki korkunç insani vaziyeti daha da kötüleştirdi” demekte.
Doğrudur ve aynen böyledir.
Afganistanlı bir asırdır iç ve dış harpler ve işgallerle yorulmuştur.
Memleket uyuşturucuların başıboş kaldığı bir yer hâline gelmiştir.
Büyük miktarda göç vermektedir.
32 milyon nüfustaki kayıtlı sayıdır. Suriye gibi burada da nüfusun önemli bir bölümü gitmekte, hudutlarda perişan olmakta, denizlerde boğulmaktalar. Uyuşturucu üretim ve kaçakçılığını yok edecek siyasi bir iktidar iradesi ise henüz mevcut değildir.
Afganistanlı da fakir Afrikalılar gibi yoksulluklar içindedir…
Kendimizi onların yerine koymalıyız:
Kim, “Ülkemi açlıktan kurtarın!” diye çığlığı, isim yapan bir dernek kurar?
Dünyada örneği olduğunu sanmıyoruz.
Son 20 senenin en ağırı olan 5,9 büyüklüğünde ve büyük ölüm ve hasara sebebiyet veren “yer kıpraşması” işte bu fakir ve talihsiz kardeş devlette yaşanmıştır. BM’yi anlamak hakikaten zor. Şu durumda bile bir varlık gösteremeyen ve faydası olmayan Birleşmiş Milletler Teşkilatına ne gerek var? Bu teşkilatın lağvedilip yeniden inşa edilmesi şarttır.
BM âciz kaldı ama İİT bir şey yaptı mı?
Hayır! İslâm İşbirliği Teşkilatı da her zamanki gibi sükûtu tercih etti!..
Fıkıhta yâni İslâm Hukukunda bir kaide vardır: Bir şehirde bir kimse açlıktan ölürse o şehrin imkân sahibi insanları bu ölümden mes’ul olurlar. Görülüyor ki sömürüle, sömürüle bu perişanlığa düşürülmüş, açlığa mahkûm edilmiş Afganistan’dan Müslimi ve gayrimüslimi ile bütün devlet ve milletler sorumludur.
Türkiye ve Pakistan’ın teşekküre layık görülmesi memnuniyet vericidir. Ancak daha çok yardım etmelidir. Türk Devletleri Teşkilatı da harekete geçirilmelidir. Bu teşkilata mensup bazı devletler, Afganistan’a komşudur. Velev ki komşu olunmasın. Değil mi ki açlık, yıkım, yoksulluk ve suiistimalden haberdar olduk! O zaman nasıl rahat uyuruz?
Devletimiz ve Türk Kızılay’ı gibi dernek ve vakıflarımızla Türk milleti ve İslâm ümmeti de Afganlı kardeşlerimize yardımcı olmalı, bir merhametli el gözyaşlarını silmelidir.
Bir lokma kurban etinden onların tatmasına da imkân vermeliyiz.
Merhamet Medeniyetinin kurucusu Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselâm- bu mevzuda buyurdukları bir hadis-i şerifin bir cümlesi meâlen şöyledir:
“Mü’minler, birbirine karşı muhabbet ve merhamette bir vücut gibidir.”
1979’dan beri Afganistan’ın başına gelmeyen kalmamıştır.
Unutamayız!
Afgan da insandır…
Dertlere derman olma vaktidir!