Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) eski yargıcı Rıza Türmen, AİHM’in Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın serbest bırakılması kararlarının uygulanmamasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türmen, “Bakanlar Komitesi, bir ihtimalle 30 Kasım’daki toplantıda ihlal prosedürünü başlatacak. Yani üçte iki çoğunlukla kararı tekrar AİHM’e yollayacak. ‘Kararı uygulamamasından doğan bir ihlal var mı’ diye. AİHM, ‘Evet, vardır’ diye bir karar çıkarırsa o zaman Türkiye’ye müeyyide uygulamaya başlayacak. Bu, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracına kadar gider” dedi.
Önceki dönem CHP Milletvekili ve AİHM eski yargıcı Rıza Türmen, AİHM’in HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile insan hakları aktivisti ve iş insanı Osman Kavala kararlarının uygulanmamasını doğuracağı sonuçları Anka Haber Ajansı’na anlattı. Kararları uygulamamaktaki ısrarın, süreci, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracına kadar götürebileceğini belirten Türmen, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Bu, bir hukuk devleti sorunudur. Hukuk devletinde mahkeme kararları yerine getirilir. Bu, bir kere, iki de bir söylendiği gibi bizim iç işlerimize falan karışmak değildir. Sözleşmeden doğan Türkiye’nin bir yükümlülüğü vardır; AİHM kararlarını uygulamak. AİHM, Demirtaş ve Kavala kararlarında ne diyor? ‘Derhal serbest bırakın’ diyor. Şimdi burada tabii önemli bir mesele var. AİHM gerek Demirtaş gerek Kavala kararlarında tutuklamanın meşru olmadığını, hukuka uygun olmadığını, tutuklamanın makul bir şüpheyi doğuracak nedenlere dayanmadığını, o yüzden tutuklamanın bir hak ihlali olduğunu söylüyor.”
“Ama bununla kalmıyor. AİHM, her iki davada da 18. madde ihlali, yani tutuklamanın siyasi nedenlerle yapıldığını söylüyor. Şimdi, bu çok ağır bir ihlal. Tutuklama siyasi nedenlerle yapılıyorsa bu demektir ki yargı da bağımsız değil. Demek ki yargı da siyasi talimatla hareket ediyor. Bunun sonucu olur. Böyle olduğu için, 18. madde ihlali söz konusu olduğu için, Bakanlar Komitesi kararları uygulamakla sorumlu.”
“Çünkü Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesi, Türkiye’yi sıkıştırıyor. Karar üstüne karar kabul ediyor. Osman Kavala kararı tabii daha önce, Demirtaş kararı daha sonra kesinleşti. Ama şimdi Kavala için yapılanlar birkaç ay sonra da Demirtaş için gerçekleşecek. ‘Serbest bırakın, tahliye edin, sözleşmeden doğan yükümlülüklerinizi uygulayın, bunlara uyun’ diye 7 tane karar kabul etti.”
“Bu 7 karara rağmen Türkiye, hala Osman Kavala’yı serbest bırakmamakta direniyor. Yani Osman Kavala davası artık Türkiye’nin batıyla olan ilişkilerinde odak noktası haline geldi. Bu kadar önem kazandı.
“Bundan sonra ne olacak? Bundan sonra, Bakanlar Komitesi, bir ihtimalle önümüzdeki 30 Kasım’daki toplantıda ihlal prosedürünü başlatacak. Yani üçte iki çoğunlukla kararı tekrar AİHM’e yollayacak. Kararı uygulamamasından doğan bir ihlal var mı diye? Kararı uygulamaması başlı başına bir ihlal tabii. AİHM, ‘Evet, vardır’ diye bir karar çıkarırsa o zaman vidaları iyice sıkıştırmaya başlayacak. O zaman Türkiye’ye müeyyide uygulamaya başlayacak.
Bu nereye kadar gider? Bu, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracına kadar gider. Böyle bir yola girdi bu iş. Buna rağmen Türkiye, büyük bir inatla Osman Kavala’yı ve Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakmamakta direniyor. Bu direnci anlamakta çok zorluk çekiyorum doğrusu. Yani hukuk devleti olmamak için bu kadar büyük bir direnç gösterilmesini, bu kadar büyük bir kararlılık gösterilmesini anlamak mümkün değildir. Bir şekilde halledileceğini ümit ediyorum. En son noktaya gitmeyecek diye düşünüyorum. Çünkü, yani hukuka aykırı, hukuksuzluk nedeniyle Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracı kimseye anlatamazsın.”