AK Parti’nin isim değil zihniyet değişimine ihtiyacı var

Mehmet Ocaktan Yazdı...

Eklenme Tarihi: 24 Şub 2025
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 24 Şub 2025
AK Parti’nin isim değil zihniyet değişimine ihtiyacı var

AK Parti 8. Olağan Büyük Kongresini dün gerçekleştirdi. 23 yıldır aralıksız iktidarda olan bir partinin kongresinden beklentilerin yüksek olması ve buna buna paralel olarak heyecan dalgasının da yüksek olması son derece doğaldır.

Ancak AK Parti, lider otokrasisinin baskın olduğu bir parti. Bu yüzden normal siyasi partilerin kongrelerindeki parti içi mücadelelerin, seçim yarışlarının bu partide olmasını beklememek gerekiyor. Zira partinin illerden gelen delegeleri de milletvekilleri de ve bütün partililer de bilir ki AK Parti’nin üst yönetimi dahil bakanların, vekillerin, belediye başkanlarının tek belirleyicisi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dır.

Dolayısıyla AK Parti’nin büyük kongresi bağlamında dillendirilen ‘değişim’ isimler üzerinden değil, partideki zihniyet değişimi üzerinden okunmalıdır. Parti yönetiminde Ahmet gider, Mehmet gelir, bakanlarda nöbet değişimleri olur, bütün bunlar son derece rutin değişikliklerdir.

Esas önemli olan, on yıldır rotasını kaybeden AK Parti’nin yeniden ‘ortak akıl’ ruhunu yakalayarak, demokratik değerlen istikametinde bir zihniyet değişimini sağlayabilecek mi ona bakmak lazım…

Bu açıdan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kongre konuşmasına bakmak gerekiyor. Erdoğan hemen her konuşmasında olduğu gibi 8. Olağan Büyük Kongre konuşmasında da geçmişteki ‘vesayet odakları’na ve siyasetin dış güçlerle ilişkilerine işaret etti ve AK Parti’nin önemine dikkat çekti:

-Siyaset ve toplum mühendisliği ürünü olarak ortaya çıkmadık.

-Bizi üçüncü sınıf demokrasiye mahkum ettiler. Bu sömürü düzenine biz son verdik.

-Türk demokrasisinin çevresindeki kirli ve yoğun kuşatma çok partili hayata geçtiğimiz günden beri kırılmadı.

-Anti demokratik güçler ile iş birliği yapacak kadar gözlerini kararttılar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasındaki ana eksenlerden birisi de yine TÜSİAD’tı. Şu ifadeler, iş dünyasına olan öfkesinin henüz geçmediğini gösteriyor: “Tek dertleri kayıplarını devlet hazinesinden tanzim etmektir. Eski kötü alışkanlıklarınızda ısrar ederseniz biz de size buna göre muamele ederiz.”

AK Parti kongresiyle ilgili elbette farklı değerlendirmeler yapılabilir. Açıkçası verilen mesajlar ve koyulan hedefler açısından bakıldığında bugünkü AK Parti’nin, 2002’de yola çıkarken demokrasi, hukuk ve kalkınma manifestosu niteliğindeki söylemleri dillendiren o eski AK Parti’nin gerisinde olduğu görülecektir.

Bir kere konuşmasında geçmişe atıfta bulunurken üzerine basa basa “Bizi üçüncü sınıf demokrasiye mahkum ettiler” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı’nın, şu anda Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklara değinmemesi bir eksiklik.

Eski AK Parti “hukukun üstünlüğü” ilkesiyle yola çıkmış ve bu konuda ilk on yılda önemli mesafeler almıştı. Ama ne yazık ki bugünkü AK Parti iktidarında, Türkiye şu anda “hukukun üstünlüğü kategorisi”nde 173 ülke arasında 148. sıraya düşmüş bulunuyor. Endekse göre; Azerbaycan, Belarus, Rusya ve Türkiye demokratik olmayan ülkeler kategorisinde yer alıyor.

İşte tam da bu yüzden AK Parti kongresinde, gerçek anlamda bir zihniyet değişimine ihtiyaç vardı ama göründüğü kadarıyla isimlerin ötesinde pek bir değişim olmayacak.

Açıkçası derin ekonomik krizin yaşandığı, emeklinin, asgari ücretlinin açlık sınırının altında yaşadığı, adalete güvenin diplerde seyrettiği, özgürlüklerin giderek kısıtlandığı ve gençlerin umutlarını kaybettiği şu günlerde AK Parti’nin şöyle bir değişim ve dönüşüm manifestosu yayınlamasını beklerdim:

-Bu kongreyle birlikte yeni bir sayfa açıyoruz ve 2002’deki demokratik ve özgürlükçü AK Parti’ye geri dönüyoruz.

-Bugünden sonra Türkiye’de ‘hukukun üstünlüğü’ esas olacaktır, yargının tarafsızlığının üzerine asla siyaset gölgesi düşürülmeyecektir.

-Konuşan, iktidarı eleştiren gazeteciler, iş insanları, bireyler hukuksuz bir şekilde gözaltına alınmayacak, tutuklanmayacaktır.

-Yolsuzluk, usulsüzlük algısı yaratacak en küçük uygulamaya asla izin verilmeyecektir.

-Devlet ihaleleri konusunda imtiyazlı olan birtakım şirketlere rant kapısı kapatılacak, artık vergi aflarına mazhar olamayacaklar.

-Açlık sınırının altında yaşayan emekli ve asgari ücretlilerin durumu en kısa sürede insani şartlara çıkarılacak ve bir daha fantastik ekonomi modellerine asla dönülmeyecek.

Eminim AK Parti’ye gönül veren milyonlar da aynı beklenti içindedirler.