Beyin; gücü, sınırı tespit edilemeyen muazzam bir organdır. Yıllar önce yaşadığın bir olayı belleğine kaydedip yıllar sonra insana gösteren harika bir kaydedicidir. Araştırmacı bir doktorun şu sözleri beynin gücüne işaret etmektedir:
“Beynimizde inanılmaz bir potansiyel var, herkes soruyor ya, biz beynimizin kaçta kaçını kullanıyoruz? Aslında biz beynimizi hiç kullanmıyoruz.” Çok az kısmını kullanarak telefon, bilgisayar, uçak ve birçok elektronik alet üreten, uzaya çıkan insanoğlu beyninin çoğunu kullanmış olsa, insanı hayran bırakacak dâhî buluşlar ortaya çıkardı.
Bu yazımızda beynin bellek gücünden bahsedeceğiz inşallah. Geçmiş olayları ve edinilen bilgileri akılda tutma ve gerektiği zaman hatırlama işlevinde belleğin gücü çok önemlidir. Bellek, öğrenilen bilgileri kodlar, depolar ve ileriki zamanlarda kullanılmasına olanak sağlar. Beş duyu organımızla oluşan uyarılar beyne ulaşır ve sinir hücrelerinde bazı aktiviteler meydana getirir. Bu aktivitelerle sinir hücreleri arası ileti olur. Buna “bellek izi” denir, bu yollar bir kez açıldıktan sonra zihin düşünür ve bunları harekete geçirerek yaşanılan olayı yeniden canlandırabilir.
Eğer insanda bellek olmasaydı, Amerika’yı tekrar keşfetmek zorunda kalırdık. Ayrıca günlük işleri, yakınlarımızın isimlerini, evimizin yolunu hatta kim olduğumuzu bile her gün bir kez daha öğrenmek zorunda kalırdık. Ama beyin o kadar muazzam yaratılmıştır ki; şu ifadeler az da olsa beynin anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
Uludağ Üniversitesi’nde ‘Beyin’ adlı konferansta insan beyni ile ilgili son çalışmalar hakkında bilgi veren Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Sinan Canan: “Beynin 2,5 milyon gigabayt hafızası var, bu rakam, 300 yıl süren HD filmin kaydedilmesine eşdeğer” diyor.
Beyin fizyolojisi hakkında birçok bilinmeyen bulunduğunu anlatan Doç. Dr. Sinan Canan, beynin bilgisayara hiç benzemediğine, bir santimetreküplük beyin dokusu içinde bulunan hücreler arası bağlantıların sayısının Samanyolu’ndaki yıldızlardan daha fazla olduğuna dikkat çekmekte ve şunları söylemektedir. “Hücrenin içinde halatlar, teleferik sistemleri ve aktarım rayları gibi bir sürü sistem var. Aynı zamanda çok yoğun bir protein yapısı mevcut.”
Bu açıklamalar da gösteriyor ki; insan beynini anlayabilmek için beyninin çoğunu kullanan birçok akıllı dâhi insanlara ihtiyaç var.
Bilgilerin belleğe kaydedilmesi hususunda, bilgilerin önemli olup olmadığına beyinde bulunan“bazal limbik bölge” denilen kısım bilinçaltında karar verir. Aslında beynimiz tüm duyularımızdan gelen bilgiyle boğulmaktadır. Eğer zihnimiz bu bilgilerin tümünü hatırlamaya kalksa idi, beynin bellek (kayıt) kapasitesi gereksiz bilgilerle dolardı. Ancak beyin, önemsiz bilgileri ihmal etmek gibi muazzam bir yeteneğe sahiptir. Bunu da önemsiz bilgilerin bellek izlerini engelleme ile yapar, adına “negatif bellek” denir.
BELLEKLERİN SINIFLANDIRILMASI
Hafızamızda bazı olaylar birkaç saniye, bazıları saatlerce, bazıları günlerce, aylarca, bazen de yıllarca depolanır. Buna göre bellek 2 sınıfa ayrılır.
1- Kısa Süreli Bellek: Kısa süreli bellekte bilgiler, en fazla birkaç dakika sürer. Örneğin 7 veya 10 haneli bir telefon numarasını bellekte tutmak gibi. Bilgi bir defa kullanılır ve daha sonra beyin bunu bellekte tutmaz, bellek izi belirginleşmez.
2- Uzun Süreli Bellek: Uzun süreli bellek, bilgilerin devamlı kaldığı bellektir. Acı veren, insanda derin üzüntü oluşturan veya mutluluk veren sevinçli olaylar uzun belleğe kaydedilir. Bilgilerin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe geçmesi protein sentezine de bağlıdır. Yaşlılarda protein sentezi yavaşlamış olduğundan, bellekte tutma zayıflamıştır.
Uzun süreli bellekte bilgiler sınıflandırılır ve düzenli bir şekilde depo edilir. Örneğin; balıklarla ilgili bir bilgi balıklar adlı dosyada ilgili balığın adı altında depolanır ve o balık hatırlanınca onunla ilgili tüm bellek kayıtları hatırlanır. Bu, elbise dolabına düzenli bir şekilde yerleştirilen elbiselerin içinden istediğin elbiseyi kolayca bulmak gibidir, insan farkında değildir ama beyin mükemmel bir depolama yapar ve bilgileri yıllarca saklar. Eğer kişi depolanan bilgiyi yıllarca kullanmaz ise bellek izi belirginliğini kaybeder hatta kişi o bilgiyi hatırlayamaz. Aslında aklı yaratan Allah Azze ve Celle, ilk inen surede; “Oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku! O insanı bir alâktan yarattı. Oku! Rabbin büyük kerem sahibidir…’’1 buyururken, birkaç defa okumayı emretmesi Kur’an-ı Kerim’in bellek izlerinin çok derin olmasını ve hafızalarda kalmasını sağlamaktadır. Allah isteseydi sadece bir Peygamber gönderir ve ona kıyamete kadar geçerli olan bir kitap indirebilirdi. Ama on binlerce Peygamber gönderen Rabbimiz, insanın belleğine tevhid izini âdeta kazımaktadır. Bu şekilde bellek izi oluşmakta ve insanlar peygamberleri duyunca geçmiş peygamberleri hatırlamakta, bu şekilde insanın yaratılış gayesi sürekli bilinç altında tutulmaktadır.
Belleğin Temel İşlevleri
Bilgi
↓
Kodlama
(Bilgi belleğe yerleştirilir)
↓
Depolama
(Bilgi bellekte saklanır)
↓
Çağırma
(Bilgi bellekten geri çağrılır)
KODLAMA: Hafızanın oluşturulmasında ilk adım kodlamadır. Edinilen bilgiler bellekte kendisiyle ilgili bölüme yerleştirilir.
DEPOLAMA: Kodlanan bilgiler bellekte saklanır. Elektriksel biçimde gelen uyarıcılar, kimyasal bir değişime uğrayarak uzun süreli belleğe kaydedilirler. Bellekte depolanan bilgiler, burada günler, aylar hatta yıllar boyunca saklanır.
ÇAĞIRMA: Depolanan bilgiler akla getiriliyorsa yani gerektiğinde hatırlanıyorsa bu bellekteki depodan bilgilerin çağırılmasıdır. Mesela kişinin okula başladığı gün, evlendiği gün hatırlanırsa bellekte o günle ilgili hatırlanan her şey bellekten çağrılır ve önümüze konur.
UNUTMA VE NEDENLERİ
Öğrenilen bilgiler kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe geçmeden yok olmuşsa; buna “unutma” denir. Öğrenilen ve uzun süreli belleğe geçirilen bilgi, yeterli ipucu bulunamadığı için uzun süreli bellekten bulunup çıkartılamıyorsa buna da “hatırlayamama” denir. Unutma ve hatırlayamama üzerinde çeşitli faktörlerin etkisi vardır: Bilgilerin uzun süre kullanılmaması, olay anında yeterli pekiştirme olmaması, tekrar yapılmaması unutmayı arttırır.
Ayrıca unutmanın haramlarla ilişkili olduğu Peygamberimiz ve bazı âlimler tarafından dile getirilmiştir. Peygamber Efendimiz’in Kur’ân’ı okuma, hıfz etme, iyiliği emredip kötülüğü nehyetme, gece ibadeti yapma, günün belli zamanlarında uyuma, haramlara girmeme gibi tavsiyeleri kulluğun gereği olmakla birlikte unutkanlığa karşı fıtrî koruma sağlamaktadır. Ayrıca hacamat yaptırmak da hafızayı kuvvetlendirir.
Mal, can ve nesil emniyetini sağlayan dinimiz, aklî dengeyi korumak için de İslamî yaşantının şart olduğunu göstermektedir. Rabbimiz bizlere verdiği akıl-hafıza nimetini kendi rızasını kazanmak için kullananlardan olabilmeyi nasip etsin.
1- Alâk, 1-3