Allah’ın Kulları ile İlgilenmek

Eklenme Tarihi: 24 Mar 2016
5 dk okuma süresi

Ebu Hureyre Radıyallahu Anh anlatıyor: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki: “Allah Teâlâ kıyamet gününde şöyle buyuracak: ‘Ey Âdemoğlu, hastalandım da beni ziyaret etmedin.’ Kul: ‘Ben seni nasıl ziyaret edebilirdim ki, sen âlemlerin Rabbisin’ diyecek. Allah Teâlâ: ‘Filân kulum hastalandı da sen onu ziyaret etmedin. Onu ziyaret etseydin beni onun yanında bulurdun’ buyurur. ‘Ey Âdemoğlu, acıktım da beni doyurmadın’ buyuracak. Âdemoğlu diyecek ki: ‘Ben seni nasıl doyurabilirdim ki, sen âlemlerin Rabbisin.’ Allah Teâlâ: ‘Bilesin ki, kulum senden yiyecek istedi de vermedin. Eğer ona yiyecek vereydin onu benim yanımda bulurdun’ buyuracak. ‘Ey kulum, senden su istedim de vermedin.’ “Sana nasıl verebilirdim ki? Sen âlemlerin Rabbisin.’ Allah Teâlâ buyuracak ki: ‘Filân kulum senden su istedi de vermedin. Bilesin ki, eğer ona verseydin onu yanımda bulurdun.”1

Bu hadiste çok önemli ve İslam toplumunun yapı taşını teşkil eden, Allah’ın kullarının birbiri ile ilgilenmesi hususunun ehemmiyetinin vurgulanışı vardır. Rabbimiz; “Ben hastalandım ziyaretime gelmedin” buyurarak bu ve benzeri amellerin Rabbin kullarından beklentisi olduğu vurgulanmaktadır. Adeta Kur’an’daki “Allah’ın yardımcıları kimler olacak?”2 kavline benzer ifadeleri burada görüyoruz. Mesele mühimdir. İslam toplumunun temel yapıtaşlarını teşkil edecek ameliyeler ele alınmakta ve bu amellere özel bir düzeyde vurgu yapılmaktadır. Rabbimiz böylece kulların birbirleri ile ilgilenmeye özel bir ehemmiyet göstermelerini sağlamak istemektedir.

Bu mesele yani Allah’ın bir kulunun diğer bir kulla ilgilenmesi meselesi neden bu kadar ciddidir?

1- İnsan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. Sadece diğer canlılardan daha üstün yaratılmış bir varlık değildir. Bu sebeple bir kul ile ilgilenmek ayrı bir önem arz eder. Meselenin çerçevesi sadece iman dairesi içindeki kardeşlerimiz değil, Allah’ın kendilerini halife seçtiği bütün insanlardır. Bu nedenle Efendimiz sadece iman eden kardeşleri ile değil, Yahudi bir genç ile dahi ilgilenmiştir. Meseleyi kaynaklarımız şöyle nakletmektedir. “Bir Yahudi genci, Nebi’ye hizmet ederdi. Bir ara hastalandı. Rasulü Ekrem onu hastalığında ziyaret etti. Başucunda oturdu. Gence müslüman olmasını teklif etti. O da babasına baktı. Babası; “Oğlum, Ebu’l-Kâsım’a itaat et!” deyince genç, müslüman oldu. Rasulü Ekrem hastanın yanından çıkınca: “Şu genci cehennem azabından kurtaran Cenab-ı Hakk’a hamd-ü senâlar olsun” buyurdu.3

Davet ve ilgi beraber yürütüldüğünde, davetçi için başarı da beraberinde gelir. Sadece davetle ilgisiz insanların kalplerinin İslam’a ısındırılması, ilgi duymaları ve seven kişiler haline gelmeleri mümkün olmayacaktır. İnsan kıymetlidir, yeryüzünün halifesidir. Bu sebeple kırılıp dökülmeden kalplerin İslam ile ülfet kazanması gerekmektedir. Bu da açın doyurulması, hastanın ziyaret edilmesi, ihtiyaç sahibinin gözetilmesi ile olmaktadır. Özellikle bu vazifeyi, kendine namaz, oruç, davet gibi kulluk vazifesi olarak gören şuurlu bir topluluğun icra etmesi gerekmektedir. İşte böyle bir ilginin toplumsal bir şuur içerisinde tesisi için meseleye bir kutsi hadis ile müdahale geliyor. Adeta ‘hayır hayır, mesele öyle değil. Mesele, sizin verdiğiniz değerden daha önemli ve daha ciddidir’ denilmiş oluyor.

2- Yeryüzünde güven ve huzurun tesisi, vahyi elinde tutan müslümanların eli ile olmalıdır. Bu da ancak başkaları için feda edebilme erdemine ermekle mümkündür. İslam, eşsiz bir medeniyet inşa etmeyi hedeflemektedir. Bu medeniyet, her yönüyle insanlığı daima hakka sevk eden, batıldan da uzak tutan bir medeniyettir. Medeniyetini inşa etmiş olan bir İslam toplumu, her yönü ile insanlığa örnektir. Yalnız bu toplumun örnekliğindeki temel taşı, feda edebilme kabiliyeti kazanmış fertler oluşturur. Bu medeniyet; vaktini feda eden, malını feda eden, çocuğunu feda eden, canını feda eden fedailerin omuzlarında neşet etmiştir. Bu medeniyetin dipdiri, ayakta olduğu dönemlerde topluma huzur geldiğini görüyoruz. Bugün batı toplumunun elinde can çekişen, Kapitalizm’in iliklerine kadar sömürdüğü insanlığı, bağlarından kurtarıp Allah’a kulluk ile özgürlüğe ve huzura kavuşturacak olan bir tek medeniyet var, o da İslam Medeniyeti’dir.

3- İnsanı insan yapan dinamiklerin tesisi için toplu halde bir gayret gerekir. Hadiste bahsedilen hastayı ziyaret etmek, aç olanı doyurmak, muhtaç olanı gözetmek bir toplumda birkaç kişinin yapması ile tam bir ilgi oluşmaz ve topluma huzur gelmez. Bunu bir topluluk kendine düstur edinirse, işte o zaman bu topluluğun eli ile İslam’ın güzelliği anlaşılacaktır. İslam insanlığa güven ve huzur vaad etmiştir. Bu sözün yerine getirilmesi ancak bütün Müslümanların ortak çabası ile mümkündür. Efendimiz bunu, çevresinde bulunanlarla birebir ilgilenmek sureti ile yapıyor, vakti yeterli olmayınca topluca yerine getirmeye çalışıyordu. “Rasulullah Ensar’ı, ya tek tek, veya topluca ziyaret ederdi. Tek tek ziyaret ettiği zaman evlerine giderdi. Topluca ziyaret etmek istediği zaman Mescid’e gelirdi.”4 Başka bir hadiste de yine Rasulullah’ın Ensar’dan bir aileyi ziyaret ettiği, evlerinde yemek yediği, namaz kıldığı ve kendilerine dua ettiği haber verilmiştir.5 Efendimiz daima insanlarla birebir ilgilenme hali içindeydi. Bunu bir tavsiyeden öte yaşantısı ile kendisi bize öğretmişti. Çünkü uhuvvet ile sapasağlam cemiyetler kurulabilirdi. Sahabi de bunu iyi anlamıştı. Kûfe’den Medine’ye kendisini ziyaret etmek için gelen arkadaşları ile Abdullah b. Mes’ud arasında şu konuşma geçmiştir: “Oturup dertleşiyor musunuz?” “Bunu hiç terk etmiyoruz.” “Birbirinizi ziyaret ediyor musunuz?” “Evet, Ey Ebu Abdurrahman, hatta bazılarımız, müslüman kardeşini bir müddet görmezse tâ Kûfe’nin öte başına yürüyerek gidip onun halini hatırını soruyor.” “Siz böyle devam ettiğiniz müddetçe huzur içinde yaşarsınız.”6

Sonuç olarak Allah, kullarının birbirleri ile ilgilenmelerinin önemine vurgu yaparak, bunun kendisi ile ilgilenmek gibi olacağı üzerinde durmuştur. Bu amelin terkinin ise kendisini ziyaret etmemek, kendisini doyurmamak olacağını ifade buyurmuştur. Rabbimiz Müslümanlarla hakkıyla ilgilenmeyi, dertlerine derttaş olmayı nasip etsin.

1- Muslim, Birr 43 2- Âl-i İmran, 52 3- Buhârî, Cenâiz 80 4- Yusuf Kandehlevî, Hadislerle Müslümanlık, III, 103 5- Buhârî, Edeb, 65 6- Taberani, Terğib 4-144