Alman Meclisi Dışişleri Komisyonu’nun Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili başkanı Norbert Röttgen, Erdoğan’ın sözlerine "Bize doğruları söylememeyi dikte edemez” ifadeleriyle yanıt verdi.
Başbakan Angela Merkel'in partisi CDU'nun dış politika konularındaki en deneyimli isimlerinden olan Röttgen, Phoenix televizyon kanalına şu değerlendirmeyi aktardı:
“Erdoğan’ın bize doğruları ve gerçeği olduğu gibi söylememeyi dikte etmesini kesinlikle kabul edemeyiz. Erdoğan’ın aslında tam da bu sözleri, Avrupalılar, Batı olarak bizim bu seviyede hareket etmediğimizi göstermemiz için bir neden teşkil ediyor. Daha da ağır olanı, Avrupalıları men etmek istediği şeyi yapan, yani bu politikayı eleştiren Türk yurttaşlarının hapsedildiği gerçeği. Özellikle Kürt muhalefeti HDP, zaten liderliği uzun süredir hapiste… Bunlar zaten olanları olduğu gibi söylememiz için bir neden daha oluşturuyor. Çünkü biz Türkiye ve Erdoğan’ın bize ihtiyaç duyduğunu biliyoruz. Bizim de çıkarlarımız var. Ama şunu diyebilirim. Türkiye’nin Almanya ve Avrupa’ya daha fazla ihtiyacı var.”
DW Türkçe'nin aktardığına göre, bir diğer önemli açıklamayı da Alman hükümetinin ortaklarından Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) Federal Meclis Grup Başkan Vekili Gabriela Heinrich yaptı. “Türkiye’nin, askeri tırmanışa son vermesi sağlanmalı” diyen Heinrich, bunu sağlamak için uluslararası toplumun ortak tepki göstermesinin önem taşıdığını belirtti.
Heinrich, şu değerlendirmeyi aktardı:
“Suriye’nin daha fazla istikrarsızlık ve insani kriz yerine barışı temin edecek yollara ihtiyacı var. Türk hükümeti de Suriye’deki gelişmelerin tüm uluslararası toplumu ilgilendirdiğini anlamak zorunda. Tek başına atılan adımlar ne başarı getirir ne de kabul edilebilir. Tek taraflı askeri hamleler sürdürülebilir çözüm, barış ve uzlaşının önünü tıkar.”
Muhalefet partileri ise daha sert adımlarla Ankara üzerindeki baskının artırılması gerektiğini savunuyor, Alman hükümetinin Türkiye’ye silah ambargosu uygulamasını ve Türk hükümetiyle tüm askeri işbirliğine son verilmesini istiyor.
Yeşiller Partili Federal Meclis Başkan Yardımcısı Claudia Roth, "Schwäbische Zeitung” gazetesine yaptığı açıklamada, “demokrasi düşmanı” dediği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı "uluslararası hukuka aykırı bir savaş yürütmekle” suçladı.
Türkiye'nin NATO üyeliğinin sorgulanması gerektiğini savunan Roth, şöyle dedi:
“NATO yine bir tepki gösteremeyecek olursa, NATO yine susacak ise, NATO Türkiye’nin üyeliğini sorgulamayacak ise işte o zaman bir değerler ittifakından söz etmeye son vermek zorunda.”
Türkiye’ye yapılan tüm mali yardımların durdurulması gerektiğini savunan Sol Parti’nin dış politika sözcüsü Stefan Liebich ise, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Şartı’nı ihlal ettiğini savunarak BM Güvenlik Konseyi tarafından kınanmasını istedi.
Türk hükümetine uluslararası silah ambargosu uygulanması çağrısı yapan Liebich ayrıca, BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin, Suriye bütünü içinde Kürtlere ait bir otonom bölge için güvenlik garantisi” vermesini istedi.
Sol Partili Sevim Dağdelen ise Twitter’da yaptığı paylaşımda Erdoğan’ın Suriye harekatını iç siyasete etkisi bağlamında değerlendirdi.
TBMM’deki tezkere oylamasına dikkat çeken Dağdelen, şu ifadeleri kullandı:
“Erdoğan’ın ‘böl yönet’ prensibine hakimiyeti sürüyor. İç politikada yine başarıyla muhalefeti bölmeyi başardı. Türk parlamentosunda Kürt yanlısı HDP dışında tüm partiler Suriye’ye saldırıyı destekledi.”
Federal Meclis’teki sağcı popülist Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) dış politika sözcüsü Paulus Hampel de bir açıklama yaptı.
Türkiye’nin Suriye harekatını, “ağır bir uluslararası hukuk ihlali” olarak nitelendiren Paulus, her vesileyle gündeme getirdikleri talebi yineleyerek, “Türkiye’nin AB üyelik süreci durdurulmalı. Ankara bir kez daha Avrupa’ya ait olmadığını göstermiştir” dedi.