Alparslan Hoca AYM’nin, işkence davasında verdiği karar hakkında: “AYM şimdiye kadar neredeydi!”

Alparslan Hoca Aym’nin, gözaltında tecavüz ve işkence davasında hak ihlali kararı vermesi üzerine yaptığı açıklamada, verilen bu karar için geç kalındığını ve kararın yapılan işkenceleri önlemeye pek bir etkisi olmayacağını vurguladı. Yakın zamanda gözaltında işkenceye maruz kalan iki Furkan Gönüllüsünü de hatırlatarak;” İki kardeşimize işkence yapan polisler ve oradaki amirlerin hepsi biliyor. Bunlar hakkında şikâyetçi olunacak ancak ne değişecek? Ben hiçbir şey değişeceğini zannetmiyorum. Bu devlet polisi koruyor” dedi.

Eklenme Tarihi: 20 Eyl 2021
6 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Alparslan Hoca AYM’nin, işkence davasında verdiği karar hakkında: “AYM şimdiye kadar neredeydi!”

Furkan Vakfı Kurucu Başkanı Alparslan Kuytul Hoca Anayasa Mahkemesi’nin, gözaltında tecavüz ve işkence davasında hak ihlali kararı vermesi üzerine yaptığı açıklamada, verilen bu karar için geç kalındığını ve kararın yapılan işkenceleri önlemeye pek bir etkisi olmayacağını vurguladı. Yakın zamanda gözaltında işkenceye maruz kalan iki Furkan Vakfı Gönüllüsünü de hatırlatarak; ”İki kardeşimize işkence yapan polisler ve oradaki amirlerin hepsi biliyor. Bunlar hakkında şikâyetçi olunacak ancak ne değişecek? Ben hiçbir şey değişeceğini zannetmiyorum. Bu devlet polisi koruyor” dedi. Alparslan Hoca açıklamalarını şu şekilde sürdürdü:

‘Yapılan Bütün İşkenceleri Duyurmalıyız!’

Bütün işkenceleri ortaya dökmeliyiz. Hz. Ali’nin söylediği stratejiyi takip etmeliyiz. Hz. Ali Radıyallahu Anh diyordu ki: “Bir zulme engel olamıyorsanız hiç olmazsa onu duyurun.” Duyurmak da bir nevi engel olmaktır. Zalimler, zulümlerinin duyulmasını istemezler. Sessiz kalan her mazlum, zalimin ekmeğine yağ sürmektedir. Sessiz kalan her mazlum, zalimin daha da azgınlaşmasına sebep olmaktadır. Mazlumlar sustukça zalimler azgınlaşır. Zalimler, zulümlerinin duyurulmasını istemezler çünkü halk o zaman onlardan nefret eder ve Suriye’de, Irak’ta, Libya’da olduğu gibi halk eninde sonunda bir gün patlar. Zulmün konuşulması lazımdır.

‘Emniyette İşkence Var!’

Anayasa Mahkemesi şimdiye kadar neredeydi? Ona şimdiye kadar buna benzer bir olay bildirilmemiş mi? Böyle bir hak ihlali kararı daha evvel hiç verilmedi mi? Zannedersem verilmiştir ama sonuçta bu zulüm devam ediyor. Emniyette işkence yok zannediliyordu. O eskidendir, diyorlardı. Hatta bazı emniyet görevlileri “Böyle bir şey var mı?” diye sorulduğunda tebessüm ederek “Ya onlar eskide kaldı, öyle şeyler yok.” diyorlardı. Yalan söylüyorlar! Cezaevlerinde de böyle odalar var. Gardiyanlar bunu bilir. Mahkûmların birçoğu oradan geçirilmiştir. Suçlu suçsuz fark etmiyor. Psikopatlar her yerde var ve bu zulmü yapmaktadırlar.

‘Bu Karar Neyi Değiştirecek?’

Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararı vermesi neyi, ne kadar değiştirecek? Bu zulmü yapan bu tecavüzü yapan alçaklara kısas uygulanacak mı? Hayır. O şahsa 50 bin lira manevi tazminat verilecekmiş. 50 bin liranız yerin dibine batsın! O zulmü siz görün de bakayım 50 bin değil, 500 bin onu karşılıyor mu? Yaşamayan ne bilecek? Bu konu, Anayasa Mahkemesi kararlarıyla filan hallolacak bir mesele değildir. Anayasa Mahkemesi istediği kadar karar versin. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararıyla işkenceler bitecek mi? Hayır!

‘İşkence Her Yerde Suçtur!’

İşkence her yerde suçtur. Devletin gücü var, devletin işkence yapmaya ihtiyacı yok ki. Devlet neden işkence yapsın? Zaten elinde kanun gücü var, polis gücü var, hapishane var, her şeyi var. Eğer dayak atmak istiyorsan öyle bir kanun çıkartırsın, yaptığın işi kanunen yaparsın. Hapisse zaten onun kanunu var. Para cezasıysa onun da kanunu var. Devlet zaten istediğine istediği gibi ceza verebiliyor. Tapu elinde, malına da el koyar, hapse de atar, para cezası da keser. Kanun değişikliği yaparsa gerekirse idam da eder.

Devletin elinde bu güç varken neden işkence ihtiyacı duyuluyor? Çünkü nefret var, nefret! Gücü yetmediğinden, ondan alması gerekeni alamadığından, başka yol bulamadığından değil, nefret var. Bu insana tecavüz etmek o polisin neyine? Bu ahlaksızlığı, bu namussuzluğu yapmanın sebebi ne? Böyle bir kanun olabilir mi? Böyle bir şerefsizlik yapılabilir mi? Hatta 4 tane polis de tecavüz olayını kameraya çekmişler. Hepsi birbirinden alçak!

‘İşkenceyi önlemenin yolu; Allah korkusu öğretmektir’

Bunun önlenmesi;

1) Allah korkusu vermekle olur çünkü insanın elinde güç varsa, İslam’ı da bilmiyorsa haddi aşar. İslam’ı bilmeyen insanların güçlenmesi hayırlı değildir. Ne kendi hayrına ne memleketin hayrınadır. İslam’ı bilmeyen insanlar güçlenmemeli. İlmi ve manevi eğitimden geçmemiş insanların güçlenmesi hayırlı değildir. Çözüm; İslami eğitimdir, Allah korkusunun verilmesidir, ahiret anlayışının verilmesidir.

2) Kanunen korkunun verilmesidir. Mesela şimdi o insanlara ne yapılacak? Ben hiçbir şey yapılacağını zannetmiyorum. Adam kanundan korkmuyor. Kanun, kanun değil! Tecavüz kısmını kastetmiyorum, diğer yaptığı işkencelerin aynısı ona yapılmalı tecavüzün İslam’daki hükmü de o kişinin öldürülmesidir. Önce diğer yaptığı zulümlerden ötürü kısas yapılır, sonra da bu alçağın idam edilmesi icap eder. Allah’tan korkmayan da, kanun korkusu ile engellenir. Ama bu devlet ne Allah korkusu veriyor ne kanun korkusu! 50 bin lira tazminat, diyor. Küfreder gibi bir şey!

‘Devlet, Polisi Koruyor!’

İki kardeşimize yapılan işkenceyi yapan polisler ve oradaki amirler tanınıyor. Bunlar hakkında şikâyetçi olsak da ne değişecek? Ben hiçbir şey değişeceğini zannetmiyorum. Bu devlet polisi koruyor. Polis o yüzden böyle davranabiliyor. Çekinmiyor. Adam yüzünü bile kapatma ihtiyacı duymuyor. İşkence yapıyor, yüzünü bile kapatmıyor. Bana ne yapabilir ki, diyor. Savcıya gitsen ne yazar ki, diyor. Savcıya talimatı veririz, savcı olayı kapatır, olur biter. Hiç çekinmiyor. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar neyi değiştirecek? Polis çekinmiyor. Polis senin anana sövse hakkını arayamazsın. İsterse şahit olsun, isterse video görüntüsü olsun; elinden bir şey gelmez. Böyle bir memleket!

İnsanlık Onuruna Aykırı İşkenceler Yapılıyor!

Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı vermiş. Bir tek o mu? Böyle binlerce insana bu şekilde yapıldı. Cezaevlerinde kimine FETÖ, kimine PKK diyerek neler, neler yapıldı. Bunları bilenler biliyorlar. Bazıları anlatıyor, çoğu korkuyor, konuşmuyor. Bilhassa kadınlar namus meselesi olduğu için utanıyor, anlatmıyor. İnsan “Beni çırılçıplak soydular.” demeye bile hayâ eder, utanır, söyleyemez değil mi? O şerefsizler onun söyleyemeyeceğini biliyorlar. İnsan utanır. İnsan “Beni anadan üryan, çırılçıplak soydular.” diyebilir mi?

İnsan diyemiyor ama işte demesi lazım. Utansan da bunu söyleyeceksin ki bu şerefsizlerin şerefsizliği ortaya çıksın. Dövüyorsun, adamı neden soyuyorsun terbiyesiz ahlaksız! Aşağılamak istiyor. Biliyor ki o dayaktan kötü. Dayak ne ki? Dayak geçer gider ama o çıplaklığın acısı yıllarca geçmez. İnsanın onuruyla oynuyorlar. Hapishanede ara ara böyle slogan atarlar. “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” diye slogan atarlar. Bu insanlık onuruna aykırı bir şey…

‘Bu Karar Yeni Bir Dönemi Başlatacak mı?’

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar elbette doğru ama eksik. Bundan sonraki şeyler için bir emsal mi olacak? Zannetmiyorum ama yeni bir dönemin başlayacağına işaretse o yönden önemlidir. Artık herkese FETÖ, bilmem ne diyerek zulmedilmeyeceğini ve zulmedenlerin hesaba çekileceğini gösteriyorsa önemlidir çünkü kimin, Anayasa Mahkemesi’ymiş, Yargıtay’mış bunların verdiği kararı taktığı var? Önemli olan devlet denilen gizli yapı ne karar veriyor ve hükümet ne karar veriyor. Eğer bunlar bundan sonrası için tavır değişikliğine gidecekse bu yönde önemlidir.

Doktorlar, Polisin Uşağı Olmuş!

Öyle bir memleket olmuşuz ki kanun gereği adli tıbba götürüyorlar, doktor laf olsun diye; “Bir şeyin var mı? diye soruyor. “Evet, bana işkence yaptılar” diyor, vücudundaki morlukları gösteriyor. Bakıyor, “Bir şeyi yok, tamam” diyor, temiz raporu veriyor. Allah senin belanı versin! Sen doktor musun? Onun bunun uşağı! Sen adli tıp mısın, polis tıp mısın?

Adam “Bana işkence yaptılar, gel göstereyim” diyor, “Tamam tamam, bir şey yok” diyor, temiz raporu veriyor. İnşallah senin başına gelir, doktor bozuntusu! İnşallah senin de başına gelir, o polisler inşallah sana da aynısını yaparlar. Böyle adama başka ne diyeyim? Sen doktor musun ya? Sen polisin uşağısın!”