Alparslan Hoca Basında ‘Namaz Provokasyonu’ Olarak Lanse Edilen Olayı Değerlendirdi!

Alparslan Hoca geçen yıl Ramazan ayında teravih namazı kılmak isterken polisin ağır müdahalesine maruz kalan Furkan Gönüllülerine yönelik açılan mahkeme hakkında konuştu. Birçok vatandaşın darp edildiği ve hakaretlere uğradığı olay sonrası savcılığın, mağdur vatandaşların suç duyurusunu kabul etmeyip emniyetin 5 kişi hakkında verdiği şikayet dilekçesiyle açılan mahkemeyi değerlendirdi.

Eklenme Tarihi: 14 Şub 2021
13 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Alparslan Hoca Basında ‘Namaz Provokasyonu’ Olarak Lanse Edilen Olayı Değerlendirdi!

Alparslan Kuytul Hoca, dün (13 Şubat) katıldığı Furkan Tv internet kanalında yapılan ‘Gündeme İslami Bakış’ adlı programda, basına namaz provokasyonu olarak yansıyan, 21 Mayıs’ta Furkan Gönüllülerine karşı gerçekleştirilen polis şiddetini değerlendirdi. Polisin, Adana Merkez Park’ta teravih namazı kılmak isteyen 5-10 kişilik gruba hukuksuzca saldırma olayı sonrası, mağdur vatandaşlar hakkında soruşturma başlatılmasına yönelik:

“Yapılan usulsüzlüklere bakarak polis memleketi haline geldiğimizi görebilirsiniz. Şimdi bu nasıl bir devlet? Hukuk devleti mi, hayır! Bu polis devleti, iktidar devleti! İktidarla beraberseniz istediğinizi yapabilirsiniz iktidara karşıysanız muhalifseniz hiçbir hakkınız yoktur ve sürekli zulme uğrarsınız, böyle bir ülke!” ifadelerini kullanarak sözlerini şöyle sürdürdü:

‘Yandaş medya ‘Namaz Provokasyonu’ yapıyormuşuz gibi gösterdi! Böyle provokasyon mu olur?’

“Savcılar polisin savcısı olduğu müddetçe böyle zulümler devam eder. Polis zulmetmekten çekinmez, nasılsa savcı beni koruyacaktır der. ‘Mahkemenin önünü kesecektir, takipsizlik kararı verecektir, kim nereden darp raporu alırsa alsın, kim ne kadar şahit bulursa bulsun, nasılsa savcı hepsini örtbas edecektir’ der, buna güvendir ve istediği kadar zulüm yapar. Böyle savcıların olduğu ülkede, böyle polisler olur.

Tüm emniyeti kastetmiyorum, oraya gönderilen polislere ‘kesinlikle vuracaksınız’ talimatı verilmiş! Bunlara günlerini gösterin, bizden izinsiz namaz kılmak neymiş, Ramazan’ı canlandırmaya çalışmak, teravihi canlı tutmak, ayakta tutmak size mi düştü, bunlara gösterin diye talimat verilmiş! Bizimkiler; ‘bırakın gidelim’ diyor, ‘parkta yasaksa o zaman tamam gidiyoruz’ demelerine rağmen yaklaşık 500 metre vura vura götürüyorlar.

Bunlar talimat almış! Yani bunlar orada namaz kılmasa da evine de gitse vuracaksınız denilmiş. Bu talimatı kim vermiş olabilir? Bu talimatı din düşmanı bir amir vermiş olabilir ancak. Bu talimatı veren amir ya da amirler kimse, ya da o amirlere emir veren siyah gözlüklüler, bunlar din düşmanı olmasa bunu yapmazlar, bunun hiçbir açıklaması olamaz. Adam namaz kılmak istiyor, başka bir şey yapmıyor, ne demek namaz provokasyonu!

Kendilerinin emrindeki haber ajansları ve medya hemen olayı burada emniyetin suçunu örtbas etmek için bizi provakasyon yapacak olan insanlar gibi gösterdiler. Biz namaz provakasyon yapacak olsak 500 kişi ile 1000 kişi ile gider çarşı merkezde yaparız, caddede yaparız. Ben orada yokum, hepsi 10 tane insan. Orada kimsenin görmediği tenha bir yerde bir karanlıkta otların üzerinde namaz kılacak, böyle namaz provakasyonu mu olur?

Namaz provakasyonu yapacak insan böyle tenha bir yerde mi yapar, kimsenin görmediği bir yerde 10 kişi bir araya gelip de mi yapar? Namaz provakasyonu, dediğiniz böyle yapılmaz! Biz namaz provakasyonu yapacak insanlar değiliz ama nasıl yapar yapanlar, onu da biliriz. Yapacak olsak böyle yapmayız. Bizim bir derdimiz var; İslam’ı güçlendirmek, tek derdimiz var, tevhidin duyulması, ibadetlerin topluma yerleşmesi. Bir din düşmanı komite de ibadetlerin sönmesini bitmesini istemektedir.

21 Mayıs Gecesi Karakol Önünde Polis Şiddeti! 21 Mayıs Gecesi Karakol Önünde Polis Şiddeti!

‘Siyah gözlüklüler Ramazan’ın sönük geçmesini istediler!’

Bir din düşmanı komite de ibadetlerin sönmesini, bitmesini istemektedir. Pandemiyi bahane ederek Ramazan’ın sönük geçmesini sağladılar. Cami yasağı başladığında daha Türkiye’de kimse ölmemişti ya da birkaç kişi ölmüş olabilir. Son 1 aydır Türkiye’de ortalama 100-150 kişi ölüyordu -bir ara 250 kişiye kadar çıktı- şu anda hala 100 kişi ölmeye devam ediyor ve bakın şu anda camiler serbest! O zaman camiler neden yasaklandı? Daha kimse ölmemiş bile. Şimdi günde 100-250 kişi ölürken serbest, o zaman 1-2 kişi ölmüştü o zaman niye yasaktı? O din düşmanı komite pandemiyi bahane ederek bu kararı hükümete zorla verdirdi. Hükümet de bunu geç anladı. Bu sene camiyi neden yasaklamıyor? Bu tuzağı anladı, çok tepkiler geldiğini de anladı.

Ben arkadaşların darp edildiği sırada bir arkadaşın evinde iftardaydım. Sonra bu haber geldi. Bakın bu olay içerisinde sadece 10-11 kişi var ama 46 kişi gözaltına alınmış. Bu geri kalan 36 kişi kim? Akrabası veya arkadaşı “Ben böyle bir olay duydum, doğru mu? Filan kişi burada mı?” demek için gidiyor, soranı içeri alıyorlar

Furkan Gönüllülerini Önce Darp Edip Sonra Şikayetçi Olan Polislerin Skandal Görüntüleri Ortaya Çıktı! Furkan Gönüllülerini Önce Darp Edip Sonra Şikayetçi Olan Polislerin Skandal Görüntüleri Ortaya Çıktı!

‘Savcı, halkın değil, polisin savcısı!’

Hangi kanunda karakola gidip de “Filan kişi burada mı?” diyen kişi içeri alınır? Var mı böyle bir kanun? Böyle bir kanun yok ve olamaz! Bu ancak zalimce bir müdahaledir, bu ancak zulümdür. 36 kişinin içeri alınışı bu şekildedir. Olayın içerisinde değiller. 10 kişi ile namaz provokasyonu mu olurmuş? Biz basın açıklamasında bile bundan 10 -20 kat daha kalabalığız. Namaz provokasyon yapacak olsak 10 kişi ile mi yaparız? Ve bakın, fotoğraflarda da gördünüz, 9 kişinin adli tıp raporu var, video görüntüleri var, küfür sesleri var. Sizin bip sesi olarak verdiğiniz yerlerde ‘anasına avradına’ küfrediyor. Var mı böyle bir şey? Sen kimin anasına avradına küfrediyorsun terbiyesiz alçak? Savcı bunu nasıl olur da affeder? Burada hem darp var hem hakaret hem de iftira var.

Polisin birisi “Siyonistler” diyor. Siyonistlere sen ne kadar karşısın bilmem. Dünkü çocuk! Sen daha Siyonistlerin S’sini bilmezken biz Siyonistlere karşı mücadele veriyorduk. Siyonistlerden sen 10 liralık nefret ediyorsan biz 1000 liralık nefret ediyoruz. Sen nasıl olur da bize bu lafı söylersin? Bu çevik kuvvetler genç çocuklar. Olay yerine getirilmeden evvel bunları şişiriyorlar.

Ben buradan bütün çevik kuvvetler polislerine söylüyorum: Sizi şişirirler. Bu işin usulü bu. Amirleriniz sizi bir yere götürürken evvela sizi şişirir. Sizin orada daha zalimce vurmanızı sağlamak için her yalanı söylerler. Bizim ne alakamız var Siyonistlerle? Siyonistlerin Allah belalarını versin.

Biz Siyonist isek Allah belamızı versin. Siyonist değilsek, sen bize ‘Siyonist’ diyorsan Allah senin belanı versin! Razı mısın polis? Hadi “Âmin” de. Ben âmin diyorum, sen de âmin de. Ne konuştuğunu bil de öyle âmin de. Belli ki amirlerin seni şişirip de getirmişler. Bu amirlerin polisi şişirmesi daha evvel 22 Nisan 2017 Adana olayında da yaptılar. Daha evvel 29 Mayıs 2016 Erzin’de de bunu yaptılar. Polisleri şişirip getirdiler. Polislerin içinden bazıları bizi tanıdıkları için, “Bunlar böyle insanlar değiller” diyorlar, tanıyorlar biliyorlar ama bir şey diyemiyorlar.

Hem suçlular hem güçlü! Namaz kılmak isteyen Furkan Gönüllülerine; Önce Darp, Sonra Mahkeme! Hem suçlular hem güçlü! Namaz kılmak isteyen Furkan Gönüllülerine; Önce Darp, Sonra Mahkeme!

‘Nasıl Savcılara ve Adliyelere Güveneceğiz?’

Bu kadar darp raporu var. Savcı bunlara göre karar vermeyecekse bu raporların ne manası var? Darp raporu var, şahitler var, şikâyetçiler var, görüntüler var, ses kayıtları var. Sen bütün bunları yokmuş gibi kabul edeceksen, hiç dikkate almayacaksan sen niye savcısın ki? Daha nasıl olacak; şahit var, darp raporu var, görüntü var, ses kaydı var. Yok yok, her şey var. Şu seyrettirdiğinizin birçoğu polisin kamera görüntüsüydü. Bizim de değil polisin mahkemeye sunduğu kamera görüntüleri. Tabi kendileri daha rahat çekim yapıyorlar. Onların birçoğu polisin görüntüsü. Savcı, sen buna rağmen mahkeme açmazsan, sen kimin savcısısın? Savcı da hâkim de ne adına karar veriyor? Millet adına karar veriyor. Bütün mahkemelerin başında “Türk milleti adına” der. Ama sen polisin savcısısın, milletin savcısı değilsin. Milletin savcısı olsaydın benimle onu eşit olarak görürdün. Ortada bir darp, bir küfür, hakaret, iftira varsa ona göre muamele yaparsın, mahkemeyi açarsın. Sen mahkemeyi aç, gerisine hâkim karar versin.

Bizimle ilgili en ufak bir şikâyette hemen mahkeme açıyorsunuz. Basın açıklaması yapılmış, hiçbir olay yok, açıklama yapılmış dağılınmış, gidilmiş. Polis şikâyetçi oluyor, savcı da hemen mahkemeyi başlatıyor. Ama biz yapılan darp, küfür, hakaret ve iftiralar için mahkemeye vermek istesek takipsizlik veriliyor. Ben o zaman böyle olan savcılara nasıl hürmet besleyeceğim, ben nasıl böyle olan adliyelere güveneceğim? O zaman mahkemelerin başında “Türk milleti adına” demesinler; polisin lehine vermek istiyorsa, polis devleti isek “Polislerin adına” diye yazsınlar.

Bir sürü delilimiz var ve savcı bizim delillerimizi dikkate almıyor, takipsizlik kararı veriyor. Polislerin elinde bir tane delil yok. Yalandan başka bir şey değil, “bize şöyle küfrettiler” diyor. 30 GB’lık görüntü ve ses kaydı var, bir tanesinde bizimkilerin ettiği küfür yok. Polise darp da yok, küfür de yok. Bu kadar görüntü almışsınız, bir tanesinde olmaz mı? Savcı, “Hani deliliniz-belgeniz nerde?” demiyor. Savcı polisin lafıyla mahkemeyi açıyor ve 46 kişiyi gözaltına almış, 5 kişiyi mahkemeye vermiş. Eğer ortada bir suç varsa o zaman hepsini verseydiniz, bu beşini niye seçtiniz? Ne yaptı bunlar size de bunları özel seçtiniz? Kafalarına göre seçiyorlar. Bunu nasıl açıklayabilirler? Bütün bunlar bu ülkenin polis devleti olduğunu gösteriyor. Hukuk devleti değil polis devleti! Polis istediğini yapıyor ve mahkemelik olmuyor. İktidar tarafındaysanız başınıza hiçbir şey gelmiyor.

Namaz Kılmak İstedikleri İçin Darp Edilen Furkan Gönüllüleri Hakkında Açılan Mahkemeden Karar! Namaz Kılmak İstedikleri İçin Darp Edilen Furkan Gönüllüleri Hakkında Açılan Mahkemeden Karar!

‘Her Konuşanın İçeri Atıldığı Bir Ülke, Böyle Bir Ülke Olabilir Mi?’

Gelecek partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’ı dövenleri serbest bırakmışlardı. Sonra sosyal medyada fazla gündem olunca, laf olsun diye, ortamı sakinleştirmek için herhalde tutuklama kararı oldu ya da gözaltı süreci uzatıldı, tam bilmiyorum. Bugün (13 Şubat 2021) haberlerde gördüm tahliye etmişler. Sırf o günlerde milleti sakinleştirmek için… Eğer iktidar tarafında, AKP’li, MHP’li ya da Vatan Partili iseniz istediğinizi yapıyorsunuz ve size bir şey olmuyor.

Bir partinin Genel Başkan Yardımcısının ağzını burnunu kırıyorlar ve 3 gün sonra bırakıyorlar. Ben kimseye bir tokat bile vurmadım ama beni 2 sene hapis yatırdılar. Bu nasıl bir devlet? Hukuk devleti mi bu? Hayır, bu polis devleti, iktidar devleti! İktidarla beraberseniz istediğinizi yapabilirsiniz. İktidara karşıysanız, muhalifseniz hiçbir hakkınız yoktur ve sürekli zulme uğrarsınız. Böyle bir ülke! Şu anda bunu bir tek biz değil, bütün millet biliyor. Herkes biliyor bunun böyle olduğunu. Herkes konuşmuyor ama herkes bunun böyle olduğunu biliyor. AKP’li olan da konuştuğu anda içeri atılacağını biliyor, onun bile ödü kopuyor. AKP’yi savunuyor ama elini vicdanına koysa o da bunu kabul eder. “Konuşsam beni de içeri atarlar” der. Böyle bir ülke olabilir mi? Her konuşanın içeri atıldığı bir ülke.

‘Ramazan'da Evlerin Balkonuna Ayet Hadis Asmak Suç mu?’

Bu arkadaşlar namaz kılmak istemiş. Vallahi de başka bir maksat yok, billahi de yok. Sadece Ramazan kültürü canlansın, hepsi bu. Bundan niye rahatsız oluyorsunuz? Düşünün, “Burada provokasyon var” diyor.

Biz Ramazan ayında evlerimize Ramazan ile ilgili ayetler ve hadisler asalım dedik. Osmanlı döneminden beri var olan bir adettir. Ramazan ile ilgili yazılar, süslemeler, kandiller, balkonlara vs. asılabilir. Onu canlandırmak istedik, başka bir şey değil. Hatırlarsanız Bursa’daki bir arkadaşımıza “Onu illa oradan çıkaracaksın” diyor. Adam kendi balkonuna asmış. Yola da asmamış, kendi evinin balkonuna asmış. Fenerbahçe’nin Galatasaray’ın afişini assanız öyle demezler, bir artistin fotoğrafını assanız bir şey demezler. AKP’nin posterini, Erdoğan’ı, AKP’nin, MHP’nin reklamını assanız bir şey demezler. Adamın astığı şey Ramazan ve oruçla ilgili bir ayet, bir hadis. Ne var bunda? “Bunu kaldıracaksınız” diyor. Niye kaldırıyor ya? Eşkıya mısın sen? Hangi hakla kaldırıyorsun? Böyle bir kanun yok! Balkonuna istediğini asabilirsin. Bir terör örgütünün reklamını kastetmiyorum. Onun dışında suç olmayan bir şey, ayet hadis suç mudur?

Sadece teravih namazına karşı bu zulmü yapmadılar. Ramazan ile ilgili afişlere de tepki verdiler. Bu din düşmanı bir komitenin talimatı. Bunu yaptık, yine yapacağız! Buradan söylüyoruz: Bu bir provokasyon değil. Din düşmanlarının pandemiyi kullanarak Ramazan’ın sönük geçmesini sağlamaya çalıştıklarını, projelerinin bu olduğunu biliyoruz. Biz de buna karşı mücadele edeceğiz.

Evlere afiş de asacağız, kandil de asacağız. Ramazan’ı sönük geçirmenize müsaade etmeyeceğiz. Mesele yalnız teravih namazı değil, mesele o din düşmanı komitenin İslamî her şeyden rahatsız olmasıdır. Ellerine fırsat geçti; 15 Temmuz bahanesiyle, pandemi vb. bahanelerle bütün İslamî faaliyetler bitirilmeye çalışılıyor. Ramazan da bitirilmeye çalışılıyor. Diyanet geçen sene itikâfa müsaade etti. Bir güç müdahale etti. Hangi güç olabilir acaba? Bir güç müdahale etti ve itikâfı iptal ettirdi, ‘yasak’ dedi. Yani sadece teravih namazı değil, itikâfı da Ramazan atmosferini de… Mesela camilerdeki mahyaları, ışıklı bilgisayarlı ayet hadislerin sürekli dönüp geçtiği ‘Hoş geldin Ramazan’ gibi yazıları da kaldırdılar.

‘Bu dünyada da Allah katında da şikâyetçiyiz!’

Bir din düşmanı komite var. Devlete sızmış ve ipleri eline almış. Sanki hükümet de onların elinde esir gibi seslenemiyor. Bakın bu hadisede bizim şikâyetimizi dikkate almayan savcılık güya - kararı tam okumadım ama eğer doğru hatırladıysam- kimler olduğu tam tespit edilemediğinden dolayı takipsizlik vermiş. Hâlbuki şahitler var. Sen mahkemeyi açsana! Sana ne, sen hâkim misin? Sen mahkemeyi aç, şahitler gelir mahkemede şahitlik yapar. Savcı, çocuk muyuz biz? Her gün hayatımız mahkemelerde geçiyor, bilmiyor muyuz mahkemelerin nasıl çalıştığını? Sen ona karışma. Bir sürü görüntü var mı var, şikâyet var, darp raporları var, sen mahkemeye çıkartmak zorundasın. Gerisi hâkimin işi… Şahitlerin olup olmadığını, kimin yaptığını bulmak hâkimin işi... Biz şahitlerimizi getiririz. Ayrıca Hüseyin adındaki polis zaten “Ben vurdum” diyor ‘şöyle ettim böyle ettim’ diye kendisi söylüyor zaten. Hüseyin’in kim olduğu belli. Şahitler var, whatsapp yazışması var, adli tıp raporu var, ses kayıtları var. Bunların hepsinin ses kaydını bulabilirsiniz.

Birinin konuşmasını benim üzerime atıyorsunuz da acaba o ses benim sesim mi anlamak için adli tıplara götürüyorsunuz, ses kaydı alıyorsunuz adli tıpın incelemesini sağlıyorsunuz, bir sürü işi yalanla dolanla büyütüyorsunuz da buna gelince, o polislerin ses kaydını alıp da onu adli tıpa göndermiyorsunuz.

Hangi polis “ananı avradını” demiş, hangi polis “kes lan” demiş, hangi polis “kes lan yavşak” demiş, hangi polis “İsrail Siyonistleri” demiş; o ses kayıtlarını da gönder. O gece hangi polislerin görevli olduğu belli değil mi? Burası aşiret mi devlet mi? O gece hangi polislerin görevli olduğu belli. O gece hangi polislerin getirildiği kayıtlarda var. Onların ses kaydını aldırsana… Hangi polisin olduğunu ortaya çıkarsana! Yapmak istemiyor, polisini koruyor çünkü “Polis bize lazım” diyor. Sen bir hukuk insanı olarak böyle devam edersen, bu ülkede polislerin yaptığı bütün suçlardan sen sorumlusun. Polislerin kimler olduğu belli, âmirler de belli, o anda küfür edenin de, vuranında kim olduğu, hepsi kayıtlarda var. Şahitler var, görüntüler var. Sen istersen onları 5 dakikada bulursun.

Bir gün devran değişirse bu savcılar ve hâkimlerin hepsi mahkemede hesap verecekler. İnşallah kendi başlarına gelir, ne diyelim. Çok ağır şeyler bunlar. Bir insan için o darptan daha kötüsü o küfürler. Bir insan evladı için o küfürler, o darptan da kötü. Bir adamı darp ediyorsan et ama küfür etme, hele de namusuna. Biz Adana polisinden, o olayda olan kimselerden bu dünyada da şikâyetçiyiz, ahirette de şikâyetçiyiz. Tüm polisleri kastetmiyorum. Olayda olan, öyle küfür eden, darp eden, zulmedenlerden Allah katında da şikâyetçiyiz, bu dünyada da şikâyetçiyiz. O savcı takipsizlik kararı verdi ama biz Sulh Ceza Hâkimliğine başvuru yaptık, savcının takipsizlik kararına itiraz ettik. Hala da cevap vermediler. Olayı örtbas etmek istiyorlar. 22 Nisan 2017’de o olay bir din düşmanı amirin talimatıyla olmuştu. Bu da öyle bir şey… Erzin olayı da öyle olmuştu. Bu bölgenin din düşmanı bir siyah gözlüklüsü var, bunlar onun talimatıyla oluyor.

‘Bu görüntülerden birçok polis de rahatsız!'

Ben bütün polislerin de şu görüntülerden rahatsız olduğu kanaatindeyim. O zalimlerin dışında diğer insan evladı olanlar “Bu iş nedir, biz bunlarla (Furkan Gönüllüleriyle) niye uğraşıyoruz?” dediklerini tahmin ediyorum.

“Bunlar İslam’a hizmet etmek isteyen hiçbir örgütle bağlantıları olmayan Müslüman insanlar. Biz bunlardan ne istiyoruz? Biz bunları niye böyle dövdük? Adamlar namaz kılacaktı. Yasak dedik, tamam o zaman gidiyorum dedi, yine vurduk. Biz belamızı arıyoruz, başka bir şey değil.” dediklerinden eminim.

‘Dünyanın Mahkemesinden Kurtulsanız Bile, Allah’ın Mahkemesinden Kurtulamayacaksınız!’

İnsanlar dönmüş gidiyor, giden insanlara vuruyorlar. Ey Polis! Senin yapman gereken en fazla orada tutanak tutmaktır. Namaz kılmak isteyen kişinin namazını bile engelleyemezsin, tutanak tutarsın, ceza kesiyorsan kesersin. Vurma nereden çıktı? Küfür etmek nereden çıktı? Bunlar apaçık öfke ile dolu bir şekilde dövmek için oraya gönderilmişler. “Gidiyoruz” diyen insana bile vuruyor, besbelli ki bu adam özel olarak dövmek için gönderilmiş.

Savcı şimdi takipsizlik kararı verdi. Seviniyorlar ya, hiç sevinmeyin! Bu devran bir gün dönebilir. Dönmese bile Allah’ın mahkemesinde seni koruyacak savcı olmayacak, polis! Allah’ın mahkemesinde bu dövdüğün insanlar senden şikâyetçi olacaklar, küfür ettiklerin senden şikâyetçi olacaklar. Allah da “tutun şunları” diyecek. Sen nasıl ters kelepçe ile kelepçeledin, Allah’ın zebanileri de seni kelepçeleyip cehenneme atacaklar, göreceksin. Her şey bu dünya mı?

Lafa gelse hepsi Müslüman! Lafa gelse hepsi ahirete iman ediyorlar. Ahirete iman ediyorsan sen bu insanlara yaptığından hesap vereceğini kabul et. Çünkü bunlar sana bir şey yapmadı. Kimsenin görmediği karanlık bir yerde on kişi namaz kılacaklardı, hepsi bu. Vallahi de bu, billahi de bu, ötesi yok. Ötesi olsa ben bilmez miyim? Başka bir niyet yoktu. Vallahi yoktu, billahi yoktu. Sadece teravih namazı kılmak istediler. Sadece Ramazan’ı canlı tutmak istediler, hepsi bu.

Olay çıkartma diye bir derdimiz de yok. Cop yemeye çok mu meraklıyız? Kendilerini bu dünyanın mahkemesinden kurtarsalar da Allah’ın mahkemesinden kurtaramayacaklar, bunu unutmasınlar!"