Son dönemlerde artan ‘Bekçi şiddeti’ üzerine açıklamada bulunan Furkan Vakfı Kurucu Başkanı Alparslan Kuytul Hoca, şiddeti yalnızca bekçilerin değil, polislerin de uyguladığını belirterek devletin diktatörleştiğini söyledi. Bekçilerin, bir partinin milis kuvveti olarak kullanıldığını ekleyen Alparslan Hoca; “Mesele 3 ay eğitim meselesi değil. Meseleye yanlış yerden bakmayın, mesele devlet. Devlet değişti! Daha baskıcı bir devlete dönüştü. Halkını ezen bir devlete dönüştü, mesele budur” dedi. Alparslan Hoca’nın açıklamasının tamamı şu şekilde;
“Sadece Bekçiler Değil, Polisler de Aynı Durumda!”
Bekçi yapıyor da polis yapmıyor mu? Herkes bekçiyi konuşuyor ama sanki polisler çok iyi mi davranıyor. Ben gözümle gördüm. İtikâftan çıkarttıklarında beni önce polis otobüsüne bindirdiler, diğer arkadaşları da bindirmişlerdi. İki metrelik polisler, 120 kilo kesin var. Devletin maaşı iyi ya, tabi devlet polisine iyi maaş veriyor. Maşallah hepsi iri yarı neredeyse hep 120 kilo. Gözümün önünde arkadaşlara vuruyordu. Adam otobüste oturuyor, oturan adama vuruyor. Bir sürü şahit var, tek ben şahit değilim. Bir tek bekçiler mi yapıyor? Polisler de yapıyor.
“Mesele Bekçilerin 3 Ay Eğitim Görmeleri Değil, Devletin Değişmesidir”
Bekçiler daha az eğitim görüyormuş. 19 Mayıs’ta verdiği özel röportaj da Süleyman Soylu, bekçileri savunuyordu. ‘Bekçiler 5 ay eğitim görüyor, 3 ay okulda 2 ay da -güya- staj yaparak’ eğitim alıyorlar, diyor. Bir kere staj eğitim değildir, o sayılmaz. Zaten herkes mesleğini yaparken mesleğini öğreniyor, o zaman herkesi çok eğitim görmüş kabul edelim. Böyle saçmalık mı olur? Eğitim ne kadar? Eğitim 3 ay.
Herkes buna bakıyor, ‘3 aylık eğitim mi olur? 3 aylık eğitimin sonucunda böyle olur. İşte böyle kendini bir şey zanneder, kendinde herkese vurma hakkı görür. Bir de bunlara silah verildi, kimlik sorma hakkı verildi’ falan filan diyerek herkes sürekli bekçilere yükleniyor. Bekçiler suçsuz mudur? Böyle yapanlar tabi ki suçludur ama bence mesele 3 ay eğitim meselesi değil. Devlet değişti devlet. Devlet değişti. 3 aylık eğitim meselesi değil.
'Rejim Değişti, İşleyiş Değişti; Zalimleşti, Diktatörleşti'
Bekçilere 2 sene de eğitim verseniz, polisler kadar da eğitseniz yine bir şey değişmez, devlet değişti. 5 sene evvelki devlet yok artık. Hele hele 2010’lu yıllara, 2013’e kadar olan devlet yok artık. Hükümetin o cemaatle arası bozulduğundan beri devlet diktatörlüğe doğru gidiyor. O bahaneyle sürekli sert bir devlete dönüştürülüyor. Sert kanunlar çıkarılıyor, valilere, polislere olmadık yetkiler veriliyor ve her yapılanın üstü örtülüyor. Polisi mahkemeye versen de bir şey olmuyor.
Savcı engelliyor, vali engelliyor. Lanet olsun böyle adalete. Polis sana şunları yapmış; Adli Tıp raporu var, görüntü var, şahit var ama hiçbir kıymeti yok. Allah belasını versin böyle adaletin! Şahit var, Adli Tıp raporu var, video görüntüsü var. Allah belanızı versin! Bu kadar da olmaz. Artık yakamı yırtacağım! Daha ne olsun?
Adli Tıp raporu var, şahit var, görüntü var, daha ne olsun? Savcı, daha ne olacak savcı! Sen buna bile mahkeme açmadın savcı! Polis mi senin emrinde, sen mi polisin emrindesin savcı? Mesele bekçi meselesi değil. Mesele, rejim değişti, işleyişi değişti; zalimleşti, diktatörleşti. Her gün daha kötüye gidiyor. Ve millet susuyor. Susanlara müstahaktır. Susanlar zulme layıktırlar.
'Bekçiler Birilerinin Adamları Olarak İşe Alındılar'
Mesele; 3 ay eğitim meselesi değil. Bekçiler, A partisinden ya da B partisinden ama birilerinin adamları olarak göreve alındılar. Onlara güveniyor. 3 ay eğitim gördüğü için böyle yapmıyor, arkası güçlü, ona güveniyor. Nasılsa arkasında parti var. Çünkü bekçiler bir bakıma bir partinin özel milis kuvvetleri gibi alındılar. Niye evvelden böyle bir şey yoktu?
O partiye karşı bir hareketlenme olursa bunlar devreye sokulacak: özel milis kuvvetleri. Yine bir darbe girişimi vb. olacak olursa bunlar devreye sokulacak. Bekçiler bunu biliyor ve o şekilde eğitiliyor. O yüzden işe alınıyor. Onun verdiği bir güven var. Bekçiler ‘Bize kimse dokunamaz’ diyor. ‘Biz bu şekilde işe alındık. Yeri geldiği zaman fedailik yapacağız’ İlk olarak buna güveniyorlar. Bekçiler ‘Nasılsa arkamızda savcı var, nasılsa arkamızda vali var, onlar bizi korur, hakkımızda mahkeme açılmaz’ diyorlar.
'Savcı da, Vali de Bekçilere Dokunmuyor! Lanet Olsun Böyle Adalete!'
O kadar video var. Soruda diyor ki ‘Her gün böylesi videolar…’ Bu da çekilebilenler. Çoğu çekilemiyor. O anda adam hemen nerden çeksin? Teksen zaten çekemezsin. Tek olanlar zaten gümbürtüye gitti. Şansına kalmış, uzaktan biri çektiyse çekti. O çeken de zaten getirip vermeye korkar. O da korkar vermez, ekseriyetle böyle. Çok iyi biliyor ki kimse çekemez, çekse de savcıya başvurmaya korkar, başvursa da savcı zaten mahkeme açmaz. Savcı açacak olsa vali izin vermez. Lanet olsun böyle adalete!
Ne yapacağını bilemiyorsun. Adam istediğini yapıyor. Vuruyor, sövüyor, küfrediyor, neler yapıyor; şahit var, görüntü var, rapor var adama hiçbir şey olmuyor. Soruda ‘böyle olaylar çok sıklaştı’ diyor. Hangisi mahkemelik oldu, hangisi görevden atıldı? Böyle olaylar niye çoğalmasın? Böyle yapanlar görevden atılsaydı bunun devamı gelmezdi.
'Devlet, Halkını Ezen Bir Devlete Dönüştü!'
Mesele 3 ay eğitim meselesi değil. Meseleye yanlış yerden bakmayın, mesele devlet. Devlet değişti. Daha baskıcı bir devlete dönüştü. Halkını ezen bir devlete dönüştü, mesele budur. Bakıyorsun, fırsatını bulduğu zaman polis de öyle davranıyor. Kamera olan yerde yapmıyor, arabaya bindirirken alttan alttan vuruyor. Öyle değil mi? Buna birçok arkadaşımız şahit. Arabaya bindirirken alttan vuruyor, kameranın görmeyeceği yerde vuruyor, ayağıyla vuruyor. Kapıyı kapatır gibi yapıyor, adamın kafasını arabanın kapısına sıkıştırıyor. Neler neler… Bunlar bu işin uzmanı olmuşlar. Bu olayda benim yeğenimin ayağı kırıldı. Ayak kırılır mı? Ayağını kırdılar çocuğun. Bekçi değil, polis yaptı.
'Bekçilere Değil, Bu Yeni Sisteme Yüklenin!'
Herkes bekçilere yüklenmesin, bu yeni sisteme yüklenin. Şu lanet olasıca sisteme yüklenin. Bu sistem polisi de bozuyor, bekçiyi de bozuyor. Benim kardeşim olsa vallahi kimseye zulmetmesine izin vermem! Polis değil isterse emniyet müdürü olsun ‘haramdır’ derim. ‘Bak Allah’a hesabını verirsin. Bak bu dünyada sana hesap sorulamayabilir ama Allah var, kıyamet var, bak Mahkeme-i kübra var, bunu unutma.’ Yok ya bunu anlatan kim? Senin kardeşin zulmettiyse zulmetti, cezasını çekmeli. Polis zulmettiyse zulmetti. Polisin iyisi de var kötüsü de var. Ben tüm polisleri kötülemiyorum, kötü olanlara söylüyorum.
Adam kulağına eğiliyor, küfrediyor. Ondan sonra ona bir tane vursun diye gülüyor. Onu kasten yapıyor. Eğiliyor, kulağına küfrediyor, sinirlensin bir tane vursun diye. O anda polis kamerası çekiyor. Mahkemeye verecek, böylece bizi bütün dünyaya kötü gösterecek. ‘İşte bunlar polise vurdular’ diyecek.
Bu olayda polis adamın altındaki battaniyeyi çekiyor. Emniyetin otoparkında bir sürü insan var; nezaretlere sığmıyorlar, koridorlara sığmıyorlar. Yüzlerce insanı bir anda almışlar, ondan sonra 15-20 kişiyi otoparka koymuşlar. 1-2 battaniye vermişler; üzerine oturuyorlar bazen namaz kılıyorlar. Gelmiş kasten onu çekiyor. Battaniyeyi ne yapacaksın? Niye kasten çekiyorsun? Sonra, bana vursana vursana, diyor. Bak bak bak! Bakın bakın! Battaniyeyi çekiyor, sonra ‘bana vursana’ diyor. Bak! Bunu yapan bekçi mi şimdi?
Her polisi kastetmiyorum. Polislerin içinden birçoğu bu yapılan haksız ve hukuksuzluktan rahatsızlar. Hallerinden belli oluyor. İnsan evladı, halinden belli rahatsız, bu yapılanı tasvip etmiyor, yüzünü önüne eğiyor, bir şey diyemiyor, ‘Ne yapalım görevimiz, anlayın’ diyor.
Kimi böyle ama kimi de azgın. Devletin ekmeğini yemiş, izbandut gibi olmuş, herkese vurmaktan zevk alıyor. Allah’ın zebanileri sana öyle bir vuracak ki! O 120 kiloluk, 2 metrelik özel tim; Allah’ın zebanileri sana öyle bir vurur ki. Sen devlete ve gücüne güveniyorsun değil mi? Adam otobüste oturuyor, oturan adama gözümün önünde vuruyor. “Ne yapıyorsun sen?” dedim. Beni oradan çıkardılar. O otobüste yapılanları görmeyeyim diye beni oradan çıkardılar ama ben bazılarını gördüm."