Alparslan Kuytul Hoca, Furkan Tv internet kanalından yayınlanan ‘Gündeme İslami Bakış’ adlı programda, 17 Ocak’ta Furkan Haber’in yayınladığı, Doğu Türkistanlı Müslümanların evlerine yapılan polis baskınlarını ve DAEŞ iddiaları ile gözaltına alınmalarını anlattığı ses kayıtları üzerinden açıklamalarda bulundu. Daha önce de; “Türkiye ve Çin arasında yapılan bu anlaşma derhal feshedilmeli” diyen Alparslan Hoca, bu talebini yineleyerek şu açıklamalarda bulundu:
‘Türkiye’de bile terörle alakası olmayanları tutuklandı, Çin’de mi olmayacak?’
"Ömer Çelik’in geçen hafta yapmış olduğu açıklamada: “Bizim Çin devleti ile yapmış olduğumuz anlaşma teröristlere karşıdır ama Çin’in yapmış olduğu şeyin bu anlaşma ile hiçbir ilgisi yok.” gibi bir şey söylemişti. Yani bunların Çin’den terörle alakası olmayanları biz vermeyiz gibi böyle bir imada bulunmuştu.
Ben de demiştim ki: “Bütün devletler yapıyor. Çin zaten daha fazlasını yapar, terörle alakası olmayana bile terör damgasını vurur, bir tane de yalancı şahit mahkemede gösterir, iki tane yalancı evrak ortaya koyar olur biter. İki tane fotoğraf iki tane video işte bunlar DEAŞ der, olur biter. Yalanlarına inanacak mısınız? Bırakın Çin’i bu ülkede bile benim hiçbir örgüt ile alakam olmadığı halde beni önce örgüt üyeliğinden sonra örgütlerin propagandasından tutuklamadınız mı siz? Sonra da berat etmedim mi? Yani siz Çin’in daha beterini yapacağını bilmiyor musunuz? Bu devlette bile bu oldu, Çin’de neler olur!”
‘Türkiye Derhal Bu Anlaşmayı İptal Etmeli!’
Ben Doğu Türkistan ile ilgili daha önceki açıklamalarımda da söylemiştim; Türkiye bu anlaşmadan hemen çekilmeli. Şimdi bakın, bir hafta içerisinde olan olayları, Amine Bekir’in kızı Aliye Bekir konuşmasında ne diyor; “Benim annem okuma yazma bilmez, yolları bile bilmez, annemi DAEŞ’ ten diyerek soruşturma açıyorlar, evine baskın yapıyorlar, seni geri göndereceğiz Çin’e diyorlar” Bunlar terörist mi? Senin ülkene sığınmışlar, sen bunlara kapını açmışsın, nasıl teslim edebilirsin Çin zalimlerine? Teslim ettiğinde ne olacağı belli…
“Çin aleyhinde konuştunuz mu?” Diye soru soruyor polisler. Konuşsa ne olur? Şimdi o da mı suç oldu? Bu ülkede hükümeti eleştirmek suçtu, şimdi Çin hükümetini eleştirmek de mi suç oldu? Doğu Perinçek memnun olsun diye, Uygurlu Müslümanlar, zulme uğrayan Müslümanlar Çin devleti aleyhine konuşamayacak mı? Orada konuşamıyorlardı, burada da mı konuşamayacaklar? “Çin aleyhinde konuştun mu?” diye soruyormuş! Konuşsa ne olacak, iftira mı atıyor? Ben o zaman söylemiştim, yapılması gereken şey derhal bu anlaşmayı iptal etmektir. Biz bu anlaşmadan çekiliyoruz, demektir.
‘Devletin politikası İslam’a aykırı ise ben bunu kabul edemem!’
Devletin politikası İslam’a aykırı ise ben bunu kabul edemem! Devlet, Müslümanları komünist Çin devletine teslim etmek gibi bir politikayı kendi menfaatleri açısından uygun buluyorsa ve bunu izlemeyi kafaya koymuşsa ben Kur’an’a dayanarak bunu reddetmek zorundayım. Devletin politikasından bana ne? Ben bir tek Kur’an’ı ve Sünneti esas alırım. Böyle bir şey haramdır, yapılamaz!
Devlet, Çin ile güzel ilişkiler kurmak istiyormuş da bilmem ne! Bana ne senin siyasetinden? Sen dün de Amerika ile güzel ilişkiler kurmak istiyordun, Irak halkının başına bombaların atılması için Amerika ile anlaştın, İncirlik’i teslim ettin. Yüz binlerce ton mühimmat buradan Irak halkının başına atıldı. O zaman senin politikan buydu, doğru muydu? Değildi. Şimdi anlamadın mı yanlış yaptığını? Irak bak bugün ne hale geldi? Bana ne senin politikandan? Sen her zaman yanlış yapıyorsun zaten. Senin Irak, Suriye politikan da sakat. Senin zaten politikalarının birçoğu yanlış. Senin uyguladığın politika Kur’an’a da akla mantığa da aykırı, siyaset ilmine de aykırı. Siz politikanız böyle diye biz susacak mıyız? Türk devletinin politikası, Çin ile güzel geçinmek. Böyle yapmak zorundalar, onlar teslim ederler, edebilirler… Biz de buna, ‘sessiz kalalım’ diyemeyiz.
‘Yakında ‘DAEŞ’ Bahanesiyle Doğu Türkistanlı Kardeşlerimizi Çin'e Teslim Etmeye Başlayabilirler’
Ben daha önceki açıklamalarımda da “Bu Çin Konsolosluğunun önünde nöbet tutanlar, dertlerini anlatanlar, Çin devletine seslerini duyurmaya çalışanlar, aileleri için eylem yapanlar, ailem nerede diye soranlar, bunlar mektuplarını, evraklarını Çin konsolosluğuna verdiler diye eylemlerini bitirdiler, polisin baskısı ile tabi. Eylemi bitirmemeliler, İnternet üzerinden eyleme devam etmeliler.” demiştim.
Çünkü kesinlikle o evrakları aldı diye Çin konsolosluğu bunlara ailelerin nerede olduğunu söyleyecek değiller, ailelerine zulmetmeyi bırakacak değiller. Bunlar bu mücadeleyi devam ettirmelidirler. Biz kâğıtları elimizle Çin Konsolosluğuna teslim ettik, mücadelemiz bitti, dememeliler. Bakın Türk polisi bile evlerine baskın yapmaya başladılar, bu işin başlangıcı demektir. Demek ki yakında DAEŞ bahanesi ile Çin’e teslim etmeye başlayabilirler; bu, bunu gösteriyor. Şu ana kadar henüz böyle bir şey olmadı, inşallah da olmaz ama bu baskınlar neyin nesi?
Bu insanlar yıllardır buradalar, ne zaman DEAŞ ile ilgili bir eylem yapmışlar, DAEŞ’i desteklemişler böyle bir şey yok. Bu saatten sonra böyle bir şey söylemek aslında bu insanlara ‘buradan gidin’ demek. Biliyoruz DAEŞ ile alakanız yok-aynı bana yaptıkları gibi- biliyoruz senin şununla bununla alakan yok ama sen konuştuğun için bunları yapıyoruz. Şimdi onlara da diyorlar ki, ‘Aslında biz biliyoruz sizin DAEŞ ile alakanız yok ama Çin ile aramızın iyi olması için bizim sizi oraya teslim etmemiz ya da size biraz baskı uygulamamız lazım. Böylece Çin de bizden memnun olsun.’
Vallahi koca Çin devleti bunu yutmaz. Siz iki defa baskın yapsanız buna inanmaz, eninde sonunda bana teslim ediyor musunuz, etmiyor musunuz diyecek. Beni böyle küçük operasyonlarla kandıramazsınız. Senin karşında çocuk mu var, ben koskoca Çin devletiyim. Sen bana bunları teslim etmediğin müddetçe senin samimiyetine inanmam, diyecektir. Türkiye bununla beş on gün zaman kazanabilir, eğer niyeti oysa, iyi niyetle bakıyorum, acaba siyaseten mi böyle yapıyorlar? Zaman kazanmak için mi? Öyle bile olsa Çin devleti buna uzun süre müsaade etmez, tekrar baskı yapmaya başlar. Yapılması gereken tek bir şey var, bu anlaşmadan çekilmektir. Buraya gelen bizim kardeşimizdir, teslim etmeyiz, demektir. Türkiye’ye yakışan budur.
‘Biz Osmanlı Torunlarıyız, Müslümanı Kafire Teslim Etmeyiz!’
Biz Peygamberimizin ümmetiyiz, Peygamberin talebesiyiz. Peygamber Efendimiz ne buyuruyor: “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir, onu yardımsız bırakmaz. Müslüman’ı düşmanına teslim etmez. Kâfire teslim etmez.” Ne teröristi? Bu insanların hali meydanda, ne zaman, nereye bomba atmışlar? Çin devletinin yalanlarına mı güveneceğiz? Çin devletinin orada yaptıkları meydanda! İnsanlar yolda başını örtemiyor, kadınlar yolda başını örtemiyor. Çin polisi makaslarla kadınların eteğini kesiyor, altında pantolon olduğu halde eteğini kesiyor, etek biraz daha kısa olacak, diyor. Yani bunlar biliniyor. Evinde bile baskın yapıyorlar. Kadın evinde bile başını örtemez, diyor. Evinde bile! Bir Çinliyi getiriyor, bir Müslüman’ın evine! ‘Bu sizinle kalacak’ diyor. Benim evimde bir Çinli, bir ateistle ben aynı evde! Benim karım var, kızım var nasıl olur aynı evde? ‘Böyle, mecbur’ diyor. Bu alçaklıkları yapan bir devlet var karşınızda! Tamamen asimile etmek hem dinini hem Türklüğünü bitirmek istiyor.
‘Türkiye, Çin ile Suçluların İadesi Anlaşması'nı İmzaladığı Gün Zaten Kaybetti’
Çin devletinin ne olduğunu bilmiyor musunuz? Ne yaptığını bilmiyor musunuz? Bu anlaşmayı nasıl imzaladınız? Doğu Perinçek’i mutlu etmek için mi? Oradan Çin devleti ile biraz alışveriş yapabilmek için mi? Allah, o Çin devleti ile yapmış olduğunuz alışverişten elde ettiğiniz kârın yüz katını size ödetir. Başınıza öyle belalar açar ki Çin devletinden elde etiğiniz maddî bir menfaat varsa onun yüz katını Allah size ödetir, belanızı verir.
Bu Günahtan Kurtulun, Bu Anlaşmayı İPTAL EDİN!"