Alparslan Hoca: “Hiçbir hakim böyle bir rezalete imza atamaz!”

Alparslan Hoca, “Atatürk’e hakaret” suçlamasıyla hakkında açılan davasının 5’inci duruşmasında beraat etti. Başkasının yaptığı konuşma üzerinden 1.5 yıl yargılanan Alparslan Hoca, beraat kararı sonrası açıklamada bulundu. Böyle bir mahkemenin ancak talimatla açılmış olabileceğini belirten Alparslan Hoca; “Karar, ‘Delil yetersizliği’ maddesinden değil, ‘Konuşanın aynı kişi olmadığının sabit olması’ maddesinden verilmeliydi. Bu kadarını yapabildiler!” ifadelerini kullandı.

Eklenme Tarihi: 13 Haz 2021
4 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Alparslan Hoca: “Hiçbir hakim böyle bir rezalete imza atamaz!”

Furkan Vakfı Kurucu Başkanı Alparslan Kuytul Hoca, “Atatürk’e hakaret” suçlamasıyla hakkında açılan davasının 5’inci duruşmasında beraat etti. Dava hakiminin yanlış madde üzerinden berat verdiğini söyleyen Alparslan Hoca; “Hakim, B bendinden beraat vermesi gerekirken E bendinden veriyor! E bendinde; ‘Suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmamıştır’ ifadesi yer alıyor. Yani ‘Delil yetersizliği’ maddesi… Bu beraat, olması gereken beraat değil ama zaten bu mahkemenin neresi doğru?” ifadelerini kullanarak şu cümleleri kaydetti:

‘Hiçbir Hakim Böyle Bir Rezalete İmza Atamaz!’

“Ben son duruşmaya katılmadım. Hapishanedeyken yazılı ifade vermiştim. Çıktıktan sonra da bir defa katıldım. Hakim beni gördü, konuşanı da biliyor. Video önündeydi ve ben de karşısındaydım. Konuşan ile benim aramda yirmi yaş fark var. Her şeyimiz de farklı. Buna rağmen mahkemeyi uzattı da uzattı. Adli tıplara kadar gönderdi. Burası da yetmedi, İstanbul adli tıbba kadar göndermek gibi bir rezalete imza attı. Talimat aldığını bence açıkça göstermiş oldu. Hiçbir hakim böyle bir rezalete imza atamaz. Konuşan belli ve ben de karşısındayım yani o kişi olmadığım ortada. Bu ancak talimatla olabilir.

‘Öyle Bit Devirde Yaşıyoruz ki Ne Mahkeme Kaldı Ne de Adli Tıp Kaldı’

Bildiğiniz gibi en son İstanbul adli tıbba gittik ve orada ses kaydı yaptılar. Sanki ses kaydı burada yapılamıyormuş gibi... Ve adli tıp raporu eksi iki (-2) olarak geldi. Yani adli tıp artı bir, iki, üç,dört ve eksi bir, iki, üç, dörttü herhalde tam hatırlayamıyorum ama böyle bir sistemleri var. Mesela artı dört olursa bu kesinlikle aynı kişidir demek. Artı üç olursa aynı kişi olması mümkündür gibi buna benzer birtakım kıstaslar koymuşlar. Eksi ikide de bu kişi olmaması mümkündür diyor. Öyle rapor vermişler. Konuşan kişi ile benim aynı olmamam mümkünmüş. Yüzde yüz aynı değil diyememiş de aynı olma ihtimali kısmen de olsa varmış demiş sanki. Tam bir rezalet! Öyle bir devir yaşıyoruz ki ne mahkeme ne de adli tıp kaldı. Hiçbir şey bırakmadılar. Para da kalmadı, adalet de kalmadı. Hiçbir şey bırakmadılar hepsinin içine ettiler.

Ben Muhbirlik Yapacak Adam Değilim!’

Konuşanın kim olduğu açıkça belli! Herkesin bildiği birisi ama ben adını vermeyeceğim. Çatlasalar da patlasalar da vermeyeceğim. Adını vereyim diye bana bu mahkemeyi açtılar. Sırf uğraştırmak için değil, onun adını vereyim diye. Ben değilim, filandır bilmiyor musunuz, diyeyim. Böylece ‘Alparslan Hoca birini ihbarda bulundu, muhbirlik yaptı.’ diyecekler.

Ben o zaman da ‘Muhbirlik yapacak adam değilim.’ diye hakime söyledim. Bana ‘Kim?’ diyor. Ne kadar sorarsan sor söylemeyeceğim. Sen çok iyi biliyorsun. İstihbarat da emniyet de savcı da çok iyi biliyor. Yalancılık yapmayın! Bana söyletmek istiyorsunuz. Söylemeyeceğim! Ben kendime muhbir dedirtmem. Bunu şerefsizler yapar. Ben öyle birine benziyor muyum hiç? Söylemedim. Baktılar ki olacak gibi değil, oyun bozuldu. Bari biraz uğraştıralım, yoralım dediler. İstanbul’a kadar da gönderdiler. Neyse, iyi oldu. Gittik orada bir konferans yaptık. Sonra adli tıbbın önünde bir basın açıklaması yaptık.

‘Biz Bu Karara İtiraz Edeceğiz!’

Şimdi hakim bey tutmuş, dün beraat vermiş. Ama hangi maddeden vermiş? Beraatlar kısım kısımdır. Beş çeşit. B bendinde diyor ki; ‘CMK 223’ün B bendinde suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması…’ Benimki buydu aslında. Bana buradan vermeliydi. Ben olmadığım meydanda, video ellerinde. B’den vermesi gerekirken, E’den verdi. E’de şu: Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması.’ Yani o suçun benim tarafımdan işlendiği sabit olmamış. Diğer bir ifadeyle delil yetersizliğinden beraat…

Halbuki delil yetersizliğinden değil, B maddesinden vermesi gerekirdi. Ama adli tıp da aynı talimatı aldığı için raporu eksi dörtten (-4) vermesi gerekiyordu. Eksi dört olsaydı, kesinlikle bu kişi farklı kişidir şeklinde rapor verecekti. Oraya da talimat gitmiş. “Eksi dörtten verme.” demişler. Onlar da demişlerdir ki; “Bu kadar da kendimizi rezil edemeyiz, ne diyelim şimdi yani aynı adam mı diyelim? İyiden iyiye bizi rezil mi edeceksiniz?” O zaman “Eksi ikiden(-2) verin.” demişler galiba. Hiç olmazsa beraat de böyle verilsin. ‘Bu kişi kesinlikle o kişi değildir’ diye verilmesin. B bendinden verilmesin de E bendinden verilsin. Suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmamıştır, delil yetersizliğinden beraat verilmiş olsun!

İğrençler! Bu beraat, olması gereken beraat değil. Ama zaten bu mahkemenin hangi bir tarafı doğru ki? Deve misali… Deveye demişler ki “Boynun niye eğri?”. O da “Nerem doğru ki?” demiş. Şimdi bu mahkemenin neresi doğru ki kararı da böyle olacak tabi. Biz bu karara itiraz edeceğiz. İstinaftan döner mi dönmez mi bilmiyorum. ‘İstanbul adli tıbbın raporu (-2) olduğu için hakim de böyle karar vermiş, ne yapsın?’ deyip ‘Karar doğrudur’ da diyebilirler. Ama biz yine itirazımızı yapacağız. Konuşan kişi ile benim farklı olduğum apaçık meydanda! Bu kararın, delil yetersizliğinden değil de “Aynı kişi olmadığı sabit olduğundan” diye verilmesi gerekiyordu. Bu kadarını yapabildiler.

‘Hakîm Yiğit Bir Adam Olsaydı; Bu O Kişi Değil, Derdi’

Uğraştırdılar, sonunda da bunu yaptılar. Kıyamet günü görüşeceğiz! Bu dünyada adalet zaten bırakmadılar. Onun için bu gayet normal. Zaten hakim talimata göre davranmayan yiğit bir adam olsaydı, videoyu ilk gördüğü anda -zaten beni tanıyordur- bu kişi o kişi değil derdi. Mahkemesiz olur biterdi. Beraat verirdi. Mahkemede direk beraat sistemi var. Mahkeme olmadan beraat yani. Onu yapabilirdi ama onu yapacak adam olmadığını gösterdi. Verdiği de bu kadar. Neyse, kendileri bilir. Kendilerini rezil ettikçe ettiler.