Alparslan Kuytul Hoca yaptığı tefsir dersi sonrası kendisine sorulan HDP’li bazı milletvekillerinin vekilliklerinin düşürüldükten sonra tutuklanmaları ve bunun üzerine HDP’nin düzenlediği “demokrasi ve adalet yürüyüşü” eylemlerine yapılan polis müdahalesini yorumladı. Alparslan Hoca milletvekillerinin suçlu olup olmadığına dair bilgisi olmadığını ancak toplum da birçok insan hakkında haksız yere iddianameler hazırlandığını belirterek hapislerde çürütüldüğünü ifade etti.
“Kendilerini Anayasanın Üzerinde Görüyorlar!”
Yapılan haksızlıklara karşı üzere yürüyüş yapmak isteyenlerin engellenmesinin eleştiren Hocaefendi, anayasada herkesin izin almaksızın gösteri ve yürüyüş yapma hakkı olduğunu hatırlatarak: “Hep aynı yalan! Yok FETÖ, yok virüs diyerek herkesin özgürlükleri kısıtlanıyor. Yürüyüş yapacaklarsa bırak yapsınlar, saldırgan olmamak şartıyla anayasada herkes önceden hiçbir yerden izin almadan toplantı gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir, diye belirtiliyor. Edirne'den Ankara'ya kadar, Hakkâri’den Ankara'ya kadar yürüyecek ve kimseye bir zarar vermeyecekler, bir farkındalık oluşturmak istiyorlar ne var bunda? Haksızlık yapıldığına inanıyorlar ve bunu duyurmak istiyorlar. Senin anayasanın da böyle yazmıyor muydu? Senin kanunların da böyle demiyor muydu? Siz işinize gelirse uygulayıp işinize gelmezse uygulamıyorsunuz. Kendinizi anayasanın da üstünde görüyorsunuz.” İfadelerini kullandı.
Yürüyüşleri engelleyenlerin anayasayı hiçe saydığını belirten Alparslan Hoca, “Kendilerini anayasanın da imza attıkları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin de üzerinde görüyorlar. Siz buraya imza atmadınız mı? Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre de bu yürüyüşlere izin vermek zorundasınız. Sürekli baskı, baskı, baskı… Bunun sonu yok ve bu diktatörlüktür. Bırakın insanlar konuşsunlar, yürüyüş yapmak isteyenler yürüyüş yapsınlar. Kimseye saldırıyor mu? Saldırmıyorsa o zaman neden karışıyorsun? İnsanların aklı var, onlar yürüdü diye hemen herkes onlardan mı olacak? Herkes onları mı destekleyecek? Herkesin aklı var. Sen de onların yürüyüşüne karşı yürü. Sen de kendi taraftarlarını bir şehirden başka bir şehre yürüyüş yaptır. Karşı karşıya getirme, kavga çıkartma.” İfadelerini kaydetti.
“İnsanların Özgürlükleri Sürekli Kısıtlanıyor!”
İnsanların özgürlükleri sürekli olarak kısıtlandığını söyleyen Hocaefendi, insanların yasaklara alıştırılmaya çalışıldığını, herkesi susturmaya yönelik politika izlendiğini belirterek: “Yarın saat 09.30’da LGS olacak diye saat 09.00 ile 15.00 arası Türkiye’de sokağa çıkma yasağı var. Şimdi sınav ile sokağa çıkma yasağının ne alakası var? Her gün çocuklar sokaklarda, insanlar çarşıda, pazarda. 09.00 ile 15.00 arasında sokağa çıkma yasağı koymak ne demek, bunun ne manası var? Bunun ne bilimle alakası var ne de virüsle. Bu, tamamen toplumu baskıya alıştırma siyasetidir. ‘Ben izin verdiğim zaman çıkarsın, izin vermezsem çıkamazsın’ diyorlar, Herkesi buna alıştırıyorlar” dedi.
Camilerde uygulanan ibadet kısıtlamasına da değinen hocaefendi: “Mesela Cuma namazında da baştan itibaren mesafeli bir şekilde durarak Cuma namazı kılınmasına izin verilemez miydi? Verilebilirdi. Neden vermediniz? Şimdi izin veriliyor peki ne değişti? Dünyada ve Türkiye’de virüs mü bitti? Neden şimdi izin veriliyor? Çünkü çok tepki gelmeye başladı. Turizme bile izin verdikleri için Cuma namazına daha fazla tepki gelmesin diye izin vermeye mecbur kaldılar. Virüs, esasında turistlerden geliyor.
Turizme izin veren, nasıl olur da cumaya bile izin vermez? Mecbur kalıp izin verdiler” sözlerini ekledi.
“Hükümet din düşmanı komiteye teslim oldu! Resmen bizimle tiyatro oynuyorlar”
Dine yapılan kısıtlamaları planlayan derin dinsiz bir komite olduğunu belirten Alparslan Hoca, hükümetin de bu komitenin politikalarına teslim olduğunu ifade ederek şu sözleri kaydetti: “AVM’ler, her taraf açık ama camiler kapalı. Cuma namazında da kapatacak olsalardı projenin ne olduğu ortaya çıkacaktı. Bunun tamamen din düşmanı bir komitenin baskısı ile olduğu, hükümetin de buna teslim olmak zorunda olduğu ortaya çıkacaktı. Ortaya çıkmasın diye kısmen izin verildi. Mesela sabah namazına izin verilmiyor. Bu ne saçmalık! Şimdi insanlar sabah namazında camiye gitse ne olacak? Akşam ve yatsı namazlarında gitseler ne olacak? Resmen bizimle tiyatro oynuyorlar. Halk da bu tiyatroya fena alıştı. Camiye giderken yan yana yürüyoruz, öyle değil mi? Her tarafta yan yana değil miyiz? Oraya gidince maske takıyoruz, kendimizi aldatıyoruz. Tiyatro oynuyoruz ya! “Hocam sen de takmıyor musun?” diyeceksiniz. Ne yapayım? Polisler gelip beni çekiyor. Yoksa bu yapılanlar tiyatrodan başka bir şey değildir. Oraya gelip de namaza oturana kadar maske yok, namaza oturunca maske var. Namaz bitince “Esselamu aleyküm ve rahmetullah” deyince maskeler çıkıyor. Biz çocuk muyuz? Bize tiyatro oynatıyorsunuz! Bu bilim değildir. Bu ancak siyasettir.”
“Bu siyaseti, bu zulmü ne zaman bırakacaksınız?”
Uygulanan politikaların ne bilimle ne de siyasetle alakası olmadığını ifade eden Hocaefendi: “Bugün Adana’da Cuma namazı esnasında yağmur yağmadı ama Ankara'da cuma namazı vaktinde çok şiddetli bir yağmur yağmış. İnsanlar suyun içerisinde, dışarıda namaz kılıyorlar. Bu zulüm nedir? Cuma namazı kılabilirsin ama dışarıda kılacaksın. Önümüz yaz ayı, Adana’nın güneşinde, güneşin altında namaz kılınır mı? Adana’da gölgede terliyoruz zaten. Yarın yağmur da, güneş de olabilir, her ikisi de sıkıntı. Namazın cami içerisinde mesafeli olarak kılınmasına neden karışıyorsunuz? Neden izin vermiyorsunuz? Bu siyaseti, bu zulmü ne zaman bırakacaksınız? Siz bilimin dediğini de yapmıyorsunuz. İnsanları resmen diktatörlüğe alıştırıyorsunuz. Maalesef Müslümanlar da hep memnunlar. Bu işte bir iş olduğunu görüyorlar, anlıyorlar ama kimse konuşmuyor. Böylelerine her şey müstahak!” açıklamalarında bulundu.
HABER VİDEOSU: