Furkan Vakfı Kurucu Başkanı Alparslan Kuytul Hoca, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün partisine yönelik eleştirilerini sıraladığı sosyal medya paylaşımında; “İnşallah, önümüzdeki kongrede alacağımız kararlarla Saadet Partimiz kuruluşundaki değerleri savunur hale gelir” çıkışını değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile geçen Ramazan ayında yaptığı özel iftarla gündeme gelen Oğuzhan Asiltürk'ün bu açıklaması hakkında şu ifadeleri kaydetti:
‘Erdoğan’ın ve Asiltürk’ün gayretinin hiçbir manası yoktur’
Kendi aralarında olan bir konuya girmek istemem. Her yerde ufak tefek birtakım tartışmalar, ihtilaflar olabilir. Kendi aralarında çözerler veya çözemezler; çözemezlerse herkes kendi yoluna gider. Bu, gayet normaldir. Oğuzhan Asiltürk’ ün Saadet Partisi’nin çizgisini beğenmemesi, Türkiye'de olan bitenleri görmek istememesinden ya da görememesinden kaynaklanıyor olsa gerek. Eğer görmek isteseydi aslında Saadet Partisi’nin AKP’ye muhalefet etmesini doğru bulurdu. Göremiyor ya da görmek istemiyor.
Bu memlekette AK Parti döneminde yüz binlerce insana zulüm yapılmıştır, yapılmaya devam edilmektedir ve insanlar İslam'dan nefret ettirilmiştir, ettirilmeye de devam edilmektedir. Memleket soyulmuş, memlekette para bırakılmamıştır. Memleket mafyalar tarafından idare edilir hale gelmiştir. Bir araya gelen üç beş tane istihbaratçı, emniyetçi, her neyse… Çeşitli mesleklerden etkili insanlar bir araya gelip memleketi, zenginleri soymaktadır, milletin malına çökmektedirler. Bütün bunları herhalde görmüyor olsa gerek.
Bunları görseydi; Saadet Partisi yöneticilerinin, Temel Bey'in yapmış olduğu muhalefete hak verirdi, diye düşünüyorum. Demek ki Oğuzhan Asiltürk, Saadet Partisinin AK Parti ile beraber olmasını istiyor, bütün bunları görmezden gelmek istiyor, yüz binlerce insana yapılan zulmü görmezden gelmek istiyor, insanların AK Parti yüzünden İslam'dan soğuduğunu görmezden gelmek istiyor, memleketin bitirildiğini, soyulduğunu görmezden gelmek istiyor ya da Erdoğan bu şekilde yalnız kalıyor.
Gitgide daha da kötüye gidiyor, etrafını başkaları kuşattı, biz yanında olsak belki de bu kadar harama imza atmaz, bu kadar zulme ortak olmazdı, diye düşünüyor olabilir. Yalnız bırakmayalım, biz yalnız bıraktıkça, kızdıkça, o diğer tarafa yaklaşıyor ve onlar onun etrafını kuşatmışlar, kimseyle görüştürmüyorlar, o yüzden biz ona yaklaşalım, diye düşünüyor olabilir fakat bunun devri geçti artık. Birçok insan yaklaşmaya çalıştı ama o insanları kendinden uzaklaştırdı, kimseyi yanına yaklaştırmadı. Bildiği insanlara, yakından tanıdığı insanlara bile zulmetti. Dolayısıyla artık bu saatten sonra yanına kimse yaklaşmaz.
‘Batan Gemiye Kimse Binmez’
Batan gemiye kimse binmez. Oğuzhan Bey'in bu gayretinin hiçbir sonucu olacağını zannetmiyorum. Saadet Partililerin de onun gibi düşüneceğini zannetmiyorum. Saadet Partililer yıllardan beri yapılanları görüyor. Şimdi; ‘Bütün bunları görmezden gelelim, gidelim AK Parti'ye dâhil olalım’ diyeceklerini zannetmiyorum. Güçlüyken bile AK Parti ile beraber olmayan Saadetçilerin şimdi AK Parti zayıflamışken bu gemi su almaya başlamışken ve insanlar nefret etmeye başlamışken gidip o gemiye bineceklerini zannetmiyorum.
‘Ak Partinin Sonu Görüldü!’
Artık AK Parti'nin sonu görülmüştür, artık ülkeyi çekecek enerjisi, yönetecek, idare edecek, bir yerlere taşıyacak enerjisinin kalmadığı meydandadır ve çok sayıda suça AK Partililerin ortak olduğu da meydandadır. Artık bu saatten sonra Oğuzhan Bey’in gayretinin hiçbir manası yoktur. Sadece partililerin gözünde kendisini düşürmüş olur.
Çok ilginçtir Tayyip Erdoğan, Saadet Partisi’ni ne kadar küçümsemiş ne kadar laflar söylemişti, şimdi Oğuzhan Bey ile görüşüyor. Bu durumdan Saadet Partisi’nden yüzde 0,5 bir oy alabilir miyim gibi birtakım hesaplar yaptığı anlaşılıyor. Yüzde 0,5 alsan ne olur, Saadet Partisi’nin oyunun tamamını alsan ne olur? Artık AK Parti bitmiş. Cumhurbaşkanı’nın bu gayreti de bence gereksiz ve sonuç vermeyecek olan bir gayrettir. Oğuzhan Bey'in gayreti de sonuç vermeyecek olan bir gayrettir. Birçok samimi insan Cumhurbaşkanı’nı ikaz etti, yıllardan beri ‘Yapma, etme’ dedi. Birçok samimi insan; ‘Bu gidişat, gidişat değil’ dedi. ‘MHP'ye ve Vatan Partisine teslim oldunuz; olmayın, yapmayın, etmeyin’ dedi. ‘Bunların içinden, bu ortaklarınızın içinden bir kısmı İslam düşmanı, bunlar FETÖ bahanesiyle Müslümanlara zulmediyor, İslam'a zulmediyor, İslami faaliyetleri bitirmeye çalışıyor. Yapma, etme’ dedi. Nice insanlar söyledi ama hiçbirisi dinlenilmedi.
‘Güçlüyüm, yaparım, ederim, kimse de konuşamaz, herkesi de sustururum’ denildi. ‘MHP'yle yani devlet ile beraberim, devlet arkamda bana kimse bir şey yapamaz’ dediler; öyle düşünüldü ve bu kadar cüretkâr adımlar atıldı. Bunun sonucunda bu noktaya gelindi. Artık bu saatten sonra bunun dönüşü yok, bu gayretlerin hiçbir yere varacağını zannetmiyorum.”
