Alparslan Kuytul Hoca, Furkan Tv internet kanalında yayınlanan ‘Gündeme İslami Bakış’ isimli programda, ‘Ankara Mamak’ta şeriat çağrısı yapan bildiri’ hakkında açıklamada bulundu. Bazı haber sitelerinin, söz konusu bildiriyi araştırmadan Furkan Vakfı ve gönüllülerine mal etmesini kınayan Alparslan Hoca; gerekli düzeltmeleri yapmayanlara ve yapılan hatadan dolayı özür dilemeyenlere hakkını helal etmediğini açıkladı. Bu yapılanların bir kumpas girişimi olduğunu açıklayan Alparslan Hoca, şu ifadeleri kaydetti:
‘Ankara’da Dağıtılan Şeriat Çağrısı Yapan Bildirinin Bizimle Alakası Yok!’
“Ben geçen haftaki “Gündeme İslami Bakış” programının hemen sonrasında bu haberlerin yapılmış olmasını çok anlamlı buldum. Adeta program bittikten sonra bunu yapmayı beklemişler, saatini beklemişler. Tam programın bittiği saatte yayınlamışlar. Bu tesadüf değil. Program esnasında hemen cevap veririz, “En azından bir hafta sonra cevap vermiş olsun, bir haftaya kadar da olan olur” diye düşündüler herhâlde. Hâlbuki arkadaşlarımız, Allah razı olsun, hemen gereken cevabı yazdılar.
Sanıyorum aynı bildiri 2012’de ve 2014’te de farklı farklı yerlerde dağıtılmış. Şimdi tekrar dağıtmışlar. Birkaç eve bırakıyorlar ve sanıyorum bunu alevi mahallesinde özellikle yapmışlar ki aleviler hemen telefona sarılsınlar, “İşte böyle bildiri var” desinler diye.
Ankara’da dağıtılan bu bildirinin kimler tarafından dağıtıldığı incelenmeden; bu bir kitaptan alıntı mıdır, nedir ne değildir araştırmadan haber ajansları nasıl böyle bir sorumsuzluk yaparlar da hemen “Furkan Vakfı’nın izleri bulundu” derler? Nereden gördün, o bildiride nasıl bir iz buldun acaba, parmak izi mi buldun ne buldun yalancı! Hangi izden bahsediyorsun sen? Yazı benim yazım değil, benim konuşmamdan da alınmış değil, bizden bir arkadaş da onu dağıtırken yakalanmış değil. Nasıl iz buldun acaba? Besbelli ki bu işi sizler yapmışsınız ve bunu da haberleştiriyorsunuz. Besbelli ki bu işin arkasında siyah gözlüklüler var.
‘Bir kesimin bize olan sevgisini bitirmek istiyorlar!’
Gördüğüm kadarıyla bize yapılan bu zulüm süreci, özellikle şu son üç yıllık zulüm süreci esnasında maalesef İslamî camiadan da bir destek olmadı. İslamî camia muhafazakâr olduğu, zulme sessiz kalmaya çok fena alıştıkları, bu sessizliği artık ahlak haline getirdikleri için ve devletten ödleri koptuğu için desteklemediler, bir tweet atmaya bile korktular.
Kimler daha çok destekledi? Muhalefete alışmış olan sol kesimden, hepsi değil tabi, bazıları desteklediler. Bize yapılanın bir kumpas olduğunu anladılar ve desteklediler. Şimdi bu bildiri haberini de kanaatimce o sol kesimin bize olan desteğini kesmek için yaptılar.
Solculara, Kemalistlere şu mesaj veriliyor: “Sizin desteklediğiniz bu insan işte böyle şeriat bildirileri dağıttırıyor.” Ama ben onların birçoğunun anladığının kanaatindeyim. Hatta onlardan bir gazeteci, Kemal Özkiraz bununla ilgili bir video çekip, bunun bir kumpas olduğunu ve solcuların beni desteklemesini engellemek için yapıldığını çok güzel anlatmış, kendisini tebrik ediyorum. Konuyu anlamış, maksadı anlamış o önemli. Hangi maksatla bu işin yapıldığını gayet güzel anlatmış. Aslında onun gibi anlayanlar çoktur ama onlardan bir ses çıkmadı. Oysa onların da aynı şekilde açıklama yapması icap ederdi.
‘Bu yapılan, benim hakkımda açılan ‘Atatürk Mahkemesi’ne benziyor!’
Benimle ilgili bir mahkeme daha açılmıştı, bu ona benziyor. Güya Atatürk ile ilgili bir konuşma yapmışım. Ben hapisteyken “Sen böyle bir konuşma yaptın mı?” diye savcılıktan böyle bir sayfalık bir kâğıt geldi. Benim bazı cümlelerimin olduğu iddiasıyla, “Bu cümleler sana mı ait?” diye soruyorlar. Ben hayatta böyle bir konuşma yapmadım. Dedim ki “Emniyetten bu konuşmanın videosunu isteyin, ben olmadığımı göreceksiniz.” Savcılık makamı, emniyetten bunun videosunu istiyor ve video geliyor, başkasının konuşması. Konuşan ben değilim, benden 23 yaş küçük birinin konuşması, saçı sakalı simsiyah bir gencin konuşması. Üç sene önceki bir konuşma. Üç sene evvel herhalde benim saçım sakalım simsiyah değildi. Yaşım belli, konuşmam farklı, onun konuşmasında şive var biraz, ses tonumuz farklı, simamız farklı, her şeyimiz farklı yani…
Onun ben olmadığım meydanda. Buna rağmen savcı mahkemeyi başlattı. Hâkim beni tanıyor büyük ihtimalle, şu anda tanımayan kalmadı. Tanımıyorsa bile internetten açıp bakabilir değil mi? Yapmadı bunu. Hukukta direkt beraat verme sistemi var, direkt beraat vermesi gerekir. Bu kişi o kişi değil açıkça belli. Benimle o konuşan kişiye şöyle bakınca, kuş kadar beyni olan o konuşanın ben olmadığımı anlar. Kuş kadar beyinleri yoksa onu bilmem. Bakınca hemen anlaşılır yani, bu kişi o kişi değil. Bunun için beni mahkemeye çağırıyorlar. İfade vermeye gittim.
Dedim ki, “Şimdiye kadar bana şunu yaptılar; konuşmalarımı kırptılar, alçakça namertçe manayı bozdular. Benim düşmanlarım namert. Mert düşmanlara rastlamadık. Biz namertlere rastladık. Konuşmaların başından bir iki kelime kesiyor, sonundan bir şeyler kesiyor, ortasından bir şeyler kesiyor, manayı bozuyor. Bana hep bunu yapmışlardı. Şimdi yeni bir aşamaya geçtiler. Bu sefer benim olmayan konuşmayı bana mal etme aşamasına geçtiler. Dedim ki, bu üç yıllık süreçte beni destekleyen Atatürkçüler de vardı, solcular da vardı. Herhalde şimdi onların desteğini kırmak için bana bu alçaklığı yapıyorlar.
“Sizin o desteklediğiniz Alparslan Kuytul’a bakın, Atatürk’e şöyle söylüyor. Onu desteklemeyin.” Bu mesajı vermek istiyorlar. O mahkeme de öyle. Bu şimdiki yeni bildiri de aynı maksada dönük. Ama onun da yalan olduğu ortaya çıktı. Bu bildirinin de yalan olduğu ortaya çıktı. 2012 yılında da aynı bildiri, bayat bildiri… Bayatlamış yani, başka bir şey bulamadınız da mı hep aynısını yapıyorsunuz? O bildiriyi ben okudum. Fotoğrafını çekmişlerdi oradan okudum. Bir kitaptan alınan bir bölüm. O cümleler bana ait değil, kitabın yazarı belli, kitap piyasada olan bir kitap vs. yani benimle hiçbir alakası yok.
Şimdi nereden icap etti, Furkan Vakfı’nın izleri bulunduğu? Bir kere Furkan Vakfı’nın öyle görüşleri yok ki nereden iz buldunuz? Av köpekleri olur ya, kokuyu takip eder. Öyle bir koku mu vardı kâğıdın üzerinde acaba, onu mu kokladınız da buldunuz? O görüşler bize ait değil. Üzerinde Furkan Vakfı demiyor, Furkan gönüllüsü demiyor, benim fotoğrafım da yok, benimle ilgili bir şey de yok. Furkan Vakfı’nın izini nereden buldunuz? Solculardan, Atatürkçülerden sevenlerin ya da destekleyenlerin desteklemesini engellemek. O Atatürk’e hakaret davası da aynı maksatla, bu bildiri de aynı maksatla: bir kesimi bize karşı nefret ettirmek.
‘Hakkımı helal etmiyorum!’
Halk TV’de de herhalde bir gün sonra bu konu konuşulmuş. Biz bununla ilgili açıklama yaptığımız halde, “Bizimle alakası yok” dediğimiz halde Halk TV’de; “Böyle açıklama yaptılar ama yine de incelenmeli” filan gibi… Tamam, inceleyin ondan sonra konuşun. Bizimle uğraşanların kimler olduğunu bilmiyor musunuz, neden onların ekmeğine yağ sürüyorsunuz? Hoşunuza mı gitti? Benim aleyhimde bir şey olunca hoşunuza mı gitti?
Halk TV bundan dolayı özür borçludur. Bu haberi incelemeden yayınlayanların hepsi özür borçludurlar. Bilir-bilmez bunu yayınların hepsine hakkım haram olsun. Eğer silmezlerse, özür yayınlamazlarsa hepsine hakkım haram olsun. İnsan bir arar sorar, inceler. Acelesi ne, hemen aynı saniyede yayınlıyorsunuz? Bir inceleyin bakalım. Siz bilmiyor musunuz benim düşmanlarım çok, bilmiyor musunuz siyah gözlüklüler bana bir sürü iftiralar attılar. Birçoğundan da berat ettim, siz bunu bilmiyor musunuz? Kimler benimle uğraşıyor bilmiyor musunuz? Bile bile bu tuzağa yardımcı oluyorsunuz.
‘Yeni Bir Kumpas Peşindeler!’
Bu bildiri haberiyle ya solcuların, Atatürkçülerin desteğini bitirmek, içinden sevenlerin sevgisini bitirmek istediler ya da yeni bir kumpas peşindeler, yeni bir operasyon peşindeler, malzeme olsun diye yaptılar. “Şöyle bir haber de çıkmıştı ajanslarda” falan diyecekler. Ajanslar sizin kulunuz köleniz zaten. Ajanslar sizin dediğinizi yapıyor zaten. Elbette bir gün bu devran biter, bunları yapanların hepsi ortaya çıkar. Yeni bir operasyon hazırlığı mıdır bilemiyorum ama sonuçta Allah var gam yok. Gerisi önemli değil.
‘Bunu yapanları şerefe davet ediyorum!’
Öyle utanmazlar ki, bir şey söyleyemiyor bu sefer de “Biz Furkan Vakfı’nın izi var” dedik “İzine rastlanıldı, izi olduğu izlemini edindik” falan diyorlar. Yarın; “Hani siz böyle demiştiniz” deriz diye, “Efendim bir şey demedik, biz sadece iz gördük” Nereden gördün o izi? Benim bir cümlem mi var içinde, fotoğrafım mı var, Furkan Vakfı mı diyor altında? Başka bir isim yazıyor altında, tanımadığım birinin ismini yazıyor. Bir kitaptan alıntıymış. Sen bu izi nasıl keşfettin? Senin niyetinin ne olduğu meydanda!
Sen böyle bir şeyi kendin üç beş kapıya bırakıyorsun. Böyle bir şey biz yapacak olsak milyonlarca dağıtırız. Üç beş kapıya bırakıyorsun ondan sonra “İşte böyle bir şey oldu” diyorsunuz, ondan sonra saldırmaya başlıyorsunuz. Vallahi bu alçakça bir yöntem, bu namertliktir. İstersem ben de bunun aynısını yaparım o zaman. Başka görüşlerle ilgili böyle bildirileri evlerin kapısına bırakırım, ondan sonra onlara veryansın ederim. Ama bu şerefsizliktir. Biz şerefliyiz, şerefsizlik yapmayız ama düşmanlarımız maalesef şerefsiz. Ben onları şerefe davet ediyorum, insan olmaya davet ediyorum.