Alparslan Hoca'dan Ebubekir Sifil Hoca Yorumu

Alparslan Kuytul Hoca Adana’da birçok kişi tarafından ilgiyle takip edilen tefsir derslerine devam ediyor. Furkan Hareketi Lideri Cuma günü gerçekleştirdiği ders sonrası halktan gelen sorulara cevap verdi. Bu hafta gelen sorulardan birtanesi ‘Ebubekir Sifil Hoca TRT’de katılacağı bir programın ilk önce gününün değiştirildiğini sonra da katılımının iptal edildiğini duyurarak TRT 1 ekranının kendisine kapalı olduğunu ifade etti. Bu konu hakkında neler söylersiniz?’ şeklindeydi.

Eklenme Tarihi: 18 Mar 2025
6 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 18 Mar 2025
Alparslan Hoca'dan Ebubekir Sifil Hoca Yorumu

‘Sıra Ebubekir Hocaya Gelmiş’

Furkan Hareketi Lideri Adana’da gerçekleştirdiği tefsir derslerine ara vermeden devam ediyor. Cuma günü gerçekleşen ders sonrası halktan gelen soruları cevaplandıran Alparslan Hoca, bu hafta ‘Ebubekir Sifil Hoca’nın TRT’de katılacağı bir programın ilk önce gününün değiştirildiğini sonra da katılımının iptal edildiğini duyurarak TRT 1 ekranının kendisine kapalı olduğunu ifade etmesi’ üzerine ne söylersiniz sorusuna cevap verdi. Alparslan Hoca: Ebubekir Hoca’ya yapılan bize 11 yıldır yapılıyor. Bunun çok daha fazlasıyla karşılaştık şimdiye kadar. Demek sıra ona gelmiş. Normalde hükümetle arası iyiydi. Anlaşılan bilmediğimiz bazı şeyler olmuş ve ona da yasak getirilmiş. Dedi.

‘Televizyon Sahipleri Bana Açıkça “Üzerimizde baskı var” dediler’

Alparslan Hoca şöyle devam etti: 150 ye yakın konferansımız son dakikada iptal edildi. O kadar masraf, zahmet hepsi boşa gitti. Televizyonlar programlarımızı canlı verirlerdi. Hepsine yasak getirildi. Ona yasak daha yeni getirilmiş. 2014’ten beri bize bunlar yasak zaten. Televizyonun sahipleri ya da müdürleri bana bunu açık açık söylediler. Kaç tanesi” Programınızı yayınlamak istiyoruz ama üzerimizde baskı var. Kusura bakmayın, yayınlayamayacağız.” dediler. Önceden konferanslarımızı televizyonlar yayınlardı. Hepsine yasak koydular. Hiçbirisi artık bunu göze alamıyor.

‘Aleyhimizde Konuşanlara Cevap Vermedim “Müslüman Kardeşlerimizdir” dedim’

Demek ki artık sıra başka hocalara da gelmiş. Kaç televizyon böyle tehdit aldı, sayısını bilmem. Konferanslarımızı düğün salonlarında yapıyoruz. Kaç tane düğün salonu sahibi tehdit edildi, yüzden fazla program son dakika da iptal edildi. Bu yapılan zulümleri konuşunca bazıları bizi anlamıyorlardı. Bizim aleyhimizde konuştular ve ben hocalıklarına verdim. "Müslüman kardeşimizdir" dedim. “Ruhemehu beynehum” ayetine göre davrandım. Müminler kendi aralarında merhametlidirler; eşiddau alel küfferi kâfire karşı şiddetli olsalar da kendi aralarında merhametlidirler ayetini uyguladım. (Fetih,29) Bize haksızlık yapanlara cevap vermedim.

‘Bu Devlet Stratejisi’

Şimdi başkalarına da yapılmaya başlandı. Aslında bu yeni de değil. Bizim önümüzü kesip başkalarına önce yol verdiler. Bu bir taktik; bu devlet taktiği. En tehlikeli hangisini görüyorsa en acil olarak önü kesilmesi gereken hangisi ise önce onun önünü keser. Diğerlerine yol verir. Böylece insanlar şunu der: Devletimiz demek ki bunda bir şey görmüş ki o yüzden engel olmuş. Bak diğerlerine izin veriyor. Bu devlet stratejisi, devlet kafası bu. Hep böyle yapar. Ondan sonra sesi zaten zayıflatılmış olur. Hiçbir programa çıkartılmaz, programlar engellenir sonra sıra o izin verilenlere gelmeye başlar. Onlara da tamam bu kadar derler. Sıra artık onlara gelmiştir çünkü. Merhalelerle bitirirler.

‘Cemaat Olmadığınızda Zulümlere Karşı Kimse Sizi Savunmaz’

Bize yapılanları hepiniz biliyorsunuz. Biz yolumuza devam ettik. Bunların bir kısmı cemaat karşıtı hocalar. Cemaate karşısınız ama cemaat olmadığınızda ve bu gibi zulümlere uğradığınızda kimse sizi savunmaz ve sesiniz hiç duyulmaz. Cemaate karşı olanlar bunun bedelini bu şekilde öder. Cemaat olursanız zulümle karşılaşırsınız, bir bedel ödersiniz. Cemaat olmazsanız cemaat olmamanın bedelini ödersiniz ve haksızlıklara uğrarsanız. Kimse sizi savunmaz bile ve yaptığınız birtakım küçük hizmetler için dahi para bulamazsınız.Üç beş kuruş olsa o hizmetiniz yürüyebilirdi ama onu bile bulamazsınız. Cemaate karşıydınız bakın, demek ki yanlışmış. İslam cemaat dinidir. İslam mücadeledir. Biz her yapılanı duyurduk. Yavaş yavaş Müslümanlar bunu öğrenmeye başladılar. Onlar da duyuruyorlar. Önceden duyurmuyorlardı. Zulme uğruyorlardı, duyurmuyorlardı. Korkularından duyurmuyorlardı. "Devlet daha fazla üzerimize gelir. En iyisi susayım" diyorlardı. Sonuna kadar duyurduk, duyuracağız.

'Sessiz Kalmanın da Bedeli Var'

Hazreti Ali ilmin kapısıdır. Demiş ki:” zulme engel olamıyorsanız bari duyurun.” Bu da engel olma sınıfındandır. Duyuracağınızı bildiği zaman zalim çok zulmedemez. Herkes başına gelen zulmü, haksızlığı anlatsın ki zalim yapamasın. Duyulacağını bilsin, oy kaybedeceğini bilsin, sevilmeyeceğini bilsin ve yapmasın, vazgeçsin. Susarsanız zulme müstahaksınız, susarsanız zulmün devamına sebep olursunuz. Mazlumlar sustukça zalimler azgınlaşır. Mazlumlar susmayacaklar. Susmanın bedeli yok, konuşmanın bedeli var zannediyorlar. Konuşmanın bedeli olduğu gibi konuşmamanın da bir bedeli var. Konuşmadıkça daha çok zulme uğrarsınız.

‘Başımıza İlk Gelen Olay’

Başımıza ilk gelen olayı hatırlıyorum. İlk 29 Mayıs 2014 İstanbul’un Fethi ile ilgili İstanbul Bağcılar’da yapacağımız konferans. Sanıyorum spor salonu belediyeye aitti. O yüzden kendileri biz de sponsor olalım, İstanbul’un fethi sonuçta hepimizin ortak değeri dediler. Cuma günü ikindi vakti gibi bir telefon geldi. Şok olduk, iptal. Biz buna rağmen buradan bir iki otobüs İstanbul’a gittik. Salonun önünde bin kişi kadar oldu. Orada bin kişi civarında insanla basın açıklaması yaptık. Ve ben orada Bağcılar Belediye Başkanını suçladım. Bağcılar Belediye Başkanı benimle ilgili değil, yukarıdan demiş arkadaşlara. Ben inanmadım ve ben belediye başkanını suçladım.

‘Engellerle Anladık ki Bunu Hükümet Yapıyor’

“Gençlik ve spor bakanı neden engel olsun? Tayyip Erdoğan neden engel olsun? Hükümet neden engellesin? Bu senin işindir. Hükümete atıyorsun suçu” dedim. Sonra başka konferanslar da engellendi. Başka bir sürü engel.... Anladık ki bunu hükümet yapıyor. Biz önceden düğün salonlarında yapmazdık. Spor salonlarına sığmıyorduk zaten. Şimdi mecbur kaldığımız için düğün salonlarında yapıyoruz. Ayrıca düğün salonlarını da tehdit ediyorlar. Yüzden fazla düğün salonu tehdit edildi, konferans iptal ettirildi. Önceleri valilik engel oluyordu, direk vali kararıyla diyorlardı. Yalan, valinin haberi bile yok. Bize bir kâğıt bile göstermiyorlardı. Emniyet yapıyordu, vali diyordu. Sonraları düğün salonlarını tehdit ederek bu işi devam ettirdiler.

‘Bu salonlar Milletin Malı ve Biz de Milletin Kendisiyiz’

Yüzden fazla konferansımız valilik ya da düğün salonunun tehdit edilmesiyle iptal edildi. Biz bunları görünce anladık. Arkadaşımız Gençlik ve Spor Bakanına sormuş. Neden böyle? Spor salonlarını neden vermiyorsunuz? Bu sizin malınız değil. Bakan: “Biz böyle karar aldık. Tek size değil, herkese böyle bundan sonra. Artık spor salonlarını vermeyeceğiz.” demiş. Niye vermiyormuşsun? Senin malın mı bu spor salonu? Milletin malıysa ben de milletin ta kendisiyim. Yok, bu spor salonu senin malın ise al senin olsun, istemiyorum. Devlet hangi yetkiyle millete salon vermiyor? Bu salonlar milletin malı, biz de milletin kendisiyiz. Salonları vermediler, düğün salonlarını tehdit ettiler, onları da engellediler. Televizyonları engellediler, sahiplerini tehdit ettiler. Bunların programını yayınlamayacaksınız dediler.

‘Yüz Yirmi Üç Tane Beraatimiz Oldu’

Bütün bunlar devam edince bu yapılan zulümlerle ilgili basın açıklamaları yapmaya başladık. Müdahaleler geldi; TOMA’lar, gazlı tazyikli sular, biber gazları sıktılar gözümüzün içine, coplarla hepimizi dayaktan geçirdiler. Olmadı mahkemeler açtılar. Hem suçlu hem güçlüler. Basın açıklaması yasal hakkımızdır. Bunu kullanmamıza izin vermediler. Hem konferansları engellediler, basın açıklamalarına da engel oldular. Bir de mahkeme açtılar utanmadan sıkılmadan. Biz bu mahkemelerde yıllardır mücadele veriyoruz. Yüz yirme üç tane beraatımız oldu. Bu da yetmedi bir de hapse attılar.

'Zulme Uğradıkça Bizi Anlayacaklar'

Biz devleti tanıdık. Bu olaylarla herkes tanıyacak. Şimdi Ebubekir Hoca’ya TRT’ yi yasaklıyorlar, diğerine başka bir şey yasaklıyorlar. Herkes böylece devleti de hükümeti de tanıyacak. Bunlarda mantık şu: Bana teslim olacaksın, bana beyat edeceksin. Yani ara sıra desteklemişsin bu onlara yetmiyor. Sessiz kalmışsın bu da onlara yetmiyor. Ona beyat edeceksin. Yüz meselede desteklesen bir meselede desteklemesen kalemini kırarlar. Bari yüz meselede de destekleme, onurundan olma. Onlarla beraber olmadıktan sonra sessiz de kalsan ki birçok insan sessiz, buna rağmen onlara da engeller çıkartılıyor. Hadi ben konuşuyorum, hadi ben eleştiriyorum hiç eleştirmeyenlere de engeller çıkartıyorlar. Sıra geldi onlara. Mazlumlar bu şekilde çoğalıyor.

‘TRT Milletin Malı’

Bu TRT ekranı onların malı değil. Oradaki bir programcı bu hocayı tanıyormuş. Buyurun gelin bir program yapalım demiş. Ne var bunda? Niye engel oluyorsunuz kardeşim? Bu hoca çıkacak kötü bir şey mi anlatacak? “O hoca bizle beraber değil. Filan meselede bizi eleştirmişti ya da bize destek vermedi.” diyorlar. Olabilir, sonuçta bu TRT senin malın değil. Bu TRT milletin malıysa bu da milletten bir insan. Zulme uğradıkça bizi anlayacaklar. Bugüne kadar yaptığımız mücadeleyi anlamayanlar, uğradığımız zulümleri anlamayanlar, bizim uğradığımızın binde birine uğradıkları zaman anlayacaklar. Bizim başımıza gelenlerin binde biri başlarına gelmedi. Binde birine uğradıkları zaman anlayacaklar.