Kur’an’ın Lafzının “Beşer Sözü” Olduğunu Söylemek Fikir Özgürlüğü Olmaz!
Alparslan Kuytul Hoca, İlahiyatçı Mustafa Öztürk’ün gündemi sarsan hadsiz ifadeleri üzerine dün akşam “Alpararlankuytultr” adlı youtube kanalından gerçekleştirdiği yayında Kur’an’ın, bir beşer sözü olamayacağını, bunu söylemenin ifade özgürlüğü kapsamına girmediğini belirterek tarihselci mantığa reddiyelerde bulundu. Alparslan Hoca, bir Müslüman’ın içtihat yaparken Kur’an ve sünnete aykırı fikir belirtemeyeceğini söyleyerek şu ifadeleri kaydetti:
“Peygamber bir insandır ama kendi kafasından konuşan bir insan değildir. Allah tarafından yönetilmektedir, Allah'ın gözetimi altındadır. Ona Allah tarafından öğretilmektedir, vahiy gelmektedir. Dolayısıyla onun sayesinde hata yapmamaktadır. O yüzden Kur'an'da ve sahih sünnette bir bilgi varsa o bizim için bağlayıcıdır, yoksa o meselede âlimler görüş beyan ederler. Görüşlerini beyan ederken de başka ayetlere ve hadislere aykırı olmamak şartıyla görüşlerini beyan edebilirler çünkü Kur'an'a ve sünnete aykırı içtihat yapılamaz. Çünkü âlim Allah ve Resul’ünden iyi bilemez onlara aykırı bir içtihat yapılamaz. Tarih boyunca âlimlerimiz de bu şekilde içtihatlar yapmıştır.
Âlimlerimizin sözü şudur: “Benim görüşüm doğrudur ama yanlış da olabilir, muhaliflerimin görüşü yanlıştır ama doğru da olabilir.” Bu söz bütün âlimlerin ortak sözüdür ama içtihat kapsamına giren meselelerde böyledir. Kur'an'da ve sünnette belirtilmemiş, en azından açıkça belirtilmesi gereken meselelerde görüş beyan edilebilir ama Kur'an ve sünnette açıkça belirtilmiş konularda görüş beyan edilemez. Yani bir Müslüman “Burada da fikir özgürlüğü vardır” diyemez. Müslüman olmayan birisi için mümkündür. Müslüman olmayan birisi; “Kur'an Allah kelamı değil” de diyebilir, “Ben öyle düşünmüyorum” da diyebilir, o zaten Müslüman değildir. Ama İslam dairesinde iseniz bazı kırmızıçizgileriniz olmak zorundadır.
‘Charlie Hebdo’ya Tepki Gösterenler Neden Öztürk’e Tepki Göstermemize Şaşırıyor?’
Burada Kur’an-a ve Sünnete saygısızlık var, alay var, dalga geçiyor. Müslümanlar buna tepki gösterdiler. Acaba Mustafa Öztürk kendi partilerinden olduğu için mi bazıları onu savunmaya kalkıyor? Nasıl ki Peygambere hakaret ve alay edecek şekilde yapılan karikatürler yanlışsa ve suçsa, bunlar fikir ve ifade hürriyeti kapsamında görülemiyorsa, kutsala saygısızlıksa; ondan daha da kutsal olan Kur'an'ın Allah kelâmı olmadığını söylemek daha büyük bir saygısızlıktır.
Charlie Hebdo’ya tepki gösterenler neden buna tepki göstermemize şaşırıyorlar, onu kınayacaklarına bizi kınıyorlar, ona bir laf söylemiyorlar, ona eleştiri yapanlara her lafı söylüyorlar ve “linç ettiniz” diyorlar? Linç edenler nasıl ettiler ben tam bilmiyorum, onu takip etmedim. Hakaret etmişlerse elbette ki kabul etmem ama onun dışında insan gibi fikirlerini beyan ettilerse elbette ki haklarıdır ve vazifeleridir. Eğer bazıları bunu meşru görmüyorlarsa; o zaman Charlie Hebdo’nun yaptığını eleştiren ve kınayan kimseleri de meşru görmüyorlar demektir.
“Kur’an küfretmiyor! Sen Kur’an’a Küfrediyorsun!”
Mustafa Öztürk öyle bir anlatıyor ki; sanki Kur’an, 23 yıl Velid bin Muğire aşağı, As bin Vail yukarı, sürekli onun ismini vere vere anlatmış! Hayır, Kur’an isim vermiyor, mesajı umumidir, evrenseldir. Bir kişi ile uğraşmamaktadır. Ama o günlerde böyle bir insan vardı, o insan da İslam düşmanlığı yapmaktaydı ve onunda bu sıfatları vardı. Rivayetler o yüzden onun hakkında gelmiş olabilir diyorlar. Tefsir hocasısın bilmiyor musun sebebin hususiliği, mananın umumi olmasına engel değildir. Yani o sebeple gelmiş olsa bile mana umumidir, bunu bilmiyor musun?
İsterse onun hakkında gelsin, isterse gelmesin. Bir kere Kur’an-ı Kerim burada 'kulle' kelimesini kullanarak bir kişiden bahsetmediğini açıkça belli ediyor. Kur'an'ın anlatmak istediği; ‘Böyle bir insan modeli var ve bunlar İslam düşmanlığı yapıyorlar. Bunlara dikkat edin diyor. Ve onları tanımamızı sağlamaya çalışıyor. Çok yemin ederler, hallef çok yemin edendir. Aynı zamanda bu kişi aşağılık, onursuz bir insandır. Çok yemin eder çünkü kimsenin kendisine inanmadığını bilmektedir ve yemin ile sözünü sürekli teyit etmek istemektedir. İnsanları inandırabilmek başka türlü mümkün olmayacağını bilmektedir. Sürekli yemin etmesi bu yüzdendir. Çünkü onuru yoktur, izzeti yoktur. Toplumda şerefi yoktur. Herkes aslında onun yalancı olduğunu bilir. Bugün de nice İslam düşmanları vardır ki, aynı sıfatlara sahiptir sürekli ya yemin eder, ya dini kullanarak birtakım operasyonlar yaparak insanların güvenini sağlamak için birtakım şeyler yaparlar’ Allah azze ve celle bize bir insan tipini anlatıyor.
Bu küfür müdür? ‘Kur’an küfrediyor’ diyor, bu küfür müdür? Sen küfrediyorsun Kur’an’a, Kur’an küfretmiyor! Kur’an, kafirin nasıl bir insan olduğunu anlatıyor, İslam düşmanlarının neden düşmanlık yaptığını anlatıyor? Böyle olanlar size tabi ki düşman olacaklar. Bundan daha doğal ne olabilir? ‘Bunlarla mücadele edin, bunlara itaat etmeyin’ demek istiyor!
‘Demokrat değil, Müslüman’ım!’
‘Demokrasi’ diyerek benim attığım tweeti eleştirenlere de şunu söylemek istiyorum:
Tweetlerin birinde ‘Alparslan hocanın attığı bu tweet ile ne kadar demokrat olduğunu anladık” şeklinde bir itiraz var. Bir kere ben hiçbir zaman demokrat olduğumu söylemedim. Ben Müslüman’ım, demokrat değilim. Ama İslam'da da fikir ve ifade hürriyeti vardır. Ancak elbette ki fikir ve ifade hürriyetinin sınırları da olacaktır. Konuşmamın başında ifade ettim; bir demokratın, bir sosyalistin demokrasi içerisinde kabul etmeyeceği şeyler vardır. Aynı şekilde bir Müslüman’ın da kabul edemeyeceği fikirler vardır, “bunları hoş göremez ve bunlar da bir fikirdir’ diyemez.
Hoş görülecek mesele var, hoş görülmeyecek mesele var. Meseleden meseleye fark var. Mesela demokrasiyi savunanlar, insanların -affedersiniz- hayvanlar gibi anadan doğma, çırılçıplak gezmesini savunurlar mı? Birisi, ‘Anadan doğma bir şekilde yollarda gezebilelim, hayvanlar gibi yollarda zina edebilelim’ derse, demokrasiyi savunan diğer insanlar buna karşı gelmez mi? ‘Bu senin söylediğin fikir özgürlüğü değil, sen ahlaksızlığı tavsiye ediyorsun’ demezler mi? Madem demokrasi, fikir özgürlüğü, ifade hürriyeti varmış; o halde birisi kalkıp: ‘Ben uyuşturucunun serbest bir şekilde satılmasını uygun buluyorum, nasılsa insanları kimse zorlamıyor, isteyen alıyor istemeyen almıyor. O halde bir zorlama yok. Madem zorlama yok, o halde serbest olsun’ derse, kabul mü edecekler?
Mustafa Öztürk’ün ifade hürriyeti var da, bizim yok mu? Bizim de en azından karşıt görüşümüzü ortaya koymamız gerekmez mi? Onu reddettiğimiz zaman ‘Sen insanların fikir ve ifade hürriyetine karşı mısın?’ denilir mi? Bir tek Mustafa Öztürk’e mi fikir ve ifade hürriyeti var, bize yok mu yani? Elbette ki her şeyin sınıra ihtiyacı vardır.”
‘Mustafa Öztürk’ü Tövbeye Davet Ediyorum!’
Alparslan Hoca konuşmasının sonunda; Öztürk’ü linç etmediğini, kendisine edilen hakaretlerin de kabul edilmeyeceğini yineleyerek, konuştuğu şeylerin dayanaklarını iyi araştırması gerektiğini hatırlattı. “İnandığı şeyleri gerçekten inanarak mı söylüyor?” diyen Alparslan Hoca, Mustafa Öztürk’ü tövbe etmeye davet etti.