Alparslan Hoca’dan Merak Edilen Tüm Sorulara Cevap!

Bir yıllık haksız tutukluluğun ardından tahliye edilen ancak saatler sonra siyaseten tekrar tutuklanan Alparslan Kuytul Hoca avukatı aracılığıyla Bolu F Tipi Cezaevinden merak edilen tüm sorulara cevap verdi.

Eklenme Tarihi: 18 Şub 2019
17 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Alparslan Hoca’dan Merak Edilen Tüm Sorulara Cevap!

Bir yıllık haksız tutukluluğun ardından tahliye edilen ancak saatler sonra siyaseten tekrar tutuklanan Alparslan Kuytul Hoca avukatı aracılığıyla Bolu F Tipi Cezaevinden merak edilen tüm sorulara cevap verdi. Bir yıl sonra gelen tahliye kararı ve sonrasında yaşanan hukuksuzluk ve baskılara dair merak edilen tüm sorulara cevap veren Alparslan Hoca, sorular üzerine yaşadığı duygulardan da bahsetti.

Alparslan Hoca dava süreci, tahliyesi sonrası yaşananlar ve eşi Semra Kuytul’un gözaltına alınması gibi merak edilen bir çok konuda soruları yanıtladı. Ayrıca İslami hareketlerin gidişatı hakkındaki sorulara da önemli cevaplar verdi. İşte Bolu F Tipi cezaevinden Alparslan Kuytul Hocanın merak edilen sorulara verdiği cevaplar;

Alparslan Kuytul Hocaefendi, Avukatları Aracılığı İle Dava Sürecine İlişkin Soruları Yanıtladı.

1-Muhterem Hocam Türkiye sizi tanımaya başlayınca bazı güçler kırpılmış videolarla sizi yanlış tanıtmaya çalıştı. Bu operasyondan önce çok sayıda konuşmanız kırpılarak medyaya aktarıldı. Sizce bundan hedeflenen neydi?

Cevap: Bu aşamaya gelinceye kadar ilk önce duyulmamızı engellemeye çalıştılar. Buna engel olamayınca, kırpılmış videolarla bizi topluma yanlış tanıtma stratejisi izlediler. Konuşmalarımı öyle kırpıyorlar ki bazen ben bile şaşırıyordum. Kırpılmış videoyu izleyenlerin doğru anlaması mümkün olmayacak şekilde kırpıyorlardı. Bununla birkaç maksat olduğunu düşünüyorum.

Birincisi: Kamuoyuna beni yanlış tanıtmak.

İkincisi: Karar vericileri etkilemek ve bize operasyon yapılması emrinin verilmesini sağlamak.

Üçüncüsü: Tepkiler çoğaldığında arkadaşların bundan etkilenip dağılmasını sağlamak.

Dördüncüsü: Bu yanlış tanıtımlarla insanları bizden uzaklaştırıp İslam’ı anlattığımız konuşmaların da izlenmemesini sağlayıp İslam Davasının duyulmasını engellemek.

2-Size yapılan bu engellemelere bakınca şöyle bir soru akla gelebiliyor. İslami camiada engellemeler yalnızca size mi yapılıyor? Sizden başka bu konuda konuşan ve engelleme yapıldığını duyuran yok. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?

Cevap: Darbeyle ve herhangi bir suçla alakası olmadığı halde mağdur edilen binlerce insandan sonra en çok bize yapıldığını söyleyebiliriz. Ama bizim dışımızda da daha küçük çaplı baskılara uğrayan vakıf veya cemaatler var ancak kendilerine yapılanları duyurmaya çekiniyorlar. Daha fazla baskıya uğrayacaklarını düşünüyorlar, konuşursak biteriz sanıyorlar hâlbuki sustukça bitiyorlar. AKP’yi destekleyenler dâhil herkes kendini büyük bir baskı altında hissediyor ve korkuyor. Bir kısmı da konuşursak muhalif partilerin işine yarar gibi düşünüyor. Onlar bu yaptıkları ile İslami faaliyetlerinin bitirilmesine razı olurken AKP’nin zayıflamasına razı olmuyorlar. Ayrıca AKP’nin şantaj ve baskı altında olabileceğini, başka güçlerin AKP’yi de ele geçirmiş olabileceğini hesaba katmıyorlar. İslami faaliyetlere vurulmak istenen darbeyi engellemenin tek yolu herkesin konuşması ve yapılanları protesto etmesidir. Susanlar bitecek, konuşanlar da Allah’ın izniyle güçlenecektir.

3- Size ve Furkan Vakfına yapılan operasyonların asıl amacı neydi sizce?

Bu olayların başımıza gelmesinin asıl nedeni, iddianamenin 18. Sayfasında yer alan Vakfımızın amacının “Bir İslam Medeniyeti Kurmak” olduğu ve “bazı konuşmalarında mevcut hükümetin siyasi politikalarını eleştirici mahiyette söylemlerde bulunduğu” şeklinde gösterilen açıklamalarda gizlidir.

Bazı siyasi eleştiriler yaptığım doğrudur. Ben Müslümanım ve bir hocayım, elbette ‘Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı’ diyeceğim ve Peygamberimin medeniyetinden bahsedeceğim. Kur’an’ın, Peygamberin medeniyetinin üstünde bir medeniyet mi var? Bundan ve hükümeti tenkit ettiğimden dolayı bu zulümlere maruz kaldık. Halbuki hükümet politikalarını eleştirmem de İslam Medeniyetini istemem de suç değildir.

Dava her ne kadar terör davası gibi gösterilse de aslında siyasi bir davadır. Bu operasyonun yapılma sebepleri iddianamenin 18. ve 43. sayfalarında ve emniyetin hazırladığı fezlekede açık bir şekilde görülmektedir. Bu sebepler operasyonun hukuki değil siyasi yürütüldüğünün açık bir göstergesidir.

İddianamenin 18. sayfasındaki bölüm şu şekildedir:

“…En büyük amaçlarının İslam medeniyeti kurmak olduğunu belirttikleri, vakıf adına hareket eden kişilerin bu amaçlarını “biz medeniyetimize dönüyoruz” sloganıyla dile getirdikleri,

Alparslan Kuytul’un yapmış olduğu bazı konuşmalarında mevcut hükümetin siyasi politikalarını eleştirici mahiyette söylemlerde bulunduğu, şüphelinin sosyal medyada yayınlamış olduğu 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimi ve Türk silahlı kuvvetleri tarafından Suriye ülkesinde icra edilen Afrin harekâtı ile ilgili olarak yapmış olduğu söylemler ile halkı kin ve düşmanlığa veya tahrike teşvik etmek ve terör örgütlerini dolaylı olarak destekleyici mahiyette söylemlerinden dolayı…”

İddianamenin 18. sayfasında yer alan açıklamalarda da görüldüğü gibi operasyonun asıl sebeplerinden birisi hükümetin siyasi politikalarını eleştirmiş olmamdır. Ayrıca konuşmalarınız terör örgütlerini destekleyici mahiyette bir söylem içermese bile eğer hükümeti eleştiriyorsanız birileri dolaylı olarak da olsa size terör damgası vurmaya çalışabilir. Hükümeti eleştirmenin terörden yargılanma için yeterli olduğu bir dönem yaşıyoruz.

  • İddianame ve Emniyet Fezlekeleri değerlendirildiğinde operasyonun asıl sebeplerini şu başlıklarda özetlemek mümkündür:
  • “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalıdır” dememizden, yani Kur’an’ın gerçek mesajını, Tevhid davasını anlatıyor olmamızdan ve amacımızın İslam Medeniyetini inşa etmek olmasından derin güçlerin duyduğu rahatsızlık
  • Derin devleti ve planlarını açığa çıkarmış olmam
  • Hükümetin bazı politikalarını tenkit ediyor olmam
  • İddianameden çıkardığımız bu sebeplere bakıldığında bize yapılan operasyonun asıl amacının;
  • Tevhid Davasının duyulmasını engellemek,
  • Ülkemizdeki İslami faaliyetleri bitirmek,
  • Derin devletin ve planlarının açığa çıkmasını engellemek,
  • Beni susturmak, olduğu anlaşılmaktadır.
  • 4- Dört terör örgütüne üye olmakla suçlandınız. Medyada günlerce konuşuldu hatta hala konuşulmaya devam ediliyor. Ne söylemek istersiniz?

    Cevap: Dünyada bundan daha trajikomik bir suçlama olduğunu zannetmiyorum. İddia edilen örgütlerin hepsi birbirine düşman örgütlerdir. Bir insanın birbirine düşman dört örgüte üye olması mümkün müdür? Bu silahlı terör örgütleri böyle bir insanın yaşamasına müsaade eder mi? Bu dört örgütten birinin DAİŞ olduğunu söylemişlerdi. Ben bizi tutuklayan mahkemede DAİŞ’in beni ölümle tehdit ettiğini, bu yüzden Adana Emniyeti’nin koruma isteyip istemediğimi bana sorduğunu ve bunla ilgili bana 4 defa tebliğ- tebellüğ belgesi imzalattıklarını ifade ettim.

    Diğer örgütleri de tenkit ettiğim eski konuşmalardan misaller verince terör örgütü üyeliği iddiasının tutmayacağını anlayıp terör örgütü propagandasından tutukladılar. Daha sonra 20 bin sayfalık dosyanın içinden Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, Adana, Mersin, Sakarya Emniyet Müdürlüklerinin benimle ve vakıfla ilgili “Hiçbir terör örgütüyle bağlantıları yoktur” şeklinde raporları ortaya çıkınca iddianamedeki dört örgüt ikiye indirildi, örgüt üyeliği de iptal edilip FETÖ’ye yardım ve PKK propagandasına dönüştürüldü. Bu durum operasyonun ve iddianamenin ne kadar acemice ve kötü niyetli hazırlandığını, tamamen siyasi bir operasyon olduğunu ispat eder.

    5-Dosya gizli olduğu halde vakıftan para fışkırdı denilerek haberler yapıldı. Gizli olan dosya neden basına servis edildi? Bu para gerçekten kayıt dışı bir para mıydı?

    Cevap: Vakfın parası vakfın kasasından çıktı. Evlerimizdeki ayakkabı kutularından çıkmadı! Makbuzunun olup olmadığı henüz belli değilken böyle bir haber yapılması, bundan amacın ne olduğunu herkesin anlayabileceği bir meseledir. İlk anda arama çok baştan savma yapılmıştı. Kasadan çıkan para 314.000 TL iken 364.000 TL olduğu söylendi. Bu da bir çelişkiydi. O paraların makbuzları, ilk arama çok baştan savma yapıldığı için ve birçok dokümanı almadan gittikleri için bulunamamış, altı gün sonraki ikinci aramada makbuzlar ve daha birçok resmi evrak bulunmuştu. Ama makbuzların bulunduğunu hiçbir medya kuruluşu söylemediği gibi altı ay sonra iddianame hazırlayan savcı bile makbuzun bulunduğunu ifade etmemekte ve hatta bu paranın kayıt dışı olduğunu söyleyerek iftira atmakta, makbuzun bulunduğunu saklamaktadır. Bir sene tutuklu tutularak zulmettikten sonra yapılan ilk mahkemede tahliye olmamızda da bunun gibi daha birçok konuda gerçeği ortaya koymuş olmamızın payı büyüktür. Bu kadar paranın çıkması, vakıfta her zaman bu kadar para oluğunu göstermez. Ancak o gün yılda bir gün yapılan bağış günüydü. Emniyet bu operasyonu yapmak için o günü beklemiş, ertesi gün sabah erkenden operasyon yapılmıştı.

    6- Dosyanızı birçok hukukçu inceledi ve hepsi de iddianamenin içinin boş olduğunu söylüyor. Bu konuyla ilgili ne söylemek istersiniz?

    Cevap: İddianame hazırlandıktan sonra dosya ikiye ayrıldı. Birisi terör örgütüne yardım ve propaganda diğeri de suç örgütü ve dolandırıcılık şeklinde. Her ikisinin de içinin boş olduğu, her iki dosyadan da ilk duruşmada tahliye almamdan anlaşılacaktır.

    Terör dosyasında üç konuşma hakkında PKK propagandası, üç konuşma hakkında da FETÖ’ye yardım iddiasında bulundular. Son zamanlarda FETÖ dosyasına bir video daha eklediler. Toplam 7 konuşma oldu. Bunların hiçbirinde söylenen örgütlerin propagandası söz konusu bile değil çünkü benim böyle bir görüşüm yok. Bunların en kuvvetli olduğu yıllarda bile onları yıllarca tenkit etmiştim. Şimdi en zayıf oldukları dönemde ve onların propagandalarını yapanların hapse atıldığı bir dönemde mi onların propagandalarını yapacağım? Ben bu örgütlerin propagandalarını yapmadım ancak hükümetin politikalarını ve haksızlıklarını eleştirdim. Eleştirmek suç olmayınca kendilerini eleştiren herkesi terör örgütüne yardım ve propaganda ile suçlayıp, hapse atıp susturuyorlar. Ben bu örgütlerin propagandalarını yapmadım, sadece hiçbir suçu olmadığı halde hapislere doldurulan insanların haklarını savundum.

    Suç örgütü dosyasına gelince; ben suç örgütü değil, hayır örgütü kurdum Ömrüm boyunca İslam’a hizmet etmeye çalıştım. İslam’ı öğretmeye gayret ettim. Ömrüm ilimle, İslam’a hizmetle, ders ve konferans vermekle geçti. Suç örgütleri ilimle, hayırlı hizmetlerle, yeni bir nesil yetiştirmekle, konferans vermekle, fakirlere yardımda bulunmakla uğraşır mı?

    Suç örgütlerinin mağdurları olur, bizden şikâyetçi olan bir kişi var mıdır? Tam aksine bize dua eden, bizden İslam’ı öğrendiğini söyleyen, bizden maddi yardım almış olan binlerce, on binlerce insan gösterebiliriz. Suç örgütleri fakirlerle ve yaşı küçük talebelerle ilgilenir mi? Onlar zenginlerin peşinde olurlar. Hayatımız da, evimiz de, malımız mülkümüz de meydanda. İftira atanlar Allah’ı, hayatımızın meydanda olduğunu ve kimsenin bu yalanlara inanmayacağını hesaba katmadılar. Bu baskıcı ortama rağmen yüz binlerce insanın bizleri desteklemesi ve bize haksızlık yapıldığını dile getirmesi, bu dosyanın hiçbir delile dayanmadığını ve susturma amaçlı olduğunu ve bize atılan iftiraya hiç kimsenin inanmadığını göstermektedir.

    7- Bir yıldır cezaevindesiniz, cezaevinde en önemli kazanımınız ne oldu?

    Cevap: Yıllarca anlattığım sabır, şükür, teslimiyet, tevekkül, kadere rıza ve tefvid gibi meseleleri burada daha ileri düzeyde yaşadım. Dışarıda yaşamadığım kadar yaşadım. Dışarıda anlamadığım kadar anladım. Bunun dışında devleti ve derin devleti daha iyi tanıdım. Sistemi korumak için ne gibi yöntemlere başvurduklarını gördüm. Cezaevlerinin durumlarını, keyfi muamelelerle insanların haklarının verilmediğini, birçok meselede yasalara göre davranılmadığını gördüm. İslam fıkhında neden uzun süreli hapis olmadığını, bunun hikmetlerini anladım.

    8- Sizin zindan günlerinizde sevenleriniz birçok tepkisel faaliyet düzenledi. Sırf üzerlerinde Alparslan KUYTUL’a özgürlük yazan atkıyla yürüdükleri, atkı taktıkları, balon uçurttukları için hatta çorba dağıttıkları için gözaltına alındılar. Bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Cevap: Öncelikle tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum. Bu tür faaliyetler ile sadece beni savunmuş olmadılar. Aslında meşru yollarla mücadele etmeyi herkese öğretmiş oldular. Beni zindana atanlar, bu davanın ve hareketin kısa sürede biteceğini düşünmüş olabilirler. Öncü nesil olmayı anlamış kardeşlerim ve talebelerim bu düşüncelerin yanlış olduğunu onlara ve tüm dünyaya gösterdi. Bu arada tüm arkadaşlarımız fedakarlığı, mücadeleyi ve cesareti öğrendi. Bu davanın yolunun güllük, gülistanlık olmadığını aynel yakin yaşamış oldular. Ben olmasam da davamıza hizmet edeceklerini ispat ettiler. Yalnızca İslami camiaya değil, başka dünya görüşüne sahip insanlara da örnek oldular. Ve Kur’an’ı Kerim’in istediği gibi zulmedenlere itaat de etmediler, hücuma da kalkışmadılar, meşru zeminde mücadele ederek takdir topladılar. Hakaret etmediler ama susmadılar da. Susarsanız bu dönemi daha çabuk atlatırsınız diyen ins ve cin şeytanlarına ve korkakların laflarına itibar etmediler. Onlarla gurur duyuyorum.

    Meşru eylemlere bile tahammülleri olmayanlar gözaltı emirleri verdi ise de birçok olayda gözaltı dahi yapamayıp yakaladıklarını hastaneden bırakmak zorunda kaldılar. Çünkü gözaltına almayı gerektirecek bir sebep bulamadılar. Hakkında dava açılanların bir kısmı beraat etti hatta birçoğu tazminat aldı. Bu durum da yapılan eylemlerin meşru olduğunun delilidir.

    9- Bir konuşmanızda “Benim dosyalarım suç dosyası değil sus dosyası” demiştiniz. Bunu biraz açıklar mısınız?

    Cevap: Sadece bu bir yıllık operasyon süreci değil, geçtiğimiz dört-beş yıllık süreç incelendiğinde dosyalarımın gerçekte suç dosyası değil sus dosyası olduğu anlaşılacaktır. Önce konferansları engelleyerek susturmak istediler sonra birkaç dava ile susturmak istediler onla da olmayınca hapse attılar. Üç dosyadan beraat etmem, bu iki dosyadan da tahliye almış olmam, “dosyaların suç dosyası değil, sus dosyası” olduğunu bilen, bilmeyen herkese gösterdi. En son tahliye olup 24 saat geçmeden tekrar tutuklama hükmünün verilmesi de dosyanın siyasi bir dosya olduğunun delilidir. Konuyu 6 ay incelemiş, 3 gün mahkeme etmiş, mahkeme heyeti tahliye kararı verdiği halde konuyu hiç bilmeyen başka bir mahkeme, savcının itirazı üzerine tekrar tutuklama kararı verdi. 20 bin sayfalık dosyayı, 120 sayfalık iddianameyi, binlerce sayfalık emniyet ve mahkeme ifadelerini bir-iki saatte okuyup anlaması mümkün olmadığına göre bu kararın nasıl verildiğini herkes anlayabilir. Anlamamış olanlar bile sadece buna bakarak dosyanın suç dosyası değil sus dosyası olduğunu anlayacaktır. Ayrıca Sulh Ceza Hakiminin, bir yıl tutuklu kalmama sebep olan tutuklama gerekçesine de baktığımızda dosyanın sus dosyası olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Bu gerekçe, hükümeti öven siyasi bir makale niteliğindedir, hiçbir hukuki dayanağı ve geçerliliği yoktur. Bu gerekçenin bir bölümü şu şekildedir:

    “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin muasır medeniyetler ile teknoloji ve ekonomide yarışır hale gelmesi ve toplumsal hoşgörü ve saygı seviyesindeki toplumsal gelişmişlik düzeyinin her geçen gün artması, tesettür yasağının kaldırılması, dini hassasiyetlerinden dolayı giyim ve kuşamı, rengi, cinsiyeti, sakalı, görüşü, mezhebi ve benzeri ayrımlar nedeniyle milletin ve millet vekillerinin kınanmaya dahi uğramadığı günümüzde, siyasete yön vermek amacıyla siyasi parti kurarak çeşitli yasal prosedürler ile kayıt altına alınmak yerine, kayıt altına alınmaktan kaçınarak sosyal medya aracılığı ile halkın teveccühüne yön vermeye çalışmanın hayatın olağan akışı ile bağdaşır nitelikte olmadığı”

    10- Size yönelik arka arkaya 12 mahkeme açıldığını öğrendik. Bunlarla ilgili bilgi verebilir misiniz?

    Cevap: 12 mahkemenin 9’u direkt benimle ilgili, ikisi kurucusu olduğum vakıf ve yöneticileriyle ilgili, biri de başyazarı olduğum dergi Furkan Nesli dergisi hakkındadır. Bunların içinde Cumhurbaşkanına hakaret, Başbakana hakaret ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik dosyalarından beraat ettim. Özellikle terör örgütü propagandası ve suç örgütü ile ilgili iddianamede geçen konularla ilgili mahkemeler bir şeyler bahane edilerek uzatıldığından henüz diğerlerinden bir sonuç alamadık. Ama inşallah onlardan da beraat alacağımızı umuyorum. Her türlü baskıya rağmen bunu ümit edebilmem dosyaların içinin tamamen boş olmasından kaynaklanıyor. Küçük bir suç şüphesi bile olsaydı; hukukun ayaklar altına alındığı, siyasetin yargıya açıkça müdahale ettiği ve herkesin susturulduğu bir dönemde beraat ümit etmemiz mümkün olmazdı.

    11- Bir günlük tahliyenizde neler hissettiniz? Hasret giderme imkânınız oldu mu?

    Cevap: Bir günlük bile olsa hasret gidermemem için Adana emniyeti elinden geleni yaptı. Adana girişinden eve girene kadar yol kesmeler, tartışmalar, saatlerce bekletmeler, TOMA’lı, biber gazlı müdahale edeceğiz tehditleri… Çok gergin saatler yaşadım. Beni karşılamaya gelenlere bir teşekkür etmeme dahi müsaade etmeyip siren sesleriyle konuşmamı engellediler. Cuma namazından sonra Merkez Park’ta arkadaşlarla hasbihal etmemize dahi müsaade etmeyerek, kulağımızın dibinde sürekli anons yaparak bize rahatsızlık verdiler. Orada arkadaşlarla bir iki lokma bir şey yememe bile müdahale ederek yemeğin dağıtılmasına engel oldular. Evde misafirlerle birlikte birkaç lokma bir şey yiyebildim ve geceye kadar misafirlerimle ilgilendim. Gece 11 civarında TEM Müdürü ve polisleri gelip aldılar. Önce Adana Kürkçüler cezaevine birkaç saat sonra da Tekrar Bolu’ya gönderdiler. Perşembe sabahtan Cumartesi öğlene kadar pek bir şey yemedim ve uyumadım diyebilirim. Sonuç olarak hasret giderme imkânı olmasa da ailemi ve arkadaşlarımı kısa bir süre görme imkânı bulduğum için Allah’a hamd ediyorum. Hem arkadaşlarımı gördüğüm için hem de onların mücadelelerine şahit olduğum için hamd ediyorum.

    12- Sizi sevenlere teşekkür konuşması yapmanızın siren sesleriyle engellenmesinde maksat ne olabilir?

    Cevap: Tahliye olduğum gece Bolu’ya alınmadığı için Bolu girişinde beni bekleyen yüzlerce kişiye yaptığım kısa konuşmada “beni susturmak istiyorlar ama susmayacağım” deyince herhâlde Adana’da daha sert açıklamalar yapacağımı düşündüler. Ayrıca tahliyeden memnun olmayan siyasiler ve derin güçler tekrar tutuklanmamı emrettikleri için bunun gereği olarak emniyete de böyle davranma talimatı vermiş olabilirler. Fakat “zulüm kısmak istediği sesi nara yapar” sözünde olduğu gibi siren sesleri içinde evimin balkonunda yaptığım konuşma herkesin her şeyi anlamasına yetti. Bir yıl haksız yere tutuklu kaldıktan sonra tahliye olunca arkadaşlarımda beni karşılamak ve hoş geldin demek istemişler. Bu karşılamanın neresi suç ki engellemeye çalışıyorlar? Evimin orada bana hoş geldin demek isteyenlere teşekkür etmek istediğimde konuşmam siren sesleriyle engellendi. Eğer evimin orada toplanmamız kanuna aykırıysa neden TOMA ve çevik kuvvetle müdahale etmediler? Ortada bir suç varsa bunun kanuni prosedürünün uygulanması gerekmez miydi? Siren sesleriyle yasadışı bir toplantıya müdahale edildiği nerde görülmüş, bunu yapanlar hangi kanuna göre yaptılar? Konuşmamın TOMA ve çevik kuvvetle değil de siren sesiyle engellenmek istenmesi bizim orada toplanmamızın suç olmadığını gösterdiği gibi tek amaçlarının beni susturmak olduğunu da göstermektedir.

    13- Tekrar tutuklama kararının maksadı ne olabilir?

    Cevap: Dosyanın gereği olarak ve bir suç nedeniyle olmadığı açık, olsa olsa susturmak içindir. Özellikle de susturmak seçim öncesi bir dönemde daha çok önem kazandığı için olabilir. Halbuki ben bugüne kadar bir partiye oy kazandırmak ya da kaybettirmek için özel bir konuşma yapmadım. Ama bununla kendileri bir zulüm düzeni kurduklarını ispat ettiler. Oy kaybederlerse bundan kaybedecekler, benim konuşmalarımdan dolayı değil. İdareciler adaletli olursa düşünce insanlarını susturmak zorunda kalmazlar.

    14- Gece 11-12 civarı siz evinizden alındıktan sonra evinizin tekrardan aranarak darmadağın edilmesiyle ilgili ne söylemek istersiniz?

    Cevap: Savcının, evin aranmasına dair verdiği karar hukuksuz olduğundan avukatım suç duyurusunda bulundu. Yani bir suçlama olmadan evimin aranması kanunsuzdur. Normalde bu aramanın hukuki karşılığı kişinin yakalanmasını sağlamaktır. Beni gözaltına aldıkları ve evden çıkardıkları halde evimde arama yapmaya devam ettiler. Ayrıca eve daha yeni gelmiştim ve misafirlerle oturuyordum. Evde ne yapmış olabilirim ki arama yapıyorlar? Öyle zannediyorum ki kendilerince gündüz ki engellemelerine karşı koyduğumuz için intikam almak istediler. Bize bir şey olmadı, kendilerini rezil ettiler. Ahiretlerini de berbat ettiler. Günahlarına günah eklediler.

    15- Siz tutuklanıp ve Bolu’ya nakledildiğiniz halde evinizin önüne TOMA’lar, akrep ve polis otobüsleri ile kurulan barikat 3 gün daha bekletildi. Sizce sebebi neydi? Furkan Gönüllülerini tahrik etmek veya toplumda hakkınızda bir terör portresi mi çizilmek istendi?

    Cevap: Bunu anlamak mümkün değil. Bize gözdağı vermek için olabilir mi diye düşünüyorum ama pek sanmıyorum, bunun bize gözdağı olamayacağını anlamış olmalılar. Olsa olsa ya Bakanlığa kendilerini beğendirmek için ya da mahalle insanlarını ve caddeden geçenlerde bir terör algısı oluşturmak için yapıldı gibi geliyor bana. Bence bu yaptıklarıyla benim aleyhimde değil kendi aleyhlerinde algı oluşturuyorlar. Bugüne kadar çok daha beterlerini internet, televizyon ve medya aracılığı ile yaptılar ama hiçbir şey elde edemediklerini gördüler.

    16- Bu polis tedbirinin 3. Günü eşiniz bu abartılı polis tedbirine tepki vererek kendilerinin hassaten komşu ve esnafın mağduriyetini dile getirdikten sonra gözaltına alındı. Bunun için neler söylemek istersiniz? Ne yapılmaya çalışılıyor?

    Cevap: Gördüğüm kadarıyla siyasiler ve onların emrindeki emniyet mensupları öfke ve intikam duygusu ile hareket edip dengelerini kaybetmiş vaziyetteler. Hiçbir olay olmadığı ve bende tekrar tutuklandığım halde apartmanın etrafını abluka altına alıp bina sakinlerini rahatsız etmeleri ve buna tepki gösteren eşimi gözaltına almaları, bu emri verenlerin artık akılla değil öfke ile davrandıklarını gösteriyor. Sırf gözdağı vermek için beş çocuklu bir kadını gözaltına almak hangi hukuka sığar?

    17- Bu bir günlük çıkış esnasında talebelerinizin size karşı yoğun muhabbetine tüm Türkiye şahit oldu. Talebelerinizin size karşı saygı ve sevgisini neye bağlıyorsunuz?

    Cevap: Ben onlara İslam’ın doğrularını anlattım ve İslam’ın en önemli temeli olan Tevhid inancını öğrettim ve bunun için ömrüm boyunca sıkıntılar yaşadım. Sevgi ve saygının kaynağı Allah’tır. Allah dilediği kulu insanlara sevdirir ve saydırır. Ben insanlara kendimi değil Allah’ı anlattım ve kendimi değil Allah’ı sevdirmeye çalıştım. Bundan dolayı Rabbim de beni sevdirmek istemiş olabilir.

    18- Türkiye’de İslamcılığın ve İslami hareketin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

    Cevap: Aslında mevcut çalışmaların birçoğu ferdi, bir kısmı grup, bir kısmı cemaat çalışmaları şeklindeydi. Bunların içinde harekete dönüşmüş olan pek yoktu. Bu engellemeler var olan çalışmalardan bir kısmını tamamen bitirip, bir kısmını da çok zayıflatacaktır. Ancak bu sırada gerçek bir İslami Hareketin ortaya çıkacağına inşallah şahit olunacaktır. İslam Medeniyeti idealinden vazgeçmiş ve hatta Laikliği kabullenmiş olan grup ve cemaatler tamamen bitecektir. Bu tür grup ve cemaatler varlıklarıyla gerçek bir İslami Hareket oluşmasının önünde engel idiler. Bu süreç ile Allah Azze ve Celle’nin’nin bu engelleri ortadan kaldırmayı ve gerçek bir İslami Hareketin önünü açmayı murad ettiğini zannediyorum.

    19- Tekrar tutuklanmanıza gazeteci, yazar ve siyasetçilerden oluşan birçok tanınmış kişi tepki gösterdi. Adaletsizliğin artması bazı kimselerin konuşmasına vesile olurken bazılarının daha da sessizleşmesine sebep oluyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

    Cevap: Destek veren tüm siyasetçi, gazeteci, yazar ve STK’lara desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Ben dışardayken zulme uğradığını bildiğim kimselere destek vermiştim. Zaten tutuklanmamın bir sebebi de buydu. Destek vermezsem, susarsam benim başım belaya girmez diye düşünenler “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” edebiyatını bırakmalıdırlar. Susanlar, susa susa biteceklerini anlamalıdırlar.

    Susanlar, korkunun ömrü uzatmadığını, cesaretin de ömrü kısaltmadığını unutmamalıdırlar. Bu dünyanın mahkemelerinden korkup Mahkemeyi Kübra’yı düşünmemeleri ne kadar acıdır.

    20- Size yapılan engellemeler ilk ne zaman başladı? O zaman engellemeleri nasıl değerlendirmiştiniz?

    Cevap: 2014 yılında Konya konferansında engelleme girişimi olmuştu ama bu engelleme son dakikada olduğu için sonradan izin vermek zorunda kalmışlardı. Ardından İstanbul Bağcılar’da Mayıs sonu yapacağımız İstanbul’un Fethi ile ilgili konferans son anda iptal edildi. Bunun devamında yüzden fazla konferansımız engellendi. Önce spor salonlarını bize vermemeye başladılar. Biz bundan sonra düğün salonlarında yapmaya başladık. Bu defa da düğün salonu sahiplerini tehdit ettiler. Biz ne yapıp edip başka düğün salonları bulup yapmaya çalışınca bu defa valilik emriyle tümden yasakladılar. İstanbul Bağcılar’daki konferans iptal olduğunda oraya gidip spor salonunun önünde yaklaşık 1000-1500 kişinin katıldığı bir basın açıklaması yapmıştık. Orada yaptığım konuşmada “bunu AKP hükümetinin yaptığını zannetmediğimi, bunu derin güçlerin yaptığını” ifade etmiştim. Fakat sonraki süreçte AKP’nin de derin güçlerle birlikte hareket ettiğini anladım. O zaman yaptığım açıklamalarda bunun yalnız bizimle kalmayacağını sırayla tüm cemaatlere geleceğini, bunun İslami Faaliyetleri engellemek için yapılmış büyük bir proje olduğunu ifade etmiştim. O günkü tespit ve analizlerimin ne kadar doğru olduğunu daha sonraki gelişmeler ve bugünkü durum ortaya koymaktadır.

    Biz de adaletin en kısa zamanda tecelli etmesini, bu cezaevi sürecinin sonlanmasını ve sevdiklerinize bir an evvel kavuşmanızı temenni ediyoruz. Sorularımıza cevap verdiğiniz için Allah Razı olsun.