Furkan Vakfı Kurucu Başkanı Alparslan Kuytul Hoca, 4 Mayıs Salı gecesi itikâfa girdiği camiden emniyet güçlerinin yaptığı operasyonla gözaltına alınmıştı. Adana Emniyeti’nde kaldığı 4 günlük gözaltı sonrası ‘Polise mukavemet ve görevini yaptırmama’ suçlamasından Yüreğir Bölge Adliyesi Sulh Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıktı. Yargılandığı mahkemece adli kontrolle serbest bırakılan Alparslan Hoca, gözaltında olduğu süreçte İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun konuk olduğu 24 Tv kanalından kendisi hakkında bulunduğu ağır ithamlara yanıt verdi. Furkan Tv üzerinden geçekleştirdiği yayında, üzerine atılı tüm suçlamaları tek tek yanıtlayan Alparslan Hoca:
“Adana’daki olayda ben ve arkadaşlarım gözaltında iken Bakan Yardımcısı ve Bakan bu açıklamaları yaptı. Biz gözaltındayken, cevap verme imkânımız yokken bu şekilde açıklamalar yapmaları insani açıdan uygun değil ve ahlaka uygun değildir. Elinizdeki yetkiyi kötüye kullanarak bizi gözaltına aldırıyorsunuz; ondan sonra böyle iftiralar, açıklamalar, hakaretlerde bulunuyorsunuz. Cevap verme şansımızın olmadığını bildiğiniz günlerde bu açıklamaları yapıyorsunuz!” söylemleriyle çıkıştı.
Alparslan Hoca maruz kaldığı karalama kampanyasını şu ifadelerle cevap verdi:
Birkaç günlük olaylarla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum. Kamuoyunun da bildiği gibi birçok şehirde, birçok arkadaşımıza, özellikle Antep ve Adana’da, birçok camide baskınlar yapıldı. İtikâfta olan arkadaşlarımız camiden zorla çıkartıldı. Bununla ilgili İçişleri Bakanı ve yardımcısının yapmış olduğu açıklamalar var. Bu açıklamalarla ilgili cevap hakkımı kullanmak istedim.
İçişleri Bakan Yardımcısı (İsmail Çataklı) önce konuştu ve aynen şu kelimeleri kullandı: Benimle ilgili; “Bu kişi, din kisvesi altında dini istismar eden bir kişi. FETÖ’yü savunan bir kişi. Bu kişi 15 Temmuz’u örtmeye çalışan bir kişi. Bu kişi Türkiye’nin menfaatine ne varsa her fırsatta bunu provoke etmeye çalışan, manipüle etmeye çalışan bir kişi. Sürekli güvenlik güçlerimizle karşı karşıya gelme çabası içerisinde olan bir kişi. Furkan Vakfı’nın yöneticiliğini yaptığı sırada orayı da istismar eden bir kişi. Yine vakıf tarafından kurban derileri biliyorsunuz toplanıyor, toplanan bu kurban derilerini de şahsi nam ve hesabına yolsuzluk yaparak kullanan bir kişi.” Bu iftiraları atan İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı. Bakan Süleyman Soylu da aynı şekilde benzeri şeyler söylüyor. Bu ağır ithamlar, yalanlar ve iftiralarla ilgili açıklama yapma ihtiyacı doğdu.
Adana’daki olayda ben ve arkadaşlarım gözaltında iken Bakan Yardımcısı ve Bakan bu açıklamaları yaptı. Biz gözaltındayken, cevap verme imkânımız yokken bu şekilde açıklamalar yapmaları insani açıdan uygun değil ve ahlaka uygun değildir. Elinizdeki yetkiyi kötüye kullanarak bizi gözaltına aldırıyorsunuz; ondan sonra böyle iftiralar, açıklamalar, hakaretlerde bulunuyorsunuz. Cevap verme şansımızın olmadığını bildiğiniz günlerde bu açıklamaları yapıyorsunuz. Burada iddia edilen her şeye cevap vereceğim.
“Devlet Namaz Kılmamızı İstemiyor”
Bakın, İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu diyor ki: Ben “Bu devlet bizim namaz kılmamızı istemiyor” demişim. Sayın Bakan, göster! Ben bunu nerede söyledim? “Bu devlet bizim namaz kılmamızı istemiyor” Ben ne zaman bunu söyledim, göster. İftira atma! Camiler açık ben bunu bilmiyor muyum? Sen çok camiye gitmezsin de ben camideyim. Ben camilerin açık olduğunu bilmiyor muyum? Ben ne zaman böyle bir söz söyledim? “Bu devlet namaz kılmamızı istemiyor” demedim, “Devlet içinde bir din düşmanı komite var. Ramazan’ın sönük geçmesini istiyor. İftarın, teravihin, bayramın, itikâfın olmamasını istiyor, Ramazan’ın cansız geçmesini istiyor, dini duyguların canlanmasını istemiyor.” Benim söylediğim buydu. Biz her gün camide namaz kılıyoruz. Böyle bir şey nasıl söyleyebilirim? Güya ben demişim ki: “Devletinizi tanımıyorum, teravihi kılarım.” Lafa bakın. “Devleti tanımıyorum” demedim, “Ben teravihi kılarım” dedim. “İbadet için izin almaya gerek yoktur” dedim.
“Sayın Bakan, Etrafındakilere Dikkat Et!”
Ben, Süleyman Soylu’nun benim bütün konuşmalarımı başından sonuna kadar dinlediğini zannetmiyorum çünkü ona vakti yoktur. Koskoca bir bakanlığı idare etmek kolay değil elbette. Bu tür insanların oturup da her şeyi izlemesi mümkün değil. Kırpılmış videoları önüne koyuyorlar, onun emriyle operasyon yapıyorlar. Onu kışkırtıyorlar, tahrik ediyorlar. Sayın Bakan, etrafındakilere dikkat et! Yalan raporlar getiriyorlar, önünüze koyuyorlar.
Ben böyle bir insan değilim. Eğer çok güvendiğiniz; ahlakına, dürüstlüğüne güvendiğiniz bir yakınınız, bir dostunuz varsa gönderin, Adana’da beni soruştursun, araştırsın. Bütün konuşmalarımı izlesin, isterse gelsin benimle görüşsün. Yalanları görsün, gelip size gerçek raporu versin. Bu siyah gözlüklülerin verdiği raporlara inanmayın! Bunlar çok insanın başını yaktılar. Bunlar yarın sizin de başınızı yakarlar. “Ben devletinizi tanımıyorum” demedim. Ben de bu vatanın çocuğuyum, vatanımı da severim, milletimi de severim. Benim ifademe ifade ekliyorlar. “Ben teravihi kılarım” dedim.
“Parklarda oturuyor, Dini Bir Şey Vermiyor” İftirasına Cevap
Sonra Süleyman Soylu yine diyor ki: “Adana’da parklarda oturuyor.” Ben parklarda oturuyormuşum. Beni parklarda gören birisi varsa lütfen söylesin. Benim parklarda oturmaya vaktim mi var? Nerden çıktı bu? Ben arkadaşlara bir zamanlar, ‘Parklarda gezin, oradaki insanlarla tanışın, s
ohbet edin, İslam’ı anlatın.’ demiştim. Böyle şeyler söyledim ama benim parkta oturmaya vaktim mi var? Bir tek siz mi yoğunsunuz? Ben de yoğun bir insanım. Ben ne zaman parkta oturmuşum? Ayrıca parkta oturmak suç mu? Parklarda oturuyormuşum ve dini bir şey vermiyormuşum. Siz benim her yaptığım dersi takip mi ediyorsunuz? Ben sürekli ders veriyorum, İslami dersler veriyorum. En azından cuma günleri tefsir sohbetlerini açın izleyin. İnternete bakın binlerce dersimi göreceksiniz. Bir kısmı tefsir dersidir, bir kısmı hadis dersidir, bir kısmı Arapçadır, bir kısmı fıkıh usulüdür, hadis usulüdür, tefsir usulüdür, akaittir. Açın bakın!
Dini bir şey vermiyormuşum. Dini şey vermeyi sizden mi öğreneceğim? Hocaya hocalık mı taslıyorsunuz? Tereciye tere mi satıyorsunuz? Ben dini bir şey vermiyor olsaydım; herhalde bu kadar insan da benim talebem olmazdı, bu kadar insan da beni sevmezdi. Binlerce dersim var, konferanslarım var, İslam’ı anlattığım konferanslar, açın izleyin biraz. Samimi bir dostunuza söyleyin; size özetlerini, önemli yerlerini, en azından her birinden 5-10’ar dakika izletsin. Bakın bakalım, dini bir şey veriyor muyum vermiyor muyum? Ben kaç defe parkta oturmuşum?
“Türkiye düşmanı” İftirasına Cevap
Benimle ilgili “Türkiye karşıtı ve Türkiye düşmanı ne kadar mesele varsa bunların savunucu” diyor. Türkiye karşıtlarına sizin gibi ben de karşıyım. Siz ne kadar memleketinizi seviyorsanız ben sizden daha çok seviyorum. Ben bu millete bu vatana 40 yıldır hizmet ediyorum, İslam’ı anlatıyorum. Hayatımda bir kuruş para almadım, aldıysam Allah belamı versin! Beş çocuğum var beşi de ölsün! Bilir bilmez, tanımadan konuşmayın!
Benim hayatım meydanda. Gelip evimi de görebilirsiniz. 40-50 yıllık eşyalarımı da görebilirsiniz. Ben ne zaman Türkiye düşmanlarıyla ittifak ettim de siz bana bu lafı söylediniz? Türkiye düşmanları kim? Kiminle ittifak etmişim? Sizin daha evvel dost olduğunuz Gülencileri mi kastediyorsunuz mesela? Daha evvel onları savunmuyor muydunuz? Onu da biraz sonra yayınlayacağız. Türkiye düşmanı kim? Ben PKK'yı mı savunmuşum? Darbeyi mi savunmuşum? Neyi savunmuşum? Onların hepsinin de cevabını vereceğim. Darbe ile ilgili iddialarına da cevap vereceğim. “Darbeye hayırlı olsun” demişim öyle mi? Cevap vereceğim. Sizi yanlış yönlendiriyorlar. Türkiye düşmanları benim de düşmanımdır. Ben Türkiye düşmanları ile işbirliği yapacak adam değilim, tanımadan konuşmayın.
Alparslan Kuytul Hocaefendi, Fetullah Gülen’e “Metodları birleştirelim” dedi mi?
Asım Yıldırım ile bir program yapmıştım, onu da gündeme getiriyor. Ve Asım Yıldırım'ın bana sorduğu soru yani Fethullah Gülen Hoca sizin karşınızda olsaydı ne konuşmak isterdiniz, ne söylemek isterdiniz? Onunla ilgili ben de dedim ki bu 15 Temmuz'la ilgili konuşmak isterdim. Bu olay nedir? Siz mi yaptınız? Kim yaptı, nasıl oldu, kimler var, yapmadıysanız kimden şüphe ediyorsunuz, yaptıysanız niye yaptınız, bu günaha niye ortak olduğunuz, niye bu günaha girdiniz? Vesaire neyse yani özetle 15 Temmuz’u konuşmak isterdim, dedim.
Bir de Müslümanlar, cemaatler nasıl bir hareket metodu izlemeleri gerekir bu hususu, bu hususta görüşlerimi anlatmak isterdim. Peygamberler gibi bir mücadele yöntemi izlemeliyiz, peygamberi metodun dışına çıkmamalıyız, yanlış işler yapmamalıyız, kendi kafamızdan ortaya metot koymamalıyız. Mesela kendini gizleme, bütün köşeleri kapmaya çalışma, dinden tavizler verme hiçbir peygamberin başvurduğu bir yol değil ya da darbe yapmak hiçbir Peygamberin başvurduğu bir yol değil. Peygamberler nasıl bir mücadele yöntemi izlediler, onu konuşmak isterdim.
Yani hocalar bu konuları konuşmalı, cemaatler bunları konuşmuyor. Bunlar gündemlerinde bile yok cemaatlerin, gündemlerinde bile yok. O yüzden yanlış işler yapılıyor, yanlış bir mücadele yöntemi izleniyor; yıllar boşa gidiyor, paralar boşa harcanıyor, enerjiler boşa harcanıyor ve insanlar icabına İslam'dan nefret ediyor. Yani bir kısım insanlar İslam'a hizmet için oraya buluyor bomba atıyor, bir kısmı şunu yapıyor, bir kısmı bunu yapıyor bunlar oturulup konuşulmalı. Söylediğim bu yani. Nasıl olmalı, peygamberler nasıl yaptı, nasıl olması gerekiyor? Bunu konuşmak isterdim, ne var bunda?
Süleyman Soylu: Bu cümleyi 10 defa dinledim diyor ki: 15 Temmuz’un nasıl olduğu arkasındaydı, dinlemek isterim. Bu metotları bundan sonra birleştirerek devam edelim diyor.
Bakın ben böyle bir şey söylemiyorum, bu tamamen yalan. “Bu metotları bundan sonra birleştirerek devam edelim.” Bu metotlar bundan sonra birleştirerek devam edelim demek, ne demek yani? Orada, orada ya çok alçakça kırpmışlar, o konuşmanın aslında şimdi vereceğiz. Aslını vereceğiz ben orada peygamberlerin mücadele yöntemlerini anlatıyorum, yanlış metotlardan bahsediyorum.
Böyle olmaz diyorum, peygamberlerin ki gibi olmalı diyorum. Ve bütün Müslümanlar peygamberler gibi mücadele etmeliler, yanlış metotlara başvurmamalılar, söylediğim bu. Yanlış metotlara başvurmamalılar. Yani tüm bütün Müslümanlar ortak bir metotta mücadele etmeli, yanlış işler yapmalılar. Söylediğim bu. Peygamberleri anlatıyorum ben orada, o kısmı kesince o zaman böyle bir mana ortaya çıkıyor.
Yani bakın çok açık bir şekilde ben orada; Peygamberlerin hareket metodunda birleşelim, diyorum. Yani bunun dışında yanlış işler yapmayalım, diyorum. Onun dışına çıkmayalım, diyorum. Ve sanki ben darbede birleşelim, bundan sonra darbeyi beraber yapalım -oradaki Belkıs Hanım’da konuyu anlamadan lafa giriyor- bir tane daha yapalım, bir 15 Temmuz daha yapalım, diyormuşum gibi anlamadan konuya giriyor.
Günaha girmeyin Belkıs Hanım, başınızda bir örtü var, demek ki Müslümansınız; böyle iftira atmayın, günaha girmeyin. Ben onu mu kastettim, bir darbe daha beraber yapalım onu mu kastettim? Yanlış işler yapılmıyor mu? İslam adına yanlış işler yapılmıyor mu? Kimi oraya buraya bomba atıyor, kimi şunu yapıyor, kimi bunu yapıyor, kimi de ılımlı İslam. Ne zulme karşı gelir ne tevhidi anlatır. Güçlülerle beraber yalakalık yapar, bir tek ibadet ve ahlak başka bir mesele ile ilgilenmez. Öyle değil mi? Ben de diyorum ki yani bu yanlışları bırakalım. Söylediğim bu. Ya bir de bundan sonraki darbeyi beraber yapalım mı, dedim. Bunu siz böyle mi anladınız?
Ve bunun gibi daha böyle birkaç şey gösteriyor konuyu hiç bilmediği belli. Yani Bakan’ın konuyu hiç bilmediği ortada...
'Kadınların Eline Kur’an Verip Polise Saldırtma' İftirasına Cevap
Sonra yine diyor ki Bakan Süleyman Soylu: “ Kadınların eline Kur’an-ı Kerim'i veriyor, polislerin üzerine saldırtıyor.” Böyle yapanın Allah belasını versin, ben ne zaman polislere saldırtmışım? İşte o günkü olayda Adliyenin önünde sabah sabaha kadar bekledi arkadaşlar. Biz 4 gün gözaltında kaldıktan sonra. Adliye götürüldüğümüzde arkadaşlar oraya geldiler, belki 2-3 bin kişi orada sabaha kadar beklediler ve kime saldırmışlar? Hangi polise saldırmışlar? Polis bize her zaman saldırıyor, biz polise bir gün bir fiske vurmamışız, bir tokat vurmamışız. Yalan söylemeyin!
Ayrıca kadınların elinde Kur'an vermek saldırtmak bu ne demek? Her taraf polis kamerası, gösterin! Eğer elinde Kuran’la polise saldıran bizden bir kadın gösteremezsiniz müfterisiniz, iftiracısınız. Bize burada bu zulmü yapan Adana Emniyeti’nden yetkililer bile bu iftirayı yapmadı ya. Sorun onlara, böyle bir şey yapmış mıyız? Kuran’la saldırmak ne demek? Bir kere basın açıklaması gibi ne olacağı belli olmayan, sayenizde ne olacağı, nasıl bir olay olacağı belli olmayan ortamlara bir kere Kuran’la gidilmez. Kur’an’ın orada ayaklar altında ezilmesine kimse razı olamaz, böyle ortamlara giderken Kuran’la gidilmez ki zaten. Ya bir olay olursa!
Zaten bugüne kadar son 1,5 yıl hariç ondan evvelinde sürekli müdahale ediyordu polis basın açıklamalarına. Kim yanına Kur’an alabilir? Nerede ben insanlara, kadınlara demişim ki Kuran’ını alın, polislere saldırın? Hangi olayda Kur'an böyle polislere doğru tutulmuş? Böyle bir olayda yok, olsa bile bu saldırmak değildir. Kur'an’ı hatırlatmak olabilir, yani vicdanlı olun, böyle bir olayda ben bilmiyorum ama olmuş olsa bile bu saldırma değildir. Bunu söylüyor mademki koskoca devletin İçişleri Bakanı bütün imkânlar elinde, bütün polis kameraları elinde, o zaman lütfen göstersin yoksa iftiracıdır.
..Bu adam -benden bahsederek- “Bu adam hükümete saydırıyor, devlete saydırıyor, Türkiye'ye saydırıyor.” Ben Türkiye'ye saydırmadım. Ben derin devlete saydırdım. Ben hükümetin bazı yanlışlarını eleştirdim, doğru taraflarını da takdir ettim. Size biat etmedim diye mi bana bunları yapıyorsunuz? Ben doğruya doğru dedim, yanlışa yanlış dedim, demeye de devam edeceğim! Saydırmak ne demek?
Ben saydıran birisi olsaydım doğrularını görmezden gelirdim. Doğru olduğu zaman takdir ediyorum yanlış olunca eleştiriyorum. Bu benim hocalık vazifemdir! Ama siz kukla hocalar istiyorsunuz, yalaka hocalar istiyorsunuz. Her zaman sizi övecek, takdir edecek, yanlışınıza da sessiz kalacak hocalar istiyorsunuz. Ben öyle hoca olmayınca bana bunları yapıyorsunuz.
“Türkiye düşmanı ne kadar kişi varsa onları övüyor!’’ iftirasına cevap
Ben kimi övdüm? Hangi Türkiye düşmanını övdüm? Bir tane söyler misininiz? Söyleyin bakayım kim Türkiye düşmanı ve ben onu övmüşüm? Hangi Türkiye düşmanını övdüm? Bana söyler misiniz? Şimdi sizin Türkiye düşmanı dediğiniz Fethullah Gülen’i siz daha evvel övüyordunuz, biraz sonra göstereceğim. Siz onu övdüğünüz zamanlar hatta Cumhurbaşkanı bile onu övdüğü zamanlarda, ben ilmi eleştiriler yapıyordum. Ben o zaman da yapıyordum. Türkçe Olimpiyatlarını, dinler arası diyaloglarını vesaire. Siz ile Cumhurbaşkanı onu överken, ben onları eleştiriyordum. Siz kimi kastediyorsunuz? Türkiye düşmanı dediğiniz kim? Kimi övmüşüm ben? Siz konuşmalarınızda bunların Türkiye sevdalıları olduğunu, hizmetler yaptığını söylüyordunuz. Şimdi Türkiye düşmanı mı diyorsunuz? Siz bunları övmüyor muydunuz?
“Terörize ederek yapıyor”
Kimi terörize etmişim ben? Benim binlerce talebem var. Bugüne kadar ben hangi terör eylemini yaptırmışım? Beni bu kadar seven insan var. Kimi terörize ettim? Hangisi kötü bir eylem yaptı? Yapan sizin polisleriniz! Ne zaman polis hakkımızı elimizden almaya kalktıysa olay oldu. Çünkü biz haksızlığa tahammül edemeyiz. Biz size teslim olamayız. Konferans yapacağız, engel oluyor. Olmazsa olay yok, olursa olay oluyor.
Engel olmazsa hiçbir olay yok. Bu kadar program yaptık bir insanın burnu kanamadı, bir tane cam kırılmadı, emniyete de sorabilirsiniz. Emniyetlerinize sorun, hangi konferansımız da bir olay olmuş? Polis 2-3 olayda müdahale etti ve orada olay çıktı. Olayın sebebi polisin müdahalesidir. Siz o yöntemleri iyi bilirsiniz. Olay hep emniyetin yüzünden çıktı. İtikâf olayı da öyle değil mi? Camide oturuyoruz Kur’an-ı Kerim okuyoruz, kimseye bir şey yaptığımız yok. Emniyet müdahale etmese hiçbir şey olmaz, kimse duymazdı bile. Müdahale ettiği için oluyor.
Konferans hakkım mı değil mi? Yüzden fazla konferansımızı son dakikada iptal ettiniz. Emniyet tarafından 2014-2018 yılları arasında 100’den fazla konferans son dakika da iptal edildi. Tabii, emniyet ‘ben iptal ettim’ demiyor valiliği suçluyor.
Konferans hakkım mı değil mi? Neden engel oluyorsunuz? Basın açıklaması hakkım mı değil mi? Neden engel oluyorsunuz? Bakın, hapisten çıktığında beri hemen hemen her hafta basın açıklaması yapıyoruz. Adana Emniyeti bir şey demiyor. En ufak bir olay yok; açıklama yapılıyor, dağınılıyor. Var mı bizden kaynaklanan bir problem? Emniyet ne zaman hakkımızı vermek istemezse olay oluyor. Hakkımı kullanıyorum hakkımı! Kullanmayayım mı? Siz herkesin susmasını istiyorsunuz.
‘’Camiler ve imamları sindirmeye çalışıyor, ürkütüyor korkutuyor” iftirasına cevap
Camiyi, imamı sindiren, imamı korkutanın Allah belasını versin! Bir tane örnek gösterir misiniz? Bir tane gösterin, hangi imamı korkutmuşum? Bu kadar iftira olmaz! Hangi imamı korkuttum bir tane söyler misiniz? İmamlar bizim kardeşlerimizdir, arkalarında namaz kılıyoruz. Kimi korkutmuşuz?
İftiraların en iğrencine gelince; Süleyman Soylu: “Aynı zamanda bir vakıf kurmuş vakıftan da kendine ait bir gelir oluşturmuş. Orada da birtakım yolsuzluklar ve dolandırıcılıklar söz konusu tespit ettik” diyor.
Ya bunu ispat edersiniz ya da siz müfterisiniz. Bakan değil ne olursanız olun siz bir müfterisiniz. Eğer ben bugüne kadar vakıftan bir kuruş almışsam Allah benim de çocuklarımın da belasını versin. Eğer ben böyle bir şey yapmadıysam siz bana iftira atıyorsanız, Allah sizin ve çocuklarınızın belasını versin mi? Buna razı mısınız? Siz bu bedduaya ‘’amin’’ diyebiliyor musunuz? Ben diyorum. Siz de diyebiliyor musunuz, Sayın Bakan? Beni tanımıyorsunuz. Beni tanıyan insanlardan, samimi olduğunuz gerçekten dürüst insanlar varsa onlara sorabilirsiniz. Beni araştırabilirsiniz, ben böyle bir insan değilim.
Bunları konuşmak istemiyorum ama ben gıdım gıdım para harcayan birisiyim. İktisatla yaşıyorum ben. Sizin gibi lüks içinde yaşamıyorum. Gelin evime bakın! Sizin polislerimiz 2018’in 30 Ocak sabahında evimi bastıkları zaman da eşyalarımı gördüler. Ben annemle oturuyordum. Annemden kalan eşyalarla oturuyorum Sayın Bakan. Sizin gibi sarayda yaşamıyorum ben. Annemden kalan eşyalarla oturuyorum. Eşyalarım 40- 50 yıllık gelip görebilirsiniz. Elbiselerim kimi 5-6 yıllık kimi 30 yıllık. Gelin gösteriyim, ben bir ayakkabıyı yıllarca giyen adamım.
Bana bunları söylettiğiniz için de kendinizden utanmalısınız! Ben kendime ait bir gelir mi oluşturmuşum? İspat edin! İspat edemiyor yalnız iftira ediyorsunuz. Ben yemin ediyorum. Buyurun, madem bunu milyonlarca insanın önünde televizyonda söylediniz, o zaman sizde benim bu bedduama ‘’amin’’ deyin. Eğer ben bir kuruş vakıftan para almışsam Allah benim belamı versin, almamışsam siz bana iftira atıyorsanız Allah sizin belanızı versin mi? Ben ‘amin’ diyorum, sizde amin diyor musunuz? Bakın benim namusuma şerefime laf söylemeyin!
“İtikaf ibadetine gitmekteki amacı dini istismar, provakasyon, huzursuzluk ortaya çıkartmak, Türkiye'de bir bölgede kaos oluşturabilir miyim anlayışını gerçekleştirebilmek.”
Eğer böyle bir maksat varsa Allah belamızı versin! Dini istismar, bu ne demek? Ben itikâfa girince nasıl dini istismar ediyorum? Nasıl kaos meydana getiriyorum? Bir kenarda oturuyorum, camide namaz kılıyorum. Senin polislerin basınca olay oluyor. İtikaf serbest, buna rağmen yasaklıyorsunuz. Kanunsuz emir veriyorsunuz. Polislerinizi de illallah ettirdiniz. Polislerinizi de mahvettiniz. Siz bu bakanlığa geldiğiniz günden beri polislerin de canını çıkardınız. Ben ne yaptım da ben kaos meydana getirdim? Polisler geldiği için olay oluyor, gelmese kimse duymaz etmez. Kenarda Kur’an’ımızı okuyup dağılıp, gideriz. Sebep sizin zulmünüz, sizin talimatlarınızdır!
“Kurban derilerini kesiyor sucuk yapıp kendi namına satıyor” iftirasına cevap
Kurban kesilir, kurban. Kurban derisi değil. Kurban kesip sucuk yapıp kendi namıma mı satıyorum? Eğer bu dediğinizi ispat etmezseniz müfterisiniz. Buyurun, ispat edin. Ben kurbandan gelen gelirinin bir kuruşunu evime götürmüşsem Allah belamı versin. Bakın yine aynı şeyi söylüyorum. Bir kuruş kurban gelirini kendime harcadıysam, evime götürdüysem Allah belamı versin. Eğer böyle bir şey yapmadıysam Allah sizin belanızı versin mi Sayın Bakan? Bana böyle laflar söylemeyecektiniz, benim gibi adama bunu yapmayacaktınız!
Ben ömrüm boyunca İslam'a hizmetle hayatımı geçirdim. Gecem yok gündüzüm yok. 40 yıldır bir kuruş para almadan İslam’a hizmet ettim. Sürekli İslam’ı anlattım, sürekli talebe okuttum. Bana bunu yapmayacaktınız!
Soylu: “Açık söyleyelim biz kendisiyle sabah akşam uğraşıyoruz”
Evet, sabah akşam uğraştınız. 4 buçuk yıldır sabah akşam 24 saat peşimde polis. Şu anda da polisler aşağıda beni bekliyor. Evet, 24 saat peşimde polis. Ne buldunuz? Ben burada ne konuşuyorsam evde de aynısını konuşuyorum. Evde ne konuşuyorsam burada da aynısını konuşuyorum. Ne buldu sizin polisleriniz? Her tarafı dinliyorsunuz, her tarafa alıcılar yerleştiriyorsunuz. İçimizden zayıf insanları muhbirlik yapmaya zorluyorsunuz. Ne buldunuz bugüne kadar? Uğraştınız doğru. Peki ne buldunuz? İftiradan başka ne buldunuz?
Bir sürü iftira atarak hapse attınız. Hiçbir delil, hiçbir şey olmadan 2 sene hapis yattım. Memnun mu oldunuz? Allah’a hesabını vereceksiniz.
“Diyanet diyor ki benim belirlediğim camilere 2-3 kişi gir itikâfını yap ben bunları kontrol edeyim.”
Diyanet hiçbir zaman iki üç kişi demedi. Bu caminin büyüklüğüne göre değişir. En küçük camide bile 10 kişi 20 kişi rahat rahat itikaf yapar. Bu camilerde yüzlerce insan namaz kılmıyor mu? Pandemiden dolayı 1 metre mesafe olması yeterli değil mi? Bunların arasında on metre mesafe var. Daha ne istiyorsunuz? 2-3 kişi diyen kim? Siz mi kanun koyuyorsunuz?
Gerginlik niye oluşmuş?
Senin polislerin yüzünden oluşmadı da niye oluştu?
‘Hükümete, devlet başkanına, bize, diyanete ağza alınmayacak, caminin o haline yakışmayacak bir sürü sözler söyleyince gerginlik başlıyor
Yalancının Allah belasını versin mi? Olay esnasında ne hükümete bir söz söylenmiş ne devlete ne diyanete ne şuna ne buna. Vallahi billahi böyle bir şey yok. Her taraf polis kamerası, bir sürü kamerayla beraber camiye girdiler, gösterin. Kim o sırada devlete, diyanete, bilmem neye sövmüş saymış? Biz böyle ’sinkaflı’ konuşan insanlar değiliz. Böyle bir konuşma yok. Polis kameraları elinizde, varsa buyurun ispat edin. Kim olay esnasında böyle bir şey söyledi?
Siz suçunu bastırmaya çalışıyorsunuz. Camilere baskın nereden görülmüş? Camiye baskın yaptınız siz! Siz camiyi basan bakan olarak tarihe geçtiniz. Cami basan Süleyman Soylu oldunuz! Şimdi suçunuzu bastırıyorsunuz. Bundan dolayı gerginlik öyle mi? Saat gece 2’de insanlar uyuyor uyuyor, uyurken bastılar. Önce telefonları topladılar, sonra da hepsini dışarı çıkardılar. Her polisin elinde polis kameraları var. Gösterin bakalım o esnada kim devlete, diyanete, bir şey demiş?
Gösterin. Sadece söylenen şey şu: ‘’Ne oluyor? Niye geldiniz? İtikaftayız, ibadet ediyoruz. Başka bir şey yapmıyoruz. Bizden ne istiyorsunuz? tarzında cümleler’’ Gösterin. Gösterin polis kameralarında vardır Devlete diyanete kim sövmüş? Suçunuzu bastırmayın! Yanlış yaptınız suç bastırmaya çalışıyorsunuz! Antep'teki olayda öyle buradaki de öyle diğer şehirlerdeki de öyle. Mademki devlete, Diyanet'e sövmüşler saymışlar, gösterin.
Mademki böyle bir olay vardı o zaman neden Antep Emniyet Müdürü görevden alındı? Gerginliğin sorumlusu bizim arkadaşlarımız madem neden Antep Emniyet müdürünü görevden aldınız? Herkesi döven ağzını burnunu kıran, kolunu kıvıran, yerde süründüren, kelepçe takan, biber gazı sıkan polisler gerginliğin sebebi değil; kenarda durup Kur'an okuyanlar mı gerginliğin sebebi? İnsan bu kadar mı iftiracı olur?
“Camide oturulup masa atılıp sandalye ile beraber itikaf mı yapılır? Orayı ofis yapmış kendine”
Hiçbir camide masa vs atılmış değildir. Bir tek benim olduğum yerde arkadaşlar dizimde menüsküs olduğu için küçük bir masa koymuşlar. - yakında ondan dolayı ameliyat olacağım zaten- O da zaten üst katta. Kocaman camii; kimse yukarı çıkmıyor aşağısı da dolmuyor. Cemaat 15-20 kişi, yukarıya kim çıksın? Ne yapsın? Ben yukarıdayım. Orada şöyle küçük bir masa var. Ne olur yani bununla? Ayağım ağrıyor sürekli yerde oturamıyorum. Bula bula bunu mu buldunuz? ‘Ben orayı ofis yapmışım’ Bu nasıl konuşma? Ne ofisi? Kur’an'dan başka bir şey var mı? Masamda Kur'an var, İmam Gazali'nin bir kitabı bir de Sahihi Müslim Hadis kitabı var. Ne ofisi?
Ofis böyle mi olur? Masaya mı taktınız? Dizim ağrıyor anlamıyor musunuz? Üst katta oluyor bu olay aşağıda değil cemaat görmüyor namaza engel olan bir durum yok.
İddialarınıza cevap verdiğim kanaatindeyim, takdir kamuoyunundur. Attığımız iftiraların ispatını yapamazsanız müfterisiniz. Ben bu ülkenin vatandaşıyım siz bu ülkenin bakanısınız. Bir bakan kendi vatandaşına böyle iftiralar atamaz, attıysa da istifa etmelidir. Bir bakan kendi ülkesinin ibadet eden insanlarına baskın yaptıramaz, yaptırdıysanız istifa etmelisiniz. O Emniyet müdürü değil aslında siz emir verdiyseniz siz istifa etmeliydiniz. Söyleyeceklerim bundan ibarettir herkese hayırlı akşamlar hayırlı iftarlar…
Açıklamanın tamamını dinlemek için;