Furkan Hareketi Lideri Alparslan Kuytul Hoca, her Cuma gerçekleştirdiği tefsir dersi sonrası gündeme dair sorulan soruları İslami bir bakış açısıyla değerlendirmeye devam ediyor. Son günlerde Müslümanların gündeminde yer edinen, HTŞ’nin, Suriye’nin; Hama ve Halep şehirlerini ele geçirmesi ve Humus şehrine doğru ilerleyişi hakkındaki soruyu cevaplandıran Alparslan Hoca: “Burada mesele Beşar Esed meselesi değil. Mesele Büyük Ortadoğu Projesi meselesi. Irak’tan sonra Libya, Libya’dan sonra şimdi Suriye bitirilmeye çalışılıyor ve İsrail’in güvenliğini sağlanıyor. Türkiye’yi de bu işte kullanmak istiyorlar. Türkiye, Irak’ta yaptığı hatayı yine yapıyor. Libya’da yaptığı hatayı yine yapıyor. 2011’de Suriye’de yaptığı hatayı yine yapıyor. Yine Amerika’ya güveniyor ve onun ipiyle kuyuya iniyor. HTŞ’yle bir yere varacağını zannediyor. Neticede bu bir örgüt. İran ve Rusya Beşar Esad’ı desteklerse HTŞ falan ortada hiçbir şey kalmaz.” ifadelerini kullandı.
‘Bu işin arkasında Türkiye’nin olduğu açıktır!’
HTŞ’nin Suriye’deki ilerleyişinin arkasında kimlerin olduğunu açıklayan Alparslan Hoca: “O bölgede çok fazla aktör var. Herkes kendi planını uyguluyor. Tek bir plan yok. O yüzden siyasi analiz de zor. Ben bununla ilgili önce iki ihtimalden bahsetmiştim. HTŞ’nin tekrardan harekete geçmesi, güçlendirilmesi, Halep şehrini alması ya Amerika ve İsrail’in desteğiyle ya da Türkiye’nin desteğiyle oldu. İki ihtimal var.” demiştim. Eğer Amerika ve İsrail’in desteğiyle olduysa Amerika ve İsrail HTŞ’yi %99 Hizbullah’a saldırtacaktır. Lübnan’a saldırtacak. Hizbullah’ı kendileri bitiremiyorlar. Asker kaybediyorlar. O yüzden “HTŞ ile birbirine saldırsınlar, birbirini bitirsinler.” Diyecekler. Bunun için HTŞ’yi destekliyor ve sonuçta Hizbullah’a kadar ilerleyecekler. “Plan bu olabilir.” demiştim. Eğer bu işin arkasında olan Türkiye ise “Türkiye de HTŞ’yi YPG’ye saldırtmak için kullanmak, Suriye Milli Ordusu’yla YPG’yi bitirmek amaçlı olabilir.” demiştim. Bu işin arkasında Türkiye’nin olduğu açıktır ama Amerika ve İsrail’in de desteklediği ortaya çıktı. O halde bu meselede Türkiye, Amerika ve İsrail beraber hareket ediyor gibi görünüyor. Amerika’dan aleyhte bir açıklama yok. Tam tersi Beşar Esed’i suçlayıcı açıklamalar yapılıyor. Yani Suriye muhalefetinin haklı olduğunu ima eden açıklamalar yapılıyor. Aynı şekilde İsrail’den böyle açıklamalar var ve HTŞ’den de İsrail ile müttefik olduklarını ifade eden, o manaya gelen bazen açık bazen üstü kapalı beyanatlar var. Şu anda beraber hareket ettikleri görülüyor. HTŞ’nin arkasında Amerika ve İsrail olduğunun bir delili HTŞ, YPG ile savaşmıyor. Yani Suriye PKK’sıyla savaşmıyor. Fırat’ın batısındaki-nehrin bu tarafındaki- PKK ya da YPG elemanları gayet güzel, anlaşmalı bir şekilde Fırat’ın doğusuna çekildiler. Nehrin karşı tarafına gittiler. HTŞ ile gayet güzel anlaşıyorlar ve YPG’nin lideri Salih Müslim yaptığı açıklamalarda “Biz HTŞ ile anlaşıyoruz. Sorun yok.” dedi.
Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklamaları da bunu gösteriyor. Bir fatih gibi adeta “Halep halloldu. Hama da halloldu. Şam’a kadar da gidilecektir. Şam da halledecektir.” Tarzında açıklama yaptı ve bugün yani HTŞ’yi de Suriye Milli Ordusu’nu da açık bir şekilde desteklediğini gösterdi.” dedi.
‘2011 yılına geri döndük!’
Alparslan Hoca açıklamasına şöyle devam etti: “2011 yılına geri döndük. Yani bu işin başlangıcına geri döndük. İşin başında da böyleydi. Oradakiler silahlandırıldı, sokağa döküldü. Irak’tan da DAİŞ onlara destek verdi ve orada bir sürü silahlı gruplar meydana getirildi. Fakat sonra Rusya ve İran’ın devreye girmesiyle oyun bozuldu ya da bu plan bozuldu. Beşşar Esad devrilmekten kurtuldu. Bu işin arkasında o zamanda Amerika vardı, Türkiye vardı, İsrail vardı. Türkiye, Amerika’ya güvenerek yola çıktı. Sonra Amerika, Türkiye’yi yarı yolda bıraktı. Her zamanki gibi ihanet etti. Şimdi ondan ders almayan Türkiye hükümeti şu anda aynı ve planı yine uygulamaya başladı. Yine Amerika’ya, İsrail’e güvenerek aynı hatayı yapıyor.
‘İsrail’in güvenliğinin sağlanması için Beşar Esad’ı devirecekler!’
İsrail’e tehdit olan Saddam’dı, Kaddafi’ydi. İkisi de bitirildi ve Türkiye bunda rol aldı. Üçüncü tehdit Suriye’dir. Beşer Esad zalimdir, kötüdür, kafirdir, münafıktır. Her neyse babası da öyledir. O ayrı bir mesele ama İsrail’e düşmandır. İsrail’in güvenliğinin sağlanması için Beşar Esad’ın da devrilmesi lazımdı. Irak’tan, Libya’dan sonra sıra Suriye’ye gelmişti. Bu oyunu Rusya ve İran bozdu. Yıllardan beri öyle duruyordu. Şimdi tekrar neden devreye konuldu? Çünkü Rusya Ukrayna ile zayıflatıldı. İran da İsrail, Amerikan baskısı altında ve Hizbullah da zayıflatıldı. İsrail saldırılarıyla bütün komutanlarını kaybetti. Anlayacağınız Suriye perişan, İran eskisi kadar sözü geçmiyor. Hizbullah eskisi gibi güçlü değil. Hamas eskisi gibi değil. Yani ortam onlar için gayet müsait hale geldi ve “Şimdi sırasıdır” dediler. HTŞ ile hedeflerine doğru ilerliyorlar. Tayyip Erdoğan diyor ki; Beşşar Esad’a “Ben sana ‘Gel görüşelim.’ Dedim, sen kabul etmedin.” Demek ki görüşseymiş söyleyecekleri bunlarmış. Yani iktidarı bırak yoksa HTŞ’yi güçlendireceğiz. Sana saldırtacağız. Suriye Milli Ordusu da aynı şekilde. Yani seni buradan bitiririz. Zaten Rusya eskisi gibi güçlü değil. İran da öyle. Yani dediklerimizi yapıyor musun, yapmıyor musun? Herhalde görüşme olsaymış bunu söyleyecekmiş. Görüşme olmadı, düğmeye basıldı. Mademki görüşmüyorsun o zaman biz de düğmeye basarız. Artık seni ne Rusya koruyabilir ne İran ne de Hizbullah. Şimdi büyük bir tarihi fırsat yakaladıklarını düşünüyorlar. Bundan ötürü Devlet Bahçeli bir adım daha öteye götürdü meseleyi, “Halep bizimdir.” Demeye başladı. Diyor ki: “Reklam arası vermiştik, reklam bitti.” Yani “Halep aslında zaten bizimdi. 80-90 yıl bir reklam arasıydı. Şimdi reklam bitti. Halep’i alacağız.” Şimdi Türkiye anlaşıldığı kadarıyla ortamdan istifade ederek toprağına toprak katmak ister hale geldi. Böyle bir niyet hükümette var mı? Bu konuda bir açıklama yok. Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamalarda “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız.” Diyor ama Bahçeli öyle konuşmuyor. Yani hükümetle bu konuda farklı mı düşünüyorlar, bilemiyorum. Siyaset mi yapıyorlar? Bir öyle konuşuyor bir öyle konuşuyor. Bir siyaset mi var zamanla ortaya çıkacak ama Bahçeli, Halep’e göz koymuş durumdadır. Aslında orada Türkler yaşadığı için birçok Türkçünün oldu bitti kafasının bir kenarında Kerkük de vardır, Halep de vardır. Nasıl ki Suriyelilerin kafasında Hatay varsa “Hatay bizimdir.” Diyorlarsa. Çünkü eskiden onlarındı zaten. Hatay hep Arap’tır. Onlar nasıl ki Hatay’ı kendilerinin görüyorlarsa Türkiye de Halep’i, Kerkük’ü, Musul’u oldu bitti kendinin görür ama Dünya Savaşı’ndan sonra büyük devletler buraları Türkiye’ye vermediler. Böyle kabul ediliyor ama gözleri oradadır. Şimdi bu lafı söyleyince Bahçeli artık Amerika ve Avrupa’nın Türkiye’ye bakışı değişir. “Sen Halep’i ele geçirmeyi mi düşünüyorsun? Ben sana burayı yedirir miyim zannediyorsun?” diyeceklerdir büyük ihtimalle ama şöyle bir şey olduysa, ihtimaller çok. Şöyle bir anlaşma olduysa Türkiye’yle Avrupa, Amerika ve İsrail arasında; Amerika Türkiye’ye “Halep’i size verelim. Halep sizin olsun. YPG’ye de burada bir Kürdistan kuracağız. Beşşar Esad’a da küçük bir bölgeyi vereceğiz. Suriye’yi birkaç parçaya böleceğiz. Bu paylaşımda da size de bir pay vereceğiz. İşte Halep’i vereceğiz.” Eğer böyle bir gizli anlaşma varsa bu belki mümkün olabilir ama ne kadar sürer bu? Amerika Kürdistan’ı kurduktan sonra, iyice sistem yerine oturduktan sonra, 20, 30 sene sonra Halep’i geri alabilir. Yani şimdilik verir, sonra geri almak şartıyla. Bu da mümkündür.
‘Türkiye ne istiyor?’
Meselenin bir başka yönü de şu: HTŞ, YPG’ye saldırmadığı gibi Suriye Milli Ordusu da saldırmıyor. Halbuki Suriye Milli Ordusu Türkiye’ye bağlı ve hatta Halep’te Türk bayrağı astılar. Şimdi bu kadar Türkiye’ye göbekten bağlı olan bir Suriye Milli Ordusu Türkiye’nin dediğini yapar. Demek ki Türkiye “YPG’ye saldır.” Demiyor. Peki, o zaman Türkiye ne istiyor? Hani YPG’ye düşmandı. Hani YPG eşittir PKK’ydı ve hiçbir terör devletine müsaade edilmeyecekti? Onların kuracağı devlete terör devleti diyordu. Hadi HTŞ saldırmıyor ona onu anladım. O tamamen Amerikan güdümünde diyelim. Peki, Suriye Milli Ordusu Türkiye’nin güdümündedir, o neden saldırmıyor? Ya henüz şu anlık saldırmayı düşünmüyorlar, o yüzden. Belki sonraya bırakıyorlar ya da başka bir plan var. HTŞ diyelim ki Şam’ı da aldı. Ondan sonra Lübnan’a girmeyecek mi? Lübnan’a girerse Hizbullah’la karşı karşıya gelmeyecek mi? Bu kimin işine yarar? Amerika ve İsrail. Eğer HTŞ bunu yaparsa bu tam bir ihanettir ve bu HTŞ ne hikmetse Hamas’a hiç yardım etmemiştir. İsrail’e bir kurşun sıkmadı. Ne İsrail’e ne Amerika’ya ama oradaki birçok Sünni cemaatlerle savaşır. İsrail’le savaşmayanlar sünni cemaatlerle ya da şiirlerle savaştılar. Bu mantıklı mıdır? İsrail’le savaşacağına Müslümanlarla mı savaşıyorsun? Sünni ya da Şii. Sonuçta Müslüman. Yani kimler tarafından kontrol altında tutuldukları ortadadır ve bunlar paralı asker gibi. Amerika’nın HTŞ’si var, Türkiye’nin Suriye Milli Ordusu var, İran’ın Hizbullah’ı var, Husileri var, Haşdi Şabiler var. Fatimiyyun’u var, Zeynebiyyun’u var. Yani bunlar böyle devletlerin kurduğu örgütler. Silahı da oradan alıyor, parayı da eğitimi de istihbaratı da her şeyi bu devletten hallediyor. Kendine bağlı bir silahlı örgüt kuruyor. Kendisi doğrudan savaşa girmiyor. Dünyanın her tarafından gençleri oraya davet ediyor. Kimini ikna ile kimini parayla. Bir şekilde kiminin inancını kullanarak, ikna ediyor ve buralarda savaşçılar yetiştiriyor. Kendi milli hedeflerine o şekilde ulaşmak istiyor. Bugün açıklama yapıldı. İran Devleti ve Lübnan Hizbullah’ından açıklama geldi: “Oraya asker göndereceğiz” dediler. İran sonuçta büyük bir devlet. Nükleer silahlara da sahip. Türkiye oraya giriyor, HTŞ giriyor. Bunun sonunda Hizbullah’a kadar da gidebilirler. Bunun bir yerde durdurulması lazım. Şimdi Rusya ve İran buna müsaade edecek mi? Türkiye gene yanlış yapıyor; gene balıklama atlıyor. Daha bir hafta oldu. Güya Türk ordusu oraya girmiyor. Güya savaşmıyor. Daha sakin davranıyorlar bu defa. Yani “Asarız, keseriz, orada Cuma namazı kılarız” demiyorlar şu anda güya ama bakın bir hafta zor dayandılar. Bugün konuşmaya başladı Cumhurbaşkanı ve dedi ki: “Şam’a kadar gidilecek” dedi. Dayanamadı bak, bir hafta. Bir hafta susamadı. Bir hafta zor dayandı en son patladı. “Arkasında biz varız” demiş oldu. Bu bir itiraf aslında. Zaten televizyonlara bakın. Hükümet televizyonların hepsinde HTŞ’yi ve oradaki Suriye Milli Ordusunu ve bu yeni başlayan savaşı destekleyici, Beşar Esed’i suçlayıcı konuşmalar yapılıyor.
‘Türkiye 2011’de Yaptığı Hatayı Yine Yapıyor’
Burada mesele Büyük Ortadoğu Projesi meselesi. Irak’tan sonra Libya, Libya’dan sonra şimdi Suriye bitirilmeye çalışılıyor ve İsrail’in güvenliğini sağlanıyor. Türkiye’yi de bu işte kullanmak istiyorlar. Türkiye, Irak’ta yaptığı hatayı yine yapıyor. Libya’da yaptığı hatayı yine yapıyor. 2011’de Suriye’de yaptığı hatayı yine yapıyor. Yine Amerika’ya güveniyor ve onun ipiyle kuyuya iniyor. HTŞ’yle bir yere varacağını zannediyor. Neticede bu bir örgüt. İran ve Rusya Beşar Esad’ı desteklerse HTŞ falan ortada hiçbir şey kalmaz. HTŞ’nin ne uçağı var ne bir şeyi var. Bütün dayanakları, düşündükleri; Rusya zor durumda, karışamaz. Ya karışırsa. “İran zaten Amerika’yla karşı karşıya. Trump tehdit edip duruyor. İran çok girmek istemeyecektir” gibi düşünüyor. Ne biliyorsun girmek istemeyeceğini? Bu adamlar için Suriye önemli.
Kastettiğim bu devletler için Suriye gayet önemli. Bırakamazlar. O zaman Suriye Amerikancı bir hükümetin eline geçerse, Amerika’nın planı bu. Beşar Esed Rusyacı. Suriye Amerikancı bir hükümetin eline geçerse o zaman Rusya onunla komşu olmuş olacak. Rusya buna izin vermez. Amerikancı bir hükümet demek NATO demek. Rusya, NATO’yu sınırında istemez ama Rusya’ya bir vaatte bulundularsa bu sefer sessiz kalacaksa bunun sözünü aldılarsa ona güvenerek yapıyorlarsa bunlar devlet sırları, onları ben bilemem. Ben siyasi analiz yapabilirim en fazla. Ben devlet sırlarına hâkim değilim. Eğer böyle bir gizli anlaşma varsa bu yapılan o zaman mantıklı olur. Ama böyle bir gizli anlaşma yoksa “Rusya zaten karışamaz, İran zaten karışamaz” mantığıyla hareket ediliyorsa evdeki hesap çarşıya uymayacaktır.
Zaten bugün İran’dan ve Hizbullah’tan yapılan açıklama bunu gösterdi. Sessiz kalmayacaklar, savaşa girecekler. O yüzden aslında Amerika büyük devlet gene Türkiye’yi öne sürüyor. Türkiye şimdi akıllı davrandığını zannediyor. Bir haftadır karışmıyor. “Biz karışmıyoruz falan filan” diyor. Herkes biliyor Türkiye işin içinde. Bir hafta zor dayandı. Bak en son yine patladı. Konuştu ki yani “arkasında biz varız” mesajını verdiler. HTŞ’nin Amerika’nın kendi emrinde olduğunu herkes bilir. Buna rağmen hâlâ konuşmuyor ve niye aleni tavır koymuyor? Çünkü ya Rusya sinirlenir de asker gönderirse Suriye için Rusya’yla mı savaşacak, dünya savaşına mı girecek? Onu yapmamak için şimdi böyle sakin duruyor. Gene Türkiye’yi öne sürüyor. Türkiye aynı hatayı yine yapıyor.
Saddam devrildi, Irak daha mı iyi oldu? Türkiye’nin güvenliği daha mı iyi şu anda? Saddam kötüdür, zalimdir. Mesele o değil. Sanki gelen çok mu iyisi? Onların derdi Saddam’ın iyiliği, kötülüğü değil. Bu siyaset böyle bir şey değil. “Bu iyi adam, kötü adam” böyle bir şey yok siyasette. Plan var ortada. Sonuçta Saddam İsrail’e düşmandı, devirdiler. Kaddafi deliydi, falan ama İsrail’e düşmandı; devirdiler. Beşar zalimdir, şudur, budur; şimdi devrilecek, devrilmek üzere. İran ve Rusya müdahale etmezse Çin müdahale etmezse devrilir. Zaten Beşar’ ın bir gücü yok ki bitik.
Şimdi bunun sonucunda ne olacak? İsrail’in güvenliği daha da çok sağlanacak. Kurulacak olan yeni nizam Beşar Esad kadar İsrail düşmanı olmayacak. Lübnan Hizbullah’ına düşman olacak, Hamas’a düşman olacak. Kurulacak olan nizam böyle bir nizam olacak. İran’ın Şii Hilali dediği bir şey var. Birkaç örgüt kurarak birkaç devlette İsrail’in önünü kesiyor. Amerika bunu bozmaya çalışıyor. O Şii Hilali’ni. Haşdi Şabiler, Hizbullah, Husiler, Yemen Devleti vs. Bunlarla bir Şii Hilal’i.”
Alparslan Kuytul Hoca'nın Konu Hakkındaki Açıklaması