Alparslan Kuytul Hocaefendi'nin 8 Kasım Öncesi Telefon Görüşmesinden Önemli Notlar

Alparslan Kuytul Hocaefendi'nin 8 Kasım tarihli mahkemesi yaklaşırken 26 Ekim 2018 Cuma günü eşi Semra Kuytul Hocahanım ile yapmış olduğu telefon görüşmesinden önemli notlar haberimizde...

Eklenme Tarihi: 27 Eki 2018
4 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Alparslan Kuytul Hocaefendi'nin 8 Kasım Öncesi Telefon Görüşmesinden Önemli Notlar

261 gündür Bolu F Tipi cezaevinde tutuklu bulunan ve 8 Kasım'da ilk mahkemesi gerçekleşecek olan Alparslan Kuytul Hocaefendi'nin geçtiğimiz Cuma günü eşi Semra Kuytul ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesi Hocaefendi'nin resmi sitesinden paylaşıldı.

İşte 26 Ekim Cuma günü gerçekleştirilen 10 dk’lık telefon görüşmesinden çıkarılan önemli notlar;

Mahkemeye çalışıyorum. Adamlar göz göre göre bahane aramışlar, başka bir şey yok. Konuşmalara bakıyorum içi tamamen boş. Hiç Allah’tan korkmamışlar. Sırf susturmak için her şeyi doldurmuşlar.

Bir tanesi var ki Rus uçağının düşürülmesiyle ilgili… Ne FETÖ ne PKK hiçbir konuyla alakası yok. Sırf iddianameyi kabarık göstermek için yapılmış. Mevlana’nın: ‘Üzülme can! Doğruysan zarar gördüm deme. Bil ki iyiler mutlaka kazanır’ sözü tam buraya uygun… Mevlana yine başka bir sözünde diyor ki: ‘Her şey vaktini bekler, ne gül vaktinden önce açar ne güneş vaktinden önce doğar. Bekle senin olan sana gelecektir.’ Elhamdülillah biz de bekliyoruz. Kur’an-ı Kerim hem bize müjde veriyor hem de vaatte bulunuyor.

“Onlar istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” Bize hem müjde veriyor hem söz veriyor. Mesela Muhammed Suresi’nde de: ‘Ya eyyühellezine amenu i tensurullahı yensurkum ve yusebbit akdamekum. ‘Ey müminler eğer siz Allah’a yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar’ buyruluyor.

Biz Allah rızası için yapmamız gerekenleri yapmaya devam edeceğiz. Allah da sözünü yerine getirecektir. Hem yardım edecek hem de ayaklarımızı sabit kılacaktır. İnsanlar doğrunun hâkim olduğu ortamlarda doğruyu konuşabilirler. Bu kolaydır. Önemli olan bu değildir. Yiğitlik; doğrunun hâkim olduğu ortamda doğru safta bulunmakla değil, haksızlığın hâkim olduğu ortamda doğru safta bulunmakla olur. Ama bu kolay değil tabi. Zaten kolay olmadığı için de bir yiğitlik bu. Birisi bana mektubunda bir videoyu anlatmış: Bir yılan kuşu yakalamış ve kuyruğu ile kuşu sarmışken karıncalar yılanı rahatsız edip kuşun kurtulmasını sağlamışlar. Yüzlerce karınca yılanı rahatsız etmiş ve yılan rahatsız olunca o sırada kuş kaçıp kurtulmuş. Yani demek ki bir karıncanın küçük bir ısırığı bazen önemli faydalar sağlayabiliyor. O yüzden herkesin Allah rızası için yapmış olduğu her bir faaliyet, kullandığı her bir cümle, attığı her bir tweet aslında çok önemli faydalar sağlayabilir. Herkes bunun farkında olmalı.

Adaletin Olmadığı Ülkede, İnsanlar Suçsuzluğunu İspat Edinceye Kadar Suçludur...

Adalet kalmamış. Adaletin olduğu ülkede insanlar suçu ispat edilinceye kadar suçsuz, adaletin olmadığı ülkede ise insanlar suçsuzluğunu ispat edinceye kadar suçludur. Yani şimdi, senin kendini, suçsuzluğunu ispat etmen lazım. Halbuki adaletin olduğu ülkede savcılar suçu ispat eder. Adaletin olmadığı ülkede sanıklar suçsuzluğunu ispat eder. Yani bu hale gelmişiz. Sen kendi suçsuzluğunu ispat edeceksin. Halbuki savcının suçu ispat etmesi lazım. İddianameye bakıyorsun kesinlikle hiçbir şey yok… Sen bir insanı hapse atıyorsun, Allah’tan korkmuyorsun.

Dokuz aydan beri beni yatırıyorsun ve iddianameye bakıldığında terör propagandasının p’si bile yok. Benim öyle bir görüşüm yok zaten. Biz terörü lanetleyen, bunu haram olarak gören insanlarız. Buna rağmen böyle bir iftira ile hapse atıyor ve ‘sen kendinin suçsuzluğunu ispat et’ diyor. Aynen bu yaptıkları şey. ‘Sen önce dokuz ay bir yat’ ondan sonra ‘mahkemede kendi suçsuzluğunu ispat et’ diyor. Bu nasıl insanlık? Şimdi onlara ya da böyle düşünenlere sorsan, belki bizimle alay edip; ‘İşte kader -kader’ derler belki de… Belki bizimle alay etmek şeklinde: ‘Siz zaten kadere iman etmiyor musunuz? İşte kaderde bu var demek ki niye o zaman dert yanıyorsun?’ kaderi anlamayanlar, kaderin ne olduğunu bilmeyenler böyle de konuşabilirler. İsyancılar Hz. Osman’ın evine ok atıyorlarmış, evin etrafını çevirdikleri zaman ve diyorlarmış ki ‘Ey Osman bu okları Allah atıyor.’ Yani ‘senin başına geleni Allah sana yaptı, bizi suçlama. Demek ki kaderde bu var o halde bize günah yok’ demek istiyorlar

Hz. Osman da onların anlayacağı dilde onlara ‘Yalancılar, Allah atsaydı tuttururdu’ demiştir. Yani siz aslında tutturamıyorsunuz. Şimdi aynen onun gibi bugün de bize atılan oklar, iftiralar tutmuyorsa atanın Allah değil zalimler olduğu anlaşılıyor. Yani onlar kendilerince, belki sen kendini, sen madem ki kadere iman ediyorsun, o zaman artık o da kaderdir de sessiz kal. Evet kaderde vardır, Allah sizin bu yaptığınız zulme müsaade ediyordur ama bu bir hikmete binaendir. Ağır imtihanlar büyük gelişmelerin habercisidir. Bu gibi olaylar bundan sonra büyük gelişmeler olacağını gösteren olaylardır inşallah. Yine Mevlana’nın bir şiiri var; ‘Ayağım kırıldı diye üzülme. Belki de Allah sana bir kanat takacaktır.’ Belki de bunda sonrasında Allah’tan büyük temennimiz o , bir gelişme nasip edecek.

Biz kaderimize razı olduk. Kaderine razı olana Allah onu razı edecek kadar verir. Kaderine razı olanı Allah da razı eder. İzzetli bir hareket zalimlere boyun eğmez, eğerse izzetini kaybeder. Ben Mevlana’nın sözleriyle bitireyim; ‘Sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük. Bir başka bahar için sadece yaprak döktük.’ Evet inşallah bizimki de öyle olacak. Talebelerim hakikatleri haykırdıkları müddetçe zindanda olsam da ben konuşuyorum demektir. Hepsine çok selam söyle.