Alparslan Kuytul'dan "örgüt üyelerini yönlendirme" iddiasını çürüten savunma!

Alparslan Kuytul Hoca, ailesiyle yaptığı telefon görüşmesine "örgüt üyelerini yönlendirme" iddiasıyla süresiz kısıtlama getirilmesinin ardından yaptığı savunmasında, hukuksuzlukları gözler önüne serdi.

Eklenme Tarihi: 30 Haz 2019
6 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Alparslan Kuytul'dan "örgüt üyelerini yönlendirme" iddiasını çürüten savunma!
"Sevenlerine talimat vermek ve yönlendirmek suç ise neden hükümet ve devlet Apo'nun mektubunu televizyondan okuttu?" Savunmasında "bana talimat veriyor diyenler, 'terörist başı, bebek katili' dedikleri Apo'nun mektubunun televizyondan canlı yayında okunmasını sağladı! Çünkü Apo'nun Kürt halkını yönlendirmesi, CHP adayına oy vermemelerini sağlaması ve AKP'nin adayının kazanmasını sağlaması işlerine geliyordu. Demek ki iş siyasi menfaat olunca toplumun yönlendirilmesine sessiz kalınıyor hatta yardım ediliyor!" diyen Hocaefendi, kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan'ın TRT'de yayınlanan ve İstanbul'daki Kürtleri tarafsız kalmaya çağıran konuşmasının da hükümet ve devlet eliyle yaptırıldığını vurguladı. "Talimat verecek olsam kaydedildiğini ve takip edildiğini bile bile telefonla mı veririm?" Açıklamasında talimat verdiği suçlamasını reddeden Hocaefendi; "soruşturma konusu olan konuşmamda, arkadaşlarımın iyi bir İslam davetçisi oldukları haberini alırsam, yıllar önce verdiğim şükür kurbanı kesme sözümü yerine getireceğimi söylüyorum. Talimat bunun neresinde? Talimat verecek olsam kaydedildiğini ve takip edildiğini bile bile telefondan mı veririm?" diyen Hocefendi kendilerinin bir gönüllü hareketi olduğunu ve yapılanların talimatla, mecbur bırakılarak değil, Allah rızası için gönülden yapıldığını bildirdi. "Cezaevi mahkeme değil, cezaevi idarecileri de hakim değildir." Hocaefendi, cezaevi müdürlüğünün gönderdiği tutunaktaki suçlamaya dikkat çekerek, haklarında henüz bir hüküm olmadığı halde "örgüt üyeleri" olarak itham edilmelerine şu şekilde tepki verdi; "Gönderdiğiniz yazıda “örgüt üyeleri” denilerek delilsiz ve yetkisiz bir şekilde bir suç örgütünün varlığına hükmedilmiş olmaktadır. Cezaevi mahkeme değil, cezaevi idarecileri de hâkim değildir. Madem örgüt üyeleri denilmektedir o zaman bu örgütün adını da açıklamalısınız. Bizim hakkımızda bir yargı kararı yok iken bu şekilde itham etmek kimsenin hakkı olamaz." Bir kez daha "suç dosyası değil, sus dosyası" dedi Hocaefendi, kendisinin konuşmasını istemeyenler tarafından susturulmak istendiğini defaatle belirtirken bir kez daha o tarihi cümleyi dile getirdi; "Suç değil, sus dosyası" "Bildiğimiz gibi “suç örgütü” dosyasından ilk celsede tahliye aldım ve sonra yine aynı güçlerin müdahalesi ile tekrar tutuklatıldım. Benim dosyam “suç dosyası değil sus dosyası” olduğunu milyonlarca insan biliyor." "Bugüne kadar hangimiz bir suç işlemiş?" "Suç örgütü" ithamıyle kendisinin ve arkadaşlarının yetkisiz kişiler tarafından yaftalandığını bildiren Hocaefendi, örgüt olarak hangi suçu işlediklerini şu şekilde sorguladı; "Ben ömrü ilimle İslami dersler ve konferanslarla ve İslam’a hizmetle geçmiş, kendini bu yola adamış bir hocayım. Hayatım konuşmalarım, yazılarım, yaptıklarım ve arkadaşlarım meydandadır. Bugüne kadar hangimiz bir suç işlemişiz? Suç örgütü demek mafya demektir. Mafya silah satar, kadın satar, uyuşturucu satar, çek-senet tahsilatı yapar. Biz böyle insanlar mıyız?" "Muhalif olanlar safdışı edilmeye çalışılıyor!" Ayrıca zindanda olmasının gerçek sebeplerini sıralayan Hocaefendi; "Benim zindanda olmam; 1-Tevhidi anlatmamdan ve “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı” dememden, İslam medeniyetini isteyip başka medeniyetleri ve ideolojileri reddetmemden 2-AKP Hükümetinin yanlışlıklarını eleştirmemden 3-Derin devletten ve yaptıklarından bahsetmemden kaynaklanıyor. Bunlardan dolayı hapse atamayanlar “suç örgütü” iftirası ile beni saf dışı etmeye ve susturmaya çalışıyorlar. 15 Temmuz belasından sonra 15 Temmuz bahanesi ile nice insanlara haksızlık yapıldığını, muhaliflerin bu yolla susturulmaya çalışıldığını herkes de biliyor, sizler de biliyorsunuz, ülkenin geldiği durumu da görüyorsunuz." dedi. Alparslan Hocanın savunmasının tamamı şu şekilde;

Eşimle yaptığım telefon konuşmasında “örgüt üyelerini yönlendirmek” iddiası ile ilgili açıklamam şudur:

Soruşturma konusu olan konuşmamda beni sevenlere talimat sayılabilecek bir cümle dahi yoktur. Konuşmada sadece arkadaşların İslam’ı anlatmaya başlamasından duyduğum sevinci ifade ediyor ve iyi bir İslam davetçisi olurlarsa bunun yıllar evvel verdiğim şükür kurbanı kesme sözünü yerine getireceğimi söylüyorum. Talimat bunun neresinde?

Hem Allah-u Teâla Kur’an-ı Kerimde, “Rabbinin yoluna hikmetle (Kur’an ile ve ilmi delillerle) ve güzel öğütle davet et.” buyuruyorken bunun için benim talimat vermeme, bu ayetleri bilen arkadaşları yönlendirmeme gerek var mı?

Soruşturma evrakında geçen “örgüt üyelerini yönlendirdiği” ifadesinden maksat beni sevenlere “talimat” vermekse ben kimseye talimat vermedim ve bu maksatla konuşmadım. Eğer yönlendirmekten maksat “teşvik etmek” ise İslam’ı anlatmaları için her zaman teşvik ettim, bundan sonra da edeceğim. Bununla da şeref duyarım.

Her Müslüman İslam’dan bildiği hakikatleri bilmeyenlere anlatmakla mükelleftir. İslam’ı anlatmak ve buna teşvik etmek bir suç değildir ve olamaz. Herkes İslam’ı öğrense, yaşasa ve anlatsa daha güzel bir toplum meydana gelmez mi? Kendini Müslüman kabul eden hiç kimse bundan rahatsızlık duymaz.

“Yönlendirmekten” maksad talimat vermek ise bunu yapacak olsam kaydedildiğini ve takip edildiğini bile bile telefonla mı yaparım?

Biz gönüllülerden oluşan ve hayırlı işlerle uğraşan bir vakıfız. Gelenler gönüllü olduklarından istediğini yapar, istemediğini yapmazlar. Bizde işler talimatla ve mecbur ederek değil Allah rızası için, gönül rızasıyla ve özgür iradesi ile yapılır. Bana gelen binlerce mektupta da bunu görebilirsiniz.

İki gün önceki kapalı görüşte bu konuyu ziyaretçilerimle konuşurken yeğenim dedi ki: “Amca! Sen talimat verdiysen biz niye talimat olarak anlamadık.” Onun bu sözünden de konuşmamda talimat olmadığı anlaşılmaktadır.

Geriye sadece teşvik kalmaktadır ve hayırlı işlere teşvik her Müslümanın vazifesidir. Suç işleme talimatı veya suç işlemeye teşvik edilmediği müddetçe Cezaevi ilgilendiren bir konu yok demektir.

Arkadaşlarımı İslam’ı anlatmaya, iyilikleri çoğaltıp kötülükleri azaltmaya teşvik etmemden rahatsız olanlar ve Cezaevi idaresini kullanarak beni susturmaya çalışanlar aslında sadece benden değil arkadaşların İslam’ı anlatmasından rahatsız olmaktadır. Susturmak için beni hapse attıranlar şimdi binlerce arkadaşımın konuşmaya başlamasına çok kızmış olmalılar.

Sevenlerine talimat vermek ve onları yönlendirmek suç ise o zaman neden hükümet ve devlet “terörist başı” dedikleri Apo’nun mektubunun canlı yayında televizyonlarda okunmasını sağladı? Hem de Apo ile görüşmesi mümkün olmayan, Apo’nun ne akrabası ne de avukatı olmayan birisini cezaevine girdirip O’nunla görüşmesini sağlayıp, kanunsuz bir şekilde Apo’nun mektubunu gelen kişiye verip televizyonlarda okunmasını sağladılar. Demek ki siyasi menfaat olunca, işlerine gelince “bebek katili ve terörist başı” dedikleri kişinin kendini sevenleri yönlendirmesine sessiz kalınır hatta yardım edilirmiş.

Aynı şekilde kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan’ın konuşmasının TRT’de yayınlanması, böylece İstanbul’daki Kürtlerin tarafsız kalmaya çağrılması… bunları açıklamama gerek var mı? Bu konuya girmemin sebebi, başlatılan soruşturmanın Cezaevi idaresi ile alakasının olmadığını bilmemdendir. Talimatın birtakım siyasilerden geldiğini bildiğim için çelişkilerini ve gerçek yüzlerini ortaya koymak istedim.

Gönderdiğiniz yazıda “örgüt üyeleri” denilerek delilsiz ve yetkisiz bir şekilde bir suç örgütünün varlığına hükmedilmiş olmaktadır. Cezaevi mahkeme değil, cezaevi idarecileri de hâkim değildir. Madem örgüt üyeleri denilmektedir o zaman bu örgütün adını da açıklamalısınız. Bizim hakkımızda bir yargı kararı yok iken bu şekilde itham etmek kimsenin hakkı olamaz.

Kanunlarda gayrı meşru örgütler iki kısımdır: 1-Terör örgütü 2-Suç örgütü. Terör örgütü olduğumuza dair zaten bir iddia mevcut değildir. Suç örgütüne gelince hangi suç örgütü insanlara İslam’ı anlatır, İslam’ı anlatanlar çoğalınca Allah’a şükreder ve kurban keser? Hangi suç örgütü konferanslar ve ilmi dersler verir? Hangi suç örgütü orta-lise talebeleri ile ilgilenir, derslerine yardımcı olur? Hangi suç örgütü fakirlere yardım dağıtır?...

Bildiğimiz gibi “suç örgütü” dosyasından ilk celsede tahliye aldım ve sonra yine aynı güçlerin müdahalesi ile tekrar tutuklatıldım. Benim dosyam “suç dosyası değil sus dosyası” olduğunu milyonlarca insan biliyor.

Suç örgütü olduğumuza dair en küçük bir delil olmadığı ve bir yargı kararı da bulunmadığı halde gönderdiğiniz yazı da “örgüt üyelerine talimat veya yönlendirmeden” bahsedilmesi ve bununla itham etmeniz yargısız karar vermektir. Hem de hâkim olmayan ve yetkisiz kimseler tarafından. Ben bu ifadeyi kendime ve arkadaşlarıma hakaret kabul ediyorum.

Ben ömrü ilimle İslami dersler ve konferanslarla ve İslam’a hizmetle geçmiş, kendini bu yola adamış bir hocayım. Hayatım konuşmalarım, yazılarım, yaptıklarım ve arkadaşlarım meydandadır. Bugüne kadar hangimiz bir suç işlemişiz?

Suç örgütü demek mafya demektir. Mafya silah satar, kadın satar, uyuşturucu satar, çek-senet tahsilatı yapar. Biz böyle insanlar mıyız?

Benim zindanda olmam; 1-Tevhidi anlatmamdan ve “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı” dememden, İslam medeniyetini isteyip başka medeniyetleri ve ideolojileri reddetmemden 2-AKP Hükümetinin yanlışlıklarını eleştirmemden 3-Derin devletten ve yaptıklarından bahsetmemden kaynaklanıyor.

Bunlardan dolayı hapse atamayanlar “suç örgütü” iftirası ile beni saf dışı etmeye ve susturmaya çalışıyorlar. 15 Temmuz belasından sonra 15 Temmuz bahanesi ile nice insanlara haksızlık yapıldığını, muhaliflerin bu yolla susturulmaya çalışıldığını herkes de biliyor, sizler de biliyorsunuz, ülkenin geldiği durumu da görüyorsunuz.

Alparslan Kuytul