Amerika’nın tuzağı; Türkiye’nin Eliyle Suriye Karıştırılmaya Devam Ediyor

Alparslan Kuytul, 13 Ekim Cuma akşamı gerçekleştirdiği Tefsir Dersi sonrası gündeme dair önemli soruları cevaplandırdı. Hocaefendi, “Türkiye’nin İdlib’e düzenlediği operasyon hakkında görüşünüz nedir?” sorusuna verdiği cevapta; “Suriye’yi bu hale getiren biziz” diyerek çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Eklenme Tarihi: 16 Eki 2017
9 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Amerika’nın tuzağı; Türkiye’nin Eliyle Suriye Karıştırılmaya Devam Ediyor

Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin “Türkiye’nin İdlib’e düzenlediği operasyon hakkında görüşünüz nedir?” sorusuna verdiği cevabı;

Suriye’yi bu hale getiren, “hadi sokağa çıkın” diyerek onları gizlice sokağa çıkartan, kamyonlarca silah gönderen Türkiye’dir. İnkâr etmeye gerek yok, bu herkesin bildiği bir şey. Daha evvel Irak’ta hata ettik, orası bölündü. Şimdi o bölünmeye kızarak, “Kürdistan’ın kurulmasına izin vermeyiz, orduyla gireriz” diyerek Barzani’yi tehdit ediyoruz.

Unutmadım, Unutmayacağım, Unutturmayacağım

Irak’ta Amerika’yı desteklediniz. O ihanetiniz sebebiyle iki milyon insan öldü. Irak’ın bölünmesinin bir sebebi de sizin bu desteğinizdir.

İki milyon insanın öldürülmesine yardım ettiniz!

İki milyon insanın ölümüne destek verdiniz!

Şimdi bir takım menfaatler çatışınca Amerika’yla karşı karşıya geliyorsunuz. O zaman karşı karşıya gelerek, “Müslümanların aleyhinde sana yardım edemem” deseydiniz. Neden o zaman karşı karşıya gelmeyi göze almadınız? Amerika’nın uçakları nasılsa Arapları öldürecek, umurunuzda değil. Nasılsa Suriye’dekiler de Arap, onların ölmesi de umurunuzda değil. Bu Müslümanlık mıdır?

Hâlâ Amerika’ya Güveniyorlar

O politikanın sonucunda Irak bu hale geldi. Oradan ders almadılar. Amerika’ya güvenmeye devam ettiler. Amerika’nın her lafına inanmaya çalıştılar. Güzel bir Irak’ın meydana geleceğini söylüyorlardı, nasıl bir Irak’ın meydana geldiğini gördünüz. Savaşın başladığı 2003 yılından beri ben bunu söylüyorum. Ve oradan ders almadılar. Hala Amerika’ya güveniyorlar.

Kendimizi Bölgesel Güç Görüp Suriye’yi De Harekete Geçirmeye Kalkıştık

Suriye’yi harekete geçirdiler. Bölgenin lideri olacaklar ya, bölgesel güçmüşüz ya… Hatta bazen biraz kendilerini kaybettiklerinde küresel güç dedikleri de oluyor. Bölgesellik de bize yetmiyor artık bir de küresel güç olmaktan bahsediyoruz.

Kişi başına düşen milli gelir 10.000 dolar,

İşsizlik %11,

Talebelere öğretebilme başarısında dünyada 107. sıradayız (77. sıradaymışız, daha da gerilemişiz) Afrika gibi, talebelerimize bir şey öğretemiyoruz. Ne matematik, ne İngilizce ne de başka bir şey) Biz öğretemiyoruz. Öğretebilme kapasitemiz çok kötü, eğitim berbat. Her yeni gelen bakanla sistem değişiyor. Biz bu haldeyken kendimizi bölgesel güç, küresel güç falan görüp Suriye’yi de harekete geçirmeye kalkıştık. Suriye bu hale geldi.

Şimdi İdlib’de Kiminle Savaşıyorlar?

Nice tertemiz gençler, Avrupa ve Türkiye de dâhil, dünyanın her yerinden istihbarat örgütleri tarafından toplanıp getirilmiş. Sakallı, çoğu da göbekli bazı karanlık tipler, hayatında İslam yok, mahallenin dünkü esrarkeşi şeriatçı kesiliyor ve “Orada cihat var” diyerek cihada adam gönderiyor.

Karanlık adamlarla irtibat halinde olanlar, bu gençleri oralara gönderdiler, dünyanın her tarafından getirilen bu gençler Irak ve Suriye’de toplandı. Bir kısmı DAEŞ’ e, bir kısmı da Nusra cephesine katıldı ve şu anda öldürülüyorlar. Birileri bu temiz gençleri alıp oraya götürdü. Şimdi “İdlib’e giriyoruz” diyorlar. Kimi öldüreceksin İdlib’te? Nusra cephesinden olan saf, kandırılmış gençleri… Onları öldürmekle gurur duyuyorlar.

Bu Gençlere Yazık Değil Mi?

Siz “Suriye’deki cihadı destekliyoruz” demiyor muydunuz? Şimdi onları öldürüyorlar. Türk ordusunun vazifesi, Müslüman gençleri öldürmek mi olmalı? Suriye’yi bu hale getiren sizsiniz Nusra değil ki. O gençleri oralara getiren istihbarat örgütleri. Pasaportunu, vizesini, parasını, her şeyini ayarlıyor. Sakallı, şeriatçı kılığındaki bir adam, “sen kafanı yorma, ben yolunu öğrendim, seni oraya göndereceğim” diyor, o genç de, “Kim bu adam?” demeyip ona inanıyor. “Allah için” diyor, pasaportu, vizeyi, uçak biletini alıyor, oraya ölmeye gidiyor. Hepsini Irak’a, Suriye’ye, Afganistan’a toplayıp orada öldürüyorlar. Yazık değil mi bu gençlere?

Türkiye'nin Politikası Tamamen Fiyaskodan İbaret

“Efendim İdlib’i kurtaracağız” İdlib’i bu hale getiren sizsiniz. Şimdi, Beşar Esed’le birlikte oldular. Türkiye’nin bu U dönüşleri o kadar iğrençleşti ki! Şu anda savaştıklarını dün destekliyorlardı, Beşşar’a da lanet okuyorlardı. Şimdi aracılar vasıtasıyla Beşşar’la gizli görüşmeler başladı. Görürsünüz yakında doğrudan görüşmeler de başlayacaktır. Bakarsınız Beşer Esad yine dostumuz olmuş… Dün Cumhurbaşkanı, İsrail için “terörist İsrail” demiyor muydu? Şimdi ise “dostumuz İsrail” diyor.

Türkiye'nin politikası tamamen fiyaskodan ibaret, tepeden tırnağa fiyasko!

Devlet böyle idare edilmez, böyle aşiret bile idare edilmez.

Sabah dostuz akşam düşmanız, bu nasıl devlet politikası!

Devlet Aklı İle İdare Edilmiyor, Uzmanların Planlamalarıyla İdare Edilmiyor

Amerika’nın dostları kolay kolay değişmiyor. İngiliz’in dostu kolay kolay değişmiyor. Bizim dostumuz sabahtan aksama kadar değişiyor. Devlet aklı ile idare edilmiyor. Uzmanların planlamalarıyla idare edilmiyor. Bir adam aklına estiği gibi davranırsa olacağı budur; sabah dost, akşam düşman…

İdlib’te kimi öldürüyorsunuz? Oraya seksen tane asker gönderildi, korkularından fazla gönderilmiyor. Çok asker giderse çok ölüm olur. Bir şey olacaksa araçlara olsun diye, daha çok tank ve zırhlı araç gönderiyorlar,

İnsanlar, “Suriye’yi sen bu hale getirdin şimdi asker gönderiyorsun. Banane İdlib’ten, benim askerimi niye oraya gönderiyorsun, benim askerim niye orada ölüyor?” derler diye, az sayıda asker gönderiliyor. Ama seksen değil on tane bile gönderseniz, oradan cenaze gelirse bunun hesabını veremezsiniz. “Efendim, Nusra’yla savaşmak için” Siz Nusra’yla gayet iyiydiniz.

Siz Tek Öldürmeyi Mi Bilirisiniz?

Bunlar ana kuzuları hiç acımıyor musunuz? Bu Amerika tuzağı, sizi kullandı Suriye’yi elinizle karıştırdı. Bir milyon insan öldü, on milyondan fazla insan dünyaya dağıldı. Suriye yerle bir oldu herkes aç, perişan ve hiç acımıyor musunuz? Sizin bu politikanız, planlarınız yüzünden insanlar oraya savaşmaya geldi. Nusra dediğinizin içinden Suriyelisi az, hep oradan buradan gelme. Başka devletlerden kandırıldı, oraya götürüldü.

Siz tek öldürmeyi mi bilirisiniz? Bir ikna yoluna gidemez misiniz? “Bakın bu işin sonu yok. Biz artık destek vermiyoruz sizin bu cihadınıza. Evet, biz sizi sokağa döktük ama kusura bakmayın, olmadı gelin vazgeçin gençler, gidin memleketinize yoksa sizi öldürecekler” demeniz gerekmez mi?

Dünyada Büyük Bir Temizlik Yaptılar; Şeriatçı Gençler Temizlendi!

Bu gençleri kim oraya götürdü? Hangi vizeyle, hangi pasaportla gidildi? Niye izin verildi? Bunlar hep Türkiye’den geçti, niye göz yumuldu? Adeta şöyle bir tuzak var; “hepsi oraya gitsin, orada öldürülsün” Dünyada büyük bir temizlik yaptılar şeriatçı gençler temizlendi. Ben 6-7 yıldır anlatıyorum, beni dinlemediler. Bu bir tuzak! Dünyadaki tüm gençleri toplayıp, Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da öldürüyorlar.

Türkiye’ye Düşen Vazife Oraya Asker Gönderip De Savaşmak, İnsan Öldürmek Olmamalı

Bir türlü anlatamadım, 4 yıl evvel, “zehir için bırakın, bunun bir yere varacağı yok” dedim. O gün zehir içseydiler, bıraksaydılar. Bu kadar daha insan ölmeyecekti. O günden sonra 3-4 yıldır daha ne kadar insan öldü. Bir yere varacağı yok. Türkiye’ye düşen vazife oraya asker gönderip de savaşmak, insan öldürmek olmamalı. O gençler Türkiye’nin yanlışları, Avrupa’nın ihaneti, Amerika’nın tuzakları, İsrail’in planları sayesinde oraya gittiler. Türkiye’de bunlara devam etti. Şuan Türkiye’nin yapması gereken, “gençler yapmayın, bir yanlış yaptık” demektir. Onlara nasıl kurşun sıkarsın? Bunlar belki başka bir takım yanlış düşüncelere kapılmış olabilirler. Onların bir kısmı bile kâfir diyebiliyor. Desin, o onun cahilliği. Biz ömrümüzü tevhidi anlatmaya vermişiz. İslam’ın hâkimiyeti için mücadele veriyoruz. Bu adam bize bile bu lafı söylüyor. Desin boş verin, gençtir, cahildir, ilim de, tecrübe de, olgunluk da yok. Başlarında hoca da yok desin bir şey olmaz. Yazık bunlar namaz kılan gençler, bunların kimi teheccüd namazı kılıyor. Bunlar ellerini kaldırıp Allah’tan yardım istiyor. Bunlar bir yanlış yaptı diye hepsini mi öldüreceksiniz? Hiç mi vicdanınız yok. Hep ana kuzusu bunlar. Bunların anası var, babası var. Hiç acımıyorlar, üstelik kendi yanlışları.

Devlet Başkanında Şefkat Olmalı

Türkiye’de de aynısını yapıyorlar. O gün Cumhurbaşkanı diyor ki, “devletler dünyada terörle mücadele yapıyor. 1 güvenlik görevlisi ölüyor, 5 terörist öldürüyor, 1’e 5. Biz daha başarılıyız, 1’e 10. Bir askerimiz polisimiz ölüyorsa onlardan 10 kişi öldürüyoruz” diyor. Ya devlet başkanında şefkat olmalı. Bunları senin çocuğun gibi görmelisin. Bu yola sokmuşlar, kazanmalısın. Öldür öldür, nereye kadar? Kan kanı doğuruyor. Bir kişi öldürüyorsun 100 kişide nefret oluşuyor. Şimdi güçleri yetmiyor susuyorlar. Biliyorlar senin güçlerin azaldığında onların güçlendiğinde hepsi patlarlar. Hepsinin bir akrabasını öldürmüşsün. O insanlar arasında yaşlı yaşlı kadınlar da öldü. Hepsi terörist sınıfına konuluyor o zaman 1’e 10 oluyor. Bir devlet isterse 1’e 100 bile öldürür. Devletsin sen uçağın, topun, istihbaratın, silahlı hava araçların var. Sen istersen her türlü öldürürsün 1’e 10 da, 1’e 100’de öldürürsün marifet mi? O devletlerde 1’e 5 ise, onlar öldürmek istemedikleri, dikkat ettikleri, insan öldürmeden teröristleri öldürdüğü için, dikkat ettiği için sayı az, çok insan öldürmek marifet mi?

1’e 10 az mı? Bu ne demek? Bin beş yüz civarında asker ölmüş demek, öyle rahat söylüyorlar ki ben anlayamıyorum. Bu nasıl şefkat devlet başkanlarında baba şefkati olması gerekir. Bu işin böyle hallolacağı yok, yıllardan beri öldürüyorsun hala devam ediyor. Sürekli, kanla halledeceğiz anlayışı var. İdlib’de de öyle, “gideceğiz öldüreceğiz” anlayışı var. Tek bildikleri öldürmek! Bu gençlerin oralara gitmesine, bu hale gelmesine vallahi billahi sebep sizsiniz. “Bir kaç ay içerisinde Şam’da Emevi Camii’nde Cuma namazı kılacağız” demiyor muydunuz? Bu işin başında siz olduğunuzu söylemiyor muydunuz? Amerikan dışişleri bakanı Rice, “bu işi Türkiye’ye havale ettik. Türkiye bu işten sorumludur” demedi mi? Siz de orda “Cuma namazı kılacağız geliyoruz” demediniz mi? Olmadı şimdi orda bir sürü örgütler türedi ve şimdi gidip onları öldürüyorsunuz. Onları sokağa çıkartan, Beşar’a karşı tahrik eden sizdiniz. o zaman da yine hesap kitap yapmadılar.

Bu hükümetin hesabı kitabı yok. Bu hükümet, sabah düşünüyor akşam uyguluyor. Şimdi düşünüyor yarım saat sonra uyguluyor. TEOG’u kaldıracağım diyor, kaldırıyor. Bu nasıl bir şey? Şimdi bakan kıvranıyor bir aydan beri ne yapacağını şaşırmış. MİS diye bir sistem getirdiler. Milli izleme sınavı, diğer imtihanlar gayri milli mi? Hepsi milli ne biçim isim bu? Sonuçta yine imtihan var. İmtihansız olmaz nasıl tasnif edeceksin?

Her şey böyle, Irak politikasında da, Suriye politikasına da bir anda karar veriliyor. İsrail’le düşmanlık da, dostluk da bir anda oluyor. Rusya ile bir anda düşman, bir anda dost oluyoruz. Bir anda çözüm süreci diyoruz sonra ertesi gün iptal edip, savaş ediyoruz silah diyoruz.

Ben Bu Yaşıma Geldim Böyle Hükümet Görmedim

Yazık şimdi İdlib’deki gençleri öldürmeye gitmişler. Ben yıllardır; “Gençler yapmayın! Bu bir tuzak, bu bir tuzak yapmayın” diyerek onlara anlatmaya çalıştım. O gençlerin öldürülmesinden dolayı sevinemem. Onlar Müslüman gençler; siyaset bilmiyor, strateji bilmiyor ve çoğunluğu da Türkiye’ye güveniyor. "Türk Devleti işin içinde, koca bir devlet herhalde her şeyi düşünmüştür” diye düşünerek Türkiye’ye güvendiler. Türk Hükümeti düşünmeden hareket etti. Yoksa zalim Beşar’ın karşısına kim çıkabilir? Türkiye’ye güvenenler şimdi şok olmuş vaziyette; "Türkiye ile beraberdik, bugün bize karşı asker gönderdi" diyorlar. Şimdi Türkiye ne yapmaya çalışıyor? Yeter ki bu olay bitsin. Bakın dün Suriye’yi karıştırıyorlardı. "Aman ne olursa olsun yeter ki lanet savaş bitsin" derken, şimdiyse, "Beşar mı kalıyor, kim kalıyorsa kalsın yeter ki bitsin. Öldük bittik!" diyorlar. Beşar ne yapacaksa yapsın çünkü Rusya zaten Beşar’ı bırakmıyor. Lübnan zaten bırakmaz. Irak da Beşar’ı destekliyor. Türkiye artık kabullendi. "Beşar ile devam etmek zorundayız. Yeter ki bu Suriyeliler vatanına dönebilsin, razıyız" diyorlar. Oyuncak mı bu? Bir milyon insan öldü, Suriye yerle bir oldu,10 milyon insan darmadağın oldu. Çokları denizde boğuldu. Bu böyle kolay bir mesele mi? "Plan da tutmadı napalım? Bizler savaşacağız eski düzen tekrar kurulsun, Beşar Esad hakim olsun. Feda olsun bir milyon kişi, öldüyse öldüyse napalım, Allah rahmet eylesin..." Bu kadar mı? Çok acımasızlar, lanet olsun böyle siyasete! Siyaset bu mu? Siyaset, çözme sanatıdır. Bunlar çözmüyor ancak öldürüyorlar.