Ankara ve çevre kentlerinde 1993-1996 yılları arasında Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da aralarında olduğu 19 kişinin infaz edilmesine ilişkin açılan JİTEM Davasının dördüncü duruşması Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, eski Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin, emekli yarbay Korkut Eken’in de aralarında olduğu 19 sanığın yargılandığı duruşmaya Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şube Eşbaşkanı Şevin Kaya ve Fevzi Korkmaz, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi (PM) Üyesi ve eski milletvekili Abdullah Zeydan, HDP milletvekilleri Abdullah Koç, Fatma Kurtulan ve Kemal Peköz, müşteki yakını Eren Baskın ve Necip Baskın, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlar, HDP Hukuk Komisyonu üyesi avukatlar Sipan Cizreli ve Kenan Maçoğlu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube Eşbaşkanı Sevil Turgut, İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen izleyici olarak katıldı.
Duruşmada ilk sözü avukat Yusuf Alataş aldı. Alataş, mahkeme heyetinin değiştiğini hatırlattı ve yeni heyetin daha önce verilen yazılı görüşlere karşı ne diyeceğini sordu. Heyetin cevabı “zorunda değiliz. Biz heyet olarak değiştik yargılama yapmaya devam ediyoruz” oldu.
Avukat Alataş, davaya konu olan cinayetlerin devlet kararıyla işlendiğini söyleyerek, zaman aşımı riskine dikkat çekti:
“Bu dava sanıkların değil, devletin yargılandığı bir dava. Çünkü devlet kararıyla öldürüldü bu insanlar. Milli güvenlik kurulunda görüşülmüş, uziler kullanılmış. Eğer bu memlekette ceza kanuna koyulan insanlığa karşı suç kavramı bir davada kullanılacaksa o da bu davadır. Ama adam öldürmekten dava açılmış, asıl üzerinde durulması gereken konu bunun bir insanlık suçudur. Bugün karar verseniz zaten istinaf aşamasıydı, Yargıtay aşamasıydı derken zaten zaman aşımı doluyor dedim. Zaman aşımında kurtarma şansı yok bu davanın. Devlet geçmişi ile yüzleşme iradesi yoksa hiçbir şekilde bu yargılamanın gerçek bir yargılamaya dönüşme ihtimali yok, yok. Adil yargılama diye bir kavaram var ama biz ülkemizde bir türlü anlatamadık.”
Alataş, sanıklardan Ayhan Çarkın’ın beyanlarında yer göstermesi olduğunu hatırlattı ve cinayetlerin belli bir amaçla işlendiğini söyledi:
“Sanıkların kimlik ve siyasi konumlarına bakarsınız belli bir amaca yönelik işlenmiş cinayettir. Neden bu cinayetler arasında irtibat var mı, aynı sanıklar üstelik İstanbul mahkemesi tarafından suç işlemek amacıyla örgüt kurma amacıyla suç almış ve kesinleşmiş. Ama bu örgütün üyelerinin birbirleriyle ilişkileri ve devletle olan ilişkileri üzerinde durulmamış”
“Devlet kararının uygulandığı bir cinayet serisidir. Milli Güvenlik kararı var. Biz yargıç, savcı olarak gerçeğe ulaşma çabası gösterilsin. Mahkemenin görevi budur. Ben bu ülkede mahkemeye güvenmeyeceksem, o zaman yargılamanın bir anlamı kalmaz. İşin içinden Çiller var. Gerçek anlamıyla bir yargılama faaliyetine tanıklık etmedik. Mehmet Ağar, duruşmaya getirilmedi. Rahatsızlığı bahane edilerek, getirilmedi” ifadelerini kullandı.”
Daha sonra söz alan Avukat Sertaç Kamil Ekinci ise şimdiye kadar yapılan duruşmalarda mahkemenin siyasi bir yaklaşımla davayı ele aldığını da söyledi:
“Şu ana kadar mahkemenin bu dosyaya yaklaşımı hukuki değil, siyasidir. Bizim görüşümüz şu ana kadar mahkemenin yaklaşımı siyasidir. Ve bizim aleyhimize olan tarafı seçmiştir. Ayhan Çarkın’ın açık ifadeleri var. Haymana da doktorlar sitesinde babamın ölüsü bulunmuştu. Ve bu bilgiyi Ayhan Çarkın söyledi. Babamın nerede öldürüldüğü hiçbir yerde yazmamıştı. Olay yerine ilişkin bilgi vermesi her şeyi ortaya koyuyor. Çarkın’ın söylemlerinin ardından akli dengesi yerinde olmadığı söylendi. Bunun açıklaması yok. Türkiye’de on binlerce yargılama oluyor ve tanık olarak ifade veren şahıslar oluyor ama hiçbirine senin aklın yerinde mi denmiyor. Bu devletin memurunu suçlayan şahıs ya delidir ya yalan söylüyordur diyorlar. Bu ön yargı baştan beri var. 19 kişinin öldürüldüğü bir dava ve Türkiye’nin bir döneminin aydınlatılması için açılmış bir soruşturma ama sanık sandalyelerinde avukatlar oturuyor”
Avukat Ekinci de davanın basit bir cinayet davası olarak ele alınamayacağını vurguladı ve davanın Kürt sorununa ilişkin devletin tutumundan ayrı ele alınamayacağını belirtti.
Mahkeme heyetinin “siyasi konulara girmeyin” sözüne tepki gösteren Avukat Ekinci, “Ben siyasi fikir değil, bu davanın arka planını anlatıyorum. Neden bu oluyor, neden bu insanlar ölüyor bunu konuşalım. Neden TC devleti hukuk dışına çıkarak kendi memurlarını başkasını öldürmesine icazet verdi? Biz hesabını sormadığınız sürece siz bizi karşı tarafta gördüğünüz sürece bu süreç devam eder. Siz bize adalet verin, böyle adalet olmaz.” dedi.
Candan ailesi vekili Avukat Levent Kanat , “Hiçbir Ağır Ceza Mahkemesi’nde 15 kişinin öldürülmesi ile yargılandığı davada kimsenin tutuklanmaması mümkün değil. Bu dosyada 1 tane tutuklu oldu o da önemli açıklamaları olan Ayhan Çarkın. Bu sanıkları aklama davasıdır. Çarkın, davanın açılmasına önemli katkıları olduğu için tutuklandı ve bunun cezasını çektiriyorlar” dedi.
Katledilen Abdül Mecit Baskın’ın oğlu Eren Baskın kendisine yaşatılanların ardından avukat olduğunu söyleyerek, “Benim istediğim eğer ki bir yargılama yapılacak ve adil bir karar verilecekse verilsin. Ama yine aklanacaklarsa çabuk bir şekilde yapılsın yasımı tutulalım. Bu sanıklar hakkında bir ceza tesis edilmesi istiyorum.” şeklinde konuştu.
Duruşmada söz alan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan sanıklar için tutuklama kararı verilmesini istedi.
“Bu davayla ilgili TBMM’de Susurluk Raporu var. Orada her şey yazıyor. Sanıklardan Mehmet Ağar’ın ‘duvardan bir tuğla çekersem duvar yıkılır’ sözü var. Onlar hepsi işledikleri sözün cezasını çekecekler. Yıllardır aynı isimleri duymaktan bıktık usandık. Delileri toplamalı ve sanıklar hakkında tutuklama kararı vermelisiniz. Onların sanık sandalyesinde oturmalı ve biz soru sormalıyız. Belki gerçekten aklanacaklar ama biz soru soramıyoruz. Tanıkların tamamının beyanlarının alınması gerekir. Bu usulü işlemler yerine getirilsin ki ondan sonra tartışalım. Onun ötesinde herkes bir tahmin yürütüyor. Sayın heyet ben çok karamsar değilim. Bunlar hak ettiği cezaları alacaklar. Bu failler yaşadığı sürece yargılanmaktan kaçamayacaklar. Bu ülkede hakikat arayanlar bıkmadan bu mücadeleyi sürdüreceklerdir”
SEGBİS ile duruşmaya katılan Avukat Mehmet Emin Aktar ise Musa Anter Davası’nı hatırlatarak, “Bu dava 6 gün sonraya ertelendi çünkü muhtemelen mahkeme zaman aşımı kararı verecek. Bu bize nasıl adalet duygusu verecek. mesele adaletin sağlanması değil. Böyle bir inanç yok çünkü duruşma salonunda sanık yok” dedi.
Daha sonra söz alan sanık avukatları daha önceki beyanlarını tekrar etti. Mahkeme Van Barosunun katılma talebini reddederek, duruşmayı 20 Ocak tarihine erteledi.
1993-96 yılları arasında Ankara’da Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da aralarında bulunduğu zorla kaybedilen veya yasadışı keyfi infaz edilen 19 kişiye ilişkin ilk soruşturma 2011 yılında başlatılıştı. 19 Aralık 2013 tarihinde düzenlenen yeni iddianameyle Baskın’ın yanı sıra Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeili, Asker Smitko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan cinayetleri de yargılamaya dahil edilmişti.
Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, eski Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin, emekli yarbay Korkut Eken, eski özel harekât polisi Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven ve Muhsin Korman sanıkalar arasında yer alıyor. Sanıkların “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçlarından yargılandığı davada beraat kararı çıkmış, Yargıtay tarafından dosyadaki eksiklikler gerekçesiyle beraat kararı bozulmuştu.
90’lı yıllarda Ankara ve çevresinde işlenen siyasi cinayetlerle ilgili Mehmet Ağar’ın da aralarında bulunduğu 19 sanığın yargılandığı Ankara JİTEM Davası 20 Ocak’a ertelendi.
Ankara ve çevre kentlerinde 1993-1996 yılları arasında Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da aralarında olduğu 19 kişinin infaz edilmesine ilişkin açılan JİTEM Davasının dördüncü duruşması Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, eski Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin, emekli yarbay Korkut Eken’in de aralarında olduğu 19 sanığın yargılandığı duruşmaya Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şube Eşbaşkanı Şevin Kaya ve Fevzi Korkmaz, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi (PM) Üyesi ve eski milletvekili Abdullah Zeydan, HDP milletvekilleri Abdullah Koç, Fatma Kurtulan ve Kemal Peköz, müşteki yakını Eren Baskın ve Necip Baskın, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlar, HDP Hukuk Komisyonu üyesi avukatlar Sipan Cizreli ve Kenan Maçoğlu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube Eşbaşkanı Sevil Turgut, İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen izleyici olarak katıldı.
Duruşmada ilk sözü avukat Yusuf Alataş aldı. Alataş, mahkeme heyetinin değiştiğini hatırlattı ve yeni heyetin daha önce verilen yazılı görüşlere karşı ne diyeceğini sordu. Heyetin cevabı “zorunda değiliz. Biz heyet olarak değiştik yargılama yapmaya devam ediyoruz” oldu.
Avukat Alataş, davaya konu olan cinayetlerin devlet kararıyla işlendiğini söyleyerek, zaman aşımı riskine dikkat çekti:
“Bu dava sanıkların değil, devletin yargılandığı bir dava. Çünkü devlet kararıyla öldürüldü bu insanlar. Milli güvenlik kurulunda görüşülmüş, uziler kullanılmış. Eğer bu memlekette ceza kanuna koyulan insanlığa karşı suç kavramı bir davada kullanılacaksa o da bu davadır. Ama adam öldürmekten dava açılmış, asıl üzerinde durulması gereken konu bunun bir insanlık suçudur. Bugün karar verseniz zaten istinaf aşamasıydı, Yargıtay aşamasıydı derken zaten zaman aşımı doluyor dedim. Zaman aşımında kurtarma şansı yok bu davanın. Devlet geçmişi ile yüzleşme iradesi yoksa hiçbir şekilde bu yargılamanın gerçek bir yargılamaya dönüşme ihtimali yok, yok. Adil yargılama diye bir kavaram var ama biz ülkemizde bir türlü anlatamadık.”
Alataş, sanıklardan Ayhan Çarkın’ın beyanlarında yer göstermesi olduğunu hatırlattı ve cinayetlerin belli bir amaçla işlendiğini söyledi:
“Sanıkların kimlik ve siyasi konumlarına bakarsınız belli bir amaca yönelik işlenmiş cinayettir. Neden bu cinayetler arasında irtibat var mı, aynı sanıklar üstelik İstanbul mahkemesi tarafından suç işlemek amacıyla örgüt kurma amacıyla suç almış ve kesinleşmiş. Ama bu örgütün üyelerinin birbirleriyle ilişkileri ve devletle olan ilişkileri üzerinde durulmamış”
“Devlet kararının uygulandığı bir cinayet serisidir. Milli Güvenlik kararı var. Biz yargıç, savcı olarak gerçeğe ulaşma çabası gösterilsin. Mahkemenin görevi budur. Ben bu ülkede mahkemeye güvenmeyeceksem, o zaman yargılamanın bir anlamı kalmaz. İşin içinden Çiller var. Gerçek anlamıyla bir yargılama faaliyetine tanıklık etmedik. Mehmet Ağar, duruşmaya getirilmedi. Rahatsızlığı bahane edilerek, getirilmedi” ifadelerini kullandı.”
Daha sonra söz alan Avukat Sertaç Kamil Ekinci ise şimdiye kadar yapılan duruşmalarda mahkemenin siyasi bir yaklaşımla davayı ele aldığını da söyledi:
“Şu ana kadar mahkemenin bu dosyaya yaklaşımı hukuki değil, siyasidir. Bizim görüşümüz şu ana kadar mahkemenin yaklaşımı siyasidir. Ve bizim aleyhimize olan tarafı seçmiştir. Ayhan Çarkın’ın açık ifadeleri var. Haymana da doktorlar sitesinde babamın ölüsü bulunmuştu. Ve bu bilgiyi Ayhan Çarkın söyledi. Babamın nerede öldürüldüğü hiçbir yerde yazmamıştı. Olay yerine ilişkin bilgi vermesi her şeyi ortaya koyuyor. Çarkın’ın söylemlerinin ardından akli dengesi yerinde olmadığı söylendi. Bunun açıklaması yok. Türkiye’de on binlerce yargılama oluyor ve tanık olarak ifade veren şahıslar oluyor ama hiçbirine senin aklın yerinde mi denmiyor. Bu devletin memurunu suçlayan şahıs ya delidir ya yalan söylüyordur diyorlar. Bu ön yargı baştan beri var. 19 kişinin öldürüldüğü bir dava ve Türkiye’nin bir döneminin aydınlatılması için açılmış bir soruşturma ama sanık sandalyelerinde avukatlar oturuyor”
Avukat Ekinci de davanın basit bir cinayet davası olarak ele alınamayacağını vurguladı ve davanın Kürt sorununa ilişkin devletin tutumundan ayrı ele alınamayacağını belirtti.
Mahkeme heyetinin “siyasi konulara girmeyin” sözüne tepki gösteren Avukat Ekinci, “Ben siyasi fikir değil, bu davanın arka planını anlatıyorum. Neden bu oluyor, neden bu insanlar ölüyor bunu konuşalım. Neden TC devleti hukuk dışına çıkarak kendi memurlarını başkasını öldürmesine icazet verdi? Biz hesabını sormadığınız sürece siz bizi karşı tarafta gördüğünüz sürece bu süreç devam eder. Siz bize adalet verin, böyle adalet olmaz.” dedi.
Candan ailesi vekili Avukat Levent Kanat , “Hiçbir Ağır Ceza Mahkemesi’nde 15 kişinin öldürülmesi ile yargılandığı davada kimsenin tutuklanmaması mümkün değil. Bu dosyada 1 tane tutuklu oldu o da önemli açıklamaları olan Ayhan Çarkın. Bu sanıkları aklama davasıdır. Çarkın, davanın açılmasına önemli katkıları olduğu için tutuklandı ve bunun cezasını çektiriyorlar” dedi.
Katledilen Abdül Mecit Baskın’ın oğlu Eren Baskın kendisine yaşatılanların ardından avukat olduğunu söyleyerek, “Benim istediğim eğer ki bir yargılama yapılacak ve adil bir karar verilecekse verilsin. Ama yine aklanacaklarsa çabuk bir şekilde yapılsın yasımı tutulalım. Bu sanıklar hakkında bir ceza tesis edilmesi istiyorum.” şeklinde konuştu.
Duruşmada söz alan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan sanıklar için tutuklama kararı verilmesini istedi.
“Bu davayla ilgili TBMM’de Susurluk Raporu var. Orada her şey yazıyor. Sanıklardan Mehmet Ağar’ın ‘duvardan bir tuğla çekersem duvar yıkılır’ sözü var. Onlar hepsi işledikleri sözün cezasını çekecekler. Yıllardır aynı isimleri duymaktan bıktık usandık. Delileri toplamalı ve sanıklar hakkında tutuklama kararı vermelisiniz. Onların sanık sandalyesinde oturmalı ve biz soru sormalıyız. Belki gerçekten aklanacaklar ama biz soru soramıyoruz. Tanıkların tamamının beyanlarının alınması gerekir. Bu usulü işlemler yerine getirilsin ki ondan sonra tartışalım. Onun ötesinde herkes bir tahmin yürütüyor. Sayın heyet ben çok karamsar değilim. Bunlar hak ettiği cezaları alacaklar. Bu failler yaşadığı sürece yargılanmaktan kaçamayacaklar. Bu ülkede hakikat arayanlar bıkmadan bu mücadeleyi sürdüreceklerdir”
SEGBİS ile duruşmaya katılan Avukat Mehmet Emin Aktar ise Musa Anter Davası’nı hatırlatarak, “Bu dava 6 gün sonraya ertelendi çünkü muhtemelen mahkeme zaman aşımı kararı verecek. Bu bize nasıl adalet duygusu verecek. mesele adaletin sağlanması değil. Böyle bir inanç yok çünkü duruşma salonunda sanık yok” dedi.
Daha sonra söz alan sanık avukatları daha önceki beyanlarını tekrar etti. Mahkeme Van Barosunun katılma talebini reddederek, duruşmayı 20 Ocak tarihine erteledi.
1993-96 yılları arasında Ankara’da Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da aralarında bulunduğu zorla kaybedilen veya yasadışı keyfi infaz edilen 19 kişiye ilişkin ilk soruşturma 2011 yılında başlatılıştı. 19 Aralık 2013 tarihinde düzenlenen yeni iddianameyle Baskın’ın yanı sıra Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeili, Asker Smitko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan cinayetleri de yargılamaya dahil edilmişti.
Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, eski Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin, emekli yarbay Korkut Eken, eski özel harekât polisi Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven ve Muhsin Korman sanıkalar arasında yer alıyor. Sanıkların “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçlarından yargılandığı davada beraat kararı çıkmış, Yargıtay tarafından dosyadaki eksiklikler gerekçesiyle beraat kararı bozulmuştu.