Anlık ya da kısa vadeli çıkarlar… Ve uzun vadenin büyük maliyeti.
Akranlarınız dışarıda oyun oynarken evde ders çalışmak nasıl bir duygudur? Sizi hangi motivasyon anlık eğlence yerine uzun vadeli maliyete katlanmaya razı edebilir?
Zorunlu eğitim sonrası hemen çalışmaya başlayıp hayat kurmak yerine, eğitime devam ederek harcamaya ve hayata geç başlamaya sizi kim, nasıl ikna edebilir?
Konu elbette akademik çalışma isteyen kapsamlı bir alan olabilir. Ama biz burada günlük köşe yazısı olarak sadece kıyısından-kenarından olaya bakacağız.
Anlık çıkar yerine uzun vadenin ağır maliyetine katlanmış kesim elbette geleceğe yatırım yapma erdemine erişmiş kesimdir. Ve bir toplumda bu kesim genellikle azınlıktadır.
Burada kesimleri keskin bıçak gibi ayıramazsınız. Mesela ortada hem anlık çıkarları kollayan hem de uzun vadeli maliyeti bir miktar üstlenen kesimler de vardır. Yani renkler hep siyah ya da beyaz değildir.
Gri alanları da düşünerek yazıya devam edelim. Mesela uzun vadeli maliyete tamamen katlanan kesimi beyaz aldığınızda sayfanın hakim rengi siyaha yakın olacaktır. Özellikle Türkiye için bunu çok rahat söyleyebiliriz.
***
Bu konuda sorgulamamız gereken bir başka alan daha var: Acaba insanlar hangi durumda anlık çıkar yerine uzun vadeli maliyeti tercih ederek geleceğe daha çok yatırım yaparlar? Ya da tam tersi..
Mesela fakirliğin arttığı dönemlerde insanlar uzun vadeli düşünmek yerine anlık çıkara daha çok mu odaklanırlar? Eğer durum böyle ise fakirlik arttıkça anlık çıkarlar vaat eden seçim ekonomileri toplumları daha büyük yanlış tercihlere itebilir.
Örneğin 91 seçimleri… Erken emeklilik vaadi ile kazanılan bir seçimin uzun vadeli maliyeti adeta yıkıcı olmuştur.
Veya şimdilerde EYT denilen sistem ile uzun vadede çok daha yıkıcı tercihlerde bulunabiliyoruz.
Emeklilik sistemini düzenlemek ve adil hale getirmek yerine toplumu kısa vadeli çıkar peşinde koşan yığınlar haline getirebiliyoruz.
Fakirlik üzerinden seçim kazanmak sanırım demokrasilerin en büyük zaafı olsa gerek.
***
Burada temel mesele şu olsa gerek: Bugün ne oldu, nasıl oldu da toplumu anlık çıkar peşinde daha çok koşar hale getirmeyi başardık?
Mesela 99 depreminden sonra daha çok sağlam bina-daire arayan insanlar neden sonraki yıllarda gösteriş ve şatafata daha çok meyletti? Ve bugün aynı insanlar neden yeniden binanın gösterişinden ziyade dayanıklılığına bakar oldu?
2001 ekonomik krizinden sonra seçim ekonomilerine prim vermeyen toplum neden bugün büyük buhran yaşanırken seçim ekonomisine dört gözle sarılır oldu?
Mesela 3-5 Hazine garantili müteahhide satılan evlatlarımızın geleceğini neden çok küçük bir kesim sadece sorguluyor? Neden kimse yüz milyarlarca doların hesabını sormuyor-sorgulamıyor?
Nasıl oluyor da anlık 3-5 bin liralık emekli maaşı bütün flu ilişkilerin üstünü örtebiliyor, toplumda daha etkin hale gelebiliyor.
***
Evet, sorunumuz anlık çıkar peşinde koşan ama söze geldiğinde vatan için her şeyi yapmaya hazır olan bir bütünlük sorunudur…
Bu düşünce içerisinde ne bugüne sahip çıkabiliyoruz ne de yarına… Yaptığımız tek şey evlatlarımızın geleceğini bile satacak noktaya gelip milli söylemleri haykırmaktan başka bir şey değildir. Bu kadar tezat içinde yaşamak bırakın toplumu bir insanı bile delirtmek için yeterli değil midir?
***
Yarın için mücadele verenleri anladığımız an ciddi bir mesafe almış olacağız. Ama o mesafe için önce sağlığımıza kavuşmamız gerekiyor…