Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyuruyor ki: “Öğretiniz, kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Sizden birisi öfkelendiği zaman sükût etsin.”1
A. Güzel Örnek Ya Da Model Şahsiyet
Eğitim safhasında model şahsiyetin, çocuk psikolojisi üzerinde büyük tesiri vardır. Çünkü çocuk, genellikle anne ve babasını taklit eder. Hatta “…Anne ve babası çocuğu Yahudi, Mecusi veya Hıristiyan yapar”2 hadisinden, onların bu hususta en etkili faktör oldukları anlaşılmaktadır. Bu yüzden Allah’ın Rasulü, çocuklara muamele esnasında ana babanın, doğruluk ahlâkı konusunda güzel örnek olmalarını teşvik etmiştir. Ebu Hureyre Radıyallahu Anh’dan rivayet edildiğine göre, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Kim bir çocuğa, ‘gel sana bir şey vereceğim’ der de sonra vermezse, bu bir yalandır.”3 Abdullah b. Âmir anlatıyor: “Bir gün beni annem çağırdı. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de evimizde oturuyordu. Annem: “Gel de sana bir şey vereyim!” dedi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem anneme: “Ona ne vermeyi düşünmüştün?” diye sorunca, annem: “Bir hurma vermek istemiştim,” cevabını verdi. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Bil ki, eğer sen ona bir şey vermeseydin, sana bir yalan günahı yazılırdı”4 buyurdu. Çocuklar, büyüklerin tavır ve davranışlarını yakından izlemek suretiyle onları taklit ederler. Mesela, anne babalarının doğru ve dürüst olduklarını gören çocuklar, aynı ahlâkî yapı ve olgunluk içinde büyüyüp gelişeceklerdir. Tıpkı, daha küçük bir çocuk olan Abdullah b. Abbas’ın, önünde gece namazı kılan Yüce Rasulü gördüğünde hemen onu taklit etmeye başlaması gibi… Kendisi anlatıyor: “Bir gece teyzem Meymûne’nin yanında kalmıştım. Gece bir ara Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kalkarak asılı bulunan su tulumundan çabucak bir abdest aldı ve sonra namaza durdu. Ben de derhal kalkarak O’nun gibi abdest aldım. Sonra yanına gelerek soluna durdum. Hemen beni sağ tarafına aldı. Sonra Allah’ın dilediği kadar namaz kıldı.”5 Anne babanın güzel örnek olmaları durumunda çocuk, onların söz ve hareketlerini kontrol ve denetime tabi tutacak, neden ve nasıl sorusuna cevap isteyecektir.
Bu aşamada çocuğa verilecek cevap hayırlı olursa sonuç da hayırlı olacak ve onun üzerinde olumlu iz bırakacaktır. İşte henüz bir çocuk olan Ebû Bekre’nin oğlu Abdullah… Babasının yaptığı duâları dikkatle takip ediyor ve mahiyetini sorması üzerine babası ona delil ve mesnedini söylüyordu. Abdullah anlatıyor: “Dedim ki babama: Babacığım, her sabah senin; “Allah’ım! Kulağıma sıhhat ve afiyet ver, Allah’ım! Gözüme sıhhat ve afiyet ver. Senden başka ilah yoktur!” dediğini işitiyor ve bunu sabah-akşam üçer defa tekrarladığını görüyorum! Bunun üzerine babam: ‘Yavrucuğum! Ben Rasulullah’ın bu şekilde duâ yaptığını duydum. O’nun sünnetini tatbik etmeyi seviyorum” cevabını verdi.6 O halde anne baba, Allah ve Rasulü’nün emir ve tavsiyelerini hayata geçirmek suretiyle güçleri nispetinde bunları arttırmak durumundadır. Çocukların onlardan beklentisi budur. Çünkü onlar anne babalarını sabah-akşam her zaman sürekli kontrol altında tutmaktadır. Böyle olunca, bilinçli veya bilinçsiz çocuğun algılama gücü, bizim normalde zannettiğimizin çok daha üstündedir. Oysa biz ona, kavramayan-anlamayan küçük bir varlık gözüyle bakıyoruz.
B. Çocuğu Yönlendirmek İçin Uygun Zaman Gözlemek
Çocuklarını arzu ettikleri istikamete yönlendirmek isteyen anne-baba, bunun için uygun bir zaman kollamalıdır. Yapılan nasihatin meyvesini vermesi hususunda bu, önemli ve aktif rol oynar. Çocuğu etkileyecek uygun bir zamanın seçilmesi, eğitim faaliyetini kolaylaştırır ve meşakkatini azaltır. Çünkü akıl ve zihin bazen açık olmaz ve yapılan nasihat karşısında kayıtsız kalır, işte anne baba nasihat için mümkün olduğu kadar çocuğun kalp, akıl ve zihin itibariyle müsait olduğu zamanı yakalayabilirlerse, eğitim işinde büyük bir başarı göstermiş olacaklardır. Çocuk eğitiminde söz konusu başarıyı gerçekleştirebilmek için, uygun zamanın gözlenmesi konusunda Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in çok dikkatli olduğunu görmekteyiz. O, bu hususta önümüze üç uygun zaman ve mekân koymuştur:
1. Gezinti, Yol ve Binit
İbn Abbas başta olmak üzere bazı sahabilerin “Bir gün ben Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in arkasında idim. O’nun bana “Yavrum…” diyerek başlarından geçen bir hadiseyi anlatması, bu nebevî talimatın yolda, yaya yürürken veya binek üzerinde giderken yapıldığını göstermektedir. Böyle bir ifade tarzı ve talimat, belli bir odada değil, açık havada çocuk psikolojisinin algılamaya daha müsait ve öğütleri benimsemeye daha yatkın olduğu mekânda söz konusu edilebilir. Şu rivayet, talimatın binek üzerinde verildiğini desteklemektedir: İbn Abbâs anlatıyor: “Peygamber’e bir katır hediye edilmişti. Onu Kisrâ hediye etmişti. Bir gün Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kıldan örülmüş bir iple-yularla ona bindi. Sonra beni arkasına aldı. Bir süre beni götürdükten sonra bana yönelerek: “Yavrum,” dedi. Ben:“Buyur, Ya Rasulallah!” dedim. O: “Allah’ı gözet ki, O da seni gözetsin” 7 buyurdu.
2. Yemek Vakti
Yemek vaktinde çocuk, huy ve tabiatına göre hareket etmeye çalışır. Yemek iştihâsı karşısında zayıf kalarak âdap ve görgü kurallarına aykırı davranışta bulunabilir. Yemek esnasında anne baba devamlı çocukla beraber oturmaz ve yanlışlarını düzeltmezse, çocuk ilerde insanı nefret ettiren kötü alışkanlıkların pençesinden kurtulamaz. Yemek yerken çocukla beraber oturmamakla anne baba, eğitim açısından uygun bir zamanı kaybetmiş olur. Peygamber Efendimiz çocuklarla beraber yemek yemiş, onları seyretmiş, onların akıl ve ruh dünyalarını harekete geçirecek şekilde canlı bir üslupla yanlışlarını düzeltmiştir. Ömer b. Ebî Seleme anlatıyor: “Ben henüz, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in eğitim ve gözetimi altında bir çocuktum. Elim yemek kabının içinde dolaşıyordu. Bunun üzerine bana: ‘Ey çocuk! Besmele çek, sağ elinle ve önünden ye!’ buyurdu. Artık ondan sonra ben hep öyle yedim.”8
3. Hastalık Vakti
Hastalık hali, katı yürekli yaşlıları yumuşatır ve kalplerini rikkate yetirir. Kalpleri devamlı yumuşak ve yufka yürekli çocukların hastalık halini artık siz düşünün! Çocuk hastalandığı zaman, amelî hatta itikadî hatalarının düzeltilmesini kolaylaştıracak iki önemli seciyeyi aynı anda taşımış olur. İki seciyeden birisi çocukluk fıtratı, diğeri ise hastalık esnasındaki ruh ve kalbin rikkatidir. Bu nazik zamanın değerlendirilmesi konusunda Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize rehberlik etmiş, hasta Yahudi bir çocuğu ziyaret ederek onu İslam’a davet etmiştir. Gerçekten bu ziyaret o çocuğa aydınlık yolu açan bir anahtar olmuştu. Enes Radıyallahu Anh anlatıyor: “Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e hizmet eden Yahudi bir çocuk vardı. Derken bir gün hastalandı. Ziyaret etmek üzere Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona gitti. Başucunda oturan Peygamberimiz ona: “Müslüman ol!” dedi. Çocuk hemen yanındaki babasına baktı ve babası; “Ebû’l-Kâsım’a itaat et!” dedi. Çocuk derhal İslam’ı kabul etti. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem de çıkarken: “Onu ateşten kurtaran Allah’a hamdolsun!” 9 diyordu.
Görüldüğü üzere Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisine hizmet eden çocuğu hemen İslam’a davet etmemiş, bunun için uygun zaman gözlemiş ve nihayet ziyaretine giderek ona İslam’ı telkin etmiştir. Bugün de Müslümanlar olarak, Hz. Peygamber’in davet metodunu uygulamak; semeresini görebilmek için sabır ve yumuşaklıkla uygun zaman, mekân ve ortam gözleyerek iman tohumunu atmak durumundayız.*
1- Buhari, Müslim 2- Buhari 3- Ahmed, Müsned 4- Ebu Davud, Edeb 88 5- Buhârî, Deavât, 9; Müslim, Müsâfirîn, 181-199 6- Ebû Davud, Edeb 101. 7- Hâkim, Müstedrek, III, 541 8- Buhârî, Et’ime, 2 9- Buhari, Hâkim, Beyhaki, Ahmed 175, 227, 260, 280 * Said Abdulazim’in “Çocuk Yetiştirmede Nebevi Yöntem” kitabından alınmıştır.