Arınç: Ekrem Yeter benim damadım olmasaydı da yüzde 100 beraat ederdi

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Üyesi Bülent Arınç, "Ekrem Yeter benim damadım olmasaydı da beraat ederdi" dedi. Damadı hakkındaki suçlamaların bir 'olgu' haline gelmediğini belirten Arınç, "Arınç'ın damadına yöneltilen iddiaların daha hafifleri yüzünden mahkum olanlar var. Bu ne iş? diyenler yüzde 100 haklıdır" ifadesini kullandı.

Eklenme Tarihi: 01 Kas 2019
4 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Arınç: Ekrem Yeter benim damadım olmasaydı da yüzde 100 beraat ederdi

Gazeteci-yazar Kemal Öztük’ün YouTube kanalındaki ilk konuğu, dün eski Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç oldu.

​Arınç, Öztürk'ün "En önemli kodu tabii ki son dönemde damadınızın beraat etmesinden sonra yaşananlar, bugüne kadar hiç konuşmadınız. En başta, damadınızın süregelen davası neydi, neler oldu?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Özellikle dindar insanlar içerisinde bu FETÖ denen olguyla yolu kesişmemiş insan az bulunur. Ya okullarına gitmiştir, ya gazetelerini okumuştur. Bu insanlara karşı o tarihlerde bir sempati beslenmiş olabilir. Bundan dolayı suçlanmak, terör örgütü üyesi kabul edilmek, bunan dolayı yargılanmak yüz binlerce insanın kaderine düştü. (Ekrem Yeter) Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nde doçentti, birkaç ay sonra profesör olacaktı. Aynı zamanda Türkiye'nin en iyi 10 kardiyoloğundan bir tanesi. 15 Temmuz'dan sonra onlar da fevkalede bir üzüntü yaşadılar. Demokrasi meydanlarına koştular, tepkilerini verdiler. Sanıyorum eylül ayındaki KHK ile ihraç edildi. Sonra normal görevine devam edemedi. Özelde iş aradı, özeldekiler de KHK ile ihraç edilmiş bir insan, devletle karşı karşıya gelmek istemeyiz dediler. Neyse biz soframıza 5 tane daha tabak koyarak 7 kişilik soframıza oturduk. Bir sene geçti üzerinden, hiçbir soruşturma yok. 2017 Haziran'ında evinde bir arama yapıldı, emniyete götürüldü ve tutuklandı. Hepimiz şaşırdık ve üzüldük. Küçük torunlarımın ne kadar büyük üzüntü yaşadığını gözleriyle görmüş bir insanım. Sonra avukat arkadaşlar dedi ki, 'Bu suçlamaların hiçbiri gerçekçi değil, tahliye için müracaat edelim.' Beşinci gün tahliye edildi. Nihayet 17 Ekim'de ağır ceza mahkemesi iddia edilen suçların sabit olmaması sebebiyle beraat kararı verdi."

'Biraz da benim ismim üzerinden tatmin olmaya çalışanlar var'

Sözlerinin devamında damadının örgüt yöneticiliğinden değil, üyeliğinden yargılandığını belirten Arınç, "Kamuoyunu yanıltan bir şeyden bahsetmek istiyorum. Algı. Önce peşinen suçlayıcı bir algı meydana getiriliyor. Olgu beraat kararıdır. Mahrem abilikten tutun, imamlıktan tutun, 'en çok arananlar'dan tutun..." ifadesini kullandı.

Arınç, şöyle devam etti:

"Biraz da benim ismim üzerinden tatmin olmaya çalışanlar da var. 'Bülent Arınç bize göre kötü, bunun acısını damadından çıkaralım.' Bu suçlamaların hiçbiri olgu haline gelmedi, bununla ilgili bir delil bulunamadığı yargı kararıyla sabit."

'Sıradan bir insan da olsaydı beraat edebilirdi'

Arınç, Yeter'in kendisinin damadı olması nedeniyle beraat ettiği yönündeki görüşlere katılmadığını söyledi. "Yüzde 100 beraat edecekti" diyen Arınç, devamında Türk Ceza Kanunu'na (TCK) atıfta bulundu ve "Öze döneyim, damadım da olmasaydı, sıradan bir insan da olsaydı beraat edebilirdi" diye konuştu.

'Bu iddialar yüzde 100 doğrudur ve haksızlık vardır'

Öztürk daha sonra birçok vatandaşın "Neden Bülent Arınç'ın damadı, hakkında bu kadar büyük iddialar varken beraat edebiliyor da, benim kızım hakkında daha azı varken beraat edemiyor" dediğini hatırlattı. Bunun üzerine Arınç, şunları kaydetti:

"Bu iddialar yüzde 100 doğrudur ve haksızlık vardır. Bunu kabul etmemiz lazım. Bülent Arınç'ın damadının beraat etmesi karşılığında bir, Bülent Arınç'a, onun üzerinden damadına yüklenmek ve kamuoyu gözünde mahkum etmek düşüncesi taşıyan kötü niyetli insanlar var. Ama ondan çok daha fazlası sizin söylediklerinizi söylüyor, bunlar iyi niyetli insanlar. Bu iddialar ne kadar doğru olursa olsun, 'Bundan çok daha hafifleri için davalar açılmış ve mahkumiyet kararı verilmiş. Bu ne iş?' diyenler yüzde 100 haklıdır. Bu da yargının sorunudur. Yargının adalete ulaşma konusunda bugüne kadar ki beceriksizliği, suçun vasfını iyi tayin edememiş olmasıdır. Ne iddianameler var, saçmasapan.

Ya dedim ilkokul öğrencisi böyle bir iddianame yazmaz. Hani şu 'cübbemi giyesim geliyor'. Kendim yargılandım 163'ten, kendimizi savunurken zorluk çektik. Şimdi bir iddianame düşünün, 25 sayfası kopyala-kes-yapıştır. 'FETÖ terör örgütü öyle bir örgüttür ki şunları şunları yapmıştır.' Geri kalan beş sayfası da sanık, kafadan atıyorum Seracettin Korkmaz'ın, inşallah bu isimde biri yoktur, cezalandırılması... Ne yapmış bu Seracettin? Belli değil. 'Zaman gazetesine abone olmuş.' bunu suç unsuru haline getirdiler. Çocuklarını onların okuluna göndermiş olması, Açılışını siyasetçilerin başbakanıyla cumhurbaşkanıyla yaptıkları Bank Asya'da hesap bulundurması. Öğretmense aktif sendikalardan birine üye olması. Ya ne alaka, bu banka dediğimiz şey 15 Temmuz'a kadar açık kaldı. Dershanelerin kapatılması meselesi ayrı, o olayın içinde de faal rol oynamış bir insanım. Başta söylediğiniz şikayeti yapanların haklı olduğuna inanıyorum. 1. derece mahkemeler peşinen suçladılar. Buradan şunu anlıyoruz, bir kısım üzerinden bana vurmak, damadıma vurmak isteyenler haksız. Ama diğerleri de, inşallah biraz daha sabretsinler ki Yargıtay bu meseleyi çözümleyecektir. Suçun unsurlarını daha belirgin kabul edecektir."