İçerisinde yaşadığımız çağda İslam aleminde birçok hayati problem bulunuyor.
Siyasi, sosyal, dini, askeri, ahlaki sayısız sorun bugün Müslüman toplulukları derinden etkilemiş durumda.
Bilhassa günden güne artan ahlaki problemler, artık sadece “diğer” mahalleleri tesiri altına almakla kalmıyor, Müslüman mahallesini de “salyangoz çiftliğine” dönüştürüyor.
Ahlaki yozlaşma, dinden uzaklaşma, faiz gibi esaslı problemler bir yana, bugün başıboş sokak köpekleri gibi basit bir mesele dahi Müslümanlar için içerisinden çıkılmaz bir krize dönüşebiliyor.
Bu büyük krizlere rağmen maalesef, Müslüman aydınlar, ilim adamları, hatipler, kanaat önderleri ve diğerlerini, çağdaş bir Don Kişot misali, yel değirmenleriyle harp eder halde buluyoruz.
1577-1632 yılları arasında yaşayan İslam tarihçisi Ahmed bin Muhammed el Makkari, uzmanı olduğu Endülüs tarihi hususunda, bu konuda önem arz eden bir gerçeği aktarmaktadır. El Makkari, Hristiyan İspanyol orduları Endülüs’ü işgal ettiği sırada, hiçbir camide hocaların ve hatiplerin bu işgalden bahsetmediğini belirtir. El Makkari’ye göre Endülüs’teki İslam toprakları işgal edilir ve Müslümanlar katledilirken, din adamları teorik ve farazi meselelerle meşgul olmaya devam ediyordu.
İslam aleminin gerçek krizi İslam alemi, yaklaşık 2 asırdır süregelen bir askeri işgalle karşı karşıya.
Esasen Batılı güçlerin öncülük ettiği askeri işgal tüm dünyayı tesiri altına alırken, nihayetinde yeni bir dünya sistemi oluşturuldu.
Bugün Müslümanların sosyal, siyasi, ahlaki, eğitimsel ve diğer tüm sorunları bu askeri işgalden doğmuş sorunlar. Açık olan şey şu ki günümüzde neredeyse hiçbir Müslüman, yabancı askeri işgal ve onunla bağlantılı siyasi-kültürel güçlerin tesirinden bağımsız durumda değil.
Bağımsız olmayan bir toplumun değerlerinin değişmesi, başkalaşması, iktisadi sorunlar yaşaması, kendisine musallat olan başıboş köpeklerden bile kurtulamaması gayet doğaldır.
Zira İslam aleminde Müslüman halkların çıkarları kesinlikle bir öncelik değildir. Öncelik olan, Batılı işgalcilerin ve onların kurguladığı sistemleri yürüten dar kesimlerin çıkarlarıdır. Bu bakımdan İslam aleminin en gerçekçi krizinin askeri-siyasi işgal olduğu, diğer tüm sorunların bundan doğan birer sorun olduğu aşikardır.
Suni sorunlar, yanlış tahliller Üzücü olan şey şu ki günümüzde İslam adına konuşan kişilerin odağı asla bu gerçek kriz değildir.
Bu işgal durumu tamamen gözardı edilmekte, hatta kimilerince inkar edilmekte, küçümsenmektedir. Müslümanlar gerçek sorunlarla değil, bu sorundan doğan ikincil-yan sorunlarla meşgul olmaktadır.
Ana sorundan doğan yan sorunların giderilmesi, uzun ve sürekli çabalar ile mümkündür. Fakat ana sorun giderilmeden yan sorunlar giderilse bile, bunlar yeniden ortaya çıkacaktır.
Sürekli su alan, aşırı rutubetten muzdarip bir duvarı devamlı boyamak, sorunu çözmez. Yapılması icap eden, su kaçağına kalıcı olarak mani olmaktır.
Müslümanlara, buna layık olsalar da olmasalar da, önderlik eden kimselerin dikkat etmesi gereken husus budur.
Gerçek sorunlar, gerçek çözümler gerektirir. Çözüm adı altında günü kurtarmayı gaye edinmek ise krizleri daha da derinleştirecektir.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News’in editöryel politikasını yansıtmayabilir.