Av. Mehmet Ali Başaran, geçtiğimiz cumartesi günü (27.05.2017) Bolu Cezaevi önünde düzenlenen iftar programıyla ilgili "Özgürlük İftarı" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Yazının tamamı şu şekilde:
Dün Bolu Cezaevi’nin önündeydik.
Mazlumder’in organize ettiği “Özgürlük İftarı” öncesinde, pek çok sivil toplum kuruluşunun destek verdiği bir basın açıklaması düzenlendi.
Bizler cezaevinin dışındaydık, İslam’a düşman kesilmiş zalim yargının hukuk dışı kararları ile yirmi beş yıldır esaret altındaki Müslümanlarsa cezaevinin içindeydi.
Zalim duvarları aşsın, mazlum kulaklara ulaşsın diye olanca sesimizle haykırdık sloganlarımızı, özgürlük dualarımızı.
28 Şubat’ın hukuksuz yargı kararları neticesinde 600 kadar Müslüman farklı davalardan tutulup zindanlara atılmıştı. Uzun bir süre içerde unutuldular. Neyse ki onların hakları ve özgürlükleri için mücadele edenler de vardı. Seslerini duyurmak için didindiler ve ilgili cemaat ve çevrelerin de destekleriyle taleplerini güçlü bir şekilde ortaya koydular.
Neticede, kendi içlerinden çıkan bir parti iktidardaydı. Aynı hassasiyetleri dillendiriyor, Müslümanlardan devşirdiği güçle iktidarını sağlamlaştırıyordu.
Bu zulmün ortadan kaldırılması için hükümet yetkililerine müracaat edildi. Pek çok kesim, pek çok vesile ile, pek çok düzeyde irtibat kurdu. En alt kademeden en üst kademeye kadar Ak Parti, raporlarla, belgelerde, ibretlik hikâyelerle, mağdurlarla, mağdur yakınlarıyla sayısız kez uyarıldı. Dilinde tüy bitti insanların artık.
Her defasında “hak verildi” ve “bir düzenleme yapılacağı” söylendi. Hele şu kritik dönem, bu mühim süreç, önümüzdeki seçim, bu viraj, şu dönemeç bir geçilsin… diye diye 10 yıl geçti.
28 Şubat mağduriyeti üzerine iktidara gelip bu mağduriyetin “ekmeğini” sonuna kadar tıka basa yiyip bitiren bir iktidar, Müslümanları 10 yıldır oyalaya oyalaya işte bu noktaya getirdi: Sıfır noktasına. Büyük bir ayıp ve kazık bu! Tarih bunu bir kenara yazdı. Bu günah, bu vebal hükümetin üzerinedir.
16 yıllık iktidarın ilk 6 yılında, “mazereti var” sayılır bu hükümetin. Hak vermek gerek. Yeni gelmişti. Müesses nizam ve darbeciler enselerindeydi. Ayaklarını yere sağlam bir şekilde henüz basabilmiş değildi.
Ama son 10 yıl, tümüyle Müslümanları oyalama ve açık açık aldatma ile geçti. Asla samimi değildi.
Bu iktidar, zindandaki Müslümanların mağduriyetini gidermenin “rantı”nı bir türlü göremedi! Nasıl olsa onların ve gözü yaşlı yakınlarının iradeleri, oyları çantada keklikti.
Geçmiş olsun! Artık bu iş bitmiştir. Bir gelişme olursa bu konuda, çok ama çok şaşırırım. Hükümetin sözünde durmasını değil tahliye tarihlerini (2023’leri, 2025’leri…) veya ecellerini bekliyor mazlumlar.
İstişarenin ve ortak aklın sesi Ak Parti öleli yıllar oluyor. Yerine, eski tip tek adamlığın AKP’si geldi ve o da tek başına iktidar değil şimdi. Yeni ortağı, eski Devlet’in ta kendisi. Eski ve “derin” geleneği genlerine işlemiş devletin ta kendisi. Müslümanlar ve Kürtler gelecekleriyle ilgili umutsuz olmak bir yana, ciddi ciddi endişeli.
Bu milleti, adaletin ve özgürlüğün bahçelerine çıkartsın diye iktidar yapılan AK Parti, geldiği noktada ülkeyi eski-döküntü devlet’in bahçesine, rantın ve zulmün betondan avlusuna, olağanüstü halin karanlığına hapsetti.
Özgürlük, anasının ak sütü gibi kendisine helal olan mazlumları tahliye edecek hükümetin ortağı, mafya babasını ziyaret ediyor, ona af talep ediyor.
Zulmedenler paşa paşa dışarda geziyor, zulmettikleri mazlumlar çeyrek asırdır içerde. “Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa.”
Ben, partine hiç oy vermedim. Yine de, hakkım varsa, helal etmediğimi bilmeni isterim.
Bizi aldatan bizden değildir.