İlk duyduğumuzda konduramadık, olsa olsa sosyal medya köpürtmesidir diye düşündük. Sonra gördük ki doğruymuş. Daha birkaç yıl önce müze tabelası törenle sökülüp yeniden cami yapılan Ayasofya’ya giriş paralı olmuş.
Önce “Türk vatandaşları değil, yabancılar parayla girecek” denildi. Sonra namaz kılınan alanın ücretsiz, diğer bölümlerin herkes için paralı olduğu açıklandı.
Şimdiki durumda… Ayasofya cami mi müze mi?
Eğer camiyse neden bilet alınıp giriliyor?
Müzeyse neden adı cami olarak geçiyor?
Yarısı cami, yarısı hâlâ müzeyse neden müze tabelası törenle söküldü?
Karamollaoğlu “Bir bölümü cami, bir bölümü müze olarak hizmet versin” dediği zaman Erdoğan neden “Yazıklar olsun sana! Fatih Sultan Mehmed (bu binanın) neresini müze olarak bıraktı” diyerek tepki gösterdi?
Hatırlayalım… 2020’de Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya’yı müze yapan 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Danıştay’ın karar gerekçesinde, Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı mülkiyetinde olduğu ve vakfedenin iradesi gereği sürekli şekilde cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğu ifade edildi. Danıştay’ın kararının ardından Ayasofya’nın cami olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilmesi kararı Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı.
Bugün ortaya çıkan soru şu: Tarihi anıt yapı artık Diyanet’e devredilmiş olduğuna göre burada Kültür ve Turizm Bakanlığı nasıl bilet keserek ziyaretçi kabul ediyor?
Yoksa binanın yalnızca alt katı mı cami olarak Diyanet’e devredildi?
Öyleyse bu uygulama Fatih’in vakfiye şartlarına uygun mu? Uygun değilse ilgili Danıştay kararı da çiğnenmiş olmuyor mu?
Fatih Sultan Mehmed vakfiye senedinde Ayasofya’nın cami olarak hizmet vermesini isterken yalnızca binanın alt katının bir bölümünü mü kastetti?
Erdoğan’ın sözleriyle, “Fatih Sultan Mehmed (bu binanın) neresini cami olarak bıraktı?”
Yoksa, Fatih’in vakıf senedi 2020’de üzerine titrenerek eksiksiz uygulanması gereken bir belgeydi de 2024’te önemi kalmadı mı?
“Bunlar önemli değil. Önemli olan nihayet burada namaz kılınıyor olması” diyebilirsiniz. Ama zaten Ayasofya’nın bir bölümü 1991’den beri ibadete açıktı ve burada 5 vakit ezan okunuyordu. Yani binanın bir bölümü cami olarak kullanılıyordu. Her caminin olduğu gibi kadrolu bir imamı da vardı. Zaten imam kadrosu –1935’ten beri– hiç kaldırılmamıştı. Son olarak şunu da hatırlatalım ki namaz için gelenler 1991’den bu yana buraya bilet almadan girebiliyordu.
Şimdi değişen tek şey hepimizin “Ayasofya Camii” diye zikrettiğimiz ismin resmî olarak da tanınması ve müze tabelasının yerine “Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi” tabelası çakılması.
Bir de tabii binaya ilk başta biletsiz girilmesiydi… Ama bir süredir yeniden biletle giriliyor.
Çünkü müze statüsü kaldırıldıktan sonra yabancı ziyaretçilerin camiye girmeleri yasaklanmadı. Bu söz konusu olamazdı. Söz gelimi Sultanahmet Camiine ziyaretçi olarak kabul edilen bir turist buraya geldiğinde kapıdan geri çevrilecek değildi.
Ama bu durum bizim için gelir kaybı demekti. Her ne kadar Sultanahmet’in ziyaretçilerinden de para alınmıyorsa bile Ayasofya’da kurulu bir düzen vardı elden giden.
Dört yıl önceki tartışmalar sırasında Ayasofya’nın (tamamının) cami yapılması halinde bir gelir kaybı oluşacağı uyarısını yapanlar, iktidar cephesinden “Ne kadar ayıp! Her şey para mı?” tepkisi alıyorlardı.
Geçen sürede ne değişti acaba?
Müze statüsünün hiç değilse gayri resmi olarak sürdürülmesi için UNESCO başta olmak üzere bazı uluslararası kuruluşlar tarafından Türk hükümetine baskı yapıldığı söylentileri de var. Buna ihtimal vermek zor. Bu tür baskılara boyun eğecek kadar güçsüz olsaydık burayı tepkilere rağmen cami yapma kararını alamazdık çünkü. İkincisi, böyle bir baskı söz konusu olsa bunu kamuoyuna açıklayıp oluşan tepkiyi oya çevirmek için kullanırdık. Bana kalırsa para ile ilgili olmalı bu dönüş. Yasal yollardan elde edilen bir gelirin kaybıyla ilgili belki…
Şu da var: Bu konunun ekmeği yenildi, bitti. Bugünkü iktidar Ayasofya’yı ibadete açan “ne güzel iktidar” olarak tarihe geçti. Gönüllere yerleşti. Bundan sonra alt kata parasız giriliyormuş da üst kata parayla çıkılıyormuş diye kimse fikrini değiştirmez.
Nitekim, hükümet ne yapsa hikmetini bulmak zorunda olan malum zevat “İki tane Bizans ikonu görmek isteyen de bi’zahmet para verip girsin oraya” diye yazıp konuşmaya başladılar.
Eski zamanlarda ava giden kral havada gördüğü ördeğe bir ok attıktan sonra dalkavuğuna dönüp “Nasıl, vurdum mu?” diye sormuş. Dalkavuk “Majesteleri zavallı ördeğin hayatını bağışlama alicenaplığını gösterdiler” diye cevap vermiş.
Galiba önemli olan uygun bakış açısını bulabilmek böyle durumlarda