Aydın Selcen'in Hürriyet Gazetesi'den Cansu Çamlıbel'in sorularına verdiği yanıtlar şöyle;
- Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Obama arasında kritik bir telefon konuşması gerçekleşti. Washington'dan görüşmeye dair yapılan açıklamaları nasıl yorumlamak lazım?
Beyaz Saray dedi ki ‘Sana yönelik Kuzey Irak kaynaklı PKK terörünü biliyorum. Sen bugüne kadar olduğu gibi Metina, Gara, Haftanin, Avaşin, Hakurk, Kandil'e hava harekâtları yapabilirsin' diyor. Yani buralar dışındaki bölgelere yapma diyor, sınırı çiziyor, ‘Şengal'i falan karıştırma' diyor. İkincisi şunu diyor; ‘Irak'ta ve Suriye'de eşgüdümsüz yani benimle koordinasyon yapmadan iş yapma. IŞİD ile koalisyonun bir parçasısın, bunun kurallarına uy. Herkes bir yana Türkiye bir yana olmasın. Tek komuta, tek plan' diyor.
Peki Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor?
Afrin'e de gidebiliriz. El Bab'tan Münbiç'e geçeriz, sonra Rakka'yı da temizleriz. Şengal'in Kandil olmasına da müsaade etmeyeceğiz. Bu iki açıklamayı yan yana koyduğumuzda şu çıkıyor; bizim üyesi olduğumuz NATO ile IŞİD'le mücadele koalisyonunun başat aktörü ABD bir çerçeve çiziyor, bizse bu çerçeveyi tanımıyoruz. Bir karar anındayız yani.
- Neyin kararını verecek Ankara?
En üst seviyeden siz bu kadar sert bir retoriğe saplanırsanız, ‘Hayırı yanıt kabul etmiyorum, zorla da olsa benim dediğim olacak' kafasıyla giderseniz diplomatik olarak nasıl ilişki kuracaksınız? Bir de sıkletiniz ne? Bütün buralarda retorik bir şeyler söylemek bir şey, yapmak başka şey. Söylemek yine bir şekilde idare edilir çünkü Türkiye'nin konumu emlak olarak dünyada çok önemli, keza NATO üyeliği önemli. Fakat söylediklerinizi tek taraflı olarak yapmaya kalkarsanız o andan itibaren işler kontrolden çıkabilir. Bir anda hayat çok hızlı akmaya başlayabilir. Bu tip şeylerde aksiyon başladıktan sonra her şey çok hızlı gelişir. Allah korusun o halde eldekinden de olabiliriz. Ve bu Cumhuriyet'i kuranlar şimdi konuştuğumuz yerlerde kanla, çelikle imtihan edilen komutanlar olduğunu hatırlamak lazım. Irak ve Suriye olağanüstü durumlar, Türkiye açısından varoluşsal sınama.
- Varoluşsal sınama ifadenizi biraz açalım. Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim yapısı ve sınırları itibarıyla bizim bildiğimiz şekliyle devam edip etmeyeceğine yönelik bir dönüm noktası anlamında mı söylüyorsunuz bunu?
Aynen sizin söylediğiniz gibi. Yani Irak ve Suriye meseleleri sınırlar bakımından da rejim açısından bildiğimiz anlamında Türkiye Cumhuriyeti'nin sonunu getirebilir. Burada tersten gidelim. ‘Büyümezsek parçalanırız' deniyor. Ya büyüme girişimi sırasında parçalanırsak? Bir de bu işleri idare edebilmek için başkanlığa geçmek gerek deniyor. Hadi bu ikisini AK Parti'ye mal edelim. Şimdi üçüncü söyleyeceğim ise AK Parti ile müesses nizamın buluşmasını teşkil ediyor; o da ‘Türkiye Cumhuriyeti'nin sonunu Kürt siyasi hareketi getirir' önermesi. Bütün bunların kesiştiği yer ise Suriye ve Irak politikaları.
- Ankara'nın Suriye'ye dönük stratejisi de benzer şekilde bir başarı sağlayabildi mi peki?
Rusya ile arayı düzelttik. Rusya üzerinden Şam'la temas kurulabildi. ABD ile belirli çerçevelerde anlaştık. Mutabakat açıklanmadı ama Azez'den Cerablus'a kadarki bölgeyi fazla şehit vermeden kontrol altına aldık, bu da tamam. Bu çerçevede bir başarı var. Bundan öte yapabileceğimiz her şey diplomatik olarak sırtımızda yük olacaktır. Kıbrıs'ta yaptığınız gibi yürünecek yerde yürümeyip duracak yerde durmazsanız her konuyu askerileştirip idareyi askeri komutaya bırakırsanız bir de tuhaf tarih okumaları üzerinden milliyetçi hezeyanlara kapılıp maceralara girerseniz buradan geri dönemezsiniz. Zaten o bahsettiğiniz şeyleri yapabilmek için yani Afrin'den Şengal'e kadar bir koridoru temizlemek için de Irak ve Suriye'de toplamda 150-200 bin kişilik bir askeri mevcudiyete ihtiyaç duyarsınız. Bu harbe girmek demektir. Düşünmek bile istemem bunu. Bu, zamanında İsrail'in Güney Lübnan'da yaptığı gibi geri dönelemeyecek sonuçlara yol açacak bir iş olur. Demin söylediğimiz gibi bildiğimiz anlamda Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarının sonunu getirecek hamleler olur.
BÖYLE BİR HAREKÂTIN ONAYLANACAĞI YER MECLİS'TİR
- Haberlere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD'nin gündemine getirdiği ‘Afrin'den girelim Rakka'dan çıkalım' şeklindeki harekâtın hedefi nedir sizce?
Harekâtın kendi ön planda hedefi belli değil. Askeri hedef nedir bunu bilmiyoruz. Sarayda mı konuşuldu, MGK'da mı? Bir askeri harekât planlanırken önce hedefin ne olduğu ve oradan nasıl çıkılacağı belirlenir. ‘Bir girelim de hele kervan yolda düzülür' denmez. Bütün bunların konuşulacağı yer Meclis'tir zaten.