Hakkında hapis cezası verilen kaser hastası Ayşe Özdoğan, tedavisinin yapılmadan önce cezaevine girmek istemiyor. Kamuoyuna ve yetkililere çağrıda bulunarak "Can çekişen bir kedi bir köpek kadar sesimi duyan olmadı" diyen Özdoğan, "Ben bir insan olarak, Anayasanın bana verdiği yaşama hakkını kullanmak istiyorum. Tedavime izin verin. Sağlığıma kavuşursam cezam neyse onu çekmeye razıyım. Yetkililere sesleniyorum lütfen yardım edin" diyor.
Euronews'te yer alan habere göre, Ayşe Özdoğan, son aylarda sosyal medyadan yardım istemesiyle kendisini duyurmaya çalışan bir kanser hastası.
Hakkında 'FETÖ'ye yönelik bir soruşturma kapsamında örgüte üye olmak suçlamasıyla açılan davada 9 yıl 4 ay hüküm giydi.
İddianamesinde kendisine isnat edilen suçlar ise şunlar: Özel bir öğrenci yurdunda idarecilik yapmak, Bank Asya’da hesabının olması, dernek üyeliği ve Bylock mesajlaşma programını kullanılması.
İki yıl önce Maxciller sinüs kanseri teşhisi konan Özdoğan'ın sol üst çenesi, dişleri, elmacık kemiği ve tükürük bezleri alındı. Şimdiyse önünde dört ameliyatı daha var, ancak Özdoğan tedavisi tamamlanmadan cezaevine girmek istemiyor.
Ayşe Özdoğan'ın öğretmen olan eşi de "silahlı terör örgütü suçlamasıyla" kamudaki görevinden atıldı ve 13 yıl hüküm giyerek tutuklandı.
Euronews, kendi başına hayatını sürdüremediği için Denizli’nin Serinhisar ilçesindeki baba evine sığınan Ayşe Özdoğan ile konuştu.
Halsizlik, ağrı ve baş dönmesi sonucu yürüme ve konuşma güçlüğü çeken Ayşe Özdoğan, ancak damağına takılan protezle konuşabiliyor.
Yakalandığı ölümcül ve ağır seyreden hastalığına rağmen ameliyatından kısa süre sonra mahkemeye çıkarılan ve ilk duruşmada tutuklanan Özdoğan, “Sesimi kimseye duyuramadım. Can çekişen bir kedi, bir köpek kadar sesimi duyan olmadı.” diye konuşuyor.
Hastalığının ciddiyeti bilindiği halde beklenmedik bir kararla cezaevine gönderilen Özdoğan yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Mahkemeden gelen yazıda duruşmaya gelmemem durumunda zorla getirileceğim yazıyordu. O halimle hasta yatağımdan kalkıp mahkeme gittim. Oysa bu aşamaya gelmeden önce hastalığa ilişkin tüm raporları dilekçe yazarak mahkemeye sundum ama dikkate alınmadı. Henüz ağzımın içinde ve yüzümde yaralar varken ve dikişlerim alınmadan hakim karşısına çıktım. Hakimin tutuklama kararı vermesi sonucu mahkeme sonunda fenalaşarak baygınlık geçirdim. Daha sonra bedenime ve yüzüme yapılan müdahaleler sonucu ayıltılarak cezaevine gönderildim. İlk gün bir hücrede tek başıma kaldım, hava soğuktu ve yerde yatmak zorunda kaldım. Yürümekte zorlandığım için ameliyatlı bölgelerimi ranzaya duvara vurdum. Koğuşa alındığımda yüzüm ve gözlerim, görüş açımı tamamiyle kapatacak kadar şişmişti. Bu durumu gören bazı arkadaşlarım halimi görüp ağladı. Cezaevinde kendi işlerimi göremediğim için hep birilerinin yardımına muhtaç oluyordum. Ağrılarım ve kanamam oluyordu. Beslenmem için ezilmiş veya öğütülmüş gıdaya ulaşmam konusunda kolaylık gösterilmedi.”
Cezaevinde kalamaz raporu için üç defa kafes adı verilen cezaevi aracıyla hastaneye götürülen Özdoğan, adli tıptan alınan raporla 15 gün kaldığı cezaevinden çıkıyor.
“TEDAVİME İZİN VERİN. SAĞLIĞIMA KAVUŞURSAM CEZAM NEYSE ONU ÇEKMEYE RAZIYIM"
Cezaevinden çıktıktan sonra iki ameliyat geçiren Özdoğan annesi ve kız kardeşinin yardımıyla yaşamını sürdürmeye çalışıyor.
Yargıtay geçtiğimiz temmuz ayında ilk derece kararını onayladı ve hükmü kesinleştirdi. Bir yandan ölümcül hastalığıyla mücadele eden Özdoğan diğer yandan tekrar cezaevine gireceğinin endişesini taşıyor.
“Bu şartlarda cezaevine girersem ölürüm.” diyen Özdoğan durumunu şöyle anlatıyor:
"Ben ayakta duramayan, yüzde 72 engelli, sürekli kontrol altında olması gereken bir hastayım. Damağımda delik olduğu için yediğim ve içtiğim her şey burnumdan çıkıyor. Aldığım gıdalar sinüslerime ve yüz boşluğuma doluyor. Bu durum yüzümde yanma ve iltihaplanmaya yol açıyor. Bir buçuk yıldır bu iltihaplarla yaşıyorum ve kanımdaki enfeksiyon nedeniyle aşırı halsizlik yaşıyorum. Hiçbir kişisel ihtiyacımı karşılayamıyorum. Hakkımda verilen ceza 9 yıl, oysa doktorlar bu hastalıkla en fazla beş yıl yaşayabileceğimi söylüyor. Ben bir insan olarak, Anayasanın bana verdiği yaşama hakkını kullanmak istiyorum. Tedavime izin verin. Sağlığıma kavuşursam cezam neyse onu çekmeye razıyım. Yetkililere sesleniyorum lütfen yardım edin.”
"YARGITAY EŞİMİN DAVASINI BOZDU, ANCAK SERBEST BIRAKILMIYOR"
8 yaşında bir çocuk annesi olan ve annesi ile kız kardeşinin bakımına muhtaç olarak yaşayan Özdoğan, “Bundan sonra dört ameliyat olmam lazım. Çocuğumun önüne pişmiş yemeği hazırlayıp koyamıyorum. Ben yaşamak istiyorum. Çocuğumun annesiz kalmasını istemiyorum. Dosyam Yargıtay aşamasında defalarca dilekçe verdim. Ben kendime bakamıyorum. 13 yıl hüküm giyen eşimin dosyası Yargıtay tarafından bozuldu buna rağmen serbest bırakılmadı. Çok mu zor eşimin çıkartılması, bana ve çocuğuma yardımcı olması çok mu zor?” İfadelerini kullanıyor.
Özdoğan, adli tıptan gelecek "cezaevinde kalamaz" raporunu alamazsa, mahkemenin verdiği 9 yılın infazı için yeniden hapishaneye girecek.