Azad Cammu Keşmir Başbakanı Raja Faruk Haydar Han, Hindistan'ın kontrolü altında tuttuğu Cammu Keşmir'in özel statüsünü kaldırmasının ardından Pakistan ve Hindistan arasında artan gerilimi gözlemleyen Türk gazeteci heyetini, Pakistan'ın başkenti İslamabad'da kabul etti ve soruları cevapladı.
Gazetecilerin sorularını yanıtlamadan önce açıklama yapan Han, son 30 yılda Hindistan kontrolündeki Cammu Keşmir'de 100 binden fazla Müslümanın öldüğünü, eşlerinden haber alamayan 10 bin kadının "yarı dul" olarak adlandırıldığını, 10 bin kadının Hint güçlerince tecavüze uğradığını ve bugün 9 milyon Keşmirlinin dünyanın en büyük açık hava cezaevinde yaşadığını söyledi.
Han, Keşmir'deki Hint zulmünün ancak Pakistan ordusunun yapacağı harekatla son bulacağını belirtti.
Türk gazeteci heyetinin soruları ve Azad Cammu Keşmir Başbakanı Haydar Han'ın cevapları şöyle:
Keşmir halkının, Pakistan ordusunun Kontrol Hattı'nın Hindistan tarafına bir operasyon yapmasını istediğini söylediniz. Sizce Pakistan bunu yapabilir mi?
Pakistan bu harekatı yapmak zorunda çünkü bölgede asıl hedef, Pakistan. Eğer Keşmir özgürleşmezse bir sonraki adımda Hindistan, Pakistan'ı hedef alacak. Pakistanlı otoriteler de benimle hemfikir olmak zorundalar. Keşmir halkını, diplomasi ve askeri alan başta olmak üzere desteklemeliler ama şunu bilsinler ki, biz düşersek Pakistan da düşer. Tabii ki öncelikle Pakistan ve Hindistan arasındaki gerilimin dizginlenmesi lazım ancak Hindistan nefretle hareket ediyor ve nefretle hareket eden biri tarafından yönetiliyor. Bu gerilimi nasıl dizginleyebiliriz?
İki nükleer güç savaşırsa bu savaştan ve sonuçlarından daha çok insan etkilenmez mi?
Savaşlarda ölen insan sayısının, nükleer savaşlarda ölenlerden daha fazla olduğunu görüyoruz çünkü nükleer savaşın örneği olarak önümüzde sadece Hiroşima ve Nagazaki var. Bunun yanında Ruanda'da iki kabilenin çatışması neticesinde bir milyona yakın insan öldü. Nükleer güç de elbette kontrolden çıkabilir ancak bizim Pakistan ordusuna güvenimiz tam. Umuyoruz ki, Hindistan ordusu, Keşmir'de başarılı olamayacaktır. Yerel halkın desteği olmazsa bir savaş kazanılamaz ve Hindistan Keşmir'de bu desteğe sahip değil.
Hindistan nükleer gücünü Keşmir'de kullanırsa ne olacak? Tüm Keşmirlileri öldürebilir.
Bu güce Pakistan da sahip, bu yüzden Hindistan'a şunu demeli; "Eğer Keşmir'de referanduma gidilmezse her şey yaşanabilir." Nükleer savaş neticesinde Keşmir'in kuzeyindeki buzullar erir ve bu tüm dünya iklimini etkiler. Ancak her gün Keşmir'de acımasızca Müslümanların ölümünü izlemek bizim ve Pakistan için çok zor. Bu yüzden Pakistan Kontrol Hattı'nı geçmeli. Zaten Hindistan'ın şiddet hareketleri devam ederse bu ister istemez iki ülkeyi karşı karşıya getirecek.
Azad Cammu ve Keşmir halkı da hattı geçmek istiyor. Yakın zamanda bir grup genç, hattı geçerek Hindistan tarafında Azad Cammu ve Keşmir bayrağı açtığı için Hint güçlerince vuruldu ve yaralandı. Benim için gençleri durdurmak çok zor. Bu bölge, dağlık bir alan ve dağda yaşayan insanlar doğuştan savaşçı oluyor. Ayrıca bu bölgede onlar için silah bulmak da üretmek de çok kolay. Bu nedenle Pakistan Başbakanı İmran Han, Keşmirli gençlere "Yapmayın" çağrısında bulundu, bu mücadeleyi diplomatik alanda sürdürmek istediğini söyledi. Dünya ne yanıt verecek göreceğiz.
Biz Hindistan anayasasının 370. maddesinin kaldırılmasıyla ilgilenmiyoruz, (Eski Hindistan Başbakanı Cevahirlal) Nehru'nun ve Birleşmiş Milletler'in (BM) bize sözünü verdiği referandumun yapılmasını istiyoruz. Hindistan böyle bir kararı 1956'da da almıştı ancak BM böyle bir kararın iki tarafta da alınmadan geçerli olmayacağına hükmetmişti.
Eğer Pakistan Kontrol Hattı'nı geçmeye karar verirse en önde silahıyla fotoğraflara yansıyan kişinin ben olacağımı göreceksiniz.
Pakistan Başbakanı Han'ın diplomatik girişimlerini yeterli bulmuyor musunuz?
1971 Savaşı'ndan sonra Zülfikar Ali Butto ve İndra Gandi, Şimla Anlaşması'nı imzalamıştı. Bugün geldiğimiz noktada o anlaşmanın çok daha gerisindeyiz. Han hükümetinin çabalarının sınırlı olduğunun farkındayız. Özellikle 11 Eylül saldırıları bizim işimizi zorlaştırdı çünkü Hindistan, dışarıda Keşmir'deki özgürlük hareketlerini terör olayları olarak nitelendiriyor ve bu bizim diplomatik alanda elimizi bağlıyor. Hindistan Batı'da bunu çok iyi anlatıyor. Bunun neticesinde Keşmir'de kilometrelerce dikenli teller ve 700 bin asker bulunuyor.
Hindistan'ı uluslararası alanda kim durdurabilir?
Hindistan'ı Keşmir halkının mücadelesi, Pakistan ve uluslararası kamuoyu durdurabilir. Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu bir dünya oluşsa da artık global siyaset değişti. Ülkeler, ekonomik ilişkiler kuruyor ve Hindistan da Batı için önemli bir ekonomik partner. Bu ortamda bir savaş ihtimali çıkarsa uluslararası kamuoyu bir şey söyleyebilir.
Bunun yanında Çin'e güveniyoruz çünkü hep bizim yanımızda oldu. Ayrıca dünyanın birçok ülkesinde milyonlarca Pakistanlı ve Keşmirli yaşıyor. Bu diasporadan ümitliyiz. Diaspora kendi ülkesindeki parlamentolara baskı kurabilir. Mesela sadece İngiltere parlamentosunda 5 Keşmir kökenli milletvekili bulunuyor.
Keşmir konusunda diaspora dışında Türkiye, Pakistan ve Malezya'ya güveniyoruz çünkü Keşmir konusunda bize destek veren ülkeler bunlar. Bu üç Müslüman demokrasisi, Müslüman dünyasının lider ülkeleri. Hatırlarsanız (Eski Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed) Mursi darbeyle indirildiğinde karşı çıkan tek ülke yine Pakistan ve Türkiye'ydi.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısından beklentiniz nedir?
Bu konuyu Han ve Dışişleri Bakanı'yla görüştük. BM Genel Sekreteri'nin konuşmasında Keşmir konusunun geçmesi, hatta birkaç ülkenin konuşmalarında bu konuya değinmesi bizim için yeterli olacaktır. Umarım Türkiye, bu ülkelerden biri olur.
Keşmirli bir adamın "Bu topraklar benim kanımla boyandı. İki oğlumu şehit verdim gerekirse üçüncüsünü de veririm." şeklinde bir konuşması var. Bu Keşmir halkının tamamının düşüncesini yansıtıyor. Dünyaya Keşmir sorunun barışçıl yollarla ve diplomasiyle çözülmesi için bir çağrıda bulunuyoruz. Bu onların son şansı eğer bu da başarısız olursa savaşmak zorunda kalırız. Savaş da bazen çözüm yollarından biridir. Bugünkü Avrupa haritası, İkinci Dünya Savaşı'nın bir sonucudur.