Babacan Halk TV’de: Bu Türkiye’nin son fırsatı

DEVA Partisi lideri Ali Babacan, Halk TV’de İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah’ın konuğu oldu. 7 ay kalan seçimlere ilişkin konuşan Babacan, “Seçimdeki bir yol kazası Türkiye’yi daha içine kapatır. Bu Türkiye’nin son fırsatı” dedi. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, dün gerçekleşen altılı masa toplantısı sonrası Halk TV’de İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah‘ın konuğu oldu. … Babacan Halk TV’de: Bu Türkiye’nin son fırsatı Devamı »

Eklenme Tarihi: 15 Kas 2022
11 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 15 Kas 2022
Babacan Halk TV’de: Bu Türkiye’nin son fırsatı

DEVA Partisi lideri Ali Babacan, Halk TV’de İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah’ın konuğu oldu. 7 ay kalan seçimlere ilişkin konuşan Babacan, “Seçimdeki bir yol kazası Türkiye’yi daha içine kapatır. Bu Türkiye’nin son fırsatı” dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, dün gerçekleşen altılı masa toplantısı sonrası Halk TV’de İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah‘ın konuğu oldu.

Altılı masa toplantısı ve gündeme ilişkin değerlendirmede bulunan Babacan, seçimlere ilişkin ise, “Bizim adayımızın seçime doğru giderken altı partinin ve adayın beraberce karar verdiği ve topluma taahhüt ettiği politikalar üzerinden seçime gitmesi gerekiyor.

Ortak aday olmadan birinci turda bu seçimi kazanmanın imkanı yok. Erdoğan da kazanamaz, ki kazanamadı da. Erdoğan son seçimi MHP’nin çoğunluğuyla kazandı. Ortak aday çıkmadığı için son seçimlerde Türkiye 5 yıl kaybetti.

Seçimdeki bir yol kazası Türkiye’yi daha içine kapatır. Bu Türkiye’nin son fırsatı” dedi.

Babacan’ın satırbaşları şöyle:

Taksim terör saldırısı

Terörün her türlüsünü lanetliyorum. Terör en büyük insanlık suçudur. Terörün mazereti olmaz. Teröre karşı tüm toplum olarak dimdik ayakta durmak zorundayız. Terörle mücadelede uluslararası işbirliğine de çok önem vermek zorundayız. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılarıma acil şifalar diliyorum. Büyük bir facia ama bizim iç huzurumuzu, barışımızı bozmak isteyen, zarar vermek isteyen kimse buna karşı toplum olarak dimdik durmak zorundayız.

Terörün en önemli amacı toplumsal psikoloji bozmak, örgütün kendi propagandasını yapmaktır. Ne örgüt propagandasına izin vermek ne de toplum olarak terörün yapmak istediği noktaya gelmek lazım. Olan oldu, kayıplarımız var acılarımız büyük ama hemen ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam etmeliyiz.

Terör artık uluslararası bir sorun. Terörün kaynağı dışarıda. Siz bu kaynağı kurutmadan Türkiye’nin içindeki sorunları çözemezsiniz. Dışarıdaki kaynağı kurutmak için dış politikanızın düzgün olması lazım. Uluslararası ilişkilerinizin düzgün olması, dostlarınızın olması lazım. Siz her gün kendinize yeni bir düşman bellerseniz ve dünyada yalnızlaşırsanız o zaman terörle mücadelede başarılı olamazsınız. Terör örgütleriyle mücadelede en önemli yöntem örgütleri yalnızlaştırmaktır. İlgili ülkeler ile dayanışma içinde olmak… Terörün etkileyebileceği ülkeler ile dost olmak, beraber çalışmak ve birlikte mücadele etmek. Terörle mücadelede yalnız kalırsanız terörü önleyemezsiniz. Ondan sonra sağa sola saldırmaya başlarsınız.

‘Erdoğan’ın haftanın düşmanı panosu var’

Şu anda ülkeyi yöneten zihniyet yani sayın Erdoğan bütün yönetim tarzını kutuplaştırmak üzerinden götürüyor. Onun zihniyetinde ya onun yanındasınız ya karşısındasınız. Kafa öyle çalışıyor. Ülkelerle ilişkiler de öyle. Sürekli düşman lazım… Kendisine sürekli düşman arıyor. Zihni siyah, beyaz üzerine çalışıyor. Türkiye’nin bu yönetiminin acilen değişmesi gerekiyor. Sayın Erdoğan’ın haftanın düşmanı panosu var. Mutlaka bir şey yazıyor. İç düşman, dış düşman. Buna ihtiyacı var. Korku üzerinden, düşmanlık üzerinden siyaset üretiyor.

Al birini vur ötekine. İçişleri Bakanı iç güvenlikten sorumlu. ‘Biz şurada hata yaptık’ demiyor suçu hemen başkalarına yansıtıyor. Siz dış politikanızı düzeltin, sürekli kendinize düşman aramayın, dünya ile iyi geçinin ‘Bu terör dünyanın başına beladır gelin beraber çalışalım’ diyeceksiniz. Bu yok. Sürekli ona saldır, buna saldır. Sen iç güvenlikle ilgili ne yaptın ondan bahset.

Bu konu bütün boyutlarıyla soruşturulmadan kesin hükümler vermek zor. Ancak terörün önlenmesinin en önemli yollarından birisi istihbarat çalışması yapılması. Bunun iyi yapılması gerekiyor. İstihbarat zafiyeti olduğu zaman bu olaylar başımıza gelebilir.

Dün İçişleri Bakanı bir şey söylüyor bakıyoruz uluslararası bir ajansa üst düzey yetkili başka bir şey söylüyor. Biz hangisine inanacağız? Enflasyon konusunda yalan söyleyen bir hükümetin doğru söylediğinden emin değiliz. Kendi şahsi siyasi amaçlarının bütün işine gücüne hakim olduğu siyasi karakterlerden bahsediyorsak iyice düşünmek lazım. Sıfır güven. Bir an önce bu yönetim anlayışının değişmesi lazım.

‘Siz güvenilir bir devlet olun ki insanlar sizin söylediğine güvensin’

Hükümetin elinde internet akış hızını yavaştan, normalleştiren ya da belli sosyal medya sitelerine erişimi engelleyen olanaklar var. Bunları zamanı geldiği zaman ya da işlerine geldiği zaman tamamen sıkıp boğabiliyorlar. İnsanların haber alma özgürlüğü var siz güvenilir bir devlet olun ki insanlar sizin söylediğine güvensin. Resmi açıklamalara güven sıfır, bu sefer internetteki dedikodulara insanlar daha çok güveniyor. Bunlar sosyal medyayı, interneti kısıp izlemesinler, bizi izlesinler diyor.

‘Bu kafayla giderlerse kara listeye düşecek’

Şu anda OECD’nin bir yapısı var. Finansal Eylem Gücü gibi bir şey. Bu terörün finansmanın önlenmesi ve kara paranın aklanmasıyla ilgili kurallar koyuyor. Biz OECD’nin tam üyesi. Türkiye terörizmin finansmanında ve kara paranın aklanmasında beyaz listeden gri listeye düşmüş durumda. Sayın Erdoğan bunu açıklasın. Terörün finansmanıyla ilgili gerekli adımları neden atmadığını açıklasın. Türkiye bu konuda gereğini yapmıyor. Ben buradan sayın Erdoğan’a soruyorum. Niçin Türkiye beyaz listeden gri listeye düştü? Bu kafayla giderlerse kara listeye düşecek.

‘Bunlar faiz düşmanı değil miydi ne oldu?’

Bu sene ödeyecekleri kur farkını biz 320 milyar lira olarak öngörüyoruz. Faiz ise 330 milyar. 650 milyar ediyor toplam. Bu sene sadece faize ve kur farkında ödenen 650 milyar lirayla 1 milyon tane konutu bedava yapıp vatandaşa dağıtmak mümkündü. Bunlar faiz düşmanı değil miydi ne oldu? Nas demiyor muydu? Merkez Bankası’nın faizini düşürdüm diye her gün çıkıp konuşuyor. Kimi aldatmaya çalışıyorsunuz?

Gelecek senenin bütçesinde tarım için ayrılan kaynak 54 milyar. 566 milyar faize, 54 milyar tarıma. Yoksul kesimden bu para alınıyor, parası olana veriliyor. Bütçe açığına bakın, biz neredeyse sıfırlamıştık.

Şu anda bizim sermayedarlarımız başka ülkelere yatırım yapıyor, başka ülkelerin gençlerine istihdam sağlıyor. Şu anda yaşadığımız bu. Güven olmayınca kaynaklar kuruyor, kaynaklar pahalanıyor.

Seçimlerin olduğu gece bambaşka bir Türkiye’ye uyanacağız. 85 milyon derin bir nefes alacak. Seçimlerin ertesi günü yepyeni bir Türkiye’ye uyanacak vatandaşlarımız. ‘İyi ki bu korkulu rüyaymış’ diyecekler. Geçtiğimiz 4-5 yılı kabus olarak görecekler. Türkiye yepyeni bir umuda uyanacak. Bütün sorunların temelinde kötü yönetim var. Bu ülke çok büyük ve güçlü bir ülke sadece kötü yönetimle bu duruma düşmüştür.

‘DEVA Partisi olarak her konuda çözümlerimiz hazır’

Biz DEVA Partisi olarak üç ayrı alanda çalışıyoruz. Teşkilatlanma. İkincisi ülkenin her alanındaki sorunlara çözüm için eylem planları açıklıyoruz. Üçüncüsü de altılı masa çalışmalarına katkı veriyoruz. Bizim DEVA Partisi olarak her konuda çözümlerimiz hazır. Mesela tarımdaki çözümlerimizi açıkladık.

Ekim ayının başında yaptığımız toplantıda bu çalışmaları masa olarak ortaklaştırma kararı aldık. Biz bu çalışmaları masaya koyduk. Çalışması olan diğer partilerde masaya koydu. Ortak, tek bir çalışma haline geliyor bunlar şu anda.

Yerelde yerinden yönetim eylem planımız var. Yıllarca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı da bırakmadı. Başkanların üzerine adeta çöktü. Büyük projeler mutlaka önüne geldi. 2019 seçimlerinde ‘Yeter artık elini çek’ dedi.

Altılı masa

Altılı masanın altı lideri olarak cumhurbaşkanında aranacak nitelikleri yazılı olarak açıklamıştık ama en önemlisi demokrasiye inanmış, sözde değil özde demokrat, dürüst bir insan olacak, sözünü tutacak. Seçimlerden sonra parlamenter sisteme geçene kadar ülke nasıl yönetilecek? Adayımızla onları da konuşmak istiyoruz. Bizim adayımızın seçime doğru giderken altı partinin ve adayın beraberce karar verdiği ve topluma taahhüt ettiği politikalar üzerinden seçime gitmesi gerekiyor.

Ortak aday olmadan birinci turda bu seçimi kazanmanın imkanı yok. Erdoğan da kazanamaz, ki kazanamadı da. Erdoğan son seçimi MHP’nin çoğunluğuyla kazandı. Ortak aday çıkmadığı için son seçimlerde Türkiye 5 yıl kaybetti.

Seçimdeki bir yol kazası Türkiye’yi daha içine kapatır. Bu Türkiye’nin son fırsatı.

‘Açık ara fark diyoruz’

Brezilya’da 1.5 farklı seçim sonucundan sonra herkes nefesini tuttu bir izledi. Bir mızıkçılık yapar mı diye herkes odaklandı. Bizimde böyle bir endişemiz var. 2019 Mart’ta bunu yaşadık. Erdoğan, ’10 bin oy farkla ben İstanbul’u vermem’ dedi. İstanbul halkı da ‘Al farkı’ dedi. Böyle risklere girmemek lazım. Biz açık fark diyoruz.

Cumhurbaşkanı seçim döneminde devletin imkanlarını sonuna kadar kullanır diye kanun geçirdiler Meclis’ten. Diğer genel başkanlarla rakip olarak seçime gidiyorsun ve onların elinde devlet imkanı yok. Ayıp değil mi?

Biz buna ‘Geçiş sürecinin yol haritası’ diyoruz ve bunu sadece liderler olarak konuşuyoruz. Yaptığımız Türkiye’de bir ilk. Altı parti seçimden çok önce seçim sonrası konuşuyorlar ve beraber çalışma kültürü oluşturduk. Türkiye’de siyaset Erdoğan’ın kafasında ötekileştirme. Biz istişare, ortak akıl diyoruz. Ülkemizin tam ihtiyacı bu. Çok farklı, farklı geçmişlerden gelen siyasi partiler. Farklı ideolojilerden, kimliklerden gelen partiler Türkiye’nin yarınları konusunda buluşuyorlar. Geçmişimizi konuşmaya başlarsak altılı masada anlaşmamız mümkün değil. Herkes kendi geçmişinden ders alıyor. Şu andaki hükümetin ayrıştırıcı üslubu bu ülkenin bekası açısından en önemli tehdit.

Parlamenter sistem çalışması hazırladık. Altı parti ortak bir bildiri açıkladık. Bunun için anayasa değişikliği gerekiyor. 28 Kasım’da anayasa değişikliği paketimizi de kamuoyuna sunacağız. Peki geçerken ülke nasıl yönetilecek? ‘Gelin ilk seçimlerden hemen sonra ülkenin yönetimi parlamenter sistemin ruhuna uygun olsun’ diyoruz. Cumhurbaşkanı anayasanın kendisine verdiği yetkileri kullanırken ‘Kimse bana hesap soramaz’ demesin. Katılımcı bir yönetim uygulasın istiyoruz. Buna da biz geçiş sisteminin yol haritası diyoruz.

‘Hiç olmadığım kadar umutluyum’

Ben Türkiye’nin yarınlarıyla ilgili hiç olmadığım kadar umutluyum. Her ne kadar altılı masaya dışarıdan bakan, dışarıdaki tartışmalara bir sürü yazan çizen var hükümetin desteklediği, organize ettiği… Bir tarafta öyle bir gürültü var bir taraftan biz altılı masaya oturduğumuz zaman keşke hani olmaz ama olsa da sizi misafir olarak alsak. Sizin bile umudunuz kat kat artar. Dışarıdaki bütün bu algıya ilişkin bir şey yok. Masada merkez çek kuvveti var. Şu andaki mevcut sistemde seçimi kazanmak ancak birlik ve beraberlikle mümkün. Beraber yaparken çok farklı kimlikleri olan, farklı geçmişleri olan partiler bir araya gelince toplumun çok geniş bir kesimini temsilen orada oturmuş oluyoruz. Her görüşten insan temsil ediliyor. Oradan çıkacak karar tüm Türkiye’ye hitap ediyor. Bugüne kadar biz parlamenter sistemle ilgili çalışmamızı açıkladık, Kasıma kadar anayasa metnini hazırlayacağız bir lansman programı ile. Bugüne kadar tek bir kelimesine itiraz duymadım. Altı parti mutabık kaldı ve tüm Türkiye’ye hitap eden bir çalışma çıktı. Daha iyi tanıtmanız lazım diyorlar. Doğru, bununla ilgili de bir İletişim Komisyonu kurduk.

Parlamenter sistemdeki cumhurbaşkanı kesinlikle partiyle ilgisi olmayan bir cumhurbaşkanı. Varsa bile ilişkisini kesecek. Eski anayasada nasıldı? Cumhurbaşkanının yetkisindeydi. İstediğine yetkiyi verebiliyordu. Şimdi öyle değil. Cumhurbaşkanı mecliste en yüksek milletvekiline sahip olan siyasi partinin genel başkanına yetkiyi veriyor. Bizim hedeflediğimiz anayasada öyle hükümetin olur olmaz indirilmesi yok.

‘Makulde buluşuyoruz’

Dünkü en uzun toplantıydı. Bundan sonra daha sık bir araya geleceğiz. Komisyonlarımız her konuda anlaşamayabiliyor. ‘Buna liderler karar versin’ diyorlar. Bazen arkadaşlarımız ‘Anlaşamadık’ diyor. Oturuyoruz altı genel başkan beş dakikada bitiyor. Makulde hemen buluşuyoruz.

Dün çok önemli kararlar aldık. Çalışmalarda çok önemli mesafeler kaydettik. Bundan sonra ne kadar çalışma varsa bir an önce bitirme, Cumhurbaşkanı adayımızı belirleme ve seçime doğru yürüme kararı aldık. Ne zaman ki ortak politikalar programı bir bakıma yeni kurulacak hükümetin programı bitecek hemen arkasından cumhurbaşkanı adayını belirlemek için oturacağız. Çünkü artık yol haritası, politikalar belli. Aday belirlenince adayı da çalışmalara katacağız. Aday, altı genel başkandan birisi olursa -olabilir tabii, altı liderden her biri cumhurbaşkanı aday adayıdır. Adayımız masa dışından da olabilir.

Ortak aday konuşulmadı. Çünkü konuşmama kararımız var. Önce çalışmaları bitireceğiz sonra adayı konuşacağız. Çalışmaları bitirmeden ismi geçen insanlar kimliği ile değerlendiriliyor.

Seçimi kazandığımız da seçimi kazanmak yetmeyecek. Türkiye’yi de kazanmamız gerekecek. Sorunları hızlı bir şekilde çözmemiz gerekiyor. Bütün bu çalışmalar Türkiye’yi kazanmak aynı zamanda. Yargı Eylem Planı’nda 198 adım tespit etmişiz.

Bizim karar vermek için oturduğumuz her konuda karar verdik. Önümüzdeki dönemde karar vermemiz gereken dosyaların da üzerinden geçtik. Herkes çalışsın hazırlarsın tekrar bunları konuşalım dedik. Altı ayrı partinin birleşip tek parti olmasından bahsetmiyoruz. Biz ‘YÖK’ü kapatacağız’ dediler mesela. Sonra masaya getirdik kabul edildi ortak karar mesela ama şöyle olabilir 50 maddenin 30’u kabul görüp 20’si görmeyebilir. 28 Kasım’da açıklanacak metinde göreceksiniz. Yüzden fazla madde var. Orada da YÖK’ün kapatılması var.

Altılı masa çok iyi üretim yapıyor. Bakmayın olumsuz propagandaya. Başka partilerden de ‘Beraber olmak istiyoruz’ diyenler var. Fakat dün konuştuk bunları konuştuk. Beraber bir çalışma kültürü oluştu ve aynı hedefe doğru baktığımızdan artık eminiz. Şu andaki önceliğimiz masanın hızlanması, odaklanması ve netleşmesi. Başka partileri de katalım ama bunun bir adaptasyon süreci var, uzlaşacak mıyız… Yani zor. Hadi 7 olsun, hadi 8 olsun değil. Bir seneyi aşkın bir emek var. Şu anki öncelik genişlemek değil. Masada oturan partilerden biriyle, ikisiyle seçimle işbirliği oluşturabilir. Buna da karışamayız. Masanın bundan sonraki üretimine bakmalıyız diye bir prensip kararı aldık ama bu partileri asla dışlamak anlamına gelmiyor.

KHK meselesi

KHK meselesi 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra devlette işten çıkarılan insanlar var ve sayısı çok yüksek. Aynı zamanda 2020 sonuna kadar tam 1 milyon 574 kişiye terör örgütü üyesi olmak suçlamasıyla savcılıklar dava açmışlar. Böyle bir şey olur mu? 1.5 milyon üyeliği terör örgütü olur mu? Sayın Erdoğan iki tane talimat verdi sisteme. ‘Kurunun yanında yaşı da yakın’ dedi. ‘Acımayın, acınacak hale düşersiniz’ dedi. Biz gerçekten hukuk devletiyseniz yaşla kuruyu ayırın diyoruz. FETÖ’yle sonuna kadar mücadele ama suçsuzların hakkını yeme.

Seçim Güvenliği

Seçim Güvenliği Komisyonu seçim günü, gecesi ve daha en son kesinleşmiş resmi sonuçlar sürecinde bu komisyonumuz görev alacak. Partiler bütün kaynaklarını havuza koyacaklar. 200 bin sandıkta sandık müşahidi bulundurmak zorundayız. Her binaya avukat gerekiyor. Son olarak ise Bilgi İşlem Sistemi. Sandık tutanaklarının doğru bir şekilde sisteme girilmesi. YSK ve AA yapıyor ama bunların ikisi de şu andaki hükümetin kontrolü altında.

Bahçeli’ye yanıt

(Bahçeli: Türkiye’yi zilletin 6+1 ayaklı kumar masasına teslim etmeyeceğiz) Yine HDP’yi kastediyor sanırım. Sayın Erdoğan da masanın altında diyor. Bazıları yok dolabın içinde diyor. Ben her altılı masa toplantısında bakıyorum masanın altında kimse yok, dolapların içi boş. Madem HDP şeytan bunlara göre madem Bahçeli de Erdoğan da HDP aşağı HDP yukarı e siz niye geçen Adalet Bakanınızı HDP’nin ayağına gönderdiniz? Madem HDP düşman, HDP eşittir PKK niye ayağına gidiyorlar? Bunların hiçbir kırmızı çizgisi yok. İşlerine geldiği anda ne ilke, ne değer, ne hukuk tanımıyorlar.

Bahçeli, Abdullah Öcalan’ın mektubunu referans gösterdi seçmene. Erdoğan’ın TRT’sinde seçime üç gün kala kırmızı bültenle aranan bir suçluyu, teröristi Osman Öcalan’ı çıkıp, konuştu. Bunların seçimi kazanmak, koltuğu kaybetmemek için yapmayacakları şey yok. Onun için çok dikkatli olmamız lazım.

Demirtaş ve Kavala

Demirtaş ile ilgili AİHM kararı var. Kararda, ‘Bu kişinin içeride tutuklu kalmasını gerektiren bir durum yok’ diyor. Sadece Demirtaş değil ki Osman Kavala içinde aynı şeyi söylüyor. Kavala meselesinde savcılık beni o günkü hükümete bakan olmam sebebiyle mağdur olarak değerlendirdi. Benim hiçbir başvurum, şikayetim yok. Savcılığa dilekçe verdim. Benim mağduriyetim yok, çıkarın ismimi diye. Bu konularda gerçekten sayın Erdoğan siyaset çevrelerine Demirtaş üzerinden, sivil toplum ve iş dünyasına Kavala üzerinden bir mesaj veriyor. ‘Benim kafamı bozmayın, içeri attırırım ve orada süründürürüm’ diyor.