DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Fatih Altaylı’nın Teke Tek programına konuk oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı yüzde 25’lik memur ve emekli zammına ilişkin açıklamalarda bulunan Babacan, “Gerçek enflasyonla önce vatandaşın cebinden kepçeyle toplayıp arkasından da kaşıkla vermeyi müjde olarak açıklıyorlar” diye konuştu.
Babacan, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2022 yıl sonu enflasyonunu yüzde 64,27 olarak açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, memur ve emekli maaşlarına yüzde 25 zam yapılacağını duyurdu.
Fatih Altaylı’nın Teke Tek programına konuk olan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, memur ve emekli maaşlarına yüzde 25 zam yapılmasına ilişkin olarak, “Gerçek enflasyonla önce vatandaşın cebinden kepçeyle toplayıp arkasından da kaşıkla vermeyi müjde olarak açıklıyorlar” dedi.
Babacan, “Biri var ya biri’ demiş. O biri benim. Bu aralar Sayın Erdoğan’da biraz kompleks seziyorum. Çünkü ‘Alanım ekonomi, ekonomistim’ diyor. Ekonomide sonuçlar ortada. Ne zaman ekonomideki iyi günleri hatırlasa aklına ben geliyorum ve bir laf atıyor” ifadelerini kullandı.
Babacan’ın açıklamalarından satır başları:
İyi bir şey yapmak için kimseden izin almama gerek yok. Bizim ilişkimiz patron-işçi, amir-memur şeklinde olmadı. Ben masaya AK Parti’nin kurucusu olarak oturdum. ‘Benim bakanım, benim valim’ yeni terminoloji, benim dönemimde yoktu. Paradan 6 sıfır atılması konusunda, bir soru sordu, cevap verdim. İlk defa orada duyulmuş oldu. Başlattığımda Tayyip Bey’in haberi yoktu. ‘Bunları açıklamışsın ama keşke bana söyleseydin ben açıklasaydım’ dedi. Ben de ‘efendim soruya verdiğim cevaptı bu’ dedi.
Sayın Erdoğan’da Ali Babacan kompleksi seziyorum. Bugünkü açıklaması da çok enteresan. Zorunlu tasarrufla ilgili konu. Uzun yıllar çalışanların maaşından kesildi ve devlet harcadı.
Tarih 13 Aralık 2002. 18 Kasım’da hükümet kurulmuş. Herkes bize ‘nemamız nerede’ diye soruyor. Hazine Bakanı olmuşum. İnsanlar 20-25 yıl alacağını istiyor. 4 Şubat’ta 6 büyük sendika temsilcisi ile oturup müzakereler yapmışız. 4 Şubat saat 03.00 civarında basın huzurunda anlaştığımızı açıklamışız. Sendikalarla tam mutabık kaldık. Ödeme planı, işletecek faiz, uygulanacak rakamlar, taksit sayısı.
“NE SAYIN ERDOĞAN’DAN NE GÜL’DEN TALİMAT ALDIM” Sayın Erdoğan’ın kaçırdığı bir şey var. Geçmişi hatırlamakta güçlük çekiyor olabilir. O gün genel başkan, Başbakan değil. O gün Abdullah Gül Başbakan. Açıklamayı da KESK Başkanı Sami Evren anlaşma metnine imza atmak istememişti. Sabah Abdullah Bey aradı, ‘bitirmişsiniz, açıklamışsınız, nasıl anlaştınız’ dedi. Anlattım ‘hayırlı olsun’ dedi. Bu anlaşmalar için ne sayın Erdoğan’dan ne Gül’den talimat aldım. Zaten devletin borcu. ‘Borcumuzu ödeyebilir miyim’ diye izin mi alacağım?
AK Parti Sözcüsü’nün kimi hedeflediğini bilmiyorum. Eğer beni hedefliyorsa şunu kaçırıyorlar, ben ülkenin ilk AK Parti’de AB Baş müzakerecisiyim. Bütün reform sürecinin baş müzakerecisi olunca sürecin dışında olmak mümkün değil.
Türkiye’de bir demokrasi mücadelesi verilmişse, AK Parti’nin iyi günlerinde Türkiye insan haklarında başarılı olduysa o dönemin sözcüsü, Dışişleri Bakanı, baş müzakereci olarak bendim. İşin insan hakları boyutuyla ilgili başka bakanlar da devredeydi. Bu işlerden sorumlu İçişleri Bakanları, Adalet Bakanları oldu dönem dönem.
Ben AB Bakanlığı kurmadım. ‘AB işi her bakanlığın kendi işi olmalı’ dedim. Tarım Bakanlığı’nı devreye soktuk, hukuk adalet konusunda Adalet Bakanlığı sahip oldu. Koordinasyonu biz yaptık ama içerideki iç iletişimin işin sahibi bakanlar tarafından gitmesini uygun gördüm. Konu sağlık ise Sağlık Bakanlığı’nı dahil ettim.
Dışişleri Bakanı iken yaptığım konuşmaları inceleyin. AB Bakanı iken yaptığım konuşmalarını inceleyin. O dönemde ilgili bakanların işi sahiplenmesini sağladım. 33 faslın 10 tanesini müzakereye açtık. Şu anda iktidarın içine düştüğü durum zor durum. Ruh hallerinde hep şu var ‘Biz bir zamanlar hep başarılı olduk.’
İnsan kaynağı erimiş durumda, dürüst ve ehil insanlar çok zayıfladı. İş üretecek fazla kadro yok ellerinde. Bu iş kadro meselesidir. Biz her alanda çözüm üretiyoruz.
“YARGI REFORMUNDA 200 HUKUKÇUNUN EMEĞİ VAR” Tarımdan afet yönetimine, yargıı reformundan detaylı hazırlığımız oldu. Hükümet programının uygulama planları dahil. Takvime bağlanmış uygulama planı var burada. 6’lı Masa’nın çalışması bir asgari müşterek. Bizim çalışmamız 6’lı Masa’nın ortak çalışmasından çok daha geniş. Bu DEVA Partisi’nin iddiası.
Çalışmalarımızın Cumhuriyet tarihinde örneği yok. Hükümet kurulur kurulmaz bunları bakanların önüne koyacağız. ‘Aklınıza yatanları hemen yapın’ diyeceğiz. Bu çalışmaların arkasında heyetler var. Yargı reformunda 200 hukukçunun emeği var.
“85 MİLYONUN TAMAMINI KUCAKLAMA İDDİASIYLA BU İŞE BAŞLADIK” DEVA Partisi olarak Türkiye’nin yepyeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu söylüyoruz. Bunlar hep arkasında durabileceğimiz iddialardır. Uygulama imkanı Meclis aritmetiğiyle ilgili tabii ki. Biz DEVA Partisi’ni kurarken Türkiye’de herhangi bir siyasi partinin bu ülkenin sorunlarının çözüne inansaydık, kurmazdık. Hiçbir tabuya bağlı kalmayacağız dedik. 85 milyonun tamamını kucaklama iddiasıyla bu işe başladık.
Milliyetçiliği, milletin tümünü kucaklayabiliyorsanız öyle görüyoruz. Toplumun bir kısımını iteleyerek, öteleyerek, sadece bir kısmını seviyorsanız bu milliyetçilik olmuyor. Bizim milliyetçiliğimiz 85 milyonun tamamını kucaklayabilmek.
Dün sabah kamuoyuna duyurduğumuz 1,5 senelik bir emeğin ürünü, tam bir eser. 354 kalem iş var. Burada hayvan hakları, doğa hakları var. Böyle baktığınızda dünden beri tartışılan sadece 2 madde tartışılıyor. Demek ki 354 maddede bir şey bulamamışlar.
“TALEPLERİMİZDEN VAZ GEÇMEYECEĞİZ” Şu andaki iktidar dar siyaset yaptığı için bu çalışmaları kavraması zor. Anlasa bile şu anki siyasi çizgilerine ters düşüyor. Biz 6 Masa’ya oturduk diye, 6 parti birleşip tek parti olmadık ki. Biz taleplerimizden vaz geçmeyeceğiz. 2001 yılında AK Parti kurulduğunda, deseydik ki, ‘TRT Kürtçe kanal açmalı’ diye. AK Parti mutlaka kapatılırdı. Sonra TRT Şeş açıldığında TRT Kürdi kurulduğunda normalleşmiş bir ortam vardı.
Bizim iddialarımız hayata rahatlıkla geçirilecek iddialar. Kritik konularda çok geniş istişareler yaptık.
Biz 66. maddeye 85 milyonun hepsini koyduk. Ana dilinde eğitim meselesi. Ana dili diyoruz. Bir hanede annenin konuştuğu dil demektir ana dili. Ananın ak sütü kadar helal bir konudur diyoruz. Anayasa’nın da o şekle getirilmesini istiyoruz.
Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle ilgili hiçbir değişiklik önerimiz yok. En ufak değişiklik bir önerimiz var. Bunun okunması, insanların hazmetmesi, anlaşılması birkaç hafta alacak. Biz Türkiye’nin hiçbir sorunundan kaçmıyoruz, korkmuyoruz, üzerine üzerine gidiyoruz.
“BİR ÜLKEDE 2 MİLYON TERÖR ÜYELİĞİ OLABİLİR Mİ?” Gerçek FETÖ’cü ise tabii ki af söz konusu değil. Ama beraat ettiyse, savcılık soruşturmaya ihtiyaç duymadıysa, takipsizlik verildiyse onların haklarının tabii ki iade edilmelidir diyoruz. Mahkeme beraat ettirmiş, hala işten atılmış görülüyor. 1 milyon 574 bin kişi Türkiye’de terör örgütü üyeliğiyle soruşturmaya tabi tutulmuş durumda. Muhtemelen sayı 2 milyonu geçti. Bir ülkede 2 milyon terör üyeliği olabilir mi? 129 kaynaktan yararlanılarak hazırlanmış bir hukuk metni.
34 yaşına kadar ticaretle uğraşan, siyasetle işi olmayan bir aileden geliyorum. Siyasete ilk adımı AK Parti’den attım. Kolları sıvadım ve girdim. İyi ki de girmişim diyorum, güzel işler yaptık. Aynı şekilde DEVA Partisi’ni kurduk. Türkiye’nin problemlerinin meşru siyasetle çözüldüğü için buradayız.
“OYLARIMIZI 2023’DE GÖRECEĞİZ” 2018’de bütün partilere oy veren kimseler gelmişler DEVA Partisi’ni kurmuşlar. Yaklaşık 180 bin üyemiz var. Üyelerimizi tanıyoruz, oylarımızı 2023’de göreceğiz. Yüzde 30 AK Parti, yüzde 20 CHP, yüzde 10 HDP, yüzde 10 MHP’ye vermişlerdi geçmişte. Eşit vatandaşlığına inanan bir örgüt ağımız var bizim. İnsanların etnisitesine, dinine, mezhebine, inanıp, inanmamasına bakmıyoruz, yaşam tarzına bakmıyoruz. Herkes için özgürlük, adalet, refah ve zenginlik diye yürüyoruz. 81 ilde örgütümüz var bizim.
Mesela Yozgat’ta miting yaptı. 10 bin kişilik meydan doldu, üstelik bayrağımızı sallayan, bize tezahürat yapan insanlarla doluydu. Siirt’te yaptık. Trabzon’da yaptık. İki şehirde de ana meydan doldu. Anketlere baksanız DEVA Partisi’nin hiçbir yerde miting yapamaması lazım.
İktidarla bu tür yapılar arasında bir pazarlık bir al-ver ilişkisi olmuş. Sizin mensuplarınız bize oy versin biz de size şunu verelim. Verilen imtiyazdır, mahkemeye işi düşünce müsamaha göstermektir, şudur budur.
“VATANDAŞIN CEBİNDEN KEPÇE İLE TOPLAYIP, KAŞIKLA VERMEYİ MÜJDE OLARAK AÇIKLIYORLAR” TÜİK uzun süredir gerçek enflasyonu açıklamıyor. Gerçek enflasyonu vatandaşımız görüyor, yaşıyor. Yeni ev tutup da kira ödeyen, elektrik, doğal gaz faturası ödeyen herkes görüyor. Bugünkü yüzde 25 zam açıklaması, yüzde 15.4’e göre yapıldı. Sayın Erdoğan ‘Gönlümden koptu yüzde 25 zam veriyorum’ dedi. Tüketici Derneği yüzde 36 açıklamış. İTO bile yüzde 24 açıklamış. İTO ile TÜİK arasındaki makas ilk defa bu kadar büyüdü. Gerçek enflasyonla bütün vatandaşın cebinden kepçe ile toplayıp arkasından kaşıkla vermeyi müjde olarak açıklıyorlar. En çok buna üzülüyorum. Sağlam bir enflasyon mücadelesi programıyla, buna gelirler politikası denir.
“ENFLASYON ÖNDEN GİDİYOR, MAAŞLAR ARKADAN YAKALAMAYA ÇALIŞIYOR” Gelirler insanların maaşı ile düzenlemedir. Komple maliye, para politikası, enflasyonla politikasıyla beraber alırsanız kalıcı olur. Enflasyon önden gidiyor, maaşlar arkadan yakalamaya çalışıyor. Enflasyonun artmasının sebebi tamamen kur artışıdır. Bir ara dolar bazında da artış oldu. Petrolde oldu, enerjide oldu. Döviz kurunun kontrolünün kaybedilmesi ve sıçramanın bütün maliyetleri bastırmasıdır. Peki sonuçta ne oldu? Son 2 yılda TÜİK’in verilerine bakarak pay ne olmuş? Daha iki sene önce. İşgücü, yani alnının teriyle çalışan son 2 yılda toplam gelirden yüzde 37 alırken, yüzde 25’e düşmüş. Zengin daha da zenginleşmiş. Parası olanın daha çok parası var. Ama alın teriyle çalışanların toplam ekonomiden aldığı pay düşmüş.
CEMAAT VE TARİKAT AÇIKLAMASI Biz cemaatler, tarikatlar, dini gruplar şeffaf ve açık bir şekilde dernek olarak yapılanabilsinler dedik. Şu anda yasak. Bazı ticari faaliyetler, ekonomik gereklilikler sebebiyle tüzel kişiliğe ihtiyaç duyuyorlar, dernek kuruyorlar. Niye kayıt dışı olsun ki? İnancı doğrultusunda örgütlenebilme örgütlüğü insan hakkı. Ama resmen yapabilmeliler. İbadethanelerini açabilsinler. O kanunlar gerçekten yasaklayabilmiş mi? Yer altına inince devletin denetleme imkanı kalmıyor. Biz şeffaf olsun, açık olsun diyoruz.
Devrim kanunlarının o gün için bir mantığı var, anlıyorum. Ama bugünün şartlarına göre tekrar bakmamız gerekiyor. Vakıf ya da dernek içinde ‘biz dini örgütlenmeliyiz’ desinler. Vakıflara bağlansınlar. Diyanet’in iç yapılanmasının değişmesi gerektiğini düşünüyoruz.
İnsanlar ‘hükümetin propagandasını dinlemek istemiyorum’ diye cuma namazına gitmiyor. Bunun vebalini düşünebiliyor musunuz? Şu anda yasak olduğu için kayıt dışına gitmek zorunluluğunu hissediyorlar. Açık olsun, işlerini kurallarına uygun yapsınlar. Devlet denetlesin.
Hiç kimse kendi mahalleme zarar gelmesin diye yanlışların üstünü örtmeye kalkmasın. Bizim tutumumuz her zaman şeffaflıktan yana. Devlet kural koyar, düzenleme yapar, arkasından da uyup uymadığını denetler. Bunu adaletle yapar. Karar alırken istişare ile yapar.
“ÜLKEYİ YÖNETEN ZİHNİYET BAĞIMSIZ BİR KURUM BIRAKMADI” Adalet, eşitlik, şeffaflık bu kuralları uygulayın inanın hiçbir sorun kalmaz. Şu anda ülkeyi yöneten zihniyet bağımsız bir kurum bırakmadı ki. Özerk çalışması gereken ne varsa tamamını talimatla yürüttüğü için maalesef güçler ayrılığı, denge kontrol sistemi kalmamış memlekette. Ama hepsinin çözümü var. İyi bir kadroyu görevlendirin, iyi istişare ile karar alın. Hiçbir şey yapmayın, sadece tarım eylem planındaki maddelere bakın, bu ülke Avrupa’nın en büyük üreticisi olmaya hazır. Siz sulamaya yatırım yapın. Ukrayna’dan gelecek buğday gemisi için gözlerimiz yolda kaldı.
Enflasyonda maliyeti aşağıya çekelim diyoruz. Gübrenin, yemin yarısını devlet ödesin diyoruz. Maliyetleri aşağı çektiğinde, 10 liralık devlet kaynağı ayırdığınızda maliyet aşağı iner. Şimdi o duruş yok.