Bahçeli, Rusya, İran ve Türkiye’nin katılımıyla Tahran’da gerçekleşen Suriye konulu zirve ile ilgili “Tahran Zirvesi elbette anlamlı ve değerlidir. Suriye'de demokratik ve siyasi geçiş sürecinin behemehal teminiyle ateşkes rejiminin tesisi kaçınılmaz ve beka düzeyinde bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın karşılanmasında muhatap bütün ülkeler tarih ve insanlık önünde sorumludur" dedi.
Bahçeli’nin Twitter’dan paylaştığı mesajlar şöyle:
“Konvansiyonel olmayan finansal silahlarla ülkemizi yaylım ateşine tutanlar, unutmasınlar ki, karşılarında fedakârlık nişanesi bir iman, fenalıkları ve feci akıbetleri göğüsleyecek kutlu bir irade bulacaklardır. Hodri meydan!
Söğüt bir ağacın değil, üç kıtayı gölgesi altına alan; adalet, ahlak ve anıtlaşmış hakkaniyetiyle cihana nam bırakan bir medeniyetin adı, milli vicdanda kök tutmuş cesaret ve muzafferlik anısıdır. Söğüt imparatorluğumuzun mayası, kudretli mazimizin mahrecidir. Söğüt bir doğumdan ziyade yankıları asırlar boyunca devam edecek devasa bir doğruluşun, beşeriyetin kaderini etkileyecek dengeli bir duruşun, Türk ve İslam değerlerini şuurla duyan ve duyuran bir oluşun ağırlık merkezidir. Elleri öpülesi ecdadımız Ertuğrul Gazi ile Söğüt’e tutunan asil Türkmen ruhu, aralarına nifak girmiş Anadolu Türklüğünü yeniden birliğe ve dirliğe kavuşmasını, üzerinde yaşadığımız kutlu toprakları ebediyen yurt tutulmasını tescilleyen talihli hükümranlık, tarihi haysiyettir. Aynı zamanda Ertuğrul Gazi ve Söğüt, şefkate şiddet, dostluğa ihanet, merhamete zulmetle karşılık veren entrikacı tekfurların kol gezdiği bir yöreden başlayıp asırlarca sürecek kutlu yolculuğa mihmandarlık ve mimarlık yapmışlardır. Ertuğrul Gazi ve torunlarının en önemli başarısı, Türkmen boylarını kavga ve kargaşadan uzak tutup, ortak hedeflere yöneltmiş olmalarıdır. Bu, temel ilkeler, 400 çadırlık bir Türkmen varlığından küresel bir kudretin yeşerip yükselişini sağlamıştır.
Söğüt vizyonundan savrulan toplumların, geniş coğrafyaların acıklı hallerine lütfen dikkat ediniz! İç çekişmeler, kanlı çatışmalar, taşkın anlaşmazlıklar, aşkın ihtilaf ve ihanetler buralara nüfuz etmiş durumdadır. Söğüt yörüngesinden sapanlar zaman içinde öğütülmüşlerdir.
Suriye’nin durumuna bakınız, bunu görürsünüz. Irak’a bakınız, buna şahit olursunuz. Genel olarak Ortadoğu’ya, Balkanlara, Afrika’ya odaklanınız aynısıyla karşılaşırsınız. Nitekim dalından kopan yaprakların, gövdeden koparılan dalların akıbetini sert esen rüzgârlar belirlemiştir.
İdlib bahanesiyle sahne alan küresel ve bölgesel güç mücadeleleri giderek şiddetlenirken, yönetilebilir istikrarsızlık ve dehşet verici kaos sarmalı tesir alanını genişletiyor. Suriye’de akan kan durmuyor, masumların canı üzerinden yapılan pazarlıklar bitmiyor.
Dünkü Tahran Zirvesi elbette anlamlı ve değerlidir. Suriye’de demokratik ve siyasi geçiş sürecinin behemehâl teminiyle ateşkes rejiminin tesisi kaçınılmaz ve beka düzeyinde bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın karşılanmasında muhatap bütün ülkeler tarih ve insanlık önünde sorumludur.
Astana Mutabakatı, Soçi Zirvesi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 Sayılı Kararıyla birlikte Cenevre süreçlerinin etkili olabilmesi için Türkiye haricinde sahada ve masada bulunan diğer taraf ülkeler samimi ve yapıcı hareket etmek durumundadır.
Bir defa Suriye’nin geleceğinde Esad yer almamalıdır. Buna yönelik siyasi kararı da Suriye halkı vermelidir. Bu ülkenin bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı ve riayet ise esas olmalıdır. Esad ile Putin İdlib’e bomba yağdırmaktan, ateşkes arayışlarını sabote etmek vazgeçmelidir.
İdlib’teki gelişmeler Türkiye’nin milli güvenliğini, Söğüt emanetini olumsuz düzeyde etkileyecektir. Bu itibarla yeni ve yoğun bir göç dalgasına asla müsaade edilmemeli, nüfus istiklalimizi daha fazla zora ve sıkıntıya sokacak adım ve kararlardan ihtiraz edilmelidir.
Türkiye Türk milletinindir. Anadolu Türk vatanıdır. Ülkemizdeki Suriyelilerin güvenli ve süratli şekilde asıl yurtlarına sevki acilen planlanıp hayata geçirilmelidir. Sınırlarımıza diktiğimiz duvarların aşılması, yeni göç akınları millet varlığının geleceğini karartacaktır.
Üzerinde gururla yaşadığımız toprakları; fetihle, bedel ödeyerek, can vererek, çilelere katlanarak, fedakârlıklarla vatan yaptık. Gidecek yerimiz yok, sığınacak yeni bir yurdumuz yok. Vatan varsa bayrak vardır, bağımsızlık vardır, istikbal vardır, ar ve namus ayaktadır.
Ertuğrul Gazi, Orta Asya’dan bu yana süregelen Türkmen boylarının yurt arama sevdasını Fırat’ın koynunda yatan babası Süleyman Şah’tan alarak Söğüt’e gelmiştir. Ezcümle geri dönüşümüz, gelecek asırlarda Türklükten mahrum Anadolu tamamıyla ham bir hayaldir.
Söğüt’te geleceğin rotasını dua ve üstün bir mücadele azmiyle çizmiştik. 9 Eylül 1922’de Türk vatanını müstevlilerden temizleyip denize süpürmüştük. Tarihin sesine kulak veriyor, ecdadımızın mirasına sonuna kadar sahip çıkıyoruz.
Ne çöküşümüz, ne göçümüz mümkündür; gözümüzü açtığımız topraklar gömüldüğümüz, gövdemizin sere serpe uzanacağı yer olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle 737’inci Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri kapsamında, Türk milletinin bekası için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve başta Ertuğrul Gazi olmak üzere kahraman ecdadımızı hürmet ve rahmetle anıyorum. Allah hepsinden razı olsun diyorum.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Milli Mücadele’ye emek vermiş kahramanlarımızı, 9 Eylül 1922’de İzmir’e fırtına gibi giren cesur yürekleri tazimle yad ediyor, hepsine Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.
Bugünlerde, milli birlik ve beraberliğimize musallat olan bölücü terörle mücadelede ebediyete uğurladığımız vatan evlatlarımıza da en derin şükran hissiyatımla Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.”