Beş yargıçtan oluşan mahkeme heyetine başkanlık eden Surendra Kumar Sinha, 2014'te Bangladeş Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi tarafından ölüm cezasına çarptırılan 63 yaşındaki Ali'nin, kararın
yeniden gözden geçirilmesi için yaptığı başvurunun reddedildiğini açıkladı.
İç hukuk yolları tükenen davada Ali'nin, yasalara göre af kararı için devlet başkanına başvuru hakkı bulunuyor. Ancak Ali'nin avukatları, müvekkilinin ve ailesinin bu konuda henüz karar vermediğini
belirtti.
Ali, 2 Kasım 2014'te bağımsızlık savaşı sırasındaki bazı olaylardan idama mahkum edilmişti. Bir gencin kaçırılıp işkenceyle öldürülmesi dahil 8 farklı suçlama yöneltilen müvekkillerine karşı
mahkemeye yalancı şahitler çıkarıldığını ifade eden Ali'nin avukatları, karara karşı çıkmıştı.
Cemaat-i İslami'den grev çağrısı
Kararın duyurulmasının ardından Cemaat-i İslami'nin internet sitesinden yapılan açıklamada, Yüksek Mahkemenin Ali hakkındaki idam kararını kınamak ve protesto etmek üzere yarın ülke genelinde,
yerel saatle 06.00-18.00 arası grev yapılması çağrısında bulunuldu.
Açıklamada, "Bangladeş hükümetinin, Cemaat-i İslami'nin üst düzey yetkililerini tek tek öldürme planını Ali hakkındaki hükümle sürdürdüğü, hükümetin Ali'nin davasında öne sürdüğü tüm delillerin
uydurma ve yalan olduğu ve Ali'nin kendisine yöneltilen suçlamalarla hiçbir bağlantısının bulunmadığı" ifadesi kullanıldı.
Zulüm mahkemesinin kararlarına tepki yağıyor
Bazı muhalefet partileri ve uluslararası gözlemciler, Hasina hükümeti tarafından kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinin adil yargılama standartlarına uymadığına ve siyasi kararlar aldığına
dikkati çekiyor.
Cemaat-i İslami Partisi de lider kadrosuna yönelik mahkeme kararlarının siyasi olduğuna işaret ederek, halkı, Hasina hükümetinin "devlet terörüne" karşı çıkmaya çağırıyor. Parti yetkilileri,
hükümetin muhalifleri bastırmak için kitlesel cinayetler, keyfi tutuklamalar, yargısız infaz ve işkence gibi suçlar işlediğini savunuyor.
Cemaat-i İslami yetkilileri, bağımsızlık savaşının ardından 1973'te çıkarılan Savaş Suçları Kanununa göre ancak silahlı savunma ya da yardımcı gruplara üye kişilerin savaş suçları ya da insanlığa
karşı suç işlemekten yargılanabileceğini, buna karşın üyelerinden hiçbirinin silahlı gruplara üye olmadığını, dolayısıyla bu suçlamalarla yargılanamayacağını vurguluyor.