Cumhurbaşkanı Erdoğan, zafer gecesinde şu komutu verdi: “Büyük Türkiye zaferi ile… Başlasın Türkiye Yüzyılı.”
Erdoğan kazanınca esas Türkiye kazandı, 85 milyon hep birlikte kazandı, deniyor.
Kim istemez! Çalsın davullar, başlasın artık Türkiye Yüzyılı.
Sandıkların açılmasıyla Türkiye Yüzyılı kapısının da açıldığı, hemen o gece ilk adımı atmak suretiyle içeri girdiğimiz ilan edildi bile.
29 Mayıs sabahına Türkiye Yüzyılı’nın içinde uyanmış bulunuyoruz. Erdoğan’a oy veren, vermeyen hep birlikte. Gözümüz aydın, müjdeler olsun.
Çoğunluk; Erdoğan’la Türkiye Yüzyılı başlasın, dedi.
Umarım birkaç ay, birkaç yıl sonra bu tercihlerinden pişmanlık duymazlar.
Sonuçtan memnun kalmayan, ‘ben ne yaptım öyle’ diye yaptığını beğenmeyen her zaman çıkar.
Fakat bu seçim söz konusu olunca yanlışın telafisi yoktu. Erdoğan ne diyordu: Namazın bile kazası var ama bu seçimin yok.
Türkiye Yüzyılı’na boş laf, ucuz popülizm gibi bakanlar; başlatmak istemez miydi? Madem istek üzerine, çoğunluğun kararıyla şipşak başlayabiliyor; buna niye sevinmesinler?
Değişim isteyenlere, bu saatten sonra bir tek seçenek kalıyor. O da Türkiye Yüzyılı’nın gerçek, kendilerininse yanılmış olmasını dilemek.
Ekonomimiz şimdi uçuşa geçti de Hans’la George’u kıskandıracak bir rahata ereceksek… Artık Norveçliler gibi paraya para demeden yaşayacaksak… Hepimizin ortak iyiliği için, yanılmış olmayı kim arzu etmez.
Erdoğan’ı seçmeyenler; Türkiye Yüzyılı başalamasın, ekonomi daha kötü olsun diye seçmedi değil… Değişimin, hepimizin ekonomisi için daha iyi olacağını düşündüklerinden seçmediler.
Üç ondan, beş bundan dış destekle gemiyi yüzdürmek, günü kurtarmak mümkün. Ama gelecek böyle kurulabilir mi? Ve eloğlu, parasıyla kendine ağalık ettirir mi? Kafasına yatmayanlar, değişim istedi.
Hadi Rus santraliyle milli nükleer güç olduk, diyelim. El parasıyla dünyada Türkiye Yüzyılı nasıl başlayacak? Taşıma suyla değirmen dönebilir ama nereye kadar? Aklı almayanlar, değişimden yanaydı.
Körfez’den kısa süreliğine park edilen emanet parayla Merkez’i ve piyasaları rahatlatabilirsiniz. Ama bağımsızlığını kazandırıp ekonomimizi uçurduğunuzu nasıl söyleyebilirsiniz? Havsalasına sığdıramayanlar, değişime oy verdi.
Kamu kaynakları betona gömülüyor, halk yerine elitlere aktarılıyor, zenginler kaymağını yerken fakirler, büyümeden pay alamıyor diye ortalığı inleten Metin Külünk’tü.
Bu düzeni baştan aşağı değiştirmeye çağıran da oydu. İktidarı 20 yıldır sırtında taşıyan halkı değil de seçkinleri mutlu ettiği için…
Kamu kaynaklarının doğru kullanılmadığını, düzenin halka değil elitlere çalıştığını Külünk, daha geçen sene söylüyordu. İçeriden, düzene ondan ateşli başkaldıran bir başkası olmadı.
At iziyle it izinin karıştığını, Hak ile batılı ayırmanın zorlaştığınıysa üç yıl önceden bizzat Berat Albayrak haykırmıştı.
Doğruyu yanlıştan ayıramayalım diye yanıltıldığımızı, bize anlatıldığı gibi olmadığını da Albayrak’tan daha sansasyonel ifşa eden duyulmadı.
Tekrar yazıyorum…
Değişime ikna, kolay olmuyor. Onlar bile inandıramadı.
İnananın çok olması, yanıltıcı propagandayı doğru yapmaz.
Her seçimin kazananı da haklı çıkmış olmaz. Dönün bakın seçim tarihimize.
Tabii ki çoğunluk ne diyorsa o…
Umarım, hepimizin iyiliği için Erdoğan başarır.
Yaşasın, durdurulamadı ve müjdelenen milat geldi nihayet. Durduğu kabahat, bugünden tezi yok şahlansın ekonomimiz, başlasın Türkiye Yüzyılı, dünya artık bizden sorulsun… Verildi yetki, haydi görelim yine etkiyi!