Katıldığı bir TV programında "Başını kapatan kadınla Playboy’a soyunan kadın arasında fark göremiyorum. İkisi de kendini nesne olarak sunuyor. Özne olarak sunmuyor. Biri azdırmamak için kapanıyor, diğeri de azdırmak için açılıyor. Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın eşinin kapalı olmalarını, bu kadar geri olmalarını kabul edemedim. Başörtülü olmayı gericilik olarak görüyorum" diyerek Başörtülülere hakaret eden ve aşağılayan Pınar Kür’ün yargılamasına devam edildi. Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan davada Havva Pınar Kür ve avukatı ile bazı şikayetçi başörtülü hanımlar ve avukatları duruşmaya katıldı. Daha önce sağlık raporu sunup duruşmaya katılamayan Pınar Kür bu kez avukatı ile birlikte duruşmaya katılıp yazılı savunmasını sundu. Pınar Kür savunmasında kendisini; ilerici, kadın hakları savunucusu biri olarak tanıtıp görüşlerinin ortaya koyduğu eserlerden belli olduğunu, kimseye hakaret etmediğini ve aşağılamadığını, suçlamaları kabul etmediğini belirtti.
Davada söz alan şikayetçi başörtülü hanımlardan İffet Polat ise; dini inancından dolayı başörtüsü taktıklarını, sanık Pınar Kür’ün başörtüsü takan tüm bayanların gerici olduğunu ve nesne gibi olduklarını söyleyerek aşağıladığını, inancı gereği başını örten bayanları kadını cinsel obje gösteren playboy dergilerindeki bayanlara benzetmesinin açıkça hakaret içerdiğini, sanık Pınar Kür’den şikayetçi olduklarını ve cezalandırılmasını talep etti.
Mahkeme Hakimi davaya şikayetçi olarak katılmak isteyen tüm başörtülü bayanların; suçtan doğrudan zarar görmelerinin söz konusu olmadığını belirterek davaya müdahil olma taleplerini red etti. Şikayetçi Başörtülüler ve avukatları bu karara tepki gösterdiler ve Pınar Kür’ün Türkiye toplumunun büyük çoğunluğunu oluşturan dindar ve başörtülü kesimleri tencide ettiğini, ifadelerinin hakaret ve aşağılama içerdiğini, bu söyleşi ile başörtülü tüm bayanların rencide edildiğini ve suçtan zarar gördüklerini belirterek davaya katılma haklarının olduğunu belirterek itiraz ettiler.
Pınar Kür’ün avukatı ise esas hakkında savunmasını sunmak için Mahkemeden süre istedi. Yargılamayı yürüten Mahkeme Hakimi; sanık Pınar Kür’ün avukatına savunmasını yapmak üzere, şikayetçilere ve avukatlarına da yazılı beyanlarını sunmaları için süre vererek yargılamayı 13 Nisan 2015 tarihine erteledi.
Katıldığı CNNTürk kanalında tüm başörtülüleri açıkça aşağılayan ve hakaret eden, kendisi ve kendisi gibi düşünenleri ilerici, başörtülüleri ve dindar kesimleri ise gerici olarak aşağılayan Pınar Kür hakkında ceza davası açılması ne kadar olumlu bir gelişme ise davaya bir kısım başörtülülerden başka kimsenin kayıtsız kalması ve davayı sahiplenmemesi bir o kadar şaşırtıcı ve düşündürücü olmuştur.
İki gün önce de İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi’nde verilen ders ve çalışmalara katılan stajyer avukat Şule Gökkılıç’ı başörtülü olduğu için derslere almak istemedikleri için haklarında "Görevi kötüye kullanmak" suçundan dava açılan İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal'ın da aralarında bulunduğu 21 Baro görevlisi hakkında açılan davanın duruşması yapılmış, İstanbul Barosuna destek vermek için Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu başta olmak üzere pek çok sayıda avukat hazır bulunmuş iken şikayetçi başörtülü Av. Şule Gökkılıç ve avukatı dışında sadece birkaç kişi destek için gelmiş, başörtülü avukat sahipsiz bırakılmıştır.
Durumdan istifade eden İstanbul Barosu eski Başkanı Av. Turgut Kazan ve İstanbul Barosu avukatları da meydanı boş bularak yargılamayı diledikleri şekilde etkilemiş, taleplerini diledikleri gibi ileri sürerek yargılanan sanık yakınlarından ziyade yargılama makamı gibi davranan şikayetçi yakınları gibi hareket etmiş, bazı basın organlarında Nimet Demir ismi ile yazılan dava konusuyla ilgili bazı makalelerin bulunduğunu, bu kişinin yargılamayı yapan heyetin Mahkeme Başkanı olup olmadığının tespit edilmesini ve bu durumun doğru olması halinde reddi hakim talebinde bulunmak için süre verilmesini talep etmiş ve Mahkeme heyetine bunu kabul ettirmişlerdir.
Dindar kitlelerin geçmişte yaşadıkları sıkıntılar hatırlarda iken, yakın dönemde de 28 Şubat sürecinde pek çok mağduriyet ve acı yaşanmasına rağmen bunu unutmaları, bugün tüm problemlerin çözüldüğüne inanmaları ve haklı oldukları pek çok meselede kayıtsız ve üşengeç davranmaları şaşırtıcı ve düşündürücüdür. En yakınlarındaki Müslümanların gaspedilen haklarını almaları için onlara sahip çıkmak, Müslümanları ve inandıkları değerleri aşağılayanlara karşı açık bir tepki göstermek, en azından zulme ve haksızlığa karşı Müslümanların yanında durmak ve saflarını belirlemek Müslümanların görevi değil midir?(haksöz)Katıldığı bir TV programında “Başını kapatan kadınla Playboy’a soyunan kadın arasında fark göremiyorum. İkisi de kendini nesne olarak sunuyor. Özne olarak sunmuyor. Biri azdırmamak için kapanıyor, diğeri de azdırmak için açılıyor. Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın eşinin kapalı olmalarını, bu kadar geri olmalarını kabul edemedim. Başörtülü olmayı gericilik olarak görüyorum” diyerek Başörtülülere hakaret eden ve aşağılayan Pınar Kür’ün yargılamasına devam edildi.
Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan davada Havva Pınar Kür ve avukatı ile bazı şikayetçi başörtülü hanımlar ve avukatları duruşmaya katıldı. Daha önce sağlık raporu sunup duruşmaya katılamayan Pınar Kür bu kez avukatı ile birlikte duruşmaya katılıp yazılı savunmasını sundu. Pınar Kür savunmasında kendisini; ilerici, kadın hakları savunucusu biri olarak tanıtıp görüşlerinin ortaya koyduğu eserlerden belli olduğunu, kimseye hakaret etmediğini ve aşağılamadığını, suçlamaları kabul etmediğini belirtti.
Davada söz alan şikayetçi başörtülü hanımlardan İffet Polat ise; dini inancından dolayı başörtüsü taktıklarını, sanık Pınar Kür’ün başörtüsü takan tüm bayanların gerici olduğunu ve nesne gibi olduklarını söyleyerek aşağıladığını, inancı gereği başını örten bayanları kadını cinsel obje gösteren playboy dergilerindeki bayanlara benzetmesinin açıkça hakaret içerdiğini, sanık Pınar Kür’den şikayetçi olduklarını ve cezalandırılmasını talep etti.
Mahkeme Hakimi davaya şikayetçi olarak katılmak isteyen tüm başörtülü bayanların; suçtan doğrudan zarar görmelerinin söz konusu olmadığını belirterek davaya müdahil olma taleplerini red etti. Şikayetçi Başörtülüler ve avukatları bu karara tepki gösterdiler ve Pınar Kür’ün Türkiye toplumunun büyük çoğunluğunu oluşturan dindar ve başörtülü kesimleri tencide ettiğini, ifadelerinin hakaret ve aşağılama içerdiğini, bu söyleşi ile başörtülü tüm bayanların rencide edildiğini ve suçtan zarar gördüklerini belirterek davaya katılma haklarının olduğunu belirterek itiraz ettiler.
Pınar Kür’ün avukatı ise esas hakkında savunmasını sunmak için Mahkemeden süre istedi. Yargılamayı yürüten Mahkeme Hakimi; sanık Pınar Kür’ün avukatına savunmasını yapmak üzere, şikayetçilere ve avukatlarına da yazılı beyanlarını sunmaları için süre vererek yargılamayı 13 Nisan 2015 tarihine erteledi.
Katıldığı CNNTürk kanalında tüm başörtülüleri açıkça aşağılayan ve hakaret eden, kendisi ve kendisi gibi düşünenleri ilerici, başörtülüleri ve dindar kesimleri ise gerici olarak aşağılayan Pınar Kür hakkında ceza davası açılması ne kadar olumlu bir gelişme ise davaya bir kısım başörtülülerden başka kimsenin kayıtsız kalması ve davayı sahiplenmemesi bir o kadar şaşırtıcı ve düşündürücü olmuştur.
İki gün önce de İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi’nde verilen ders ve çalışmalara katılan stajyer avukat Şule Gökkılıç’ı başörtülü olduğu için derslere almak istemedikleri için haklarında "Görevi kötüye kullanmak" suçundan dava açılan İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal'ın da aralarında bulunduğu 21 Baro görevlisi hakkında açılan davanın duruşması yapılmış, İstanbul Barosuna destek vermek için Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu başta olmak üzere pek çok sayıda avukat hazır bulunmuş iken şikayetçi başörtülü Av. Şule Gökkılıç ve avukatı dışında sadece birkaç kişi destek için gelmiş, başörtülü avukat sahipsiz bırakılmıştır.
Durumdan istifade eden İstanbul Barosu eski Başkanı Av. Turgut Kazan ve İstanbul Barosu avukatları da meydanı boş bularak yargılamayı diledikleri şekilde etkilemiş, taleplerini diledikleri gibi ileri sürerek yargılanan sanık yakınlarından ziyade yargılama makamı gibi davranan şikayetçi yakınları gibi hareket etmiş, bazı basın organlarında Nimet Demir ismi ile yazılan dava konusuyla ilgili bazı makalelerin bulunduğunu, bu kişinin yargılamayı yapan heyetin Mahkeme Başkanı olup olmadığının tespit edilmesini ve bu durumun doğru olması halinde reddi hakim talebinde bulunmak için süre verilmesini talep etmiş ve Mahkeme heyetine bunu kabul ettirmişlerdir.
Dindar kitlelerin geçmişte yaşadıkları sıkıntılar hatırlarda iken, yakın dönemde de 28 Şubat sürecinde pek çok mağduriyet ve acı yaşanmasına rağmen bunu unutmaları, AK Parti iktidarı ile tüm problemlerin çözüldüğüne inanmaları ve haklı oldukları pek çok meselede kayıtsız ve üşengeç davranmaları şaşırtıcı ve düşündürücüdür. En yakınlarındaki Müslümanların gaspedilen haklarını almaları için onlara sahip çıkmak, Müslümanları ve inandıkları değerleri aşağılayanlara karşı açık bir tepki göstermek, en azından zulme ve haksızlığa karşı Müslümanların yanında durmak ve saflarını belirlemek Müslümanların görevi değil midir?