Washington, net bir tutum sergilemezken Fransa, Çad’daki son kalesi için endişeleniyor ve darbecilerin kendiliğinden dağılmasına bel bağlıyor
Nijer’deki darbenin üzerinden yaklaşık bir ay geçmişken Niamey’deki yeni liderlerin yönetim projesi ve ülkeyi, ağırlığı altında inleten krizden kurtarma yetenekleri konusundaki belirsizlik sürüyor.
Özellikle de maceralarını durdurmak için kendilerine uygulanan bölgesel ve uluslararası yaptırımlardan sonra…
Nijer’in kaderine dair sorgulamaların devam ettiği bir ortamda Amerikan askerî kolejlerinde ve akademilerinde eğitilen Batı yanlısı generallerin her şeyi normale döndürme becerilerine ve bu konuda neden geç kaldıklarına dair sorular soruluyor.
Hele de darbe, halen alıkoyulan ve vatana ihanete kadar varan suçlamalarla karşı karşıya kalan, demokratik olarak seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’a karşı yapılmışken…
Washington’a şok
ABD yönetimi, kendi kolejlerinde ve akademilerinde eğitim görmüş olup demokratik bir ortamda darbeye katılma kararı veren generallerin olduğu gerçeğini henüz sindiremedi.
Söz konusu generaller arasında darbeciler ile ABD arasında diplomatik bir kanalı temsil eden Tuğgeneral Musa Salau Parmo da var.
Komşu Mali ve Burkina Faso’da olduğu gibi oradaki nüfuzunu da kaybetme korkusuyla gerilimi tırmandırmak için acele eden Fransa’nın aksine Washington, Nijer’deki kriz başladığından bu yana diplomatik bir politika benimsemeye çalıştı.
Bununla birlikte ABD yanlısı birinin liderliğinde ikinci bir darbenin yapılacağına dair ihtimaller var.
Amerikan gazetesi The Wall Street Journal’ın yayımladığı bir habere göre “Washington’ı en çok şaşırtan şey, 30 yıl boyunca ABD ordusunun gözetiminde olmasına rağmen Parmo’nun darbeyi planlayanlar arasında yer almasıdır. ABD’li askerî liderler, Nijer darbesinin meydana gelmesi karşısında dehşete kapıldı.”
Başkent Niamey’de Rusya’nın bayraklarının dalgalandırılmasıyla Batı, özellikle de bu senaryo Bamako ve Vagadugu’da yaşananlara çok benzediği için kendini sıkıntılı bir durumun içinde buldu.
Nitekim bu, Moskova’nın yabancı askerî kolu Wagner aracılığıyla Nijer’e girebileceğinin habercisi.
Mali ve Burkina Faso’da yaşadıkları hayal kırıklığını henüz aşamamış olan Fransa ile Avrupalı müttefiklerinin korktuğu da bu.
ABD gibi Fransa da bu topraklarda asker ve askerî üsler bulunduruyor. Ancak bunlar, hızlı gelişmelerin ortasında, özellikle de Mali ve Burkina Faso’daki askerî konseylerin, Niamey’deki yeni liderlerin hedef alınması durumunda harekete geçmekle tehdit ettikleri bir durumda yerinden kıpırdayamadı.
Harekete geçememe
Gözlemcilere göre Batı yanlısı generaller, askerî konseyin darbenin lideri olan ve başından beri iktidarı demir bir yumrukla tutan Abdurrahman (Ömer) Tchiani’nin başkanlığında ülke yönetimini sağlamlaştırmak için önlemler aldığı bir durumda Nijer’deki askerî konseye karşı harekete geçemedi.
Independent Arabia’ya konuşan Sudanlı Afrika işleri uzmanı Sadık ez-Zureyki, konuya ilişkin değerlendirmesini şu ifadelerle dile getirdi:
Batı yanlısı generallerden hiçbiri Nijer’de bir karşı darbe gerçekleştiremedi. Bunun birkaç sebebi var. Öncelikle Batı’nın tutumu net değildi ve Fransa’nın askerî bir maceraya dalma konusunda tereddütleri vardı. Sonra Batı’nın ECOWAS (Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu) ülkelerinde etnik ve kabilevi nitelikte bölgesel uzantıları ve bölünmeleri olan büyük bir halk kampanyası olduğunu düşünmesi, askerî konseye karşı bir darbe öngörmeyi zorlaştırdı.
Alınan bilgilere göre ABD, kendi adamlarından biri olan General Musa Salau aracılığıyla bir iç darbeye hazırlanıyordu. Ancak Salau, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Başkanı Abdurrahman Tchiani’nin aksine henüz darbe grubu üzerinde kontrol sağlayamamıştı.
Nijer ordusunda halen meşruiyete, yani Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’a sadık bir üçüncü grup da mevcut. Aynı şekilde eski Genelkurmay Başkanı ve Nijer’in BAE Büyükelçisi de var; kendisiyle koordinasyon yürütülüyor ve ince hesaplar yapılıyor.