Bayramda iki mesele bizi yakmalı

Ahmet Taşgetiren yazdı… Birinci mesele “Gazze’de bayram nasıl olur?” sorusu etrafında toplanıyor… Bu soruya 2 milyarlık bir “ İslam dünyası varlığı”nı ekleyerek cevap aramak lazım. Evet bir yandan, içinde bizim de bulunduğumuz 2 milyarlık İslam dünyası var, diğer yanda katil, cani, zalim ne derseniz yakışacak bir devletin bomba kustuğu küçücük İslam yurdu. Enkaza dönmüş bir İslam yurdu. Ve … Bayramda iki mesele bizi yakmalı Devamı »

Eklenme Tarihi: 11 Nis 2024
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 11 Nis 2024
Bayramda iki mesele bizi yakmalı

Ahmet Taşgetiren yazdı…

Birinci mesele “Gazze’de bayram nasıl olur?” sorusu etrafında toplanıyor… Bu soruya 2 milyarlık bir “ İslam dünyası varlığı”nı ekleyerek cevap aramak lazım.

Evet bir yandan, içinde bizim de bulunduğumuz 2 milyarlık İslam dünyası var, diğer yanda katil, cani, zalim ne derseniz yakışacak bir devletin bomba kustuğu küçücük İslam yurdu. Enkaza dönmüş bir İslam yurdu. Ve bombalar altında can veren ümmetin çocukları…Anneler gitmiş, babalar gitmiş, dedeler – nineler gitmiş, minik minik evlatlar gitmiş… Kadınlar gitmiş… Herkes yetim… Ümmet yetim.

Kimin elini öpsün orada çocuklar, kimin başını okşasın anneler, babalar, dedeler?

2000’li yıllara geldiğimizde bu mu olmalıydı İslam ümmetinin kaderi?

Bir yanda dünyanın gözü önünde yakılıp yıkılan hanümanlar, insanlığın katledilişi, diğer yanda 2 milyarlık bir zaaf dünyası…

Bu mesele kimin gündeminde bugün?

İslâm ülkelerinde iktidarlarına çok çok büyük önem veren kadrolar ne düşünür bu kahredici zaaf görüntüsü karşısında?

Kimin payına düşer bu zaaf görüntüsü?

Her yönetim kendi içinde mutlu mudur? Çok çok büyük işler başardığından emin midir? Kimdir bu kahredici zaafın sorumlusu? Milyarlık kitleler mi, onların yönetimini üstlenmiş olan kadrolar mı?

Var mı bu kadroların geleceğe ilişkin bir kurgusu, umudu, bu kahredici zaaf halinden kurtulma umudu, projesi? Var mı bir takvim, yoksa 3 bin yılına vardığımızda da bu ümmet hep ağlayacak mı?

Bunu sadece yönetim kadrolarına söylemek de istemem, bize, kendimize, milyarlara söylemek isterim, bizim doğan çocuklarımızda, yarınları inşa edecek bir ufuk görüyor muyuz, onları öyle onurlu bir geleceğe hazırlıyor muyuz?

Mesele… Zor mesele değil mi?

İKİNCİ MESELE – DEMEK Kİ…

-İkinci mesele, bize ilişkin, Türkiye’ye, bizi yöneten ve Gazze için ses yükselten kadrolara, onların Gazze için bir şeyler yaptığına inanan tüm dostlara… “Demek ki…” diye başlayacağım bu “mesele”yi huzurunuza sunmaya…

Aylardır, bu gazete, Karar, İsrail’le, o vahşet devletiyle yürütülen ticari ilişkilere isyanı seslendiriyor.

Duymadı, duymadı, duymadı iktidar… Söylemeye dilim varmıyor ama kulağının üstüne yattı. “Şundan dolayı mahkumuz” demedi… Yokmuş gibi, söylenenlerin aslı astarı bulunmuyormuş gibi bir ölüm sessizliğine büründü.

Seçimde “Gazze yarası” da aldı, “Emekliler salvosu”nun yanında. “Bizim tabanımız” bize inanır diye düşünüldü zahir. Her şeye rağmen bize ders vermez. YRP, Saadet, Babacan, Davutoğlu vız gelir tırıs gider, değil mi?

Evdeki hesap çarşıya uymadı ve iktidar Gazze sillesi de yedi…

Ve aradan 6 ay geçtikten sonra, İsrail, Gazze’de 15 bin çocuğu katlettikten sonra, İsrail bombaları Gazze’yi yerle bir ettikten sonra, bir gün çıktı iktidar “İsrail’e, içinde stratejik ürünlerin de bulunduğu 54 maddenin ihracını durdurdu.”

Demek ki ihraç ediliyormuş… Demek ki İsrail’e yönelik hiçbir yaptırım uygulanmamış. Demek ki MHP milletvekilinin sahibi bulunduğu bir firma, gübre hammaddesi ithal ediyormuş İsrail’den ve bunu “Milli görev” olarak sayıyormuş… Şu “millilik” ne hallere düşermiş yerli ve milli icraatlar sürecinde…

Demek ki insanların “İsrail’le ticaret ümmete ihanet” diye meydanlara çıkması haksız değilmiş.

Demek ki Karar’ın, bu çarpıklığı günlerce manşetten düşürmemesi haksız değilmiş.

İnsanlar sokaklara dökülmeseydi, seçimde Gazze sorgulaması yapılmasaydı, Karar gazetesi, iktidar medyasının suskunluğuna rağmen Gazze davasına sahip çıkmasaydı, belki bir 6 ay daha devam edecekti, “milli görev meşrulaştırması”nın şampiyonları…

Ne demek istediğim anlaşıldı mı acaba? Sevgili, “her şeye rağmen bizimkiler” diyen dostlar, küçücük bir uyarıda bulunsaydınız, “Gazze’nin göz yaşı her türlü iktidar hesabından daha sarsıcı” diyebilseydiniz, belki de çok daha önce başlayacaktı arkadaşlarımız “İsrail’e yönelik yaptırım”a… Kaç çocuk öldü o arada? “Murat Kurum kazansaydı Gazze kazanacaktı” değil mi? Kim bilir belki de Murat Kurum kazansaydı, “yaptığımız her şey onaylanıyor” diye düşünen iktidar mantığı, İsrail’le ticareti durdurmayacaktı…

Demek ki neymiş? Desteğin yanına murakabe iliştirilmemişse, en güvenilen kadrolar, yanlış hesap yapabilirlermiş…

Bizim “vermediğimiz dersler” Gazze için pahalıya mal oluyor değil mi?