Akif Beki yazdı…
Gazze’de insani ateşkes ve rehine takası, Türkiyesiz sağlandı. Hamas’la İsrail, Katar üstünden dolaylı görüşüyor. Mısır da devrede. Raconuysa ABD kesiyor.
Demek ki Türkiye rol almazsa hemen Haçlı-Hilal savaşına dönmüyormuş, korkmayın.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Cezayir dönüşü uçakta, bu tehlikenin kalktığını teyit etti.
Gazze’deki çatışma, dinlerle ırklar arasında değilmiş. Müslüman, Hristiyan, Musevi diye ayırmadan, insanlık meselesiymiş. Ve insanlığın vicdanı, Batı’da da feryat ediyormuş. Erdoğan’ın son tanımlaması böyle.
Hamas’ı temsilen masaya oturmak istiyordu, İsrail adına da Batı oturacaktı…
Erdoğan, Almanya’da bu teklifi yaptığını açıklamıştı. “Haçlı emperyalist bir yapı, bütün Batı dünyası bir arada” diyerek hem de.
Fakat Hamas-İsrail müzakereleri, Türkiye ile Almanya arasında geçmiyor. İslam dünyası adına ortaya çıkıp, Haçlı Batı’ya meydan okumak buna yetmedi.
Bu çıkışlar iyi fikir miydi, çünkü bedavaya gelmiyordu?
Batı başkentlerinde para arayan Mehmet Şimşek’e sormaya gerek bile kalmadı.
İyi fikir değildi ki, Erdoğan o söylemini düzelterek güncelledi. Hatta Siyonist olmayan Yahudi sermayesinin, Türkiye’ye geleceğine inandığını söyledi. Hepsi bir yapıda değilmiş.
Zaten doğrusunu Erdoğan, Riyad’dan dönerken ortaya koymuştu. Gazze için söylenecekler; hamasetten ve şovdan arındırılmış, eyleme geçirilebilir, somut ve gerçekçi, tükürdüğümüzü geri yalatmayacak cinsten olmalıydı.
Son bakanlar toplantısından çıkışta Erdoğan, bir şeye daha açıklık getirmişti. Almanya ile işbirliğimizi geliştirmeye kararlıydı.
Almanya’da izlediğimiz neydi öyleyse? Başka türlü olamaz mıydı, mesajımızı o şekilde vermek zorunda mıydık?
Endişelenmeyin, onun da bir cevabı var.
Batı’yla Hamas adına bir pazarlığa oturmadığımıza göre değdi mi, değmedi mi; derseniz…
Popülizm uğruna Batı düşmanlığını körüklemenin, millete bedel ödetse de iktidara siyasi faydası olabilir.
Nasıl olacağını, Erdoğan şöyle anlattı:
“Mesela ana muhalefetin başındaki isim Netanyahu’nun ağzıyla konuşuyor. Bunlara gereken dersi, vakti saati geldiğinde ben inanıyorum ki benim milletim verecektir. Yaklaşık 4,5 ay sonra gereken cevabı milletimden alacaklarına ben inanıyorum. İsrail’in katliamlarını desteklemeyen, bunların karşısında duran Yahudilerin sayısı da az değil. Bunlar arasında sözünü ettiğiniz uluslararası sermaye tanımına dahil olanlar da bulunuyor. Onlar açısından Türkiye’ye yatırım sorun olmaz diye düşünüyorum.”
Yani Sisi bile artık iyi ama İmamoğlu hâlâ kötü, her Yahudi bile Siyonist değil ama CHP lideri Siyonist.
İktidar neler yapmadı, kurtarırdı da evelallah ama Gazze’de bütün suç bizim muhalefette, demek. Talihsizlik işte, iktidar ne yapsın.
E hâliyle hesap da mahşere değil sandığa kalıyor. Katliamların hesabını milletimiz, Netanyahu ağzıyla konuşan Özgür Özel’den sandıkta soracaktır elbet.
Şunu da sormazsınız herhalde; pardon ama konu neydi; seçim kazanmak mı, Gazze’yi kurtarmak mı?
DAHA NE OLSUN AK PARTİLİ KARDEŞİM
Önceki Ulaştırma Bakanı Karaismailoğlu, bir yazımı kaldırtmıştı. Yolsuzluk iddialarına duyarsızlaşmayı eleştirdim, diye üste de 250 bin TL tazminat istiyordu. Beni, ihale zengini ya da 3-5 maaşlılardan sanmış olmalıydı.
Mahkeme kararıyla nasıl başardıysa kaldırttığı için; önce noter, sonra da yine mahkeme kararıyla cevap gönderdiği yazımı artık okuyamıyorsunuz.
Ancak yanlış hesap, Bağdat’tan bile olsa dönüyor. Döndü de.
Savcılıktan dönmeli, hiç iddianame ve dava konusu olmamalıydı. Neyse ki mahkemeden döndü, dün davanın reddine karar verildi.
Karaismailoğlu’nun savaş açtığı yazım, 22 Aralık’ta, “daha ne olacaktı AK Partili kardeşim” başlığıyla çıkmıştı. ‘Ne olmuş yani’ diye geçiştirilen çeşitli iddialara örnekler sıralıyordum. Biri de Odatv’den şu başlıktı:
“2 milyar liralık Ulaştırma ihalesi, Bakan’ın dayısına ulaştırıldı…”
Peşinden de sormuştum: “Hangisi doğru, hangisi yanlış; aslı astarı ne? Muhafazakâr medyada okuyor musunuz hiç bu haberleri?”
“Dayısına ihale verdiği bütünüyle yalan ve ahlâksız bir iftiradır; Bakan’ın dayısı ya da herhangi bir yakını, ihaleye dahi girmemiştir” şeklinde yalanlama göndermişlerdi.
Fakat orası yalansa doğrusu neydi, Sözcü gazetesinin şu haberi de yalan mıydı: “Bakan’dan arkadaşına 2.1 milyarlık vefa, gizli saklı ihale verdi, hiç adil olmadı.”
Hâlâ Sözcü’nün sitesinde duruyordu üstelik. Ne kaldırtma kararı vardı ne bir yalanlama.
“Dayı” yalan da gerisi doğru muydu?
“Dayısı” olmayınca aşağıdaki spotta sorun kalmıyor muydu yani:
“Ulaştırma Bakanı Karaismailoğlu, AKP döneminde kendisi gibi İBB Genel Sekreter yardımcısı olan mesai arkadaşı Muzaffer Hacımustafaoğlu’na gizli saklı 2.1 milyar TL’lik ihale verdi.”
O gün duyarlılığıma teşekkür ederek kamuoyunu aydınlatabilir, işin aslını iki cümleyle anlatabilirlerdi. Bilgilendirici bir açıklama, mahkemeye gidip kaybetmekten daha mı iyi oldu?