BİR DEVRİN KARA YÜZÜ: İSTİKLAL MAHKEMELERİ VE KAPANIŞI

7 Mart 1927, Cumhuriyet Dönemi’nde birçok İslam aliminin idam edildiği İstiklal Mahkemeleri kapatıldı. İddialardan idam sehpalarına götüren kanlı bir devrimin susturucuları olan İstiklal Mahkemeleri’nin kuruluş ve kapanışı nasıl gerçekleşti?
Eklenme Tarihi: 07 Mar 2022
4 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
BİR DEVRİN KARA YÜZÜ: İSTİKLAL MAHKEMELERİ VE KAPANIŞI

Hukuk tarihi birçok haksız uygulamalara şahit olmuştur. Hiç şüphesiz bu uygulamalardan biri de Cumhuriyet Dönemi’n de kurulan ‘İstiklal Mahkemeleri’nin eli ile yapılan hukuksuzluklardır. İstiklal Mahkemeleri, birinci mecliste ortaya çıkmış, ikinci mecliste varlığını devam ettirmiş, 1927 de de tamamen kaldırılmıştır.

Kurtuluş Savaşı Dönemi İstiklal Mahkemeleri

Bu mahkemelerin ortaya çıkmasında başlıca nedenler olmuştur. Mondoros Antlaşması’ndan sonra Osmanlı topraklarında anarşi ve otorite boşluğu yaşanmıştır. Bu kargaşa ortamını fırsat bilen bölücü güçler, ülke bazında çeşitli isyanlar çıkarıyor, yıllardır savaşmaktan yorulan askerler birliklerini terk ediyordu. Askerlerden kimisi bu isyanlara katılıyor kimisi de çeteler oluşturarak farklı faaliyetlere girişiyorlardı. Osmanlı'nın başkenti olan İstanbul’un 16 Mart 1920 işgal edilmesinin ardından Ankara’da bulunan Büyük Millet Meclisi hükümeti, ülke içinde güvenliği sağlamak, otoriteyi eline almak amacıyla 29 Nisan 1920’de Hıyanet-i Vataniyye Kanunu’nu kabul etti. Bu kanuna göre:

  • Yüce hilafet ve saltanat makamını ve Padişah’ın topraklarını düşman elinden kurtarmak için kurulmuş bulunan B.M.M’nin meşruiyetinin fiilen veya yazılı veya sözle karşı koyanlar vatan hainidirler.
  • Davalar yirmi gün içerisinde karara bağlanacak ve cezalar meclisin onayından sonra infaz edilecekti. Bunların cezası idamdır.
  • Hilafet ve saltanat makamının kurtuluşu ile ilgili yer alan sözler ise mecliste hilafetin devamını isteyenlerin arzusu ile konulmuştur.

Bu süreçte kitle halinde yapılan idamlar halkı, Meclis’e karşı karşıya getirmiştir. Asker kaçaklarına hapis cezası veriliyor ve birçok kişi cephede savaşmaktansa hapis yatmayı göze almıştır. Hıyaneti Vataniyye Kanunu ancak 12 Nisan 1991 tarihinde ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu düzenlemesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.

Birinci mecliste, Kurtuluş Savaşı sırasında kurulan İstiklal Mahkemelerinin amacı, aşırı bir şekilde artan asker kaçaklarını önleyerek cepheyi desteklemek ve cephe gerisinde kamu düzenini ve güvenliğini sağlamak gibi teknik konulardı. Bu dönemde çalışma yöntemleri ve yetkileri bakımından tartışma konusu olsa da ordunun güçlenmesi, asayişin ve düzenin sağlanmasında etkili olmuşlardır. Bu mahkemelerin Milli Mücadele döneminde bir zorunluluk olarak görülmesinden dolayı fazla eleştiri konusu olmamıştır.

Cumhuriyet Dönemi İstiklal Mahkemeleri

Cumhuriyetten sonra yeniden oluşturulan İstiklal Mahkemelerin daha çok siyasal iktidarın uyguladığı politikalara karşı gerek basından gerekse muhalefet partisi ve diğer muhalif kesimlerden gelen ağır eleştirileri bastırmak şeklinde siyasi bir işlevi vardı. Bu nedenle en çok eleştiri konusu olan mahkemeler bu dönemde yapılmıştır. Takrir-i Sükûn Kanunu’yla birlikte kurulan İstanbul, Ankara ve Şark İstiklal Mahkemeleri aracılığıyla iki yıllık bir sürede siyasal muhalefet, muhalif basın, İslami ve etnik muhalefet tasfiye edildi. Millî Mücadeleye büyük katkıları olan gazeteciler tutuklanarak basına gözdağı verilmiş ve inkılapçı hareketin kararlılığı gösterilmiştir. İsmet İnönü hatıralarında bu tür araçlara başvurmadan Cumhuriyet’i ve yeni rejimi korumanın mümkün olamayacağını belirtmiştir. Bu dönemde, hilafetin kaldırılmasına karşılık kıyam başlatan Şeyh Said ‘Kürdistan Devleti’ kurma iddiasıyla idam edilmiştir. Bu mahkeme, kararın son kısmında tekke ve zaviyelerin “şer ve fesat yuvası” olduklarını belirterek bölgedeki tüm tekke ve zaviyelerin kapatılmasına hükmetmiştir. Aynı zamanda ‘Frenk Mukallitliği’ isimli kitabını ‘Şapka Kanunu’ndan iki yıl önce yazan İskilipli Atıf Hoca Şapka Kanunu’na muhalefet ettiği gerekçesiyle idam edilmiştir. Bunun gibi resmi ve gayri resmi olarak binlerce insan idam sehpalarında sallandırılmıştır. Takrir-i Sükûn Kanunu’nun çıkarılması ve iki İstiklal Mahkemesi’nin kurulmasının görünürdeki sebebi Şeyh Said kıyamı olsa da asıl amaç devrimlerin gerçekleşmesi için, karşı çıkan tüm muhalif unsurların yok edilmesi isteği idi.

İstiklal Mahkemeleri ile Sindirilen Muhalif Kesimler

İstiklal Mahkemeleri aracılığıyla sindirilen muhalif kesimler şöyle sıralanabilir:

  • İzmir suikastı bahanesiyle TCF ve İTC üyelerinden oluşan siyasal muhalefet
  • Şapka inkılâbı dolayısıyla tasfiye edilen İslami akımlar ve kanaat önderleri
  • Şeyh Said kıyamı nedeniyle tasfiye edilen Kürt aydınları ve etnik muhalefet
  • Hükümetin politikalarını eleştiren tüm basın-yayın organları

İstiklal Mahkemeleri’nin Kuruluşu ve Özellikleri

Dr. Tevfik Rüştü Bey, amaçlarına hemen ulaşmak için Mustafa Kemal’e Fransız Devrimi’ndeki gibi İhtilal Mahkemeleri’nin kurulması için bir öneri verdi. Öneri kabul edildi. Fakat sonra adı “İstiklal Mahkemeleri” olarak değiştirildi. Bu mahkemelerin özelliği;

  • Mahkeme üyeleri hukuki bir vasıfları olmayan meclis üyelerinden seçilmiştir,
  • Bölgeler meclis tarafından saptanmıştır,
  • Kanunu yürütme yetkisi doğrudan doğruya meclise ait olmuştur. Bu şekilde meclis, olağanüstü yargıya sahip oldu.
  • Askeri ve sivil memurlar bu mahkemelerin emirlerini yürütmek zorunda bırakılmışlardır.
  • İstiklal Mahkemelerinin verecekleri kararlar, idamda dahil olmak üzere kesindi ve derhal uygulanmıştır.
  • Karar verirken vicdani kanaat yeterli sayılıyor, kararlara itiraz ve temyiz yoktu.
  • Sanıkların avukat tutmasına izin verilmiyordu. Öyle ki Mahkeme Başkanı Ali Çetinkaya, “İstiklal Mahkemeleri avukatların cambazlıklarına gelmez. Mahkememizin üst kademesi yoktur. Millet hüküm bekliyor. Ne söyleyecekseniz açıkça söyleyiniz. Avukatlarla geçirecek zamanımız yoktur” (Kandemir, 1955: 76)

İstiklal Mahkemeleri’nin Kapatılması

Rejime muhalif olanlardan iktidara destek vermeyen gazetecilere, şapka inkılabına muhalefet edenlerden İzmir Suikastıyla itham edilenlere, Şeyh Said’den İskilipli Atıf Hoca’ya ve ittihatçılara kadar farklı davalara bakan bu iki mahkeme, kararları ve gördüğü davaları itibarıyla İstiklal Mahkemeleri içinde en merak edilenlerdendir. Farklı tarihlerde altışar aylık uzatmalarla yaklaşık iki yıl görev yapan bu iki mahkeme, 7 Mart 1927 tarihinde Meclis’in aldığı karar ile kapatıldı. Son olarak 4 Mayıs 1949 tarihinde çıkarılan 5384 numaralı “İstiklal Mehakimi Kanunu ile Tadillerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun” ile İstiklal Mahkemeleri tamamen lağvedildi.